23 Mart 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

23 Mart 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ın tag” berhane kadarları, 20, 30 odalıları ili min yine kani lurmaları, “mehtabiyeleri olurdu. © Sanki koya demirlemiş bir gemidesin. ' liman havalarda iyodlu yosun ko- © kusu; esintide şıpir şıpır dalgacıklar. Ömür tarafları çoktu: Meselâ Temmuzun OEyyamı bahuru, ertahk fırın gibi yanıyor. Tiril #ril gece- Hikle, göğüs bağır açık pencereye geç > Poyrazla serinlen, hayat bul; etrafa bak, gözün gönlün açılsın. Artuk dünyalar senin. Çubuğunu fo- wurdat, nargileni fokurdat, çıgaranı tüt- ür, kahveni höpürdet, buz gibi şerbeti si dik. üzü ki küçük halka- Suyun yüzünde e güğrer m. tmanla gökmen bir. Nasibind A ie, inde E baanrii, kayası deği tombul de Miferi de yazılı. Hele ehli keyif isen saç mangalı yanı- na al, üstüne izgarayı koy. Diridiri esnir Gizir pişti mi imam #uyuna en mü meze. duman muman mı basar, ko- ku moku mu bürür?... Asla. Pencereler > bep fora, baca gibi çekiyor. © Bu balık tutma meraklıları arasında yeni ayaklanmış, afacanca çocuklular pencere sövelerine tahta parmaklıktan iki kanşcık bir korkuluk da çaktınver- © diler mi aruk kaygulanmazlardı. Bütün gün balık balık balık, illâllah; gülbiye olsa bıkılır. O halde erken erken, don gömlekle paçaları sevarsın. Sığlık- larda bakır çalmamış, tehlikesiz midye ler pıtırak; koparıp koparıp toplarsın. şmübareklerin dolması, salman, tavası, pilâkisi, nesi olmaz? Yine mi çeşni değiştirilecek? Ağ kep- seyi daldır daldır, tekeleri yakala; ge- seden konmuş sepetelrden takozları, gelincikleri devşir. Ağzının tadını bilenin biri (denizden babam çıkana yerim) demiş, Yalı önleri akşama okadar pazar bo- n, seyir yarinden farkaızdı, Neci- in kimlerin kayıkları geçmez ki? Kanlı kavak, Göztepe, Çırçır, Hünkâr #uyu varillerini, damacanalarını istif et- miş sucu... Fıçıda sadeyağ, binlikte zey- tinyağı, hasırlıda sirke, kazevide pirinç, tenekede yaz, sandıkta ispermeçetten tut, ocak yakacak çıraya kadar herşeyi emiş bakkal... Kıvırcıkları, dağlış- karamanları asmış kasap... Zerze- vatın çeşidini yığmış sebzeci... Seyyar kavun karpuz sergisi, seyyar odun, kö- mür ardiyeleri.. Seslenince yanaşsınlar, — hatenileni versinler z © makaracı yahudi. Dondurmacı, kâğıd- İvacı, kebab O kestaneci arnavudlar. Eyüp oyuncakcı, baloncu, destancı uça- nlar. Sonra, Göksuya, Kalendere, Sul- taniye çayırına giden ve dönen süslü püslü hanımlar, beyler... Kazıklı yalıların kayıkhanelerine kü- gök bir kapıdan, ekseriya kapaklı bir delikten girilirdi. Kaçşey değillerdi. Evvelâ sandallara barınak; saniyen taşlıkları, helâleri yıkayacak su depo- Tağu; salisen deniz hamamlığı.. Ka- dınlar hamamı tabiri malüm. Oradan m çıngır yaygaralar, billir billâr kahalar, cwyak ciyak çocuk feryad- ları duyuluyor mu, bil ki harem bölü- #ündekiler çıpı çıpı banyoda, © Lütife değil, rahmetli büyük yenge den rivayet bir vakayı söyliyeceğim: İstinyede, eşraftan büyük babası Ömer beyin yalısında, on üç on dört yaşların- “dayken bir sabah kayıkhan, açmış, denize girecek. Bir de basa” makta ne görün? . , Belden: yukarım bir deniz kızı altın .Miyor mu? istavriti, tombul ; i k insan, aşağı balık sarım saçlarını tarm- », Kazıklı yakların ömür törpüsü “leri de çoktu: yam yaş; imz piyano varsa tellerinden hayır akordcuya abone ol; serpintiden yalla ye önündeki minder yastıklarının, örtü- amal sanki memlaha; par! pırıl tuz Büyüğünden küçüğüne kadar Berkes ya kâleti taç Gi sızıları; hencerelerinde daimi nezle ve mütemadiyen gıcık... men dilimlerini batırıp alınlarına bağlıyan bağlıyana; at ynuna takıp yağımı roma- tizmahı yerine süren sürene; boru çiçeği- Bi cıgara kâğıdına sarıp içen içene. Karadenize, Marmaraya o (Mesajeri), (Loyid) filân gibi büyük bir vapur ma geçiyor, temel direklerinde gacir gucur sallantı başlar, fazla safralılar nane ru- huna yanaşırlardı. Romanyanın Okar beyaz (Recele Carol) ve (Prindipesa Mariâ) vapurları ilk çıka geldiği günler: — Aman Alla- hım yine 3İO zelzelesi nüksediyorl. diye dışanlara fırlıyanlar olurmuş. Boru değil, o zamana kadar Boğaz sularının hiç görmediği bir sürat; sıvır- ya IS mil. Dalgaları yalnız akılları baştan almıyor, sandalları, futaları da üstüste bindirip çatır çutur hurdahaş edi- yor. Ahbablardan Kanlıcalı bir Ulviye ha- nim verdı. (40 yillik gelinlik döşemele- rimin sırsıklam o kesile kesile mahvolu- şuna mi yanayım, yoksa sokak üstüne naklettiğim misafir odasında gözgözü görmiyerek oturuşumuza mı?) diye dert yanıp dururdu. Beterin beteri de var ve bir iki kere de vuku bulmuş. Gece yarısı, mışıl mışıl uykudayken yer yerinden o oynarcasına bir âfet. Akıntıya kapıp dümeni tut- muıyan koca bir şilep binaya toslayıver- miş sağ kurtulana, haftasına çıkana ne mutlı Kandilli, Hisar, Boy derin yerlerde vapurlar bugünkü gibi kıyı kıyı geçer, bazen o kadar sokulurlardı ki karşıdan karşıya bile hitaplar ve cevap- lar: — Kaleme teşrif buyrulmuyor mu Ahmed beyciğim?... — 4Göz kırparak» Mehmed beyciğiml... Şirketi Hayriyenin en eski kaptanla- rından, sanatinin pek mahiri ve zevatı Mliyenin göz bebeği Zaharaki kâptan yahlara gayet yaklaşır, kendisne kalb tıçaraları yağdırırlarmış. Yine emekdarlardan çifte sakallı Ma- | caroviç kaptana mı, pos bıyık Palas kaptana mı, çakıntı ile ahenk edilen oda- lardan rakı, konyak matraları atılırmış. Hepsinden yamanı Şeref kaptan, Yalı penceresinden tepsile kahve fincanı | alıp dönüşte yine yerine bıraktığı meş- | hurdur. Muhtar Alu k e biraz namizacım (1) Eski gemicili İn ermişlerinden- miş. Gelip geçen ber yelkenli, her mavna | dedeyi selâmlar, ona rezir ve uğur yükünden bir miktarını denize alarmış, (2) Buradaki Köprülüler yalısı şekli, ta- vanlarının ve duyarlarının nakışları, salo- nundaki mermer havuzile pek karakteristik | Türk sanat eserlerinden sayılır. Ecnebi sey- | yahlar seyrine giderlerdi. Zannıma kalırsa hâlâ durmadadır. Çay kanunu Çay yetiştireceklere gösterilen kolay- lıklar - Ne kadar çay harcıyoruz? çilem 21 fAlşamı — Dördüne ikinci müzakeresi ikmal EE e nununun esbabı mucibesi ve bazı hü- kümleri hakkında malâmat veriyorum. Memleketimizde çay rirmati, ilk defa 1921 senesinde tecrübe edilmiştir. O tarihte Ziraat Vekâleti tarafından Batumdan ge- tirilen çay fidan ve tohumları Rize hava- sinde ekilmiş Ve gayet iyi neticeler alın- muştı.. Müteakip senelerde yapılan tecrü- beler bu havalide Hindistan, Çin ve Cava çaylarına muadil nefasette çay yetişebile- ceğini > göstermiştir. Bu neticeden son- Ta - bahusts aradan du bu kadar zaman geçtiğine göre - Riza havalisinde çay Zi- raatinin bayli inkişaf etmesi Tâzımgelirdi. Fakat bir taraftan halkın çok fakir o)- ması, diğer taraftan da çay ziraatinin hu- süsl bazı tesisata ve bilgiye dayanan dalmi bir ihtimama muhtaç bulunması, bekleni- Jen bu inkişafın temin edllememesinde Amil olmuştur. İşte kanunlaşmak üzere bu- Yunan çay kanunu projesi bu mahzurları önliyecek ve nüfus çokluğu bakımından sayılı yerlerimiz arasında bulunan Çoruh me beş, allı sene gibi kısa bir müddet basamakları, çay ağaçları ara- sna bir şey diktirmemek, bu Aağaşların muhtaç olduğu serinliği ve gölgeyi temin edecek surette ayrı ağaçlar dikmek we saire lâzımdır. çiğ z Çay kanununun birinci ve ikinci mad- delerine konulari hükümlerle bu hususlar, çay ekiminde riayet edilmesi mecbur! olan şartlar haline getirilmiştir. — * Faydasız ağaçlar sökülecek Kâradeniz mıntakasındaki çay rirsatine i elverişli erazinin bir kısını sahi, fayda getirmiyen bodur kızl ME Me Ten, ZE e bir kısmi da hastalıklı elma, 3 meyvalı la örtü. Iüdür. Kanunun üçüncü eme Ziraat Vekiletine; bunları sökmek vâ yerlerine Türkiyenin başka hiş bir yerinde yetiştiri- lemiyeceği tahakkuk eden çay ağaçları &ikmek salâhiyetini vermektedir. Kanunun bir maddesine göre Ziraat Ve- çay bahçesi kuracak olanlara muh- alece ve salreyi beş sene müddetle paranız Yooasea > eki mler at Miş Bey hali ile üç defada kırk liraya kadar falesiz pa- ra İkraz edecektir. Ne kadar çay harcanıyor? Alâkadar makamlarca tutulan istatistik” lere nazaran, memlekelimize her gene vasati olarak 870 bin 638 lira değerinde 973 bin #90 kilo kuru çay ithal edilmektedir. Gene yapılan hesaplara nazaran bu mik. dar çayın memlekette yetiştiriledilmesi için | otuz bin dekarlık çay bahçesine 'htiyaç yardır. Yukarıda çay ekieilerine yapılacağı yazılan yardımlar, bu genişlikte çay bah- çesi vücuda getirilinceye kadar devam ede- çektir, Çay kanununun, çay zirantin! teşvik için | kabul ettiği diğer bir esasını da, çay zirai | yapılmağa elverişli erüziden devlete şid olanlarının çay bahçesi yapılmak şartile arzu edenlere parasız temlik edilmesi hu- susunda hükümete salâh; — N iyet verilmesi teş- Kanunun buna taallk eden maddesi şöyledir: «Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup umumun menfaatine tahsis edilmiş olmayan ham toprak, taşlık ve çalılık gibi yerlerde çay ziraati vücuda getirmek iste- yenlere beş dekarı geçmemek ve töpraksız ve az toprağı olanlar sirasi iie tercih edil. yz üzere Vekâletçe tesbit edilecek şart- dairesinde çay zirsati ik - desi verilebilir. yele Bu müsâadeyi İstihsal eden eşhas tara- fından bu suretle vücuda getirilmiş olan gay bahçeleri kendilerine veya mirsaçıla- Fina bedelsiz ve harçsız olarak temlik olu- Adana (Akşam) — Vakifiar umum müdürü bay Fahri Kiper Ankaradan Adanaya gelmiş vakıflar inşaatı üze. inde #edkiklerde bulunmuştur. an /Vakıa harbin ilân edildiği gündenberi İ maddeleri almakla kalmıyacaktır. Bu Dış memleketlerden yeni ticaret heyetleri geldi - ihracat maddelerinin vaziyeti Bu hafta İngiliz Hram bir mikdar düşmüştür. Bundan ihracat ve itha- MW tacirleri müteessir olmuşlardır. İngiliz Yirasında bir düşkünlük gö- rülmekteydi. Fakat son günlerde Cümhuriyet Merkez bankası sterlin üzerine muamele yapmamış, sterlin flatinin 481 kuruş olduğunu söylemiş- tir. Bu mesele üzerine ihracat ve İt halât tacirleri evvelki gün ticaret odasında bir toplantı yapmışlardı. Bu toplantıda İngiliz lirasındaki sukut- tan tüccarın zarar görmemesi için, alâkadar Vekâletlere müracaat edil miştir. Bu hafta içinde piyasamıza dış memleketlerden tlenret heyetlerinin gelmesi, ehemmiyetli bir hadise diye telâkki edilebilir, geçen haftaki yazı- mızda da işaret ettiğimiz gibi, son ây- lar içinde Yugoslavya tacirleri Türki- ye piyasasile alâkalarını artırmışlar- dır, Şimdiye kâdar uzaktan mühâbe- re İle devâm eden bu alâka şimdi dâ- ha yakından temaslar halinde tecelli etmektedir. Şehrimizde bulunan Yugoslav ti- caret heyeti piyasamızdan zahire maddeleri almak için, Türk Ticaret eyierile temaslarda o bulunmaktadır. yapılan o temaslarda, şimdiye ka- dar Yugoslavya firmalarının Türki- yeden satın almadıkları maddelere de düf edilmektedir. Meselâ: Buğ- day, arpa gibi... Yugoslavya bu mad- deleri istihsal eden hattâ dışarıya sâ- tan bir mem'eket olarak tanınmıştır. Maamafih bu cihet bizi alâkadar et- miyebilir, biz, Yugoslavya firmaları" nin bu müracsatlarını malımızı almak ! f istiyen bir müşteri diye karşılamağa mecburuz. Yugoslavya firmaları, yalnız zahire firmaların arasında büyük endüstri- yi temsil eden kimseler de vardır. Geçenlerde bir Macar heyeti An- karaya giderek devlet adamlarımızla te- maslarâa bulunmuştu. Macar heye- tinin gayesi, Türkiye - Macaristan ticaret münasebetlerini artırmaktır. Geçen yazımızda da bahsettiğimiz gi- bi, Macaristan kendisini, bir endüs- tri mümessili telâkki ederek, piyasa. mızda Almanyanın boşluğunu dok dürmağa gayret etmektedir. Bundan başka Macar heyeti, bizden tiftik ve yapağı, kuru meyva, tütün, deri ak mak arzusundadır. Şimdiye kadar GA m my ğe gk. dokuma ham maddelerimizin müşte- risi olmamıştır. Alâkadarların ifade. sine güre, Romanyadan da bir ticaret 8yeti gelerek, piyasamızdan yeni yeni râç maddeleri alacaktır. Roman- yahlar en ziyade susam ve pamuk İs- temektedirler. İhracat mallarımızın vaziyeti Yumurta satışlarındaki hararet'de- vam etmektedir, Fakat fiatlerde düş- künlük başgöstermiştir Bundan bir hafta evvel sandığı 40 - 43 Nraya ka- dar olan yumurtalar, son günler için- de 30-31 ilraya kadar tenezzül etmiş- tir. Bu sukuttaki sebepler şu suretle izah edilmektedir: Bazı yumurta tacirleri, normal fi- Atlerden aşağı teklif yapmak suretile rTakib firmalara karşı bir nevi reka. bet yapmak sevdasına düşmüşlerdir. Belki de bu rekabet neticesinde, ra. kiplerini mağlüp ederek, onların müş- terilerini elde edenler vardır. Fakat bir iki ticaret evinin bu muvaffakiyeti, umumiyet itibarile ihracat (careti önüne geçmek, dış piyasalara yapıla. câk teklifleri, arzları tanzim elmek suretile Ihracat birliklerinin kurulma mnı zaruri görmüştü, kurulması lâ am gelen ihracat birliklerinin : çoğu fanliyete geçmiştir. Yumurta ihraca- tıhin selâmeti İçin, Yumurtacılar Bir- Miğinin de biran evvel işe başlaması 1â- mânyaya yapılmışsa da bu hâdiseden sonra, büyük parti satış olmamıştır. Küçük partiler (obalinde, muhtelif memleketlerden talepler devam et mektedir. Bunların arasında İngilte- re ve Fransa birinci plânda, Balkan memleketleri de ikinci derecede gek mektedir. Dokuma ham maddeleri — 'Tiftik satışları iyi bir devre geçirmektedir. Geçen hafta içinde, Ticsret Vekâleti tiftik Mracatı hakkında yeniden kö rârlar vermiştir. Dış menilekellerden talepler devam etmektedir. Yukarıda yüzdiğımız gi- bi alıcılar arasında Macarlar da bü- lunmaktadır. Yugoslavya Yirmalân yapağı cinslerile alâkadar ölmakta- dır, geçen hafta en büyük satışlar İn- gütereye yapılmıştır. Sovyetler henüs tiftik piyasasında yeni bir hareket yapmamışlardır, i Av derileri — Mevsim itibarile &v derileri piyasanın en hararetli bir dev resi olması lâzımdır. İlk günlerde, piyasa hararetli bir surette açılmıştı, hattâ İngiltereden büvük siparişler yapılacağı ümid ediliyordu, henüz bu ümidler tahakkuk etmemiştir, Av de- rilerine karşı en şiyade Amerikadan biraz da Macaristandan talep vardır. Macaristan av derileri lüks kürkler sahasında, Almanyaya rakip bir vâ- zivet almaktadır. Müteferrik maddeler — Balmumu piyasesındaki heraret devam ediyor, Almanyadan belinümu üzerine çok talep vardır, Fakat bu mallar! teslim etmek için Almanya He yeni bir tica- ret anlaşması yapmak Jâzımdır, fiat. ler, geçen senrye nisbetle İki misli faz Tadır. Her taraftan. susamlirmza Kere talepler artmaktadır. Romanya, Sov- yet Rusya, Yugoslavya, Macaristan, birinci derecede susamlarımızın mfş- terisi arasında bulunmaktadır. Keten tohumu da en ziyade İtalya- dan istenmektedir, Kuşyemi için pek az talep vardır. İthalât maddelerimizin vaziyeti İthalât piyasasında bir darlık mevcut değildir. Her târaftan her ne- vi kumaşlar ithal edilmektedir. Fakat fietler pek yüksektir. Bittabi yünü kadın kumaşları geçen seneye nisbet. Te !ki misti pahalıdır, müğaza sahip- Yeri vO'Muara ali, faturaları, Ticret, VERMeteşkilâlına MENSUp'memuT. lara güöslermektedirler. Faturalardan da anlaşıldığı veçhile pamuklu olsun, yünlü olsun bütün bu Kumaşlar ge çen seneye nisbetle iki misli denecek derecede pahalıdır. Dokuma ham miaddelerinin de geçen seneye nisbetle iki misli olduğu kabül edilirse Avrupadan gelen ku. maşların bu derecede pâhalı olmasına pek de hayret etmemeliyiz. Kümaş- tan başka Avrupadan ithal edilen di- ger malların da f'ntleri yüksektir Ma amafih ihraç ettiğimiz mallarında fiatleri goçen seneye nisbetle iki mis- line yakındır. Pahalı mal aldığımız , pahalı mal da satıyoruz. Bu iti la arada gene bit tevazün var de mektir, Hüseyin Avni Adana tüccarı pamuklarıni Ziraat bankasına satmak ARE , mübayaasında bulune duğundan tüccar malını mübayaa etiniyim ceği sanılmaktadır. . Pamuk töcenrlarının bu müracaatı üze» rinde çifçiler birliği tedkikat yapmaktadın : ; Kanalizasyon inşaatı Pangaltada Hamam arkasindan başlıyı Dolapdere lâğımlarının açık kısıyları vi kaç sena evvel tamir edilmiş ve bü âradâ Kasımpaşa deresinin de Üstü kapatılmıştı. Bon zamanlarda bu kanalın mülüm basi kısımları bazulduğundan yeniden t&mirind başlanacaktır. Dolapdere lfğımları tamir edildikten sonra Beyoğlunun yüksek olan bazı kunmlarına ald kanalizasyon İngantüe na başlanacaktır, i

Bu sayıdan diğer sayfalar: