9 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

9 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Burunu kaşımanın manası Kâğıt oyunlarında bin bir irlü hile yapılırmış! Viyanalı bir muharrir uzun tetkiklerden sonra bunlardan bir kısmını öğrenmeğe muvaffak oldu! Viyanalı bir muharrir, kâğıt oyun- larında hile yapanların hangi yolla- ra müracaat etliklerini öğrenmek İçin uzun müddet tedkikler yapmış- tar. Muharrir bu tedkikler neticesin- de topladığı malümatı okuyucuları- ne şu suretle anlatıyor: «Topladığım malümat, bir zaman- lar Pariste dünyanın en meşhur ku- mar sahtekârını tevkif ve mahkeme- | ye teslim eden bir polis komiserinin bana tevdi ettiği esrardır, Tevkif et- mek “kolay, fakat mahkemeye teslim | etmek zor bir iştir. Çünkü cürmün ispat edilmesi lâzımdır. Tanıdığım bu komiser (olmasaydı, belki dünyanın en kurnaz kumar hilekârı olurdu. Çünkü kullanılan hilelerin bepsini biliyor, senelerdenberi bu iş- Je meşgul olduğu için bütün esrara vakıftır. Onun nazarında bu kumar | esrarı kendine mahsus bir ilim teşkil diyor. Bu adam bir paket oyun kâ- | Çıdını ortadan kaybettiriyor ve bir daha o paketi bulup meydana çıkar- mak mümkün olamıyor. Bugün herkesin bildiği bir hile vardır ki o'da oyuncu ile seyireiler- den biri arasında yapılan anlaşma- dan ibarettir. Seyircinin verdiği muh- | telif işaretler sayesinde oyuncu kar- Şısındaki rakibin elindeki kâğıdların cinsine vakıf olabilir. Bu işaretler artık beynelmilel bir mahiyet almış- tar, onun için bugün onlar nadiren kullanılır. Meselâ sigarayı yüzük par- mağile orta parmak arasında tut mak yedili var demektir. Çeneyi tut- Mak karo kızma delâlet eder. Başı 8ola doğru iğmek beşli mânasına ge- Ur. Dudakların son zaviyesini sola doğru çekmek kupa birlisi işaretidir. Buna benzer daha birçok işaretler yardır ve hepsi birden beynelmilel bir parola mahiyetini alır. Eski oyun- cular bunları bildikleri için hiç biri- sinin kıymeti yoktur, Bir gün bir iskambil oyununu sey- Tediyordum. Seyircilerden birisi şid- detli öksürüğe tutulduğu için az kal sım temiz bir dayak yiyecekti, Çün- kü karşıki oyuncu tesadüfen partiyi kazandığından öksürük bir parola yannedildi, Halbuki öksüren adam Mmasumdu. Zavallı bir taraftan öksü- rüğile uğraşırken diğer taraftan.da bir skandal'a maruz kaldı. Tesadüfen burnunu kaşıyan bir seyircinin mut- İ de karıştırırken ki bunlar hakkında bir kitap yazmak lâzımgelir. Bunlar arasında bir ka- çın ele alalım. Evvelâ hatıra gelen hile masanın üzerine konulan cilâlı sigra tabakasıdır. Oyunculardan biri kâğıd dağıtırken tabakanın cilâlı sathı üzerinde küğidlardan bazıları- nı görmek kabi: olur. Fakat bu desi- senin çabuk farkına varılır, onun için nadiren. kullanılır, Diğer bir desise daha vardır ki meydana çıkarılması güç olduğu kadar kullanılması da zordur. Bunda sigara tabakası yeri- ne mükemmel surette cilâlanmış tır- nâk parmağı kaim olur. Şayed usta- lıklı bir surette istimal olunursa cilâ- h timak da kartı aksettirmektedir. Bunu yapabilmek için müthiş bir el çabukluğu ve uzun mumarese lâzım- dır. Yoksa insan kolayca yakalana- bilir. Kumarbazlar bu desiseye «en- direkt tenvir» ismini vermişlerdir. Bir de «Yunan < oyunuşs vardır ki bunu tatbik edebilmek için ellerin | büyük olmasına ve maymun gibi çe- vik hareketler yapılmasına ihtiyaç vardır. «Yunan oyunus avucun için- de bir kartın saklanmasından ve $i- rası gelinciye kadar bekledikten son- ra elde tutulan kartlardan birinin &vuçtaki gizli kartla değiştirilmesin- den ibarettir. Bu desiseyi tatbik eder- ken ilk defa Yununlı bir oyuncu ya- kalandığı için ona «Yunan oyunu ismi takılmıştır. Kartı dağıtan bir kimse gözüne kestirdiği bir kartın paketin aşağı- daki kısmından yukarıdaki kısmına geçmesini İsterse paketin yarısını boydan boya hafifçe yukarıya doğru ve diğer yarısını da aşağıya doğru bü- ker. Ondan sonra paketi kestirir. Ke. | gen oyuncu bilmiyerek mutlaka hi- lekârın istediğini yerine getirir. Kâğıdları kumazlıkla karıştırma- yı bilen bir kimse münferlid Kiymetli kâğıdların nerelerde bulunduğunu bilir, ister kartları kessin, ister ma- sa üzerinde karıştırsın. Masa üzerin- daha kolaydır. Çünkü kimseye far- İ “kettirmeden bir arada bulunması is- laka parola verdiği zannolunmama- | sını bütün oyunculara tavsiye ede- rim. Hileli iskambil oynıyanların kul landıkları desiseler o kadar çoktur tenilen kâğıdların üzerindeki el hare- | ketsiz kalır, diğer el ise karıştırmağa devam eder. Hile ile oynıyanların hilekârlıkla- | rı yalnız kartlara inhisar etmez, on- | i lar bunu önlerinde duran paralara | ve jetonlara da teşmil ederler. İyi kâğıd gelince önde duran parayı art- i tarmak işi kartlar kaçırmaktan da | ha zordur. Bunun için âdeta hokka- bazlık yapmak icab eder. Sahtekâr MEŞ'UM KADIN Aşk ve macera romanı Nakleden: (VE - Nü) Miyop gözlerini uğuştura uğuştura, sarı saçlı kisa boylu bir erkek: —— Hattâ... İşittiğime göre... Şimdi. den... - Diye lâfa başladı. Fakat İsmail Kenan sözünü kese- rek: — Ne diyorlarmış!.. Bahsederim ki gene Refet bermutad dedikodularına başlıyacak... — Azizim! Hiç bahse tutuşma... Katiyetle bir şey bilmiyorum... Uy- durmuyorum da... İşittiğim bir riva- yet... — Malüm... Malüm! — Haydi canım kavga etmeyin de Relet tatlı tatlı hikâyesini anlatsın. neymiş bakalım! — İşte elendim, Leman hanıme- fendi zannettiğimiz gibi kocasının şe- refini düşünen takımdan pek değil KE mış... Mükemmel surette gönlünü eğlendirmeğe çalışıyormuş... — Kimden bu havadis? — Uşağımdan... Kenan müstehzi bir tebessümle: — Amma da güzel memba... Uşağın | 'Tefrika No. 30 sözü!.. — Sen istediğin kadar alayet.. Böyle havadisleri de gazete başmuhar- rirleri veremez ya!l.. — Canım Jâfı karıştırma... Anlat... — Bizim uşağın pehliyanlardan âh- babı çoktur. Kendisi güreşlere merak- hı. Toplandıkları bir kahve varmış. Bizimki de bazı günler oraya gidermiş, bir sefrinde Leman hanımefendinin otomobilile gelip orada birini bekledi- ğini görmüş. Hanımı iyi tanır. Çünkü anneme ziyarete geldiği zaman kahve- yi o verir. Hayret etmiş. «Bu sokakta, burada bu hanımefendinin işi ne? Diye düşünmüş. — Haydi sen de!.. Bize masal anla- tiyorsun... Saçma! — Canım beyler, ben size bana an. latıldığı 'gibi: hikâyeyi naklediyorum. İster inanın ister inanmayın... Yalnız şunu söyliyeyim ki uşağım katiyetle Leman hanım olduğunu iddia ediyor. Arabayı, şoförü tanımış. Merak etmiş gözetlemiş. Biraz sonra kahveden bir adam çıkmış, meşhur pehlivan Najl hile yapmak tabii | | Kadri... herif binmiş, gitmişler! Anlaşılan ha- | AKŞ Diyarbakırda yeni yollar İstasyon civari güzelleşmeğe başladı Diyarbakır (Akşam) — İki buçuk seneye yakın bir zamandanberi Di- yarbakir trene kavuşmuş ve yeniden gittikçe terakki etmeğe başlamıştır. İstasyondan Urfa kapısına kadar bir kilometre uzunluğunda ve otuz yedi metre genişliğinde parke taşile dö- İ şenmiş gayet güzel bir bulvar açık | miş ve iki tarafı da ağaçlarla süslen- miştir, Ayrıca İzzetpaşa caddesinden bir cadde daha açılarak Hindibaba kapısına kadar parke ile döşenmek Üzere toprak tesviyesine başlanmış- tır. Bu cadde, yeni umumi müfettiş- ik konak ve dairelerinin önünden geçecek ve istasyon caddesine bağ- ! lanacaktır, Bu suretle istasyona her | taraftan gitmek kabli olacaktır. İstasyon civarı da güzelleşmeğe ve bol ağaçlarla süslenmeğe başlamışlar. Civar, temizlenmiş halkın trene inip bineceği yerler, elektrikle tenvir edil- miş ve çimento ile tesviye edilerek halkın inip binmesi kolaylaştırılmış- tr. Yalnız istasyonun büfesi talip çıkmamasından dolayı bir seneden- beri kapalıdır. 'Tren gece geç vakit geldiği ve yol- cusu olanlar, garda beklemeğe mec- bur kaldıkları için halkın dalma hu- zür ve İstirahat esbabını temin İçin çalışan sayın Nafia Vekilimizin bü- feyi biran evvel © açtırmak için icab eden tedbirleri aldıracağına şüphe yoktur. Şaka yüzünden cinayet Karaman (Akşam) — Dört gün evvel şehrimizde şaka yüzünden feci bir cinayet işlenmiştir. Gece, Arif arkadaşlarile berabre kâğıt oynarken Kel Hacının oğlu İbrahim, Mehmet Arifle şakalaşmak istemiş, buna kr zan Arif, bıçağını 12 yerine saplıya- rak İbrahimi öldürmüştür. Katli derhal yakalanarak adliyeye veril | miştir, Floryada yeni inşaat Floryanın imarı için şehircilik mü- tehassısı B. Prost tarafından hazır- lanan plânm biran evvel tahakkuk ettirilmesi belediyece kararlaştırıldı- | ğından mütehassıs, Floryada yeniden yapılacak kabinelerin plânı ile mev- cud gâzinonun biraz daha genişleti)- mesi ve yapılacak yüzme havuzu plânlarını hazırlamağa başlamıştır. Mütehassıs bunları ikmal ettikten sonra belediye inşaata derhal başlı- yacaktır. vürenasanasen asar BEAEEEBEAASEN ERA sa amesa kumarbaz bir taraftan elçabukluğu yaparken diğer taraftan fevkalâde sında oturan bihaber oyuncuyu al- datmağa muvaffak olur.» Otomobilin kapısı açılmış, nımefendi gönül eğlencelerini başka kodular pek yayılmadı. Dinleyenler kahkahayla gülüyorlar. dı. İsmail Kenan öfkeyle: — Ayıp!.. - Dedi. » Vallahi bu sözler pek ayıp!.. Ben sizin yerinizde olsam, değil dinlemek, ağzının payını verip İ terbiyesiz herifi kovardım. Memduh telâşla: — Canım, İsmali... Kavga edip dur- ma... Biz burada aramızda konuşuyo- ruz. Hem senne münasebet Leman hanımın müdafii kesiliyorsun?.. Za- ten bu rivayetlere kimse inanmıyor! Dinleyip gçiyoruz. İsmail, dedikodu yapana aksi bir nazarla bakarak, yerinden kalktı. — Pek Alâ! Ben bu dansı Leman hanımefendi ile yapmak Üzere sözleş. miştim. Gidiyorum... — Ateşle oynama. — Tehlike yok! Ben semender cin. siyim... Kolay Kolay yanmam! Delikanlı ev sahibesine yaklaştı. BHürmetle iğilerek vadini hatırlattı. Genç kadın tatlı bir tebessümle: — Unutmadımdı!.. Sizi bekliyor- dum... » Dedi ve birbirlerine sarılarak valse başladılar. Dans bittikten sonra Leman tenha bir küçük salonu işaret ederek: Iâkaydi göstermek sayesinde karşı: | bir muhitten seçtiği için henüz dedi. | 9 Teşrinievvel 1938 Bursa mektupları Merinos yetiştirme işi çabuk ilerliyor Vilâyetin muhtelif yerlerinde sun'i tohumlama istasyonları kuruldu tirme müfettişliği Bursa muınlaka- sında yapılan sun'i ve tabii tohumla» ma işleri nihayet bulmuştur. 935 se- nesindenberi faal bir halde bulunan hassa, yapılan mütemadi telkin ve yardımlarla Merinos cinsi, köylü ye- tiştiriciler tarafından tamamile tu- tulmuştur, Birkaç yıl evvel tecrübe edilen Ma- car Merinosları, küçük ve etsiz ol- duklanndan halkın rağbetini celbe- dememişti, Sonradan, bunların yeri- ne et ve yün bakımından iklim, zi- raat ve yelişlirme şartlarımıza daha uygun olan Alman Merinosları . ika- me edildi, Bu cins Merinoslar, et ve yapağı gibi çifte menfaat temin eden yeni bir tiptir. Koçları 120 - 130, ko- yunları ise 60 - 70 kilodur. Yerli koç ve koyunlarla yarı yarıya bir fazlalık farkı gösteriyorlar, Bu Merinoslar- dan senede vasati olarak üç kilo ya- pağı alınıyor. Henüz ikinci: jeneras- yonda köylümüz yapağı istihsalini iki buçuk kiloya çıkarmıştır. Yün fiatleri de o nisbette, yarı yarıya yük- sektir, Müfettişlik, Bursa mıntakasında dört kazada teşkilât yapmıştır. Geçen — Pek Gelin şuracık- i tâ oturalım... Sıkilmazsanız biraz çe- | ns çalarız. Delikanlının kalbi, bu sözler üzeri- ne niçin şiddetle çarpmağa başladı? İ Lemanın vücudünden yayılan lâvanta kokusu damarlarına nüfuz ediyormuş gibi neden içini ürpertti? Tarif edile- mez bir kokuyla niçin birdenbire bü- tün hüviyeti sarsıldı? — Sevgilinizden behsederiz... Bu mevzudan herhalde hoşlanıyorsunuz. dur... Rus bir bar kızile pek seviştiği» nizi anneniz yana yakıla bana anlat. muşta. Delikanlı, sarardı, şaşırdı ve sikik gan bir sesle kekeledi: — Evet efendim... Öyle bir şey var... — O da sizi çok seviyor... Öyle mi? — Evet. — Demek rabıtanız esaslı? — Öyle... Leman cevap vermedi. Sıkıcı bir süküt anı geçti. İsmall Kenanın heyecanı arttıkça artıyordu. Biraz evvel kolları arasın- da tuttuğu bu vücudden, bu dekolte- den fışkıran seyyaleyle âdeta sarhoş olduğunu hissediyordu. Genç kadının iri siyah gözlerinin o azametli bakışı şimdi artık munisleş- mişti. Uçuk benzi büsbütün sarararak yerinden kalktı. İçini çekti ve hazin bir sesle; seneler yalnız suni tohumlama ya pıldığı halde bu yıl, Karacabey ha rasında müstakil bir çiflikte yetişti. rilen saf ve yarımkan Merinos koç- ları, ihtiyaca göre köylülere verilmiş ve merkez kazasile Yenişehir kaza- sında 850 koçla otuz bin koyun aşi- lanmıştır. Bunlardan en az bin beş yüz kuzu alınacaktır. Karacabeyle M. Kemalpaşa kaza- larında suni tohumlamaya devam edilmiştir. Bunun için Karacabeyde dokuz, M. Kemalpaşada on istasyon kurulmuştur. Bu iki kazada tohum- lanan koyunların sayısı 37 bini bul- maktadır. İstasyonların verim nis- beti yüzde elli - altmıştır. Önümüz- deki sene zarfında bu kazalarda da tabii tohumlama yapılacaktır. İlk zamanlarda Merinosa karşı iti- madsız davranan köylü, son seneler. de büyük bir rağbetle bu yeni cinse sarılmış ve yerli koyunlarını Merino- sa tahvil işinde büyük bir alâka ile çalışmağa başlamıştır. Bursada hususi bir büro, yün ve yapağı satın alma işinde müstahsil- lere yardım etmektedir, Köylü bu su- retle hem yetiştirme teşkilâtından faydalanmakta, hem de yetiştirdiği yapağımı hemen ve olgun bir fiatle satabilmektedir. — Yazık! - Dedi. Sonra hızlı adımlarla çıktı. Kalaba- Jığın arasına karıştı. İsmail Kenan, bir müddet, küçük salonda yapyainız kaldı, Kadının söy. lediği son cümle kulağında çınlıyor. du. Kalbinde derin bir acı, ayniza- manda tarif edilemez bir sevinç duy- du. Çılgınca fikirler, çocukça projeler, beynini sardı. Sarhoş gibi sendeliye- rek, kapıya doğru ileriledi. Kalabalı. — Nereye efendim? - Diye sürdün Bu saatte onu daima Leylânın bu- Tunduğu bara götürmeğe alışmıştı. Fakat delikanh: — Eve. - Dedi. Ertesi gün âdeti veçhile sevgilisine uğramadı bile!,. Lemanın kabul günü olduğu için dosdoğru yalıya gitti. Kendinden evvel gelmiş bir çok mi- safirler vardı. Ev sahibesi onlarla meş- guldü; fakat delikanlı kapıdan içeri girerken Lemanın sararıp baktığını farkedince o da müthiş bir heyecana kapıldı. Hürmetle elini öperken bir kelime bile söyliyemedi. Boğazı öyle tıkanmıştı ki sesi çıkmıyordu. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: