9 Ekim 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

9 Ekim 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eme Nr tedkik - Bar artistleri Istanbula en çok Hayfa sokaklarında silâhlı devriyeler Macaristandan geliyor 380 kadar Macar artisti vardır bir muhit yapmışlardır Şehrimizde Bunlar kendilerine İstanbula para kazanmak için gelen ecnebi artistlerden en çoğunun hangi milletlere mensup olduklarını biliyor musunuz? Bir tesadüf bizi bu ciheti tedkike sürükledi. İstanbulda en çok raslanan yaban- cı artistler Macar kadınlarıdır. İstan- bulda Macar artisti hiç bir mevsimde eksik olmaz. Bugün şehrimizde 330 kadar Macar artisti vardır. Bunların yüzde doksan beşi kadındır. Denebilir ki, Macaristan bar artisti ihracında dünya memleketlerine kar- $ı bir rekor yapmıştır. Macar köylüsü xiraate ne kadar meraklı ise, şehirli Macar kızları da artistliğe o derece heveslidirler. Genç kadınlardan orkestra teşkili ilkönce Macaristanda inkişaf etmiş ve bu orkesira takımlarının başka memleketlere ihracına da gene Maca ristan başlamıştır. Son bir kaç sene» denberi bu orkestra takımlarının İs. tanbula da geldiklerini hepimiz bili- yoruz. Kızlardan mürekkep çalgıcılar Budapeştede de çoğalmışlardır. Bir Macar artisti bunun sebebini şöyle anlatıyor: - Dünyanın her tarafında Umum! Harbin doğurmuş olduğu ıztıraplar. dan bıkılmıştır. Herkes gülmek, eğ- lenmek arzusundadır. Halkı sıkıntı içinde yaşıyan memleketlerde bile'va- ziyet aynıdır. Bir kahveye girdiğiniz zaman ilk gözünüze çarpan neşeli ka. dın grupları olüyor. Neşeli kadın grupları, diyorum. Çünkü hakikaten bu neşeli grupları, kadınlar teşkil et- miş, bilâhare erkekler de bunlara ka- tılmışlardır. Kadın olsun, erkek olsun güzel in- sanı herkes sever. Güzele karşı her- keste bir alâka vardır. Kadmlardan müteşekkil orkestra takımlan bu maksadla çoğaltılmıştır. Ben eminim ki, genç ve yakışıklı delikanlılardan mürekkep bir çalgıcı heyeti de beriki kadar rağbet görür. Fakat nedense henüz bu cihete ehemmiyet verilme. miştir. — Fakat insan mütemadiyen ayni güzellikten hoşlanmaz. Güzel, ne ka- dar güzel olursa olsun haddinden faz- la seyredilmesi nihayet usanç verebi- lir. Nitekim sizin, Macar kızlarımız. dan mürekkep orkestra takımlarınız da burada çok tutuldu ama, nihayet yavaş yavaş ta rağbetten düşmeye başladı. — Yanılıyorsunuz. Macar kızları mütemadiyen sevilir, dinlenirler demek istemiyorum. Hattâ Macar kızlarını bir tarafa birakalım. Hangi millete mensup kadın orkestra takımı olursa «olsun, bu kadar kısa zamanda usanç vermezler. Kabahat onlarda değil, sizin sermayedarlarınızdadır. Bahçe ve gazino sahipleri halktan dünyanın parasını istiyorlar. Ben bir çok mem- leketler dolaştım. Emin olunuz ki, sizler kadar pahalı eğlenen millet Bal. kanlar arasında hiç olmadığı gibi, Amerika müstesna, diğer memleket. ler arasında da pek azdır. İstanbulda kazanan, eğlence yerleri patronları. dır. Burada artistler ancak geçinirler. Niçin, yanılıyorsunuz, dediğimi anla. tabildim zannederim... Artistler ne kazanirlar? Macar artistleri gecede 2 liradan $ liraya kadar para kazanırlar. Maca- ristandan yeni gelen güzel kadınlar Beyoğlu barları tarafından derhal an- gaje edilir. Fakat bunların yıldızı pek çabuk söner ve evvelce epeyce para kazanırken ikinci, üçüncü sıruf bar. ya nazla ça- et işsiz K 'ken birikti. kellere göç etmeye imkân arıyanla- rı da az değildir. çok biriktirmeğe en ekserisinin memle- ketile çok yakindan alâkası vardır. Analarına, babalarına para gönder. mek mecburiyetindedirler. Kendi memleketlerinde yıldızları sönmüştür. Macar artistleri Beyoğlunda ayni semtte oturur, ayni yerde yemek yefs Ter. Onların dört lokantası vardır. 380 Macar kadını bir erkek tarafından davet edilmedikçe hiç bir zaman Ma- car lokantasından başka bir yerde ka- rınlarını doyurmazlar. Kendi lokantalarında yedikleri ye- mekler de hususlidir. Meselâ, Gulaş | dedikleri, biberi bol etli patates, Pala. çinla isimli bir nevi hamur tatlısı, bi. ber mânasına geleri Paprika adını ver- dikleri biber dolmasına benzer ye- mekler, onların başlıca gıdslarını teş- kil eder. İzmitte bile Macarların bir lokantası vardı Macar artistlerinin ekserisi gençtir. 20 - 25 yaş arasındadırlar. Daha yu- karı yaşta olgun vücudlü Macar ka- dınlarına ikinci, üçüncü sınıf barlar. da raslanır. Yaşlılıklarına rağmen yıl- dızı pek sönmemiş veya İstanbula ye- ri gelmiş Macar kadınlarına yüksek barların kapıları kapalı değildir. Bun- lar derhal belli olurlar. Ağır başlı, yüzlerindeki kırışıklıklara rağmen gü- zel, mütenasip vücudlü ve çeriktirler. Tangoyu tercih ederler. Dansları fey. kalâdedir. Macar artistleri İstanbulda bol ol- makla beraber her zaman ayni sima- ları göremezsiniz. İçlerinde İstanbul. da bir kaç seneden fazla kalan pek azdır. Bazıları da İki ay kalır, başka memleketlere giderler. Sonra tekrar geldikleri yer gene İstanbuldur, On. ların sık sık ziyaret ettikleri yerlerden biri de Beyruttur. Macaristan, artist ihrac etmekle beraber, başka memleketlerden gelen artistlere de yüz çevirmez. Macar bar. ları Avrupalı artistlere açıktır. Fakat çok uzun zaman değil... Orada yerli artistler daha çok tutulur. Çünkü ucuzdur. İstanbulun en kötü barında bir gecede-sarfedilen para ile en yük. sek Macar barlarında çılgınlık yap. mak mümkündür. Peşte biraz da bu. num için bir eğlence diyarıdır. Kışa hazırlık İstanbul barlarında kış hazırlıkları göze çarpıyor. Balkanlardan bilhassa Macâristandan artist akını yakındır, İstanbuldaki 380 Macar artisti ara- sında hususi mahiyette bir güzellik müsabakası yapılacağı anlaşılıyor. Yeni gelenler şüphesiz tercih edilecek. lerdir. Eskilerin çoğu esasen İşsizdir. Eğlence mevsimi başlarken bunlardan bir çoğu kendilerine iş bulmak için başka memleketlere gitmek mecburi- yetinde kalacaklardır. Macar artistleri paradan çok elbisö- ye kiymet verirler. Firsaf buldukça elbise yaptırırlar. Nihayet çantaları şık tuvaletlerle dolduğu zaman rahat nefes alırlar, Artik düşünceleri azal AKŞAM mıştır. Az da Kazansalar Korkuları yoktur. Elbiselerin! bir çocuk gibi mu- hafaza ederler. Çünkü çalışabilmele. ri için elbiseye ihtiyaçları vardır. Te. sadüfen bir kaç Macar kızile birtikte seyahat eden bir dostum anlattı; ği — — Vapurda gece yarısıbir çığlık duydum. Kamaramdan koridora çık- lam. Bir de ne göreyim? Yarı çıplak üç Macar artisti bağrışarak öteye be» riye koşuşuyorlar. Nihayet anladık ki, gece kızlara sıkıntı basmış, adam- akılı soyunup dökünmekten başka kamaralarının pencerelerini de açınış, uykuya dalmışlar, Gece hava değiş- miş, fırtına çıkmış ve deniz kabarınca dalgalar Macar kızlarının kamarasına hücum etmiş. Fakat asıl üzüntüleri, barlarda giymek üzere yaptırdıkları elbiselerinin ıslanması imiş. Zavallı kızlar hüngür hüngür ağlıyorlardı.»> Macar artistleri dalma neşeli görü. nür ve neşelendirirler, Fakat ekserisi içinden yaralıdırlar. Bunun başlıca sebebi memleketlerine ve yanlarından ayrıldıkları dost ve akrabalarına kar- şı hissettikleti derin hasrettir. Necmi Erkmen Apartıman sahipleir Boş dalrelerinize hemen iyi Kirazı bulmak için <Akşam» KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan isti fade ediniz. * Seyahat notları: 4 arasında bir gezinti ingilizlerin Hayfaya büyük ehemmiyet vermelerinin sebebi Musul petrol hattının sonu olması... Filistinde Arap halkın Musevilerden ayrılmak için asilerin emrile giymeğe başladıkları agel denilen başlıklar ' Ertesi sabah Hayfaya çıkmak için çok erken kalktım. Benim karaya çıkmak istediğimi gören vapur kap- tanları, sokaklarda Arap teröristleri tarafından silâh ve bombalarla sık $ık tecavüzler yapıldığını ve yanlış- lıkla bir kazaya uğramaklığım muh- temel bulunduğunu söyliyerek beni karaya çıkmak hevesinden vazgeçir- meğe uğraştılar, Fakat kati kararımı vermiştim. Bir tesadüf eseri olarak Filistine gelmişken karaya çıkma dan ve ajanslarda hergün kanlı hadiseler cereyan. ettiğini okuduğu- muz Hayfanın hiç olmazsa en belli- başlı kısımlarını görmeden hareket etmek gazetecilik bakımından kaçr- rılmış bir fırsat olacaktı. Seyahat arkadaşım B. Doğan Nadi ile Yunanlı meslekdaş ta ayni fikir- de bulunuyorlardı. Binaenaleyh üçü- müz herçibâdâbat diyerek karoya çıktık. Rıhtım boyunda sıralanmış ve granit taşlarından çok muhkem bir surette yapılmış, damları da de- mir kiremitlerle örtülmüş antrepola- rn önünden ve bunların arkasına uzatılmış şimendifer hattının üze den geçtikten sonra geniş bir mey- dana vardık, Meydanın dört tarafında muaz- zam kübik binalar yükseliyor. Fa- kat bu binalar, betonarme değil, yontma beyaz taşlardan yapılmış. aşağı değil. Hepside asfalt... On metre genişliğinde tahimin ettiğim yaya kaldırımları çimento çiniler le döşenmiş: Caddelerin sağ ve 80- lundaki büyük mağazaların cephe- lerinde İngilizce ve Müsevice yazılmış büyük tabelâlar asılı duruyor. Resmi dairelerin isimleri de İngilizce, Arap- ça, ve Musevice yazılmış. Şehrin güm- rüğe yakın caddelerinin bütün bina- ları, son senelerde yapıldığı mimari tarzlarından anlaşılıyor. Her on adım başında hâki renkte pantalon ve fanilâ, kül'renginde kal pak giymiş, omuzlarında silâhla dola- şan Musevi gönüllülerin ve köşebaş- larında nöbet bekliyen polislerin ge- lip geçenlerden şüphelendikleri adam- ların hareketlerini dikkat ve teyak- kuzla takip ettiklerini gözümle gör- meseydim, 'bu. şehirde Arap terörist- lerin sık sık faaliyette bulundukları- na inanmıyacaktım. Dikkatimi çeken diğer bir nokta da, Hayfada işliyen otobüslerin iki tarafının tellerle örtülmüş olması idi. Arap teröristleri, fırsat buldukça bil- hassa otobüslerin içine dışarıdan el bombaları attıklarından, bombaların otobüslerin içine düşerek patlamala- rına mâni olmak için, pencere te- raflarını bu tellerle kapatmışlar, Silâhlı Musevi gönüllülerinden baş- ka, piyade ve süvari İngiliz devriye leri de caddelerde mekik doküyorlar. dı. Bu vaziyet, şehirde ağır bir hava yaratıyor. Polisler, şüphelendikleri Arapları durdurarak üzerlerini âraş- tırıyorlar, Araplar, kendilerini Musevilerden tefrik etmek için Arap ihtilâ! komite- sinin emrile agel denilen bir başlık giyiyorlar. İngiliz hizmetinde çalı- şan müslüman Araplar serpuşu ise iestir. Bu alâmeti farika karşısın- da Araplar İle Musevileri biribirinden tefrik etmek çok kolay oluyor. Hayfa, Musul petrol hattının sonu olduğu için İngilizler burada mu- azzam tesisat vücude getirmişler, ih- racat ve ithalâll kolaylaştırmak üzere şimendifer hattını, gümrük an- tİrepolarının önüne kadar uzafmış- lardır. Tahmil ve tahliyeyi kolaylaştır. mak için yükletilecek eşya motörlü rıhtımın önüne ve va- e kadar getiriliyor, va- purlardan boşaltılan eşya da, ayni motörlü makinelere bindirilerek an- trepolara naklediliyor. TTahmil ve tahliye bu motörlü vesait sayesinde süratle yapılıyor. Filistinde geçer para İngiliz vo Filistin lirasıdır. Filistin lirası, İn- giliz lirası kıymetindedir. Bir sterlin, yüz Filistin kuruşu mukabilinde ali- nıp verilmektedir. Filiştinde ithalât ve ihracat ser- besttir. Bu sebepten dolayı, Japon damping malları, Filistin pazarları- nı istilâ etmiştir. Japon malı suni ipekten beyaz erkek gömlekleri Hay- fa çarşılarında bizim paramızla alt- mış beş kuruşa satıtmaktadır. Filis- tinde gümrük resmi pek az olduğu cihetle, hayat ucuzdur. Hayfa limanı tevsi edilmiş, kilo- metrelerce uzunluğunda rıhtımlar, vapurların yanaşmaları için müte- addit mendirekler yaptırılmıştır. Mu- sul petrollarını yükliyecek vapurlar için Musul petrol hattının Hayfada denize vardığı noktada ayrı tesisat vücude getirilmiştir. Hayfa limanına hayat veren, bol mikdarda yetiştirdiği ve harice gön derdiği portakal, liman mandalin ve muzlarğdan ziyade Musul petrol hat- tının. müntehasını teşkil etmesidir. Bu petrol hattı, Hayfa limanına par- lak bir istikbal vadediyor. Ahmet Hilâli Diyarbakır civarındaki mağaralarda tedkikat Diyarbakır (Akşam) — Halkevi dil tarih komitesi mağara tediikleri- ne devam etmektedir. Bu işe başla- dığından şimdiye kadar Lice, Silvan, Eril kazaları dahilinde tiçyüzü mü- tecaviz mağara üzerinde tcdkikatta bulunularak bunların halihazır va- ziyetleri tesbit edilmiştir. Bu kere ge- ne tedkikatla bulunmak üzere dil tarih komitesinden bir heyet Bismil kazasına giderek o civarda ve Tepe nahiyesi civarında bulunan birçok mağaralarda İodkikat yapmıştır. Bu mağaraların çök eski zamanda yaşamış olan insanlara mahsus olduğu zan ve rivayet edilmektedir. Heyet tedkikatın bitmesini mütoakip hazırlamakta olduğu raporu (Türk tarih kurumuna) gönderecektir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: