26 Nisan 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

26 Nisan 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 AKŞAM Bir Krupiye' nin hatıraları “ Kumarda kazanılan para ödünç alınmış gibidir, iade edilir! ,, 2 milyon kazanan, fakat bir müddet sonra hem bu parayı, hem servetini veren bir Cenubi Amerikalının macerası Monte Karlo'da oyunları idare eden bir krupiye gazinoda kumar oynaya dair hatıraları Karlo'nun en kurnaz kru- elerinden oaln Matis adındaki bu vi krupiyelikten başka gazeteci- likle ve çiçek yetiştirmekle de meş- gul olur, Malis'in nazarında kumar- da kazanan da, kaybeden de, göster- diki abiyet itibarile, ayni mev- kidedir Zannedilir ki okaybeden oyuncu ndisini bir anda dilencilik mer" besine indiren rület Ye yahut iskam- bil. .kâğıdlarına karşı hududsuz bir nefret ve kin besler. Kazanan oyun- tu ise kumarı yeni servetinin mü. sebbibi sıfatile göklere çıkarır. Hal- buki mesele büsbütün başka şekilde kendisini gösterir. Matis'in bu mese- leye dair gösterdiği misaller büyük mikyasta kazanılan ve kaybedilen paralara dairdir. On bin frank ke zanç veya kayıp krupiyenin nazarın- da pek ehemmiyetsiz sayılır. Oyuncuların ruhuna nüfuz eden Matis orlaya attığı nazariyele- rini büyük kumar hadiselerine isti. nad ettirmektedir. Meselâ Matis bir kere 2 milyon frank kazanan bir Cenubi Amerika. hdan bahsediyor. Bu adam kazandı- ğl para üzörine üstüste beş viski içi- yor, gardroba gidiyor ve paltosunu giydirtiyor, gazinonun mnerdivenle- rinden aşaği inerken kendisine refa- kat eden bir İki zata: «Kumar oyu- nu pek budalaca bir iş!s diyor. Sor- ra bütün geceyi sigara içerek ve sa- hilde dolaşarak geçiriyor. İki mi nu tekrar kaybetmemek içinde e si günü memleketine dönüyor. Monte Karlo'da çalışan detektit- lerden biri Matis'e giderek: «Bu Ce- nubi Amerikalı kumardan yakayı kurtardı!» diyor. Halbuki krupiye detektife şu cevabı veriyor: «Hayır azizim, onun cebine giren iki milyon frank ödünç paradır. Bir gün gene getirip buraya iade edecektir» Matis bu iddiasının tahakkuk edeceğinden o kadar emin bulunuyor ki Kristal Palas olelinin sahibile bunun üzeri- ne bahse tutuşuyor. Otel sahibi, bahis mevzuu olan beş düzine istiridyenin parasını Matis'e vermeğe mecbur oluyor. Çünkü beş sene sonra o Cenubi Amerikalı tek- rar Monte Karlo'yâ © geliyor ve kısa hadiselerden | Rulet masası başında zamanda iki buçuk milyon frank kaybediyor. Garibi şudur ki Cenubi Amerikalı iki buçuk milyonu kaybet- tikten sonra kumara büsbütün me- râk sarıyor ve yavaş yavaş orada bü- tün servetini kaybediyor. Oyuncuların ruhuna nüfuz etmek- te büyük bir meharet gösteren Matis makalelerinde buna benzer daha bir çok şeyler anlatıyor. Bir gün bir Gürcü talihsizliğine kurban giderek mütemadiyen kaybediyor. Bütün pa- Tası elden çıktıktan sonra Monte Karlo ile Fransız hududu yakınında | bir bina duvarı kiralıyor. O duvara gayet bi harflerle bir ihtar yaz- dırtıyor, Bu ibtarında Monte Karlo gazino- sakın kumar tdiyor. Dal- oynamamalarını ta ma cömerdlik göste | duvardaki yazıyı kaldırtıyor. | OBirdefasında bir Fransız Monte Karlo'nun büyük otellerinden birin- de bam damarlarını kesiyor. Kendi- sini kurtarmağa çalışan garsonlara sesi çıkabildiği kadar bağırarak ku- marın kendisini mahvettiğini söylü- yor. Gazino idaresi bu zavallıya mü- himee bir para vererek memleketine iâde ediyor. Monte Karlo gazinosu, kumarda servet edinmek üzere 'oy- nayan've beş parasız kalan biçarele- re ekseriya yardım eder. Geçenlerde Rus muhacirlerinden Dimitrof ta böyle nâçar bir vaziyette kalmış ve gazino tarafından yardım görmüştü. n gazino ida- | resi derhal o binayı satın alıyor ve | Monte Karlo'nun bu cömerdliğinin bir sebebi vardir. O da kumarhane- lerdeki oyuncuları kuşkulandıracak hadiselerin önüne geçmekten iba- rettir, Gazino ister ki oyuncular ra- hat ve huzur içihde paralarını kay- betsinler. Zaten son senelerde ku- marbazların adedi gitikçe azalmak- tadır. Her ne kadar gene milyonlar kazanılıyor ve kâybediliyor sada devir muamelesi eski zamanlarla ki- yas kabul etmiyecek kadar azdır. Otobüs yolsuzluğu muhak muhakemesi”. Dün B. Sabur Sami de şahit olarak dinlendi B. Sabur Sami: «Otobüsçülere ruhsatname almak üzere Belediyede teşebbüslerde bulunarak menfaatler temin ettiğim asılsızdır» diyor Otobüs işlerinde yolsuz munmele yap- maktân maznunen, Temyiz dördüncü ce- za dsiresinde muhakeme altına alınan sa- bık İstanbul Valisi ve Belediye Reisi B. Muhiddin Üstündağ, sabık Belediye Reis muavini B. Ekrem, Belediye Fen işleri mü- dürü B. Hüsnü ve Varidat müdürü B. Re- #adın muhakemeleri etrafında ifadeleri- nin alınmasına lüzum görülen şahidle- rin dün de İstanbul asliye birinci mahkemesinde istinabe yolile | ifadel alınmıştır. Dünkü celsede dinlenen şahid- lerden Ali Kiza yunları anlatmışt «Bunlar, bir Otobüs talimat etmişlerdir. Suçi suçlardan dolayı o in“plâkaları sö- külmüş ve seyrüsefe menedilmiştir.» Şahidlerden B, Hatid de yu ifadeyi ver- miştir: «— Ben meni büs işletmek üzere müsaade iste Bu müracaatim reddedildi. Kazançlı bir hat için ruhaatin ir fakat ben bunu kabul etmedim. B: hattında işliyen otobüslerde de, bi matnsmeye mugayir hareketimi; Jayı ruhsataamelerimiz istirdad edilmiş- ti, İki sene sonra bu cezamız affedildi ve tekrar işe başladık.» B. Sabur Sami ne diyor? Bundan sonra, olebüs ruhsatiyesi İsle- rinde ismi geçen B, Sabur Sami şahid ola- rak dinlendi. B. Sabur Sami dedi ki: «— Mamnunları tanırım. Kendilerinin memuriyet vazifelerini suiistimal ettikle- rini bilmiyorum. Kurtuluş - Beyazıt hat- tında otobüs işletmek üzere, Vali ve Bele- diye Relsinden ruhsatname vermesini ri- ca ettim. Bu işin çok ağır olduğunu söy- ledi. Bir müddet sonra tekrar kendisine istida ile müracaat ettim. İleride müssid bir zamanda bu işin halledileceği cevabı verildi. Bundan bir müddet sonra üçüncü defe. bir istida verdim. Bu istidam, usulen muameleye konularak ruhstname verildi. İstanbulda takriben 200 otobüs işliyor. Bunlar arasında bazı zevatın 8, 10, 15, 1 Milli Şef Ankara Halkevinde Mili Şef İsmet İnönünün evvelki gün Ankara Halkeyini şereflendirerek Halkevleri tanışma komitesinin toplantısına riyaset ettiğini yazmıştık. Yu- karıdaki resim Milli Şefi bu toplantıda göstermektedir. otobüsü vardı - y a atan gazetenin addedildi. Bana aşa verilen ruhss Otobüs dediko ra ortaya bir adam çı da muğa teşvik ve tal ismi Razidir, Bu Yirata yapıyor. Bu dettim. Tezvirat hâ duğundan, bunun öni Vekülete arzetmeği faydalı buluyorum Bilâhare, Razinin, eski Belediye dislerinden olan ve hâlen açığa bulunan Refetle birleştiği Refet, yolsuz muamelel Ni tarafından” ihtarna; ; bu ihtarin, benim ihbarmla yapıldığı zannederek, aleyhimde Leyebbüsle lunmaek Üzere, Razi ile birleşmiş ve onu tahrik etmiş oldüğunü öğtendim Bazı şahidlerin iddia ettikleri otobüsçülere ruhsatname almak üz lediyede teşebbüslerde bulunarak, atler temin ettiğim a kamlarda şahsıma karşı bir tercih melesi de yapılmamıştır. Ben valilik yap- mış bir adam olmam itibarile, böyle bir tavassulu, idare âmirlerinin etmiyeceklerini olduğu zamanlar, telefon rak Valinin yanına giderdim.» Ruhsatiye alamıyanlardan biri daha ir Samiden sonra dinlenen eski kabul Afrikanın Kostantin Dört sene sonra avdet alınmam için Beledi kabul edilmedi. Bunun üzerine birkaç otobüs alıp işlet- mek istedim. Evvelâ İşletme verileceğini söylediler. lesini ikmal ettirdim. muavini B. Ekrem, Varidat müdürü B. Ne- şet, rühsatiye işini Ni türlü ruhsatiyeyi ilamadım. Keyfiyeti Be- lediye encümenine anlatarak, şikâyette bulunduk, Âzsdan Cevdet, Kerim, , Adah Avni ve bir de bayan, rilmesi için Valinin ların tavassutu dâ müsbet netice Halbuki o sırada bazı kimseler süratle i5- lerini bitirip otobüs işletiyorlardı.. Diğer şahid Eftad ve Niyazi de dinlen- mişler ve mahkeme, evrakın Temyiz dör- düncü ceza mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Yarın Temyiz mahkeme- sinde bu davanın rüyetine devam edile- cektir, AKŞAM in tefrikası Tefrika No. 81 AŞKIN KURBANI — Büyük macera romanı — Bu sual Kadri efendiyi korkuttu. Boş bulunup sırrını ağzından kaçır- mak körkusile keridini topladı. — Fazla şey söyliyemem, beyefen. di... Fakat emin olun ki, ben şimdiye kadar namusile yaşamış bir adam... İstanbula da dönüşüm ailemi aramak içindi... Lâkin araya hâdiseler girdi... Bazı sebeplerden dolayı ben bu fikir. den vaz geçtim. — Ne gibi maniler oldu? — Efendim! Çalışmak, biraz birikti. rip kendime biraz çeki düzen vermek? Ve beni tanıyanların karşısına şere- fimle çıkmak istiyordum. Bir iş bul- dum. Biraz para biriktirmeğe başla- dım.Artık kendimi kurtariyorum s€ vineine kapıldığım sirada paramı çal- dılar.. — Paranız olduğundan kime bah. setmiştini: Muhakemede ismi ge- çen arkadaşlarınızdan biri biliyor mıy- dı? - Hayır, onlara söylememiştim. Yal. niz arasıra beni yokliyan Âli Zeki is minde birine anlatmıştırı, Nâkleden: (Vâ-Nü) I — Davada bu adamın ismi geçmiyor | ya — Hayır... Kendisi kumpanyaya da- bil değildi. Vaktile İzmirde beraber çalışınışız. Tesadüf ettik. Arkadaşlık ediyorduk. — Paranızı sarhoşlukla kaybetmiş olamaz mısınız? — Hayır, asla... Zira o güne kadar ağzıma bir yudum içki koymazdım. Sonradan, acımın tesirile o zıkkıma alıştım. İhtiyarcığın gözleri yaşlarla doldu. | Mütevekkil mütevekkil; — Aman beyim... Bırakın beni.. Ne olursam olayım... Emin olun ki, benim için ölüm pakliktir!. Genç avukat bu adama karşı derin | bir muhabbet ve merhamet hissediyor- | du. Munis bir sesle: — Kendinizi kurtarmalısınız!.. - de- di. - Düşünün ki üzerinize bir leke sürülmüş... Eğer hakikaten kabahatlı değilseniz, (ki ben öyle sanıyorum) katillik ünvanım nasıl kabul edersi- niz? Ratip yalnız kalınca bu davanın pek karışık bir iş olduğunu tasdik etti, Muhakkak ki, ihtiyarın parasını çalan Ali Zeki idi; ve, Kadri efendi bigünah- tı, Fakat nasıl müdafaa edecek? Tu- tar yeri yok, Her delil onun eleyhin- de... Delikanlı bu düşüncelerle, dosdoğru, Tahire hanımefendinin evine misafir gitti. Salondan içeri girince Lütfiye hanımla Tendu'nun oturduğunu gö- rünce, sevinçten bayılacak gibi oldu. Titriyerek genç kızın elini sıktı. İki ihtiyar kadın, muhabbetle bu güzel çif. | te bakıyorlardı. Hep birden oturup ko- nuşmağa başladılar. Tendu nişanlısı- nın yorgun bir hali olduğunu hissede- rek: — Galiba çok çalışıyorsunuz... — Evet... Başımda bir dava Beni oldukça sıkıyor. — Suriyelinin katilini müdafaa ede- var, İ ceğinizi söylemiştiniz. O iş mi? — Evet. Lütfiye hanım: — Artık bundan gazeteler bahset- miyor... Ben de pek merak ediyorum. Ne oldu? — Obürgün dava dim. İhtiyar kadın: — Katil cezasını görürse ben doğ- rusu sevineceği, dedi. - Zira, onun kabahatlı olduğunda şüphe yok. — Vallahi hanımefendi. Ben sizin başlıyor efen- fikrinizde değilim. Bu meselede pek karışık cihetler var, 'Tahire hanımefendi: — Birşeyler biliyorsun galiba, oğ- Tum... Anlat bize. — Hayır, pek fazla birşey bildiğim yok. Yalnız, yakalanan ihtiyar cürmü itiraf ediyorsa da ben onun katil ol madığını saniyorüm. İçimden bir his bunu bana söylüyor... Zahiren görün- düğü gibi serseri değil. Bilâkis iyi ter- biye görmüş, kibar bir adam. - Sırrını iyice muhafaza edeceğimi vadettiğim halde bana katiyen mazisini söyleme. di. Tendu, meyus bir sesle: — Zavali felâketin tesirile bu cinayeti işlemiş- tir. — Cinayeti işledi lim ki... — Peki amma deliller varmış... Hem e de kani deği- ayı sarpa sardıran mesele bu ya... Bence o ölmeği istiyor... Bu sebeple de kendini müdafaa etmiyor. — Her halde bu dava pek enteresan Adliyeye gelip dir rar verdiler. usi v ni” eğe başladı. Sonra muh bir şekilde cereyan et “.. Kadri » dedi, - Kimbilir hangi Memduh paşa. Nadirenin apartımanının kapısını çalınca hiz. metçi kız hanımının per bir hal. de olduğunu söyledi. — Efendim, odaya kapandı. Kimse" le görüşmek istemiyor. Demin ben ğırdı ve «şayed paşa gelirse şu m tubu ver!» dedi, Erkek telâşla zarfı yırttı;-ve şu sa- tırları okudu: Affet beni sevgilim, seni hayatta daima üzdüm. Dört gündür gelip be- ni aramadı, Demek ki beni affetn yorsun. Sensiz yaşamak benim İçin kabil değildir. Yaptığım kabahatı an- cak ölüm temizler. Bu mektubu aldı- ğın zaman dünyaya veda etmiş olaca- ğım, Nadire Paşa, deliler gibi: — Aman Allahım! Kendini öldür. dü! - diyerek, genç kadının yatak oda. sına hücum etti. Nadire, beyaz ipekli bir gı miş; elinde bir bardak, siyah suyu içmek üze! dan şaşırmış bir halde, giren er baktı. Sahte paşa kendisine nandığı la: tek genç kadıni kolları ara: Öpüşmeler, ağlaşm Nadire, dostuna sokularak: (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: