16 Ağustos 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

16 Ağustos 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Akşam yemeğinden sonra hepsi bi- Ter köşeye çekildiler. Büyük baba: — Aman bu akşam çok yedim... Kar. nım şişti... Bu kadarı da fazla amme... Ne yaparsın?... diyordu. Bir müddettenberi büyük baba âdet edinmişti. Akşam yemeklerinden son Ta tavlayı açar: — Haydi bakalım... Karşıma çıka- cak var mı? Kim kendisine güveniyor, sa meydana atılsın... derdi, Fakat ek- seriya büyük babanın bu davetini ka- bul eden olmazdı O zaman büyük baba etrafındakile- ri aşka getirtmek için: — Yök mu karşıma çıkacak kahra. man yahu?... Hiç biriniz kendinize gü. venemiyor musunuz? Gene kimse sesini çıkarmayınca bu sefer büyük baba evdeki erkeklerden birini zorla tavlaya oturtur, büyük bir Şevk içinde zarları sallamağa başlar. dı, O ükşam da büyük baba gene tav- layı açtı. Etrafındakilere: — Haydi! bakalım çocuklar!,. dedi... Bermutad kimse sesini çıkarmadı. Bunun üzerine büyük baba Şevkiye döndü: — Şevki... dedi, sesin çıkmıyor gö- Tüyorum. Ne 0? Kendine güvenemiyor musun? Şevki; — Vallahi büyük babacığım... dedi, bu akşam o kadar yorgunum ki... Sor» Ta dün gece tahtakurusu, pireden hiç Uyuyamadım. Bu gece erkenden yata- cağını. Hem de nerede yatmağa karar verdim biliyor musunuz? Büyük baba sordu: — Nerede yatacaksın? — Bahçede... Şöyle tahtakurusuz, Piresiz mükemmel bir uyku çökmek niyetindeyim. Büyük baba: — İyi amma oğlum, deği, üşürsün flân da başımıza bir iş çıkarırsın... — Yok yok merak etme büyük ba- 'bacığım... Bari ben yatağımı alayım da bahçeye çıkarayım... dedi, üyük baba bundan sonra Şevke- te döndü — Şevket, dedi, haydi bir beş parti Oynuyalım... Şevket de: — Vallahi büyük babacığım, Ben de Son derecede yorgunum... Bu gece mü- Saade ederseniz erken yatınak"niye- İindeyim. Hattâ Şevki gibi ben de bah. çede yatacağım... Çünkü tahtakuru. undan, pireden hiç uyuyamıyorum... Büyük baba hayret içinde idi: — Yahu, diyordu, bu bahçede yat- mak merakı da nereden çıktı? Herkes bahçede yatmak sevdasında... Büyük baba en son olarak Nuriye döndü: — Eeee Nuri... Geç bakalım karşı. - Eğer seni üst üste mars etmez. İn bir daha elime tavla zarı almam!., Geç karşıma, geç... Nuri: — Büyük babacığım, bendenize de Müsaade etseniz de erken yatsam.. Zâten bahçede yatacağım yeri de şim- diden peyledim... iğ Büyük baba şaşkın bir tavırla sor- — Ay sende bahçede mi yatacaksın? Nuri gülümsiyerek cevap verdi: — Öyle ya büyük babacığım. Ne ya Parsınız?.. Tahtak, pireden Uyumağa imkân yok ki... Şifayı temin Vekâletinin 22/4/986 tarih ve 5/82 numaralı ruhsatını haizdir, Büyük baba tavla oyunu için ken- disine bir arkadaş bularmıyacağını ân- layınca bu işten ümidini kesti... Bir si- gara tellendirdikten sonra: — Bari ben de erkenden yatayım... artiayıp bahçenin yolunu tuttular. Bu gece hepsi açıkta, yıldızlara karşı yatacaklardı. O geceden sonra gençler âdet edin- mişlerdi. Akşam yemeğinden sonra: — Biz bahçede yatacağız!.. diyerek şüteleri sırtlayorlar, yastıkları ku- Me doğru bahçeye çıkıyorlar vysmma baba onların bu haline bir türlü akı) erdiremiyordu. Bazen genç- lere soruyordu? — Canım niçin her gece bahçede ya-! tıyorsunuz... Gençler cevap veriyorlardı: — Rahat uyumak için büyük baba- cığım... Rahat uyumak için... Sonra geceleri bahçenin zevki de başka olu- yor... O gökteki yıldızlar.. Hafif bir rüzgâr esiyor... Oh püfür püfür uyu- yoruz. Gece bahçe âlemi nefis oluyor... Sonra temiz hava... Büyük baba bunları dinlerken ba- zen: — Yahu bu kadar medhediyorsunuz, Adeta benim de iştiham geldi. Bir gece de kalın battaniyelere sarılıp ben bah- çede yatayım... Bakalım açık ve temiz havada yatmak nasıl oluyormuş?... O zaman gençler hep birden: “ — Aman sakın ha büyük baba, di. yorlardı, buna yaşınız mmüsaid değil... a. göstermesin... Üşürsünüz filân Ea i bir kaç hafta geçti. Bir ge- ce son derecede sıcak olmuştu. Büyük baba bir türlü uyuyamıyordu. Üstelik tahtakuruları, pireler de hücum et. mişlerdi. Büyük baba sağdan sola sol- dan saağ dönüyor, fakat kendisini bir türlü uyuku tutmuyordu. 261 Türkiye Radyodifüzyon Postaları Dalga uzunluğu 1648 m. 183Ke/120KW. Türkiye Radyosu TAR. 19.14m. 10196 Eç/&. 20 Ew. Radyosu TAP, Tüm. B466Ke/s 10K0. çi Çarşamba, 1: Progratn, 1233; rik müziği > PL, 10: Me Memleket saat ayarı, ajans ve meteo- Foloji haberleri, 18,16 - 14: Müzik (Kan- sk program - Pİ 19: Program, 19,06: Müzik (Hafif mü- xik - PL), 1030: Türk müziği (Pasl he- yeti), 2015: Konuşma, 2030: Memleket #AAt ayarı, sjans ve meteoroloji haberleri, 20,50: Türk müziği; 1 — AH ağa - Şehnat De 2 — Şemseddin Ziya - Hicaz şar- > Anılan yarile, 3 — Lemi - Hicar Me Sorulmasın bana yesim, 4 — Suphi Ziya - Hicaz şarki - Dün gece yenile, 8 — Kemençe taksimi, 8 — Rifat bey - eg şarkı - Niçin bülbül figan eyler, Şükrü - Hicaz şarkı - Bir bakışla eni mestetti, 8 — Halk türküsü - Bübü ne gezersin, $ — Halk türküsü - İki karpuz, 10 — Oyun havası, 2130: Haftalık posta kutusu, 2145: Neşeli plâklar - R. 21,50: Müzik (Opera aryaları - PL), 23: Müzik (Küçük orkesira - Şef: Necip Aşkın: 1 — Mieheli « Çardaş No.2, 2 — Köler Btia - Ren nehri kıyılarında, 3 — Boro- | din - Ikinci kuyartetin Notturnosu, 4 — Micheli - Çocuk oyunlurı, $ — Offenbach - Muüsette (17 ci asır dans havaları), 6 — Karl Komzak - Viyanada gece, 28: San ajans hüberleri, siraat, esham, tahvilât, kambiyo - nukud borsası (flat), 23.20: Müzik (Cazband - PL), 23,55 - 24: Yarın- ki program. Avrupa Saat 20de Breslav 20 orkesirn — Danzig 20 askeri muzika — Münib 20 askeri muzika — Vi- yana ve Florans 20 Rossini'nin «Rarbler de Serille. operası — Athlone 20 akordi- yon 20,16 konser, 2040 sülon muzikaşı — Belgrad 2005 çingene çalgı — Bükreş 20,15 hafif muzika — Londra 2005 piya- no — Toulouse 2045 marşlar. Saat ide Berlin 21,15 senfon. konser — Bresiçv 2135 « i dans .— Hamburg 2115 «Odun hırsızın operu komik — Kolonya 21,15 orkestra — Münih 21,15 dans — Stuttgart 21,15 dans Prag 21,15 orkesten — Athione 21,40 hafif muzika — Bar 2115 Yunanca neşriyat — Belgrad 21,30 opera (piikla» — Budapeşte 21 operet — Bük- reş 21,15 hafif muzika — Lalbach 210 hazlf muzika — Londra 21 orkestra — konser — Stokholm 21,35 senlon. kon- ser — Toulouse 31 orkestra 21,85 salon muzikasi, 21,45 film havaları — Toulouse Nihayet yataktan fırladı, kendi ken- dine: — Yahu ben dinç bir adamım... İhti, yanm amma sağlamı... Gençler gi- | bi Haça yatsam sanki ne olur? de- Msi yatağını artladı, aşağıya, bahçeye indi. Gençlerin yattığı yerlere baktı. Vakıâ heplsinin şilteleri, yas. tıkları burada idi amma yataklar boş- | tu. Vakıt gece yarısını geçtiği halde hâlâ bunlar yatmamışlar mıydı? Büyük baba: — Allah Allah, dedi, bu çocuklar nerede? Omuzundaki şilteyi yere bıraktıktan sonra gençleri aramağa başladı. Etra- fı dolaşırken bir de baktı, biraz ötede murıltı halinde konuşan bir çift... Bir erkek, bir kadın... Bir taşın üzerine oturmuşlar biribirlerine tatlı tatk bir şeyler söylüyorlar... Ayışığı altımda bü. yük baba bu iki insandan birinin Şev- ki olduğunu tanıdı. Biraz ötede Şevket bir kadınla kol- kola dolaşıyordu. Nuriye gelince bir” ağacın altında gene bir kadınla bera- ber oturmuş gülüşüyorlar, söhbet edi. yorlardı, Büyük baba gene yâtağını kucakla. d: — Eakikaten bahçede yatmak için yaşım müsaid değilmiş... Ben yarın o külhanilere gösteririm!.. diyerek içeri girdi... Hikmet Feridun Es Pyrenee 2130 hafif muzika. Snat 22 de Hamburg 22,15 askeri muzika — Bükreş 22,15 dans — Fiorans 22 opern — Lille 3116 hafif muzika — Milâno 22 askeri | | muzika — Roman 72 hafi! muz'ka. Sant 235 de Berlin, Braslay, Könlgabere, Leipzig 2330 -i danş —Dansig, Viyana 2830-1 Viyana muzikası — Frankturt 2320 en- on musikas — Hamburg 23,40 - 1 dans muzikası Kolonya, Münih, Şiuttgart 235 - ! hafif muzikn ve dans — Bükreş 7315 Rumen muzikası — Laibach 23,165 kitara — Milâno 23,20 keman — Stokholm 23,15 dans. E Sant ?âden sonra A muzikası — Budapeşte Si Sai li Xondra 24.10 dans — Milâno ve Roma 34 dans — Breslay, Ko- Tonya, Ştuttgart ve Viyana 1 - 4 gece muzikası. Abone ücretleri Türkiye Ecnebi BENELİK 1400 kuruş 2100 kuruş 6 AYLIK 10 , M0 » 3 AYLIK ww > 20 » 1 AYLIK 159 >» —.2 Posta itiihadına dahil olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aybığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Recep 1 — Hizir 103 5. İmsak oi Öğle İkindi Akşam Yatsı &. 309 1000 510 Bp 1? 142 Va 3,18 5,00 1218 1608 190 2049 İdarehane: Bab:âli civarı Acımusluk sokak No. 13 Taşra gazete bayilerinin nazarı dikkatine Bazı taşra bayilerinden aldığı. mız mektuplardan «AKŞAMŞı mutlakg şu veya bu mutavassıt- lardan tedarik etmek hususunda kendilerini mecbur addettikleri anlaşılmaktadır. Bu zehab hakikate uygun de- ğildir. Binaenaleyh taşra bayile- rinden arzu edenler her zaman «AKŞAM: idarehanesine müra- cantla doğrudan doğruya mua meleye girişebilirler. Bu hususta «AKŞAM? idaresine mektup ya ve bayi şartlarmı öğrenebi- Ter. Paris P'T'T. piyano — Rennes 2130-2330 | Tefrika No. 33 LEYLÂ ie MECNUN Yazan: İskender Fahreddin Haydi Karakartal, sen de saraya koş âsilerin reisini diri olarak yakalamağa çalış — Duran! Bu fırsat her zaman ele geçmez. Kılıcını boşyere savurma! Atını leşlerin üzerinden süz ve has manı tepelemeğe baki Bunu söyliyen muharip, Duran'm eski cenk arkadaşıydı. Duran arka- daşının coştuğunu ve düşmanla gö- güs göğüse çarpıştığını görünce göz- leri döndü, her şeyi unuttu. Kilic nı savurarak ortaya atıldı. O gün öğleye kadar o derece şid- detli döğüştüler, öyle kan döktüler ki... Halifenin ordusu Bağdada gi- geçti. Âsilerin huruç hareketi yapan ordusu tamamile kırılmıştı. Urman, Bağdada girerken.. Ordu kumandanı: — İleri... Emrini vermişti. Önde Urmün olmak üzere, Halife- nin ordusu şehir kamama yaklaş- muşt. Elharis burada atını sürerek Ur- man'ın yanına koştu: — Allah senden razı olsun, dedi, sen olmasaydın, biz düşmanı bu ka dar kolay mağlüb edemezdi. Şim- di bir mühim işimiz var Âsilerin reisi olan şeyh Mehmedi diri olarak ele geçirmek. Bunu da senden bekli- yorum. Ve Urman'ın alnından öptü. — Bağdad'a girince islâm arasın- daki nifakı da böyle kolayca ortadan kaldıracağımzıdan eminim. Urman maiyetindeki akıncılardan birine elile işaret ederek: —Esirleri göster, diye bağırdı. Elharis âsilerin ileri gelenlerinden bir çoğunun diri olarak yaknlandığı- nı ve birbirine kollarından bağlanıp getirildiğini görünce sevindi. Eharis bu adamları Şama götürmek fikrin- de idi. 'Elharis, reislere icap eden önlileri | verdikten sonra merkezde vr man maiyeti ile brllikte ilk safta şehre giriyordu. Bir kaç Arap kabi- lesi muharipleri ou takip ediyordu. Bağdadlılar OHalifehin ordusunu büyük bir sevinçle karşılamışlardı. Yerliler, âsllerle hiç bir zaman bir- leşmemişler, hattâ son dakikaya ka- dar onlara erzak vermemek için bü- tün yiyeceklerini gizli mahzenlerde saklamışlardı. Şeyh Mehmed çok zalim bir adam- dı. Halktan zorla topladığı vergileri kendi sefahatine sarfediyor ve maj- yetine dağılıyordu. Şeyh Mehmedin adamları, göçebe kabflelerden toplanmış bir itskım ça- pulcu güruhundan ibaretti. Ona Bağ- dad civarında bulunan Neceflilre, Hankınlı'lar, Sadun'la iştirAk et memişlerdi. Bunlar çok kuvvetli ka bilelerdi, Şeyh Mehmede yalnız Ne- cefler bile iştirâk etmiş olsaydı, Ha- Mfenin ordusu Bağdada girmek şöy- le dursun, Bağdad önlerine bile 80- kulamâzdı. Zira Necef kabilesi kırk bin kişiden ibaretti. Bunun en aş ğa on bini muharipti, Elharis bunu haber alınca, derhal Nevef kabflesi relsine bir elçi gönde- rerek, Halifenin selâmını bildirdi ve Asilere #tihak etmediği için kendisi- ne teşekkür etti. Kiharis, âsilere iltihak etmiyen di- — Sarayda oturuyor. Dediler. Ordu rüesası, şeyh Meh- medin Bağdaddan kaçmadığına gar | gyordu. Demek ki o, Âsilerin muvaf- fak olacağından bu derece emin bu. Yunuyordu. Urman at üstünde Bağdad sokak- larından geçerken, yerliler — Bu kahraman da kim? Araba benzemiyor... Diyorlar ve arkadan Urman atlıla- rmn sökün etiğini gröünce: — Yaşasın Türk erleri... Diye bağrışıyorlardı. Fırat Türkleri Bağdada girdikleri zaman, bu, Hâlife ordularının Bağ- dadı üçüncü defa düşmandan istin dad edişini gösteriyordu. Fakat, sim- diye kadar şehir içinde büyük döğüş- ler ve yangınlar olur, sokaklar cenk meydanına dönerdi. Bu pefer şehir dışında olan olmuş- fu. Fakat, şehir içinde hiç kimsenin burnu kanamyıor, müstevliler yer Mleri İncitmemeğe çalışıyordu. Hali- fe böyle emir vermiş: «— Bağdadhların Asilerle alâkası yoksa, onlara işkence yapmayın! Sa dece âsllerin başlarım vurun!» Demişti. Ordunun vakar ve sükünetle şehre girdiğini gören yerliler, atlılarin ön- lerinde yerlere eğilerek, muhariple- rin hayvanlarının bastığı yere âlm- Jarmı sürüyorlar ve: — Bağdad fatihleri, hoş geldiniz! Badalarile orduyu selâmlıyorlardı. Ordu, şehrin merkezi olan büyük bir meydanda toplünmıştı. Muharip- Jerin bir kısmı Urman'ın emrile sa- rayı sarmıştı. Şeyh Mehmedin işkence ve zul münden kurtulmak fmidile sevinen- — O, bu gece sabaha kadar, cariye. lerinin başlarında fanuslar yakarak, gökyüzüne orengârenk omehtaplar atarak, bunların yanış ve inişlerini seyretti. Ve sabaha karşı Halifeliği- ni İlân eyledi. Şimdi askerle kusatıl- dığını görürse, rahatı kaçacak Diye söyleniyorlardı. Cariyelerin koynunda yatan sahte halife... Bağdadın en maruf müçtehidle- rinden Selim Haytan, talebeleriel bir- Mkte Elharise gelerek: — Şeyh Mehmed bizi zorla kendi Halifeliğini tasdike mecbur etti. 'Teh- dldle reyimizi aldı. Biz Velid bin Ab- dülmelik'e biat etmişiz. Onu tan- mayız. Dedi. Yerlilerin ileri gelenlerinden bir çoğu de: — Onu güzümüzün önünde ceza- landırmalısınız! Memlekete fesad ve fitne sokan ve halkı birbirine kırdı- ran bu adamın boynu vurulmazsa, göle kaçmanın yolunu bulur. Ve ya- rn ordu çekilince bizden intikam Almağa kalkışır. Diyerek şeyh Mehmedin idamını istiyordu. Elharis; — Onu bir kere diri olarak tut& ım da. Ötesini sonra düşünürüz. Dedi, Urman'a: — Haydi, sarayı bas! Diye emir verdi. Sarayın dört çevresini kuşatan muharipler baltalarla kapıları kırma. ga başladılar. O dakikaya kadar Urman'la meş- gul olmiyan Düran burada yeniden Urman'ı vurmak sevdâsına düş müştü. z O muzaffer olarak memleketi- ne dönerse, şeyh Ahmed beni öldü- tür. En doğrusu, benim onu burada öldürmemdir. Diyerek, Bağdad meydanında bir kargaşalık olmasını bekliyordu. Ur man'ı burada vuracak olursa, yerlik lerden biri vurmuş gibi telâş göste. rerek ortalığı velveleye verecek, br suretle şeyh Ahmede (Ur) da verdiği sözü yerine getirmiş olacaktı. Urman atından inmişti. Bir çok relsler de atlarından inerek, meyda» da kunaklamışlardı. Urman burada, Duran'ı dolaşırken gördü: — Haydi, kara kartal, dedi, sen de saraya koşl Şeyh Mehmedi diri ola- rak yakalamaları için, #lkönce giden yiğitlere emri verdim. Sen de onların başında bulun ve âsilerin reişini dirf olarak yakalamağa çalış! Duran meydanda fazla dolaşama- dı. Reisin verdiği emir üzerine atma Atlıyarak saray kapısına doğru koştu. Zaten bu sırada - Bağdad velisi- nin ikametine mahsüs olan - sarg- yın akpıları kırılmış ve Halifenin aş- kerleri içeriye dalmışlardı. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: