14 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

14 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 Üzümünü başka yerlerden tedarik eden bağlar ! İstanbul bağlarında neler görülür Son senelerde İstanbulda bağla- râ rağbet artmağa başladı. Ayni 7a- manda bağ mey- dana getirenler ç0- i Fakat bağ- da tams- caret zihni- m olmak. Hem öyle bir t ki,az ser. ile çok püra tadır bul bağ daha ziyade la vermiyeni de yok Dahası Bazı bağlar yerlerden rik edi. Şu vaziyete gö- re, İstanbul bağla- rının mahsulü zi yaretçilere tahsis ediliyor demektir değil mi? Hayır. Bu da olmuyor ve maalesef bir çok bağların üzümler ya salkımlarnda çürümeye, yahud da kuruyup dökül- meye mahküm bırakılıyor. ““” İstanbul bağları seneler geçtikçe biraz daha wiizüm gazinosu: manzâ- rası arzelmeğe başladılar. O kadar ki, bugün sarı, siyah salkımların süs- lediği çardakların altında, bağların en örijinal oturma aleti «hasır» yerine sira sıra meyhane peykeleri ve üzerle- rinde boş, dolu, yarılanmış bir sürü rakı şişelerile, kılıklarına baktıkça in- sanın başını döndüren irili ufaklı bar- daklar dizili çiplak masalar göze çar- pıyor. Kırda fazla temizlik aranmaz, diye- lim. Fakat öyle bağlar var Kİ, Insana toz toprak içerisinde yuvarlanmış his- sini veren kırık sandalyelerini itina İle duştan geçirip güneşte kurutma- dan kullanmağa DİZ... Yazın, pazarlarını üzüm bağlarında geçirmeye gidenlerin çoğal inkâr edilemez. Fakat muhakkak ki, her gi- den bir çok şeylerden şikâyet etmekte. imkân bulamazsı- | İstanbul bağları böyle canlı salkımlar yetiştirmeğe çalışmalıdırlar dir. İşte mühim bir nokta daha: İstanbulun en pahalı semtinde, en burnu büyük manav şu günlerde en güzel üzümü 25 - 30 kuruştan fazlaya satmaz. Alıcı biraz yorulmaya katla- nırsa ayni üzümü 20 kuruşa da teda- rik edebilir. Fakat bağlarda bir kilo üzümü 40 kuruştan aşağı almak mümkün değildir. sm Her sene, bir değişiklik olsun diye, üzüm bağlarının ziyaretçileri arasına katılırım. Geçenlerde Topkapı hari- cindeki bağları dolaşan bir arkadaş grupuna iltihak ettim. İlkönce Topkapıya civar bağlardan birini gezdikten . sonra orada oturup biraz yorgunluk çıkaralım dedik, he- nüz yerleşmemiştik ki, pejmürde kılık» lı, pehlivan görünüşlü bir garson ağır adımlarla yanımıza geldi. Elindeki sürahiyi masamıza koydu. Hemen sor- duk; Bu nedir? — Şira. — Fakat, biz istememiştik. Garsopün kaşları çatıldı: MEŞ'UM KADIN Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ - Nü) Her iki mektubu da ra koyarak cebine yerleştirdi ve soka- ga çıktı. Genç kızınkini eline ulaştır- « mak kolaydı. Eski usulleri üzere, ağaç kovuğuna saklıyacakfı. Herhalde ya | akşarı, yasabah Cenan onü alırdı. Zi- rs kızın ses çikârmamasına râğmen kendi yolladığı mektupları okuduğu zarfların korüktan alınmasile belliy- “di. Şimdi asil mesele bu imzasız mektu- “bun Reşide hanima varmasında! Bedi bunu bir adamla muvafık buldu. Fakat kiminle? Dü. şünceli düşünceli şehre doğru inerk Yolda on altı arımda kadar bir ço- TI zarfla» | yollamağı | Tefrika No, g m — Nereye böyle?.. — Babam bana ufak tefek işler yap- « Böylece gündeliğimi çıkartıyo- Delikanlı bu sözleri söylerken, ince dudakları, lekeli dişlerinin üzerinde müstehzi bir tebessümle açılıyordu. Yarı kapalı gözleri insana itimadsız- Jık aşılıyordu. Soluk yüzünün ortasın- da sipsivri uzanan burnu, çillerle kap- | Mıydı. Fakat zeki olduğu da her halin- den belliydi. Büriu Bedi de derhal far. kederek oğlandan istifade etmeği dü- şündü. Beraber yürüyerek şundan bundan | biraz koni dedi ki Nusret, gence benze! ştuktan -sonra birdenbire oğlum!.. Sen akıllı bir e sana ucunda r ederim, memnt d bir tavır tal ” Boş, ekemmiyetli bir şey değil ya... Reşid paşanın hanımına bir tez- — Eh... Buraya boş boşuna otur- maâğa mı geldiniz? — Hayır. üzüm istiyecektik. - Üzüm de getiririm. Mademki is- temiyorsunuz, şirayı da geri götürü- rüm. Fakat, siz bu şirayı hiç bir yer- de bulamazsınız. Hele bir için de, bâ- kın! Hayretle biribirlerimize bakt görünce ilâve etti — Bu şira, Güldük., Bağlarda nazarı dikkatimizi ce! den bir cihet te, çardaklardaki üzüm- lerin manzarası oldu. Yenecek üzüm çarpmıyor ve çardaklardan Il koruğu andırıyordu. Pek âlâ ama, masalardaki üzümler nereden geliyordu? Tesadüfen bir müddet sonra bunun sebebini öğrendik. 'Topkapıya bir saat kadar m bundan on, on beş sene e miş muhacirlerin iptidai tarzda bağ- ları vardır. Bir kısım üzüm gazinoları sahibleri bağlarına gelen 2i i bu mubacirlerden alğıkları üzüml ağırlarlarmış. Bu üzümü muhacirler- den kaça alırlarmış, biliyor musunuz? Beş kuruşa... Kendi üzümlerini de ku- ruyup dökülünciye kadar halkın güö- züne mostralık bırakırlarmış. Kışın kendi üzümlerinden sirke yapar satar- larmış. Bazısı da şırdcılığa merak sar- mış, hani, şu mahud, bize methedilen şiral... Halbuki bağcılar bu şekilde hareket edecekleri yerde çeşid çeşld güzel üzümler yetiştirmeye çalışsalar, her hususta halkı memnun etseler, mu- hbakkak daha #kağanâcaklardır. Bugün bağlarda göze il$en manzar, lar bağcıların sığ gâzinoculuk zihni. yetile hareket ettiklerini anlatıyor. Hükümet bağa ve hağçılığa ehem- miyet verirken bir çok İstanbul bağcı ları maalesef yerlerinde sayıyorlar. Bugün şehir civarında irili ufaklı 50 ye yakın bağ vardır. Bunların hepsi bah» çeli gazino halinde değildir.. Bir kıs- mi müşteri kabul etmez. Bu bağların istihsalâtı vasati olarak 10,000 kilo- dur. Şüphesiz içlerinde bu rakkamın bir kaç misli üzüm veren bağlar da yok değildir. Sırası gelmişken « şunu da tebarüz ettirmek lâzımdır ki, İstanbul bağcı- larının içinde çok meraklılar, iyi üzüm yetiştirenler de vardır. Hele bir iki bağ mevcuddur ki, bunlar cidden bü- yük fedakârlıklarla meydana gelmiş- tir. Bağlarda üzüm niçin pahalı satılıyor ? şiradır. Necmi Erkmen kere yollamak arzusundayım.. mutlaka eline verilecek... Bu hizi yapar m efendim... Köşk yakın... Haltâ isterseniz yarım saat sonra mektubunuz elinde bulunur. — Hayır, ö kadar çabuk götür Çünkü yemek zamanıdır, kendisini göremezsin. İki saat sonra gidersen eline teslim edebilirsin, — Baş üstüne!.. İki saat sonra gi- derim. — Ama, asil akılhlığını şu suretle ispat edeceksin ki, verir vermez orta- dan kaybolacaksın... Okuduktan son- ra; «Kim verdi?» diye sormak fırsafını bulâmasın. Şayed cevap vermeğe mec- bur olursan, dersin ki: «Köylü kıyafe- tinde şişmanca bir adâm gönderdi.» — Baş üstüne efendim... Hiç merak etmeyin... Dediğiniz gibi yaparım... — E bakalım, Nusret bey, ondan sonra da asla Ma etmiyeceği- ne emin olabilir miyim Katiyen emin olabilirsiniz... "lik edersen sen de, Oğlan, kanca gibi sıska parmaklarile kaptı. — Merak etmeyin, beyefendi... Bü- tün tenbihatınızı dinledim... Her işi muntazam bir şekilde yapacağım! Genç hukukçu, Cenana yazdığı İ la kaçırmış olduğunu farketli, 14 Eylü Yiyecek maddeleri uzun üddet saklanabilir İngilterede yapılan tedkikler buz dolapla- rındaki maddelerin bütün hassalarını muhafaza ettiğini gösterdi Son zamanlarda buz dolapları çok taammüm etti, yiyeceğe müteallik birçok şeyler bu dolaplarda günlerce saklanıyor. Acaba bu suretle sakla- nan yiyecekler, bütün hi larını muhafaza ediyorlar mı? Feijiderden çıkarılan © bir yemek, yahud piliç, taze sebze, et, balık tazeliğini muh: kte midir? ual vücudun zindeliğini mu- iŞ amin ol bütün gıcıklamaktadır. sıhhatle alâkadar devlet daire son zamanlarda ziyadesile alâkasını celbetmiştir. İn. gilterenin het türlü gıdal maddeler hakkında araştırmalar yapmağa me- hususi bir dairesi hayli zaman- bu-mesele İle uğraşmaktadır. Bu daire son zamanda tedkiklerin mufassal ve müdelliel bir raporla bü- tün âleme ilân etmiştir. Dairenin sraştırmalarından aldığı umumi neticeye göre modern usul ve cihazlarla muhafaza edilen gıda maddeleri şimdiye kadar bi nmalöm ölan hassalarından pek a kaybet- mektedir. Hattâ bu dairenin kanaatine göre modern hafaza edilen yi taze gösteren ve h ısullere çok mür: hararetin C vitamin hassa- tahrib ve imha etmekte bulun- u bir hakikattir. - Fakat bu zıya kaç damla portakal yahud limon usaresi ile telâfi edilebilir. Diğer yemeklerin yanında aze sebze bulundurmakla Ç vitamininin noksanı bertaraf olunabilir. Çeşid yemekler mevcud oldukça bu hassa- nın bazı gidai maddelerde bulunma- yışının bir zararı olamaz. B vitamin hassası hararetten daha ez zıyaa uğramaktadır. Maahaza mubtelif ve çeşitli yemekler yendik- çe bunun da büyük bir zararı ola- maz. 'Tamir ve telâfi edilen bu zarar- Jara mukabil modern usul ve cihaz ların gıdai maddeleri uzun müddet muhafaza etmek gibi gayet mühim faydası vardır. Son zamanlarda İngilterede taze balıkların çok mikdarda ve taze ola- Tak muhafaza etmek usulü son de- rece terakki etmiştir. Bu suretle ba- lıkların bozulmasından ve kokmasın- dan dolayı atılması gibi beyhude israfın önü alınmıştır. Tam taze ola- rak balık bulmak eskiden âdeta im- kânsızdı, İngilterenin gıdai madde- leri araştırma dairesi raporunda ba- lıkların tutulmasını müteakib don- durulmasını tavsiye etmiştir. âlimlerin Bu sual tubu ağaç kovuğuna koymak üze- | ıldiktan sonra, Nüsret kendi «— İkisaat zamanım var; çokta param... Şimdi ne yapayım?.. Bu ka- dar bol mangiz elime ilk defa geçiyor. Şu imrendiğim deniz kıyısı gazinosu- na gidip bir iki tek atayım...» Yolda bir arkadaşıma rasladı. Ca- kayla: Haydi gel.. Seni gazinoya davet ediyorum. Vay! Para tutuyorsun galiba... — Elbet be... İki arkadaş girdiler. Bir masaya kuruldular. Bir şişe rakı ısmarladılar. Biribirlerinin şerefine içmeğe başladı- Jar. Bir müddet karşılıklı atıştırıp ge- vezelik ettikten sonra -Nusret saâte baktı: — Vay canına! Zaman gelmiş... Ben gidiyorum işim var, Başka bir gün ge- ne buluşuruz. » diyerek dışarı firladi. Açık hava ile karşılaşınca biraz fa7- Başı hafifçe dönüyor, kulakları uğuldu- 1. Bütün sarhoşlar gibi kendisini iz Alışık olmadığım için başım Yoksa bir şeyim Y Yapacağım işi de tamamen hatırlıyo- rum. Reşid paşanın köşküne gidece- im; hanimefendiyi bulacağım. Bedi beyin tezkeresini teslim edeceğim.» cihaz ve ei mu- | Taze bezelyenin de bütün hassa- sını muhafaza eylemesi için do rulması icab etmektedir du İngiltere devletinin gıdal madde- leri araştırma dairesi uzak ketlerde ve bilhassa Amerika müt- tehid hükümetlerinde ve Kanadada eği taze tutmak ve m k için- kullanılan usulle k etmiş ve bu İngiltereye faik bulundu venmiştir. memle- Taze balığı buz içinde 10 ilâ 12 g tâze tutmak mümkün olduğu ta kuk etmiştir. Hülâsa modem rin insanın sıhhati üzerinde zararlı olmadığı tahakkuk etmiştir. F. Havagazı, su tesisatı kaldı- rımların altına alınacak Beyoğlunda Tozkoparan caddesin- de, İstanbulda İş bankasının Köşe“ sinden itibaren başlanması karar- yeni asfalt yol inşaatı iğin tedbirler alınmıştır. Bu n altında bulunan havagazı, © saire gibi tesisatın yaya k eler” nezdinde sulmuştur. Bundan başka son zamanlarda kör nalizasyon tesisatının yapıldığı yer- lerden başka kanalizasyon yi yan caddelerde de lâğim ağ mecraları - ileride yolu b şekil tadil edilecektir, Bu tedbirler alındıktan sonra as- falt yol inşaatı uzun müddet tamir vesilesile bozulmıyacak bir şekilde yap lacaktır.” Tramvay, Havagazı ve Tünel şirketleri Elektrikten sonra Tramvay, Hav gazı ve Tünel şirketlerinin de san alınmasına karar verildiğini yazmış tık. İstanbul belediyesi, Tramvay ve Tünel şirketlerile beraber Havagazı- nın da kendisine devri için hükü- met nezdinde teşebbüste bulunmuş- tu. Haber aldığımıza göre hükümet bu şirketlerle müzakereye başladığı zaman belediye müracaatını tekrar edecektir. Elektrik idaresi, elektrik tesisalır nın ıslahını temin edinceye kad Nafia Vekâletince idare edilecektir. Hükümetin diğer müesseseleri biz- zat mı, yahut belediyeye devretmek mi idare edeceği henüz belli yerek, fakat a alışık olduğu için düşmeden köşke vardı. Karşısına çikân bahçivana «Hanı fendiyi göreceğim. Hususi bir mektup getiriyorum vdiyerek evin mermer merdivenlerine doğru yürüdü. Basa makları çıkarken Cenana vasla: Kızcağız bahçeden geliyordu. Sevgi» lisinin mektubunu almağa gitmiş olacak: Gözleri kızarmıştı, ağlamış olduğu belli. Maamafih şimdi içi ra- hat etmiş bit hali vardı. Evet, küba“ hati büyüktü; çok üzülüyordu. Lâki: seviştiği bu adamın ergeç kars. ol miyacak mıydı? O halde biraz evvel biraz sonra ne ehemmiyeti var! Bediin aşkından asla şüphe edemezdi. karlı ne coşkun, ne hararetli satıra” yazıyor, nasıl yalvarıyordu. Biraz ev- vel aldığı mektupta «seyahate gilmi ge mecburum. Seni görmeden ayrıla- mam, gel: diye israr ediyordu. Acaba | mereye gidiyordu. Kızcağız merak içindeydi. Meseleyi anlamak iç s görmek lâzımdı, ertesi güne randevuya icabet edecekli. verdikten sonra Tü evine dönüyordu ki Delikanlı kızı görünce hürmetle s0 lâmlıyarak: — Efendim! - dedi, - Hanımefendi" ye bir mektup vereceğim acaba kendi” sini nerede bulurum? Delis YArkasıvar)

Bu sayıdan diğer sayfalar: