9 Ağustos 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

9 Ağustos 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Genç adam büyük bir memnuniyet içinde, önünde duran Kitaplardan bi- rini aldı. İşte senelerden beri basının içinde yaşıyan hayal nihayet hakikat olmuştu. Şi rini bir kitap halinde bastırabilmişti. Sermed Pembeışik Kk elinde evirdi, çevirdi, Sonra eserinin ismini yükrek sesle okudu: «Beyaz eller» ... Yazan: Sermed Pembesik,.. i bu kitabı bastırmak için ne- iğini düşünüyordu. Pek acaib, pek garib diye hiç bir mecmua onun rini neşrelmemişii, Baslır- mak için şiörlerini hangi Kkilapçıya götürdü ise; - Canım bunlar deli saçması... Vakıa yeni şiirlerde de mâna yok am- ma bunlar artık zırdeilerin bile yaza- mıyacağı şeyler... diye çevrilmişti. Nihayet baska çare kalmayınca Sermed Pembeışık çlirlerin! kendi pa- rasile kitap hainde bâstırmağa karar vermişti. Hâlbuki parasızlıktar: da pek ber- için ine: “lü a ket versin ki dayısı para göndermişti, Se gine böyle topluca bir para geçer geçmez hemen işe başladı. Öteden beriden biraz da borç para bulmuştu. On altı sahifelik el kadar küçük ese- rini işte bu suretle bestırabilmişti, Genç adam «Beyaz eller» admdaki kitabına büyük bir gurur ve iftiharla bakıyordu. Kitap çıkalı üç dörl gun olmuştu. Fakat Sermed Pembeışık bu mini mini eserin herkes, bilhassa bütün kadın- lar, bülün genç kızlar rafından okunduğunu hattâ daha şimdiden ezberlendiğini sanıyordu. Kendi ken- dine: — Muhakkak ki şu günlerde sevgi- Mer biribirlerine benim şiirlerimi ökuyorlar... Âşıklar omehtaplı gece- lerde, aya bakarak benim misraları- mı tekrarlıyorlardır... diyordu. Bir tek şeye pek cüret ediyordu. O da su idi: Muhakkak ki bu kitabi okuduktan sonra yüzlerce, hattâ binlerce genç kız uzaktan kendisine âşık 'olmuştu. Fakat simdiye kadar Xendisi hiç bir aşk mektubu (almamıştı Acaba genç kızlar kendisine aşk mektubu yazmağa cesaret edemiyorlar mı idi? Maamafih daha vaki: vardı. Muhak- kak ki bir haftaya kadar kendisine deste deste ask mektuplan yağa caktı. Sermed biraz sokağa cıkmak istedi. Giyindi, Kuşandı. Kitaplarından biri- ni, ceketinin cebine yerleştirdi. Kitabı atılma şt1, Bere- bir mikdar 'd Pembeşik © tarzda cebine koymuştu ki dışar. dan «Beyaz Eller» ismi okunabili. yordu. Sokağa çıktığı zaman herkesin kendisine baktığını arkasindan genç kızların, genç kadınlarm kendisine işaret ettiklerini, ismini fısıldadıkla rını zannediyordu. Muhakkak Ki artık meşhur bir şair olmuştu. Bir aralık önünde Iki genç kadının yürüdüğünü farketti, Kadınlardan biri dönüp dikkatli dikkatli kendisine baktıktan sonra arkadaşına birşeyler fısıldadı. Bu 36- fer genç kadının arkadaşı da dönüp | kelime iişti; İç ve dış BASUR MEMELERİNDE, Basur memelerinin her türlü iltihaplarında, cerahatlenmiş fistüllerde, kana. yan basur memelerinin tedavisinde Şifayı temin eder Sıhhat Vekâletinin 22/4/936 tarih ve 5/32 numaralı ruhsatını haizdir. Sermede baktı. Hafifce gülümesdi. Delikanlı kendi kendine: sİşte, dedi, bana hayran olan iki genç kadın.. İşte ince şiirlerimin te. siri...» 1 Adımlarını sıklaştırdı, Onlara yak- laştı. İlk defa kendisine bakan genç kadın arkadaşına birşeyler anltıyor- du. Bu sırada Sermedin kulağına iki «Boş ev.» ,,. Genç ada- mn birdenbire heyecanı İszlalaştı. Çünkü neşrettiği kitapla «Boş ev.» adında bir manzumesi vardı. Muhak- kak genç kadın bu manzumelerden bahsediyordu. Sörmed Pemhbeışik ken- di kendine bu manzumeyi mırıldan- mağa başladı: «Sevgilim inan bana, inan sözlerime,» «Sensiz, bomboş et» «Kura bir Dev» «Gibi göründü gözlerime. » Artık Sermed gen; kadınların he- men omuz başında şürüyor gibi idi. Delikanlı «Boş ev» den bahseden genç kadma daha dikkatli bakmağa başla- dı. Bu sima, bu gözler, bu ince kaşlar, bu küçük ağız ona hiç de yahancı gel miyordu. Genç kadın da Sermede büyük bir dikkatle bakıyordu. Delikanlı kendi kedine: — Ne olursa olsun onlara bir kaç kendilerile ahbab Yanlarına biraz | daha sokularak gözüne hiç yabancı ! gelmiyen genç kadına: i — Affedersiniz efendim... dedi, | çebreniz, gözleriniz, yukarıya doğru l kıvırcık ince kaşlarınız bana hiç ya- bancı gelmiyor. Sanki sizi ezelden | beri tanıyor gibiyim... Sizi bir ilkba- | har günü çiçeklenmiş bir erik ağacı | altında uyurken rüyamda mı gördüm | desem, yoksa çocukluğumas dinledi- ğim masallardaki ince kaşlı, mini- mini ağızlı Peri padişahınır en küçük kızı siz misiniz? Muhakkak ki sizi bir yerden tanıyorum... — Ben de sizi tan'yorum!... dedi Sermed Pembeişik buna gururla ce | vab verdi: İ — Beni tanımanız gayet tabidir!.. Bunu söyledikten senrz içinden de; «Beni kim tanımaz ki.» diyordu. Delikanlı saadet içindeydi. Zaten geniş olan hayali bütün faaliyeti ile | işlemeğe başlamıştı. Kimbilir bu genç | kadınla bugün ne şairane dakikalar | geçirecekti. Şiirden bahis açılması | için genç kadına: | — Biraz evvel kulağıma, konuş- i tuklarınızdan bazı kelimeler çalın- dı,,, «Baş ev» den bahsediyordunuz galiba... dedi, Genç Kadın bu sefer sert bir sesle: | — Evet, dedi, boş evder bahsediyo- rum. Zaten sizi de bu ev vesilesile ta- * nırım. Hani bilirsiniz ya benim teyze- min evinin bir odasında oturdunuz. İki ay üstüste kira vermediğiniz için eşyanızı Kapı dışarı atmıştık... Ku- zum bu iki aylık kiray, ne zaman vereceksiniz? Bir de beni bir ilkbahar günü çiçeklenmiş bir erk ağaçında uyurken ruyanızda gördüğünüzden, | çocukluğunuzda dinlediğiniz masal- İ lardaki ince kaşlı, miniroini ağızlı Peri padişahının kızı ben olup cimadığım- ! dan bahsediyorsunuz... Bunları bir ta» rafa bırakın da borcunuzu getirin, borcunuzu... Hikmet Feridun Es | .X PATI i kesira — 2 İZ KO) Türkiye Radyodifüzyen Postaları Dalga uzunluğu 1648 m. 192Ke./8 Türkiye Radyosu TA.G. 1974. 15195 Kes. 20Kw. Ankara Kadyosu TAP. Tüm. si65Ke/5 MEG TÜRKİYE SAATİLE 120 Kw Çarşamba 8/87959 12,30: Program, 1235: Türk müziği -Pİ, 13: Memleket saat ayarı, ajans ve meleo- roloW haberleri, 13,15 - 14: Müzlk (Kari- şk program - Pİ). 19: Program, 1905: Müzik «Hatif mü- ik - PL), 1930: Türk müziği (Fasıl he- yeti), 2015: Konuşma, 2030: Memleket #ast ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 2050: Türk müziği: 1 — Taiyosun - Su- zinük peşrev, 2 — Arif bey - Suziniik şarkı - Beni bizar ederken, 3 — Arif bey - Hicazkâr şarkı - Bir hâlet ile süzdü yine, 4 — Hirieto - Hivazkür şarkı - Görünce gerdanında, 5 — Ud taksimi, 6 — Hicaz- kâr türkü - Akşam olur güneş gider, 7 — Hicazkâr s42 semaisi, © — Osman Nihad - Kürdili hicazkâr şarkı - Akşam güneşi, $ — Halk türküsü - Meşeli meşeli, 210: Haftalık posta kutusu, 7145: Neşeli plâk- lar - R, 2140: Müzik (Tangolar - Pİ), 22: Müzik (Küçük orkesira - Şef; Necip Aşkmi: 1 — Hans Thuler - Kukuk pol- ks, 2 — Awbert - Göbekliler resmi pe- cidi, 3 — Robert Stolz - Praterde ağaçlar tekrar çiçek açıyor, $ Emmerieh Kal man - Cambazhane prensesi operetinden Gangtlberger - Benim küçük n (Saksofon parçası), 6 — Emmerleh Kalman - Ah sen. sen (vals), 7 — Brusselmans - Felemenk sülti No. 3 karlı manrara, 8 — Leopold - Karisbad hatırası, 9 — Jae, Grit - Marş, 23: Son Ajans haberleri, zirmat, esham, tahvilât, kambiyo - nukud borsası (flat), 2320: Müzik (Cazbend - PL), 2355 — 2i: Yann- ki program. Avrupa istasyonları Sant 20 de Leipzig 20 Mozartm «Don Juan» öpe- rası — Athlone 30 orkestra Budapeşte 2025 çingene çalgısı — Bükreş 2030 pi- yana #lorans 2030 hafif muzika — Sofya 2020 Rossini'nin «Barbier de Se- rilles operası — Toulouse 2045 salon mu- Zikam, 20,445 optret muzikası. Sant 2i de Breslav 2135 dans — Frankfurt 2135 dans — Hamburg 21.15 hafif muzika — Künigeberg 2185 hafif muzika — Ştut- gart 2115 askeri müzika — Viyana 2115 Bari 2115 Yunanca ne 21 Maesenet'nim «Verther» Fiorans 21,30 konser kestra — Paris P.T.T. 2148 - kestra konseri muzlka — Rennes 2130 - 2830 Messager'- | nin Monsleur Benvelaire: operası — Reval 3116 mandolin — Stokholm 2145 askeri | l opemm.—| Lamidra 21,15 or- BM or- — Presburg 2120 hafıf murika — Toulouse 2145 marşlar. Saat 2 de Berlin 22 karışık muzlka — Böhmen 27? Orkestra — Kolonya 27 s#renad muzik. 2215 keman konseri — 2 — Milâno 22 hafif muzika Berlin Münih 2335 - İ dans — Bresinv, Danzig, Kolonya, Ştut- | 1 hafıf muzika ve gari 2330 - Il dans Bötmen, Kö- Digsberg ve Viyana 2350 - 1 Viyana » Zikası — Frankfurt 23.20 salon muzt © — Hamburg 2346 salon orkestrası — Belgrad 2,15 dans — Budapeşte 23 or- Bükreş 23.15 orkestra — Roma 2110 salon tmuzikası — Sofya 23 dans — | Stokhalm 23.15 dans muz!kası, Saat ?i den sonra Prag 24, * 1 Çek muzikası — Budapert- ZA) çingene çalgısı — Londra 2410 dan« — Milâno ve Roma Zi dans — Ber- ln, Ştuttgart ve Viyana 1 - 4 gece mu- zikası, Bu gece Nöbetçi eczaneler Beyoğlu ciheti: Galatasarayda Ga- latasaray, Tepebaşında Kinyoli, Cüm- huriyet caddesinde Kürkçüyan, Yen!- şehirde o Paronakyan, Şişlide Halis- kârgasi caddesinde Asım, Necatibey esinde Kemal, Sariyer Osman. İstanbul ciheti; Fatih: İsmall Hak- kı, Karagümrük! Arif, Eminönü: Sir- kecide Beşir Kemal - Mahmud Cevad, Bakirköy: Hâl, Aksaray: Ziya Nuri, Fener: Balata Hüsameddin. Kumka- pu Lâlelide Haydar, Küçükpazar: Ha- san Hulüsi, Samatya: Erofilos Çula, Alemdar: Çemberlitaşta Sırrı Rasim, Şehremini: Ahmed Hamdi. Kadıköy: İskele caddesinde Büyük ğ | Kezane, Yeldeğirmeninde Çula, Üskü- Gar: İmrahor, Heybeliada: Halk, Bü- yükada: Şinasi Kiza. Sinem? Amavutköy, Bebek, Bey- koz, Paşabahçe, Arndoluhisarı, Ta- rabya, Yeniköy, Emirgin ve Rumeli- hişarınduki eczaneler her gece açıktır. İş bulmak için Uzun, uzun düşünmeğe hacet yok! «Akşamsa bir KÜÇÜK İLÂN vermek kâfidir. LEYLÂ ie MECNUN Tefrika No. 26 Yazan: İskender Fahredd. Ömer, Can beyin kanlı gömleğini getirmiş, kızım bu acıya dayana bilirmi Altından yere (atladı. Hançerini kı. nından çekti, Biraz daha ağaca yak- laşınca, Ömer birdenbire titriyerek kendini yere atıverdi. Ve dizlerinin bağı çözüldü. Can beyin başıucunda bir aslan dolaşıyordu. Ömer aslandan çok korkardı. — Buralarda dolaşmağa gelmez, diye söylendi, ecel onu bulmuş. (Can) nası! olsa aslanım pençesinde can ve- recek. Kendimi vahşi hayvana gös- termeden, yavaşça geçip gideyim. Artık anun yaşamasını Allah ta iste- miyor. Azrail, serserinin başıucunda dolasırken, benim buralarda kalmam mânasızdır. Alma güçlükle atladı. Aslan uzak- tan at sesini duyunca gür ve korkunç sesile kükremeğe başlamıştı. Ömer: — İşte, şimdi neredeyse (Can) ın işi bitmiştir. Ben de boşyere elimi kana boyamadım. Diyerek «Yikık kale» den ayrıldı. Ömer bu tesadüflen çok memnun | olmuştu. Canın parçalandığını gö- zile görmemekle berâbör, uzaktan aslanın sesini duydukça: Can şimdi gebermiştir, diyordu. Aslan bu kadar kolay bir av ele ge- çirmişken, boşyere dönüp gider mi? Ömer bilmiyordu ki, uyuyan insana aslan dokunmazdı. Üstelik (Can) in vahşi hayvanlarla dostluğu da vardı. Ömer, hasmını öldürmüş ve öcünü almış . gibi görünüyordu. (Can) ın parçalandığından emindi "Ur dağının eteklerinden geçiyordu. Havâ kararmağa, dağların yamaçları- mw karanlıklar sarmağa baslmıştı. Ömer burda yirmi yaşlarında bir çobana rasladı. Ve genç çobanı gö rünce, aklına söyle bir hile geldi: — Çobanın gömleğini alıp kana boyarsam, Leylâ ancak o zaman (Can) in öldüğüne inanır. Hemen attan atladı, çobanın önün- de durdu: — Sen nerelisin? — Urtuyum... — Bu sürüler kimin? — Babamın... — Baban zenşin demek? — Oldukça... Ömer gülerek çobanın yüzüne baktı: — Zengin çocuğu olmasaydın, sa- na bir avuç para ver tim. Kovunlarımdan birini satın al- ivorsun? Sırtındaki gömleği satın alacaktım. — Ben zengin çocuğuyum âmmdâ, babam cenge gitti Hâlâ dönmedi. Parâya çök ihtiyacım var, Çıkar pa- rayı... Ben de şimdi gömleğimi çı- kanp veririm sana! Ömer paraları çobana verdi. Çoban soyundu. Gömleğini yolcu- ya uzattı: — Bu para ile şehirden yenisini ve daha iyisini de alabilirdin! — İyi amma, vakit geçti. Dükkân- lar kapanmıştır. Bu gece böyle bir gömleğe ihtiyacım var, Çoban paraları alınca, ötesini dü- şünmeden sürünün peşine takıldı: —- Haydi, uğurlar olsun, aslanım! Diyerek yürümeğe başladı. Ömer ! tekrar atına bindi, yoluna devam etli. Ömerin işi yolunda gidiyordu. Şim- di neredeyse yuvalarına dönmüş olan kuşlardan birini bulup kesecek ve kuşun kanile gömleği lekeliyerek, bu gömleği Leylâya gösterecekti. Dağın yamaçlarından aynlhrken, bir atmaca gördü. Ömer nişancılıkta mahirdi. Atmacanın yuvasma o kü- dar yaklaşmıştı ki, bunu elile bile tutabilecekti. Hançerini çekip nişan aldı ve atmacanın üstüne attı, Biraz sonra hançer atmacanın kanadına saplanmış olarak, aimaca ile birlikte yere düştü. Ömer derhal gömleği çı- kardı, atmacanın başını kesti ve ka- nadından, basından akan karlarla gömleği iyice kana boyadı. Dişlerini Mi yahşi bir gülüşle mını lal simdi Leylâ bunu görünce, © buğnladan ümidini kesecek. Gömleğin o kenanma şöyle bir | gözattı: — Bunun bir zengin gömleği ok. duğu kenarındaki o işlemelerden d belli, Bayağı bir çoban gömleği de- | İL Bu tesadüf ite gösteriyor ki, Allah benimle beraberdir. Tekrar atına atladı, gömelği koy« nuna koydu. Yola düzüldü. ük Ömer, Allahın kimle beraber old gunun farkında değildi. O bu tesa düfleri kendi lehinde telâkki ederek seviniyordü, Leylâ, Can beyin kanlı gömleğini görünce. Ömer “o gece geç dönmüştü. Leylâ da, Leylânın babası da Ömeri bek- liyordu. Gözeler, Ömer gelir gelmez şeyhe hâber verdier. Fakat, Ömer, şeyhten once Leylâ nın odasına gitti. Leylâ bir mindere uzanmış ağlıyordu. Ömer gülerek sordu: — Gene onun için mi ağiryörsuri?'i Leylâ cevep vermedi. r: — Bü sükütun mânasını anladım, dedi, bu 'akşam haklı ve yerinde ola. rak ağlayabilirsin! * Koynundan kanlı gömleği uzatir — Orun canını cehenneme gön- derdim... İşte gömleği. Leylâ birdenbire fenalaştı, Ömerin uzattığı gömleği alarak yüzüne gö züne.sürmeğe ve saçını başını ye mağa basladı Leylâ fazla konuşamadı. feryadına koşan annesi, kanlı göm- leği görünce şaşırmıştı, Ömer: Kızının « Merak elmeyin, bir şey yok. Her i iztırap unutulur. Diyordu. Ömer, Leylânm bu hadi- se karşısında çok müteessir olacağı» nı önceden tahmin ettiği için, bu çığlıkları, bu feryad ve figanı S0 ğukkanlılıkla kaşrılamıştı. Leylânın annesi: — Bu kimin gömleği? Diye sormağa cesaret edemiyordu. Minderin üstünde bayılan kızınm. yüzüne gülsüyü serperek ayıltmağa çalışıyor, Ömerden korkusundan fn7- la bir şey Söyliyemiyordu. Tevlâun j ünnesi İşi anlamıştı. — Ona nesil kıydın, Öme Diye mınldandı. ğ Ve Ömerin müstehzi gülüs' erine dayanamayarak, biraz daha ciddi bir. tavırla: — Kızımın başını yaktın! diye ba” gırdı. Gürültü büyümüştü. Leylâ bir türlü ayılmıyordu. Leylânın şakakia- rmı uğuşturan Hatice bir aralık ar- kadaşının öldüğünü zannederek: — İmdad, imdad.. Diye bağırmağa başladi; Ömer hâli gülüyordu. Gözlerinde, adam öldürmüş bir katilin heyecanı yoktu. N Hatice; 4 — İnsan bir kuş öldürse müteessir olur, diyordu, sen ne katı yürekli bir . adamsın ki, Leylâ gibi temiz yürekli bir kızın sevgilisini öldürdüğün hal- de müteessir olmuyorsun! » Ömer odadan çekilip gideceği sırâ- da, kapının önünde şeyh Mehdi ile karşılaştı, Leylânın babası: — Ne oluyorsunuz? diye sordu. Gü rültünüzün sebebi nedir? i Leylânın annesi, kocasını görünce biraz daha cesaret buldu: — Ömer, Can beyin kanlı gömleği- ni getirmiş, dedi, bu acıya kızım da mi? Şeyh Mehdi birdenbire sarsıldı: pp Nihayet dediğini yaptın, ö Diyerek, sert bakışlarile Ömeri süz dü. Ve kızının yanına sokuldu: — Leylâ, Leylâ... Yarın ben ölür- sem, benim acımı da unutacaksın! Allah her 'izlarabın tesellisini veriyor. Haydi kalk, müteessir olma! Olan olmuş... Kocana itaat et. Zaten bu rezalet daha fazla devâm Ona, iyi yaptın, diyemem, Fakat, bu. dertten başka türlü kurtuluş yoktu. Her acı, unutulur, Yarın, bü tün bunları sen de bir masal gibi dinliyeceksin! (Arkası var) ey va EŞEN

Bu sayıdan diğer sayfalar: