18 Kasım 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

18 Kasım 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Harp içindeki Avrupadan gelen yemek haberleri arpten gelen haberler orduların çarpışmasından ziyade midelere, yi- yecek noksanına, açlığa taalluk ediyor, Mütemadiyen ablukaya, içi ğ yiyecek dolu gemilerin zabtuna, Almanyada hüküm süren kıtlığın çdetine, ekmek bulamıyan, yemek tedarik edemiyen Insanlara dalr havadis. okuyoruz. Hattâ cepheden gelen haberler bile böyledir. Geçenlerde Slegiried hattın- karşıdaki daki Almanlar Fransızlara üzerinde büyük harflerle «bir millet, bir devlet, bir şet» yazılı büyük tabellar göstermişler, buna o mukabil Fransiz- İardan bazıları üstünde «htirriyet, müsavat, adalet» kelimeleri yazılı tabelâ- lar, bazıları da o yün Maginot'da verilen «çorba, etli patates, sosison, salata, , meyva ve şarapıtan mürekkep öğle yemeği listesini göstermişler. Her halde bunün intikammı almak İçin olacak ki dün akşam Alman D. N. B. ajansı garp cephesinde muharebe eden safdii bir Alman nelerinin bir çar Pışmadan sonraki intibalarını naklediyordu. Nefer, evvelâ Fransızların taar- Tuza geçerek bir tepeyi zabtettiklerini sonra Almanların mukabil taarruzla Fransızları püskürterek tepeyi geri aldıklarım anlatıyor ve yakalanan bir Fransız esirinin «bizim maksadımız size hücum etmek değildir. Kumanda- Minuzm, şu karşıdaki tepeyi alırsanız gece size çorba vereceğim» demesi üze- rine harekete geçtiklerini söylemiş olduğunu ilâve ediyor. İşte gene bir yemek bahsi! Fakat bu hikâyede saldil Alman neferi yapı- | tan itirafa samimiyetle inanmış görünmekle beraber o tepeyi Fransızlardan geri almak için kendi kumandanının nasıl bir yemek vadettiğini mesküt ZA lde 2 NELER ©l-pvp ingilizlerin ağaca hürmetleri İngilterenin bütün büyük şehirlerindeki | Whumi meydanlarda hava taarruzlarma karşı sığınak olmak Üzere siperler kazılıyor. Pakat hükümet bu gibi hafriyatin horhan- 8! bir ağacın kökü zedelenmemesine dik- Kat edilmesini şiddetle emrettiğinden «- | Porleri açmağa memur olanlar büyük 20.- Juklar karşwında kalmışlardır. Bilhassı Londra park ve meydanlarında tek bir ağa- €& ziyan gelmemesi meselesi memurları çok düşündürmüştür. Şimdiye kadaş bu gibi meydanlarda 17000 kişiyi istiap edebilecek siperler ka- zılmıştır. Ağaçlara #iyan gelmesi muhte- mel mahallerde çelik sığınaklar bina edili- yor. Bir ağacı kurtarmak için biz çelik si- Bınak malzemesi feda ediliyor. İngilizler ağaca çok hürmet ederler. Harbin en müş- kül ve masraflı bir aninda bile tek bir ağa- Ga el dükundurmaklan çekiniyorlar. Umu- mi meydan ve parklardaki yeraltındaki ve üstündeki sığınaklar ikmal edildikten son- ra 153,000 kişi hava hücumlarına karşı si- gınacak yer bulacaklardır. Hava hücumları ve akıl hastaları İngilterede sivil halkın hava hücumları- ba karşı korunması işinde en ziyade asabi Ve akli hastalıklara müptelk olanların ida- | Tosi meselesinde güçlük çekmektedir. Çün-| kü sivil ahali şehirleri tahliye için bağka Uzak ve tenha yerde nakledildikleri zaman başları boş kalan bu gibi hastalar büsbütün kendilerini şaşırmakta ve etrafa saldır. Maktadırlar. Bunun için İngilterenin her tarafında akıl hastalraini muhafaza ve ida-! re için gönüllü olarak hastabakıcılar ve güçlü kuvveti muhafızlar tayin edilmiştir. 1099 senesi kânununsanisinde akıl bas- miktarı 13,595 kişi idi, Bir sene evveline nazaran İ$44 kişi artmıştır. 1994 SA 1998 senesine kadar senede vasati tezayüd 1924 kişi 1d. Nisbi bir tenukus var demektir, Deliler arasında vefiyat dahi yüzde (7) den yüzde (6,#7) nisbetine inmiştir Harbin yabani hahvanlar üzerinde tesiri Yeni Avrupa harbi yalnız bu kıtada de- Ril diğer kıtalardaki yabani hayvanlar için bir felâket olmuştur. Çünkü bu gibi hay- vahların serbesce yaşamasına mahsus par&- lar türlü sebepler ile #iga ve buralarda ya- Hiyan cinsi nadir yabani hayvanlar imha edilmektedir. Meselâ Kanadanın cn büyük hayvanat parkının tayyare talim sahası ml KÜÇÜK HABERLER: * Şoför Hayrinin idaresindeki kamyonet | ile, şöför Efiseyinin idaresindeki kamyon, Beyoğlu Balıkpazarında birbirlerile çarpı- #örnk hasara uğramışlardır. Polis, şöförlerini yakalıyarok tahkikata bağlamıştır. * Arif isminde bir amele, Vaniköys ya- Daşan bir motörden karaya yük çıkarırken | Müvazenesini kaybederek motörün amba- Zina düşmüş, muhtelif yerlerinden yara- | Manmıştır. Arif, polis tarafından hastane- Ye kaldırılmıştır. Balatta oturan Sultans isminde bir kız, evinin taraçasında çamaşır asarken Mmüvazenesini kaybederek düşmüş, muht3- Mf yerlerinden yaralanmıştır. Yaralı Mu- #evİ hastanesine Kaldırılmıştır. Üsküdarda İzadiyede oturan On İki Yaşlarında Kamer isminde bir çocuk 80- kukta oynarken bir çukura düşerek tehli- keli surette yaralanmış, polis tarafından tedavi altıma aldırılmıştır. A Feriköyde oturun bayan Leman We ba- yan Rukiye, aralarındaki eski bir müna- #aayı dün tekrar tazelemişler, Leman, ta- kunya ile Rukiyeyi başından ehemmiyetli #urette yaralamıştır. Polis, Lemanı yaka- yarak hakkında kanuni takibata başla” Muştar, k Kâzim ve Hasan isimlerinde iki ar- Kadaş, dün, bir kahvede yekdiğerile kav- “ biçakia Kâzımı muhte- Mf yerlerinden » Vakaya mü- datinle eden pala, suplayu bıpaBile beraber Yakalamış, yaralıyı hastaneye naklet- Müriştir, X Polonya sefaretine ald otomobil, dün b caddesinde doktor Gabel isminde İrine çarparak yaralanmasına sebep ol- Muştur. Yaralı zabıta tarafından tedayi alina aldırılmış olup hadise hakkında icap eden tahkikat yapılmaktadır. A Süleymaniye camisi avlusunda beroln Şekerlerken (polis tarafından yakalanan Emin, AN, Osman, Muzaffer, Mehmed, Mazhar, Şaban, Fikret ve Koço isimlerin. deki şahıslar hakkında emniyet müdürlü- ğünee yapılan tahkikat ikmal edilmiş ve endileri adliyeye vertlerek tevkif edilmiş» lerdir, My Şehrimizdeki esnaf cemiyetleri 940 beşi bütçelerini şimdiden hazırlamağa Ie amışlardır. Geçen sene esnaf cemiyet- in tahsisatı ile kuruları esnaf haşta- hn, Du yıl daba fazla yardımda bu- nmak için her esnaf cemiyeti, 940 sene- da, içesine lüzumlu tahsisat koymakta- haline konulması kararlaştırilmıştir, Kas nada hükümeti 100,000 İngili? dönümü teş- kil eden bu papkta yaşamakta bulunan Elk denileni kutba mahsus geyik ve 500 Ren geyiği ve 151 sahra geyiği ile 35 Yek geyi- inin imhası hakkında bir emirname nsş- retmiştir. Bir otomobil, Tophanede Abdullah 19- minde birine çarparak muhtelif yerlerin- den yurulanmasına sebep olmuştur. Oto- mobil şoförü pollsçe aranıyor. 4 Mntaka tlcaret müdürüğü rapor. törlüğüne tayin edilen eski Kayseri polis müdürü B. Fahri Kemal, şehrimize gele- rek vazifesine başlamıştır. # Denisyolları umum müdürlüğü, meş- leki mahiyette bir Deniz mecmuası neşri- ne karar vermiştir. Kaptan ve makinist ler cemiyetinin çıkardığı Deniz mecmua- sının son sayısı da çıkmıştır. Cemiyetin bu mecmuanın neşrine devam edip cde- miyeceği belli değildir. # Kayışdağı e Bağdad caddesini hir- birine bağlıyan Mustafa Mazherbey 30- kağının katranlıya tahvili ve Rami köyü ile Eyübü birbirine bağlıyacak yeni bir yol inşası kararlaştırılmıştır. Belediye bu yolların hemen inşasına başlıyacaktır. A Yükçü, arabacı, kâyıkçı esnafından şehrimizde bekâr hayatı yaşıyanların da- ha toplu ve sihhi ömür sürmeleri için bu esnafın mensup oldukları idare heyetleri tarafından tedkikler (o yaptırılmakladır. Tedkikler, Yılbaşına kadar ikmal edildik- ten sonra iki rapor hazırlanacaktır. # Üniversite fen fakültesi asistanların- dan bayan Ester akşam Üzeri Çenberlitaş puzarından öteberi alıp evine giderken yankesicilerden yanına sokularak para çantasını çalmıştır, Hayım dün Sultanshmed üçüncü sulh ceza mah- kemesinde yapılan muhakeme neticesinde dört buçuk ay hapse mahküm Olmuş ve derhal tevkif edilmiştir. 4 Bayan Râna Sani Yaverin kelsiiği al- tındaki Esirgeme derneği idare heysti Azası Darülmcezeye giderek müessesedeki lara 1800 paköt şeker da- # Şişlinin Pazaryolu geçen yaz asfalis çevrilmişti. Belediye bu yolu Bulgar çar- şsma, kâdar uzatmağa karar vermiş ve bunu münakasaya çıkarmıştır. Emniyet umum müdürü İz- mirden Ankaraya döndü İzmir 17 (A.A.) — Evvelki gün İs tanbuldan şehrimize gelerek burada baz tetkiklerde bulunan emniyef umum müdürü bu sabahki trenle Ankaraya dönmüştür, İstanbulun, yani nisbeten bizim civarın bayram yerlerini gesdim. Kv- velâ gurbet yıllarında en çök mili ananelere dayanan maşeri hayatımı- zı özlemiştim, Bunun arsasında en kuvvetlisi tabii olarak Şeker bayra- mıdır. Sonra Fransada o kadar çok bayram var, o kadar bazan dini ba zan mahalli bir anaâneye istinad eden panayır ismi altında bayramlar ku- ruluyor ki ister istemez hafızamda haftada birkaç gün bizim Şeker bay- ramlarını canlandırıyordu. Fransızla rın bu anane bayramları eski sima- sını tamamen kaybetmeden seneden seneye zenginleşiyor. Salıncaklar, at lı karacalar, halk tiyatroları, soyta- rılar, hakkabazlar, nihayetsiz mettah- lar ve hölka basit fakat faydalı olan, mesai kolaylaştıran binbir yeni keş- fi anlatan, Alet satanlar var, Bu bayramlarda şekilleri ne olursa olsun insaniyelin çocuk tatafmı, muhayyilesinin taze olduğu devri hatırlatan bir şey var. O şey o kadar insanların müşterek bir malı ki is. ter istemez Insanlıktaki vahdeti de düşündürüyor. Buralarda salıncak ve saire gibi eğlence Vasıtaları inakine- leşiyor fakat mahiyeti değişmiyor. Soytarı, canbaz, meddah, hokkabaz gibi halk sanatkârlarına gelince on- lar ne kıyafetini ne da mahiyetini değiştiriyor. Bunlar hep mahalleyi, semti, şehri hatta inemlekelleri bir- birine bağlayan müşterek rabılalar. Yalnız doğduğumuz v3 öldüğümüz gün, yalnız güldüğümüz ve ağladığı- mız an aramızda fark kalmıyor. Bil hassa mahallede, memlekette çocu- ğu çocuğa bağlayan müşterek hati- ralar, bayram günleri cemaat deni. len hayat birliğinin harcı, soyu, te- madi ettiren en kuvvetli noktası. Bunları hor görenler, bunlara yu- kardan bakanlar her zaman yanlış düşünenlerdir. Çocuğu çocuğa bağ- layan hatıralar çok kıymetli içtimai unsurlardır. Çünkü lindir, çocuk mubhayyilesi bin değil bin milyon seneyi aşabilir. Halbuki ihtiyarın çoğu yalnız uhreti görür, gencin çoğu yalnız dünyanın zaman itibarile de, hayat itibarile de kendi İ zevk ve emellerini içine alan dar çer. Bizon denilen 4000 yaban sığır ve 1500 | çevesini görür. Buna mukabil bütün dünya, bütün zaman nesilden nesle dünyayı şenlendiren çocuklarındır. Çocuk azalırsa nasi millet inkiraz buluyorsa çocukluk devrinâ mahsus yaratıcı muhayyile sönerse milletin ne sanatı ne de büyük ilmi oluyor. Bunu münakaşa ederken akra- bamban bir genç bana dedi ki: «Hadi sanatı anladık fakat ilim nasıl mu- hayyileye bağlı olur? Bize daima il. min akıl ve muhakemeye bağlı oldu- gunu söyliyen Siz değil misiniz?» Dedim ki: «Öyle... Öyle amma o sa- dece İlim talebesi İçin, kâşit ve mu- cid dalma tecrübe ve muhakeme ya- nında muhayyilesinin de hududu ol- mayan adamdır.» Devam edelim, Memleketimizin yetiştirdiği, yani muhakemesini görgüsünü kitaptan ziyade hayattan alan genç bir şair bana geçenlerde dedi ki; «Bizde halkın okuyan yazan kıs- mının sayısı çoğaldı fakat hars iti- barile çok fıkaralaştı, çünkü bizde Ananeler azaldı...» Bu sözlerin ne kadar doğru oldu- ğunu bayramda ölçmek istedim. O- nun için imkân dairesinde mütalâa koymaksızın kendi bayram sabahımı ve öğleye kadar ne yaptığımı anla- tacağım. En evvel davulu aradım. Bunun Ramazanda herkesin uykusunu ka çırıyor diye kaldırılmış olduğunu bi- Uyorum, Buna mukabil radyoların evlerde, apartımanlarda hiç olmaz- sa Ramazanda kısilârak çalınması. nın neden menedilmediğini de anla- mamıştım. Fakat herhalde bayram sabahında olsun davul ile uyanma. mak bir anane eksikliği... Şeker bayramı çocuk bayramıdır, onun için çocuklara baktım. Hem ferahladım hem de mahzun oldum. Ferahladım: Çünkü arka sokak. larda 939 senesi kadar çocukların kıyafeti yahut kıyaletsizliği güze çarpan sene İstanbulda olmamıştır sanıyorum. Tabii buna mektebe gi- den çocuklar dahil değil, Talebenin kiyafeti ve temizliği nizama bağlıdır çocuk istikba- | Yazan: HALİDE EDİB ve bü nizamın muhafaza edildiğini memnuniyetle görüyorum. Vakans bitip de mektep başlar başlamaz yediden yukarı çocuklar hem kıya- fet hem de tavır itibarile srka sokak» larda gözle görünecek kadar İntiza- ma girdi. Fükat yediden aşağı ço cuklar, ve yediden fazla olduğu tah- min'edilen bir zavallı sahipsiz çocuk alayı daha var ki bunlar O tasnife dam değil Tramvayların o arkasın- dan koşan, boş arsalarda, köprü baş- larında, hatta sokaklarda o dolaşan yalınayak, başı kabak, eli yüzü su görmemiş bu alayın perişanlığı gözle . görülmeden inanılacak derecede de- ğildir. Bayram sabahı bunların hep- sinin kılığı değişmişti. Hiçbiri pa- buçsuz olmadığı gibi partal esvapla- rı yamalı, yüzleri elleri temizdi. De- mek bayram ansnesi bunların &ra- sında hâlâ bakiydi. Cinci meydanından başladım. Arka sokak bayramı için bundan daha fa- kir bir yer tasavvur edilemez. Ne sâ- lıncak, ne atlı karaca, ne de kâfi dere- cede satıcı, yahut bayram olduğunu gösteren bir eğlence vasıtası var- dı. Fakat senede bir defa olsun sinemaya bile gidemiyecek çocukla- rın sayısı mebzuldü. Başından söy- leyim ki hiç birinin esvabıbu se ne yapılmış değil, fakat hiç biri- ninki de pis, yahut yırtık değil, Hayli yeni, kavaf işi pabuçlar var, Çorapla» rı büyüklerin çorabından kesilmiş, uydurulmuş, hattâ pantalonu patiska dondan ibaret olanların bile çorabı ve pabucu var. Bu ananesinin ru- buna sadık bir cemaat varlığı hisset- tiriyordu. Bunlar ne ile eğleniyor? Üç belki dört tane iki atlleşya arabası var, içine erzak doldurulur gibi çocuk yi- gılıyor. Kenarlarındakiler keyifli, or- tadakilerin yüzü sıkıntıdan pancar gibi. Arabalar dolup boşalıyor. Çocuk kümesi sabur, sakin bekliyor. Yüzle- rinde garib bir olgunluk «İşi oluruna bağlıyalım, buna da şükürs diyen bir mâna var, Bazıları avuçlarındaki bo- zuk parayı endişe ile sayıyor, Araba- lar dönerken arabacılar mütemadi- yen bağırıyor: *Lâleliye gidiş geliş kırk paraya... Kırk paraya...» İstanbulun gün ekseriyetle rayda büyücek biratlı karaca vardı, Şehremini bayram yerin. de ilk defa beşik şeklinde köh- ne bir kaç salıncak gördüm. Kars gümrükte en çok kaldım çünkü kıya- fellerinden en fıkara oldukları anla- şılmasına rağmen en neşeli yer ora- saydı. Birdefa yer ayni zamanda pazar yeri de. Lâhanalar, domatesler, öbek öbek meyvalar ortaya dökük bayram yerleri bu böyledir. Aksa ma mim eği. şük, > Km” 7 Bana annem atmış paa veedi... müş ve bütün semlin yalnız çocuklar rı değil büyükleri de orada, Gene bir kaç tane beşik şeklinde köhne salın- cak ve arasında bir nevi dönme dolap var, İki sırık ortasındân biribirine ya Pıştırılmış, uçlarında eski kafes par çalarından güz sandıklarından dört çocuk alabilecek bir yer yapılmış, Don Kişontun değirmeni gibi dönüyor. Belki Nuhün oğulları bu nevi dönme dolaba binerlerdi. Ne de olsa hiç yok» lan iyi. Ötelerde o da Şok: Bu acayid şey harekete gelmek için küçük do- dJapların. dolmasını » Çocuk çok, fakat bir kısım uzaktan bakıyor. Acaba” kaç pöraya?s: Soramiyorum. Aksaçlı bir hatunun bunu sormasi burada belki aklının müyazenesindek şüphe ettirir. Esasen ben orada dola- şırken benim «Sinekli bakkal» roma- nındaki «Sabit bey ağabey> kılıklı, sesi çatlak, gözü pat bir külbani delikanlı beni süzdükten sonra bay. ram yerinde ne aradığımı sordu. Karagümrük en müteşebbis vecn muhayyilesi işliyen bayram yeri. Ora- da tenevvü var, Bir köşede iki deli- kanlı başlarında birer sarı kâğıd kü- lâh, sırtlarında basma gömlek, elle- rinde âlevli birer değnek ağızlarına sokup çıkarıyorlar. Bu bedava mari- fetleri, Arkalarında karanlık bir izbe yer var, asil paralı marifetler orada gösterilecek. «Büşlıyor, başlıyacak?» Fakat küçük seyirciler arasında ke- sesine güvenecek babayiğit yok ga- liba. Biri yaklaşmıyor.. Acaba kaç paraya? Biraz ötede kapısı açık karanlık bir yer odası, içinde iskemleler, iki kıs çocuğun arkası görünüyor. Kapının önünde iki soytarı bağırıyor: «Baş- uyacak, başlıyor...» Duvarda Kara- göz, kukla resimleri var Çocuklar bedava alev yutmak marifetinden ötesine rağbet gösterecek vaziyette değil... Önümde biri oğlan biri kız altı ile sekiz yaşında iki çocuk. Oğlan patis- ka donlu kısmından. «Bana annem atmış paa vecd...» Halis İstanbul arka sokağı, r leri yutuyor. Arabaların fiati kırk para, her hal de araba safasından dönüyorlar. Elle- rinde yirmişer para kalmış olacak. Bununla ne &lınabilir? Turşudan baş- ka hatıra birşey gelemez, Bundan sonra eve dönüyorum. Halk bayramlarında eğlence vasıtalarını eğlence hayatımı Mya etmek, biraz da- ha zenginleştirmek çarelerini düşün- meğe cesaret edemiyorum. Farzede'im ki bazı mahallelere model salıncaklar, atlı karacalar kurulsun, seyyar salı- clar doldurulsun, halk tiyatroları açılsın... Ne olacak? Bu vasıtaları ida- re edenler birdaha oraya gelmiye- cekler, çocuklar uzaktan bakıp boy- nunu bükecek; Sebebi iktisadidir. Bu- nu yuvarlak kafah, patiska donlu oğlan bir cümle ile hülâsa etti: «Annem bana atmış paa vesdi» Halide Edib GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Bükreş şehri İstanbul valisi Lütfi Kırdar Bükreştedir. Rümencesi Bucureshti olan bu payitaht Romanyanın Valachie ovası ortasında, Dimbovitan üzerindedir. 700000 nüfusu vardır. Sanayi, bahusus ticaret cihetinden çok ilerlemiştir. Bükreşin menşeli hakkında malümat va- zih değildir. Fakat on dördüncü asırda buranın voyvodalık yaz merkezi olduğu tesbiğ edilmiştir. 1696 den itibaren /ae, dalmi merkez baline gelmiştir. 1759 da ve 1348 de Türkler tarafından, 1789 da 1807 de Ruslar tarafından, 1780 da ve 1848 de Avusturyalılar tarafından ve 1916 da Almanlarla Avusturyaltlar tara- fından alınmış yahud işgal edilmiştir. Belçika vapur satın alıyor | Brüksel 17 (A.A.) — Belçika, Nor. | veç'ten bin tondan fazla hacimde bir gemi satın almıştır. Bu gemi, Belçika Kongosu ile Anvers arasında nebati yağ nakline tahsis edilecektir. Va şington'daki Belçika sefiri, bir mik- dar Amerikan gemisi satın almak ve yahut hiç olmazsa bunların Belçika bayrağı altında sefer yapmalarını te- min etmek için müzakerelerde bulun- Romanyanın merkezi yangınların ve zelx zelelerin de hayli tahribatına uğramıştır. Abide mahiyetindeki en eski binası on altıncı asırdan kalma metropoliten kili- sesidir. Bükreş, on dokuzuncu asırdan İlibaren esaslı bir değişmeye tâbi oldu. Süslü bul- varlarile, zarafetile, ihtişemile, «Küçük Paris» lâkabını aldı. 1812 de Bükreşte Türkiye ile Rusya ara- sında ükledilen muahedede Rusyaya Mol- davya Besarabyas veriliyordu. 1916 da Falkomhayn *l6 Mackensön Ru- menlere galebe çalmış, 6 kânunuevvelda şehir müttefiklerin eline geçmiştir. Pariste gizli bir komünist matbaası bulundu Paris 17 (A.A) — Paris polis, dün birçok komünistleri tevkif etmiş ve bunların evlerinde mühim mikdarda bozguncu propaganda (malzemesi bulmuştur. Polis, bundan başka gizli bir maf baat da meydana çıkarmışlar. Bu matbaada bir komünist organı olan «Humanite»> gâzetesinin basılmasına devam edilmekte idi,

Bu sayıdan diğer sayfalar: