14 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

14 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Eylül 1938 Altmışından sonra seven kadın Ankar AKSAM Defan Markizi ile Horeys Volpol Yirmi yaşında bir genç kız, haşarı, | Uçarı, afacan bir genç kız. Bu genç kızı süvari zabiti B. Defanla evlendir- diler. Haftasına varmadı. Bayan De- fan kocasından usandı; sanki kocası Can sikmak için elinden geleni yapı- yordu.. : «Canım» dediği za- man karısı bu sözü; «Canın çıksın» mânasına alıyordu. Kendini hemen devlet reisinin kolları arasına attı... İş bu kadarla kalsaydı belki de kocası farketmiyecekti, fakat kadın devlet reisinden mukannen bir de aylık al- mağa başladı. Bunun üzerine karısını Markiz Defan dul Kaldık yli erkek değiştirdi nmiyor, hiç birini sevemiyordu. Uzun müddet başvekil Heno ile ya; dı. Sevimli, kibar, zarif, münevver bir adamdı, fakat Markiz ou da seveme- di. 750 de kraliçeden bayan Montes- pan'u Sen « Jozef manastırındaki dniresini istedi, oraya yerleşti, salonu» nu açtı. Bayan Defan Allaha inanmazdı, aş- ka inanı yoktu. Dostluğa güveni var mıydı? Hayır, olamazdı. Evine alıp himaye ettiği bayan Lepinas dostları- Horeys Volpol nm yarısım âyarttı. Artık herkesten, her şeyden şüphe ediyor, Parise ayak basan ecnehileri kolluyor, başkaları- nın Salonuna gitmesinler diye davet davet üstüne yağdırıyordu. 1768 de kör oldu. Bu tarihten sonra ona biraz daha şefkat, muhabbet gös- terdiler ama, o artık inanmıyordu, hiç bir şeye inanmıyordu. *-# ii On-beş yaşında şuhluğa başlayıp tam kırk bir sene, elli altı yaşına ka- dar bir erkeğin kolundan başka bir erkeğin koluna düşen bu ihtiyar ka- dının hayatını tasavvur edebilir misi- hiz? Belki, Fakat ellisinden sonra sür- düğü ha; gözlerinizin önüne geti. remezsiniz. Büyük salonu saat altıya kadar bomboş. Saat altıya doğru bayan De. fan, sadık kâtibi Vayırtın Kolunda Salona geliyor, alev alev yanan ocağın başına oturuyor... Bir zamanlar göğ- sü üstünde uyuttuğu erkekler orada. Kimi aksırıklı, kimi tıksırıklı, kimi İki büklüm olmuş... Bazı günler onla- rın arasına bir de İngiliz karışıyor: Selvin, Bu zat dirilerden ziyade ölüler- le meşgul... Pariste birinin idam edi- leceğini duyünca Londradan kalkıp Parise geliyor. Cellâdlar onu tanıyor ve idamdan biraz önce kalabalık ara- sında onu arıyorlar ve haykırıyorlar: — Baya yol veriniz!.. Bir gün Selvinin dostlarından biri çok hastaydı. Uşağına dedi ki: — Eğer Selvin gelirse beni görsün; yaşıyorsam onu gördüğüme memnun olurum, öldisem o memnun olur! Saat dokuzda sofraya oturulurdu. Bayan Defan nükteler yapardı. Gece yarısına, bire kadar konuşulurdu. Sa- at ikiye doğru en geciken misafirler de giderdi. Eâyan Defan müteessir olur. du. — Daha erken, six biraz daha kak maz mısıniz?.. Dörde kadar alakoyduğu misafirle. Tİ vardı, Onlar da gittikten sonra Defan'ın bir mektubundan bir parça «Dostluk denen nesneden nefret etmekte ne kadar haklısınız! Dostluk nedir? Nereden gelir? So- nu nereye varır? Dostluktan ümid &dilen, beklenen iyilik ne olabilir? Dün gece bende toplananlara hayran oldum; kadın erkek tıpkı yaylı makinelere benziyorlardı, düşünmeden, hissetmeden gülüp söylüyorlar, gidip geliyorlar, alış- kanlık saikasile rollerini oynuyor- lardı. Ben kapkara düşüncelere kapılmış harab oluyordu bm hep hayal peşinde kimseyi bakkile o tanıyamamış, kendimi kimseye hakkile tanta- mamıştım, hattâ belki ben de ken- di kendimi hakkile tanımıyor- dum.» Volpol'un bir mektubun- dan bir parça «Siz hiç bir yerde bulunmıyan bir mahlüku avlamağa çıkıyorsu; nuz; siz istiyorsunuz ki biri çıksın; sade size bağlansın ve yalnız bir tek mevzu üzerine konuşsun... Yazdıklarmızı ookuyanlar osİ- si ümidsiz (kalmış on sekiz yaşında bir genç kız sanır. Aradı- Eınız nedir? Kili senedir bir çok insan gördünüz ama, budalalar, can sıkıcılar, nankörler olduğunu bilmiyorsunuz. Aklınızı başımıza toplayın, dünyayı olduğu gibi ka- bul edin. Bir Acem masalında Hazreti Süleymanın gözdesini arı- yan şehzadeye benzemeyin. Süley- manın gözdesini bulamazsınız.» geç arabasına biner, Pariste şöyle bir do- Jaşır, sabaha karşı gelip yatardı. Biraz sonra, güneş doğunca emekli bir subay gelir, ona okurdu. Ba» yan Defan dinlerken dinlerken uyu» yakalırdı... “. 18 inci asırda İngilterenin meşhur bir başvekili vardı: Robert Volpol... Bu zat avcılığı ile, açık saçık hikâye- lerile, bol ve kalın kahkahasile, herke- sin içinde kraliçenin omuzuna lâüba- li bir tavırla vurup senli benli konuş- masile meşhurdu. Bu zatın kendine hiç benzemiyen, kadınlar arasında büyüyüp £erbiy edilmiş, narin, zarif bir oğlu vardı; Horeys Volpol. Babası Horeyse senede dört beş bin İngiliz lirası getiren bir memuriyet bulmuştu. İşi neydi? Ne yapardı? Bunu Horeys de bilmiyordu, ancak sonlarında bordro imzalayıp para ah» | yordu. Büyüdükçe : kibarlaştı, kibar. laştıkça tembelleşti. Edebiyata merak- | lıydı. Yazıyor fakat neşretmiyordu. En çok sevdiği muharrir. Madam dö Sevinye idi. Yaşlı kadınlardan pek çok dostu vardı. Onlarla oturup tatli tatlı ko- nuşur, mektuplaşır, dostluğunu bun- dan öteye götürmezdi. Vakit geçirmek için bahçivanlığa merak sarmıştı. Stroberi Hil şatosunda bahçesile uğ- raşiyordu. İşte bu zat 1765 de, kırk sekiz yaşın- dayken Parise gitti. Bayan Hervi, ba- yan Joftene, Selvin de bayan Defana birer tavsiye mektubu yazmışlardı. Volpol, bayan Jofrenin salonundan hoşlarımadı, bayan Lepinasın selonu- nu beğenmedi, bayan Defanda karar kıldı. ss Volpol bayan Defanda karar kıldı da ne oldu bilir misiniz? Altmış sekiz yaşındaki kadın İngilize âşık oldu. Âdeta deliye döndü. Gençliğinde his- setmediği aşkı artık hissediyordu: — Biliyor musunuz diyordu, beni 8ize bağlıyan nedir? Açık sözlülüğü- nüz, Filvaki çok ağır konuşuyorsunuz, ağır sözler söylüyorsunuz ama, ben gücenmiyorum: Nihayet bir gün geldi ki, Volpolun İngiltereye dönmesi şart oldu. İhtiyar âşığına yalvardı: — Rica ederim hissiyatına mağlüb olup coşkün mektuplar yazma. Ben- den çok bahsetme, ipol gülünç olmaktan korkardı. Kadının yazdıkları ele geçer, zdan Bıra yayılırsa, yetmişlik bir bunakla bir İngilizin arasında geçen bu aşk macı âleme destan olurdu... Fakat yetmişlik ihtiyar İngiliz için yanıp tutuşuyordu. Daha Volpol yola çıktığı gün mektuplar yazıp gönder- meğe başladı. Henı de ne mektuplar... Defan her satırda dostluktan, candan arkadaşlıktan, dostluk bağlarından bahsediyordu: «Ben dostluğa çılgınca âşıkım, kalbim dost olmak için yara- talmıştar.» Bu ilânı İnsan yetmiş yaşında âş Diyeceksiniz. Aşk ile yaşın yoktur. müteaddid eder, bunlardı det mefi şk değildi deydi? olur mu? alâkası ler ifade kalbi çarparak belki de henüz yazi mamış bir mektubu beklemek, belki beğenilmem, sevilmem kını saklayıp dostlük ı vermek sevmekse, muhakkak ki bayan Defan, Volpolu seviyordu, ona âşıktı. Volpol, şatosuna gelip te Defanın mektuplurını bulunca fena hâlde kız- Dedüân Markizi dı, bütün ömrünce âşk denen nesne- den kaçtıktan'sonra yetmişlik bir bu- nağın gönlüne mi yakalanacaktı?.. Oturup cevap verdi. Münasebetsiz- likten kurtulmasını, böyle mektuplar yazacaksa hiç yazmamasını tavsiye etti... Sekiz sene zarfında Volpolun bayan Defa kiz yüz tanedir ve sekiz sene zarfında da tam dört kere Parise, sırf ibtiyar aşıkını görmeğe gitti. — Volpol, ba; diyebilir miyiz?.. Bayan Defan, 1780 de, & yatağında oturmuş sadık son mektubu yazdırdı: «Geçen mektubumda iyi olmadığı. mi yazmıştım. Bugün daha fenayım. Bu halim sonumun yaklaştığını ha- ber veriyor, buna üzülüyorum. Ama korkmuyorum. Dünyada bir daha se- ni görememekten başku (özliyeceğim bir şey yok. Mümkün olduğu kadar eğlen, kederlenme. Beni arıyacaksın, çünkü insan sevildiğini bilirse bir fe- rahlık, bir rahatlık duyar.» Bu da kâtibinin ağladığını duy. du. Hayretle sordu: — Oda ne?.. Demek sen de beni seviyordum!.. ceği sene, ibine şu ss Bayan Defan 1780 de öldü. Volpol kadının köpeğini şâtosuna getirtti ve ölünciye kâdar köpeğe baktı, Köpek 1790 & kadar yaşadı. Kaderin bazan ne garib cilveleri vardır. Volpol 73 yaşındayken genç, güzel bir kıza âşık oldu. Defan kendi- sini ne kadar sevdise, o da bayan Beri- yi o kadar sevdi. Yalnız erkekler his- siyatlarına kolay kolây mağfüb ol. mazlar. Volpol hissiyatını kıza sezdir. medi, 1797 ye kadar, kıza bir baba şef kati gösterdi, 1797 de öldü. Volpol adı İngiliz edebiyatı tarihi- ne, Defan adı Fransız edebiyatı tari- hine geçmiştir, Selâmi Sedes yazdığı mektupların sayısı se- | n Defanı sevmiyordu İ Ankâra radyosunun muvakkat ka- yatına baş ktır. Tecrübe neşri- yatı her gün saat 12,30 - 13,30. ge- celeri 21 - 22 ari hem uzun dalgalarda yapılacaktır. Bu tecrübeler bir ay kadar süre kati kabul muamelesine başvurula- caktır. Yeni istasyonumuzun tam randıman ve programla cumhuriyet bayra an evvel çalışmağa başlı- yacağı tahmin olunmaktadır. * Etimesud istasyonu tamam olarak neşriyat başladığı zaman uzun dâlga 1639 metre üzerinden ve 60 <-120 kilovatla ve kısa dalga da gündüz 19,75 ve güce 31,19 metre üze- rinden 20 kilövatla çalışacaktır. Sa- bah, öğle ve akşam olniak üzere gün de üç kere neştiyat yapılacaktır. Hâlen mievcud olun Ankara radyo çalışmaktadır. Yeni istasyonumuz İ 60 - 120 kliovat gibi eskisiyle muka- yese kabul etmiyecek bir takatla ça- | ji ve | s çok büyüyecek erde de vuzuhla dinle- Ayrıca bir de kısa dalga anın en uzak kılalarına kadar du yurabileceğiz. Etimesud radyo İs- tasyonumuz Balkanların en kuvvetli ve en son sistem istasyonu olacaktır. Yeni istasyonda fennin bütün ve $on tekâmülleri tatbik edilmiştir. İstas- yonumuz çalışırken ayni tulü mevce yakın diğer bir istasyonun bizim neş- riyaımıza karışmasına imkân yok- | tur. Bunun için tedbirler alınmış ve icab eden miştir, Bundan başka Ankara çalışırken yakın ve çok kuvvetli olmasına rağ- men başka bir istasyonu dinlemek istiyenlere de mâni olmaması için hususi tertibat yapılmıştır. İsmetpe- şa Kiz Enstitüsiyle Hava Kurumu arasında yapılan radyo stüdyo bina- sı bilmiştir. Neşriyat bu binada ya- pılacak ve ses hüsusi bir kablo ile Etimesud'& gidecek, oradan verici istasyon vasıtaslie (o neşredilecektir. Bundan başka istasyonun içinde de küçük bir stüdyo vücüde getirilmiş- tir. Burası da, şehirdeki stüdyoda tesisat vücüde getiril yanın eri modem ve en cek ve tesisat isteğe uygun görülürse | a radyosu tecrübe neşriyatına başlıyor Memleketin tanınmış sanatkârlarından mühim bir kısmı angaje edildi bir bozukluk veya sesi Etimesuda nakleden tellerde pek uzak bir ih- timalle bir ârıza olduğu dirde neşriyata sekte vermeden devam im- kânını temin edecektir. P.'r. T. Umum Müdürlüğü, son em rından biri olan Etimesud mumuzun, program ve neşriyatının da, techizatına bir mükemmeliyette olabilr ün- istasyo n'en mühim kısın al etmiştir. Bu cümleden üzere Istanbulda ve diğer n büyük ' şehirlerimi rlarla temaslar yapm leketin en tğnınmış dan İbir kısmı angaje edi raya gelmeleri temin olun arı | Sanatkârlanımız muhtelif ekipler bi istasyonu 5 kilovatlık bir kudretle | mimiz olacağı için sesimizi dün- | linde radyomtüuzun bilhassa $ sikisi neşriyalını o doldurac Şark musikisi neşriyatı nelerdenberi * İstanbul spikerliğini yapan ve neşi re eden B. Mesud Ce Garb musikisi neşriy icab eden bütün tedbir bu işin başarılması, ço bir kül olan Cumhur Riy (a ve bandosuna ve Şubenin şfeliğine de ve garb musikisi sanatkâ Reşit getirilmiştir. Bun kalabalık enstrüman ve müzi den mürekkeb bir radyo caz ve tan- go orkestrası vücude getirilecektir Bu orkestra bilhassa akşam üzerler dans musikisi neşriyatı yapağı Istasyonumuzun bir de temsil ko- lu bulunacaktır. Bu kolu da tiyatr> muellifi B. Ekrem Reşit idare cd cektir. Radyo neşriyat programla * salâhiyetli kimselerden o mürekkri bir heyet tarafından hazırlanaca” fır. Her baftasın programı tam bir ay evvelden hazırlanmış ve ilân e miş olacaktır. Bir çocuk pencereden düştü, ağır yaralandı Akbıyıkta oturan dört yaşlarında Hayri isminde'bir çocuk pencereden bakarken müvazenesini kaybedip dilş- müş, ağır surette yaralandığından ço- cuk hastanesine yatırılmıştır. Mustafa Şeref Özkanın cenaze merasimi Burdur mebusu Mustafa Şeref Özkanın ölümünün Ankarada büyük bir teessür uyandırdığmı ve cenaze merasiminde pek çok zevat ve halk bulundu- ğunu yazmıştık. Yukarıdaki

Bu sayıdan diğer sayfalar: