27 Mayıs 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

27 Mayıs 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 12 A Baybay dayının ş Size Baybay dayımla nasıl darıl- dığımı anlatayım. Halam kızı Ay- selin evlendiği günü darıldık, Düğün Erenköyünde yapılmıştı. Köşk kocaman bir köğktü. İhsan- darla dört çocuğu, Ahmedlerle beş ço- cuğu, Velilerle sekiz çocuğu köşkte misafirdiler. Çocukların en büyüğü sekiz, en kü- çüğü üç yaşındaydı. Uslu oturuyorlar. dı dersem yalan söylemiş olurum; am- ma ana babalarına sorarsanız, onlar çocuklarının uslu olduğunu söylerler. Bir kenara çekilip iki satır kitap o- kumak kabil değildi. Rahat uyku da uyuyamıyorduk; küçükler gecede on kere abdeste kalkıyorlar, on kere de ağlıyorlardı. Sofra başında on yedi çocuğu susturup iki lâf etmek de ka- bil değildi. İşte bu sıralarda Baybay dayı gel- di. Baybay dayı bay Bâli, uzun boylu, zayıf, solgun yüzlü bir adamdı, Sesi kalın, bakışları serttir, yüzü hiç gül mez. Doğrusu Baybay dayıdan hepimiz korkuyor, hepimiz yılıyorduk. Bâybay dayı eve girince çocuklar dut yemiş bülbüle döndüler, ses sada kesildi, O çocuklara bakmadı bile, an- cak İhsanın çocukları elinden şapka kutusunu almak İstedikleri zaman Şapkaya dikkat! şöyle bir irkildi. — Bırakınız dedi, şapkayı yeni al. dım. Merdivenleri çıktı, odasına girdi; şapkasını masaya bıraktı, eşyalarım dolabına yerleştirdi. Yeni şapkayı ancak düğün günü görehildik. Başındaki eski şapkanın ay. ni idi, yalnız kurdelâsı biraz daha par- laktı, Düğün müddetince Baybay dayı şapkasını elinden bırakmadı, Çocuk- lar da şapkaya hürmet ediyorlar, ara- da sırada, dayının yanından geçerken: diyorlardı. | apkası Baybay dayının yeni şapkasına fe- lâket gelmeden düğün bitti, Ertesi günü Baybay dayı gidecekti. Odasından güler yüzle çıktı, Şapkası- nın biri başında, biri elindeydi. — Artık yeni şapkamı giyeceğim dedi, eski şapkam sizin olsun! Çocuklar şapkayı kaptılar, Bir saat sonra bahçeye çıktım. Bay bay daymın şapkasını havuz yapmış- lar, içinde balık niyetine kuru yaprak- lar yüzüyordu. Biraz sonra şapka kum taşımağa mahsus küfe oldu. Daha sonra top vazifesini gördü, elden ele, ayaktan ayağa yuvarlandı, havalandı, yerlerde sürüklendi, Akşama doğru şapka şapkalıktan çıkmış, bambaşka bir şekil almıştı... Önüne gelen şapkaya bir tekme atı. yordu... Bu aralık kapı açıldı, Baybay dayı göründü: — Yanlışlıkla eski şapkamı giyip yeni şapkamı burada bırakımışım! de- di, Derin bir sessirlik! Baybay dayının yeni şapkası, kurdelisı sökülmüş, te- pesi patlamış yerde can çekişiyordu. Baybay dayı şapkasını gördü, İşl anladı, sarardı, çıkıp gitti, O günden sonra bir daha yüzünü görmedik. Evvel zaman içinde üç Dömuazel vardı, uzun parlak kanadlı Dömua- zel, Resmini görüyorsunuz, durgun sü- larda yaşarlar. Birinin adı Brekeka idi: «Tek gözle uyur» demektir, Kanadları zümrüd gi- bi yeşildi. Ötekinin adı Arrika idi. «Güneşin kız kardeşi. demektir, Kanadları renk renkti, Üçüncüsünü adı Flüti idi; Dur. madan şarkı söyle. demektir. Kanad- Tarı açık maviydi. Bir gece durgun su üstünde uyuyor» Jardı. Brekeka da uyuyordu, yoksa su- yun flok, flok ettiğini duyardı, Duy- madı; Ragara'nın sihirbaz kurbağa» nın yaklaştığını işitmedi. Sihirbaz kurbağa Brekeka'nın sar- kan kanadını gördü. Ağanı açtı, kas nadı kaptı. Ertesi sabah iki arkadaş Brekekayı göremediler. Aradılar, bulamadılar. Akıl hocaları leyleğe baş vurdular, Leylek düşündü, taşındı, yınız dedi. Aradılar, Brekeka yoktu. Nihayet bir gün Flüti Ragaraya ras. ladı. Kurbağa ona alay eder gibi ba- kınca Flüti işi anladı. Ragaranın ava çıklığı saatte yuvasına gittiler. Bir ağaç kovuğu idi, İçeri girdiler. Breke- ka baygın yatıyordu. Arkadaşlarını tu- tup kaldırdılar, sırtlarına alıp durguü Suya getirdiler. Brekeka'yı bir nilüfer yaprağına ya- tırdılar. Esen rüzgârdan mi; sallanan sulardatı mı, yoksa bizim gönlümü- zü hoş etmek için mi? etrafı ara- | O z 'Bu gördüğünüz tacın kıymeti bizim paramızla üç milyon sekiz yüz bin liradır, Bu tacı 16 inci asırda güney ,Amerikalılar kendilerini vebadan ko- ruyan ilâh için yaptılar. Taç bugün müzede durmaktadır, Heykel New-York li manındaki hürris yet heykeli topu» ğundan meşalesi. nin ucuna kadar 46 metredir. Burnunun uzun» luğu 1 metre 12, tırnakları 33 santi- metredir, NA Duydunuz mn? Bir gram rad- yum 2 milyon frank değerinde- dir. Senede ise yeryüzünde an- cak 60 - 70 gram radyom istihsal idilir. Avrupanın en süratli öreni 177 Brekeka gözlerini açtı: #omara mahale — Sabah oldu mu? dedi. işler ve çanfta Masal burada bitiyor. Flüti durma. vasati 138 kilo dan şarkı söylüyor, Arrika kanad- metre hızı vardır. larını ışıldatıyor, Brekeka artık tek Saçı hiç dökük gözle uyuyor, onlara nöbetçilik edi. | meiş bir insan yor... Masal bu ya, kurbağalar da Dö. | saçlarını iki sön- c muazellerle dost oldu diyorlar. #ilmetre boyunda ——— -— — — kestirecek ölur- Güzel sa, bu saçları nl Bir sabah patron hademeyö sordu: | uçuca koyarsak — Masamın üstünde duran mek- | 2400 metre futar, tupları ne yaplın? g id Yeryüzünde — Posta kutusuna attım. 62.000 - sinama - Ne diyorsun yahu, adteslerini salonu vardır. Bu yazmamıştım. sinemalara her — Gördüm efendim, amma mek- hafta gidenlerin. tupları kime yazdığınızı kimse bil sayı 200 milyon Mesin istiyorsunuz sandım! kişidir, İSİM: sireeses veğeven Adres: 8 harfli bir kaynakım 8, 'T im «sorgu» 7, 6 um «azamızdan birl» 5, 3 üm «bir örnek» 2, 3 üm «ye- mek», 4. 5, Gim «delik aç» 1,2, 3 üm akâyandir. 'Bilmecemizi doğrn halledenlerden birinciye (10) lira, ikinciye büyük za- rif bir kotra üçüncüye küçük zarif bir kofra, dördüncü ve beşinciye (1) er i- ra, 70 kariimize de mühtelif hediyeler verilecektir. Mürekkepsiz yazı İki talebe konuşuyor; — Mürekepsiz yazmak için yeni bir usül icad ettim, — İya yahu, nasu becerdiğini bü na da anlatsana? — Kurşun kalem kullanıyorum. Mantarlar İG AEEPASANEAEEAEANSASEREEEASAAANANASA MA BESARENA. sasasasak Evvel xaman içinde büylik bir or. manda Cüceler yaşıyordu. Bu cücs. ler keyifli cücelerdi. Bütün gün yeşil- likler içinde oyunyorlar, yemiş yiyor- lar; geceleri ağaç kovuklarına sığını- yorlardı. Kış gelip de kar yağınca, cü- amlar Yeryüzünde en uzun yerali ire- ni New - Yorkta- Gir, Hattın üzün- zünde ne kadar altın istihsal edi- Hr bilir misina? 1.100.100 kilo, nüfusu 2 milyar 25 milyondun Asyanın nüfusu 1 milyar 100 Pariste her gün 3.000 otobüs iş- gi ler. Bu otobüsler her gün 550.090 kilometre mesafe kâatederler, i Balon k i 1805 de Fransızlar havadan hücum ederek İngiltereyi istilâyı düşündüler. Bunun için büyük balonlar yapacak- ardı, Bir balon 3000 kişi alacak, ayni zamanda bu 3000 kişinin yiyeceğini de taşıyacaktı, ancak bu projeleri tat. bik edemediler... | Pırlanda Yeryüzünün / / en kiymetli en (/ V,f. güzel pırlantası Rögent pırlanla- Sidir, 136 kırallır. 15 inci Lui dev- rinde 2,500,000 franga satın alındı. Pırlanta iki sene. de yontulmuştur. ..... a... Cücelerin elbisesi kıpkırmızı idi, baş. larında bembeyaz külâhlar vardı. Dağ- da, ormanda gezenler bu cüceleri ta- nır, severlerdi. Bekâr, kimsesiz bir 0- duncu evine geç kalırsa, çorbasını ha- zır bulurdu: Cüceler yardım olsun di- ye kimsesiz oduncunun yemeğini pi- şirirlerdi. Ormanda biri yolunu kay- bedecek olursa, cüceler ona yolu gös- terirlerdi. Amma cücelerin hepsi böyle iyi yü- rekli değildi. Aralarında cüceler var. dı ki, kötü kişiydiler. Hem de o ka- Bilmem evime hiç geldiniz mi? Gel- dinizse görmüşsünüzdür, odamda iki tanâ papaganım vardır, Bayan Nona- çe ile bay Nona. Sevimli kuşlardır doğrusu. Başları sarı, kanadları kırmızı, vücudleri yes şildir, Bayan Nonaçe çok akıllıdır. . Tele- fon çalacak olursa hemen açar ve allo- yu basar. Karı koca bir yerde duramazlar, oradan oraya siçrarlar. Cambazlıkları da vardır. Taklak atarlar, salıncağın tahtası üstünde tam mihver dönerler. Onları seyretmek büyük zevktir. Hele siz bir gelip görseniz muhakkak bayılırsınız. ses Evde herkese tenbih etmiştim: Sa- kın papaganlarıma el sürmeyiniz!. Onların herşeyi ile ben kendim meş- guldum. Yediririm, içiririm, tararım, yıkarım, Bir sabah odama girince baktım No- naçe bir tuhaf; tüyleri kabarmış, göz leri akmış, kanadları sarkmış!... No- na da ondan geri kalmıyordu. Çocuklara sordum: — Sakın maydanoz vermiş olma- yasanız?.. Hayır dediler. Kimse birşey verme» miş, kimse el sürmemişti, Dethal bir veteriner çağıritım. Veteriner geldi, Nonaçe ile Nona'ya baktı, evirdi, çevirdi: -— Hiç bir hastalıkları yok dedi... Bu sırada oda penceresinden, içeri iki papagan daha girdi. — Bunlar da nereden çıktı?... İşin içyüzü anlaşıldı, Hizmetçi No- naçe İle Nonayı kaçırmış, korkudan gitmiş iki yeni papagan almış. Be. nimkiler bahçede bir müddet dolaştık. tan sonra gene gelmişler. Şimdi dört papaganım oldu... Adla- rını ne koyayım dersiniz? Popa İle Po paçe iyi mi?.., doğdu? NE OAADRAANEANAREDASA NA EA BANANA Kız ağladı: — Mahsus yapmadım ki, görmemi. şimdir. — Bize ne! İyilik perisi bu sözleri duydu, cüce- lere kızdı: — Artık siz çok oluyorsunuz dedi... i si Tılsımlı değneğini salladı, ne kadar cüce varsa hepsi mantar oluverdiler, Kiz göz yaşlarını sildi, mantarları topladı, sepetine doldurdu. Ormanlarda gördüğünüz mantar. Jar evvel zamanda küçük birer cücey- di,

Bu sayıdan diğer sayfalar: