14 Ocak 1935 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6

14 Ocak 1935 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

k e * gederler, İnkılâbtan hoşlanmaz ; büna calışmıyanlar bonu — İste- VU S MNM Inmkıdâb Nedir, Niçin Inkıl — Bâği T inci Gühifede — | ve kökü çürümüş an'anasından kuyvet alan, menfeatinla kay- bolmasından - korkan — İnsanlar dalmi tedrici tekâmülden bah- lar. Çünkü tekâmülün oluş sal hasına — kadar devri tablidir; a2- sarsıntı ile yükee- lir, İnkılâb ise, suyun yüz de- retede kaynaması — gibi uni ve şedid hareketler doğurur. Kafası olan mezler. İnkılâbın ilat cepheden esat kanün ve mebiyetini bu süretle tesbit oderken burada, mevzuumuzun içinde kendlli ginden” doğan bir mantık, bir ; vak'a karşısındayız, Mademki, hayat hareketlerin temandisidir, madem ki herşey, her an değişmek suretile var- hığı korür. ve yaşatır. O hal: de, cemiyette — olduğu — gibi ferdde de muhafazakârlık bahs Bunu iddia boştur, manasızdır, mantıksız- dır. Bunu ileri esürenler bu ke- limenin na ifade ettiğini bil. miyenlerdir. Filhakika, biz, beş yıl evelki Knsanlar mnyız? Beş yil önceki tahassaslarımız. bugün aynen yaşıyor mu?, bierelerimizle, bü- tün — varlığımızla, tabif muhi: timiz ve cemiyetimiz de dabil olduğu bhalde herşey değişme- miş midir? Bu vaziyet kargı- sında nasıl yerimizde sayabi- liris? Hemi daha ileri - gidelim ve banu daha geniş bir surette tahlil edelim ve ençok muha- fazakâr olduğunu ileri süren, ve “hakikatte ruh prenslbleri Scabı muhafazakâr olması lâ. mmgelev diyenlere ve onların yüzyıllar içindeki seyrine- bir bakalım, mevzuu — olamaz, 134 İkmal olanmak, — İ. bitmek, 2. dolmak, 3. sona varmak. Ikna (etmek), — 1. eğmek (İzza etmek, meylettirmek man.) 2. kafaya sokmak, 3. kandırmak. İkrah (etmek), — 1. güç İle tutmak, (lebar man.) 2. gücem.- lemek İlcbar man.) 3. güçlemek (icbar man.) 4. iğrenmek - (istik- rah man.) 5. kanıksamak — Çistik. rzah man.) 8. tiksinmek - (istikrah map.) İkram, — 1, ağırlama, 2, say- E, 8. sıy, &. sınma. İkram etmek — 1. acınmak, 2. ağırlamak, 3. konuklamak (misafire ikram man.) 4. oğulça mak ( tazim ve tekrim etmek man.) 5. saymak, 6, sunmak (hürmetle takdim man.) 7. ulu: lamak İkrar (Çetmek) — 1, açıkça Söylemek, 2. diliyle söylemek, 3. öylemek ( suçunu diliyle söyle- mek) İktida (etmek) — 1. baş bağ: lamak, 2. ökünmek, 8. uymak İktidar — 1L. barım (varabil. mek, eli yetmek man.) 2. el, 3. elinden gelme, eli yetme, 4. erk, erik, 5. erklik, 6. güç, güç yet- me, gücü yetma İktidarlı, — 1. güçlü, gücü yeter, 2. kolu uzuo, 3. usta. İktidarsz, — 1. beceriksiz, 2. elinden İş gelmez, 3. eli yetmez. İktifa (etmek), — 1. kanamak, 2. yeter saymak, yeter tatmak, İktiham (etmek), — 1. aşmak, 2. dayanmak, 3. ermek, 4. göğüs germek, 5. saldırmak, 6. yenmek Bugünün en mubafazakâr makamının papalık makamı ol- ması lâzımdır. Çönkü bu mea- kam olması vochile hiç değlş- miyen ahkâmın mümessilidir. LAN A D O L b İ san için kabil değildir ve bu İnsanın elinde değildir. Nasıl kalbimizin bareketine, kanımı- aa damarlarda akışı üzerine müessir değilsek, hayatımızın Fakat bir defa İsa'yı ve bir İcemiyet içinde akışına da kendi. defa da bugünkü papanın ha- yatını tedkik edelim. İsa, ta- savvur olunabildiği kadar basit, fakirane vo iktidat bir hayat yaşıyordu. Başı açık, uyağı ya ha-ayaktı. Fakirlerin, sinirlile- rin, ruh hastalarının ve uyuz- ların dostu idi. Sadelik, fazl. letini teşkil ediyordu. Bu fiz- yolojik sefalet ve uzvi zaâf ne- ticealdir ki carmıhta bile onun uzun müddet mukavemetine mâni oldu, Bugünkü papa dün- yanın en lâka hayatını "yaşar, En zengin ve nişanla, elmasla süslü elbiseler giyer, ordusu var, Dünyanın en zengin - ser- vetine, ençok dolu —kasasına maliktir. Altında(Çiçi en kıy- metli taşlardan örülmüş yarım milyon franklık otomobil var. Radyosu, hulâsa — İsa'nın nesi yoksa buna mukabil papanın herşeyi var ve en mebzul bir surette vardır. İsa'nın aslâ değişmemesi lâ- zmgelen bayatının - ve abkâ mının bekçisi ve yapıcısı olan papa aradan ayrılan zaman kadar yaşayışı itibarile İsa'dan uzaklaşmış ayrılmış değişmiştir. Biz dönen bir dünya üze. rindeyiz. Hayatımız ona tâbidir. Binsensleyh — onunla - birlikte boşluğun mamütenabiliği içine atılarak bizde dönüyor, dönü- yor ve değişiyoruz. Bügün mübafszakâr — oldağunu — ileri #üren adam, eğer muhafazakâr olması Tüzımgelse idi aranızda bulunmıyacaktı, — yerinde saya- caktı. Yerinde saymak İse İn- sine de Öylece sahib —olamaz. Biz tablatın ve cemiyetin mah. sulüyüz. Şaurumuzu — comiyet örüyor, — varlığımızı da tablat yetiştiriyor. —Binsenaleyh bu şartlar karşısında muhafazakârlık Iddla edenler: 1 — Değiştiğinin farkında olmıyanlar 2 — Kendilerine — reğmen yürüyen cemiyetin hareketlen adım uydurmak kudretini var. lıklarında bulamıyanlar. 38 — Daha fazlada hareket- leri, yenilikleri menfaatlerine zıd bulunanlardır. Hâdlselerin, tabit bir surette bizl götürdüğü ikinel netice de budur. Şimdi vardığımız bu netlce- lerl cemiyetlerin hayatına tat- bik edelim: Eker suyun galeyanını busu- le getiren — buraret İse, bir ce- miyetteki, o büyük değişikliği bir rejimle diğer rejime, bir zihniyetten diğer zihniyete at- layışı -geçmeyi basüle getiren hareketin âmilleri, kanunları nelerdir? Sosyoloji İlminin gayesl ta- blat kanunları gibi cemiyeti Adare eden kanunları da bolab ortaya koymaktır. Bu hususta ilminla vardığı neticeler bagün bu sahada da bize işık veren bir. bale gelmiştir. Filhakika bir inkılâbın determinizmi tet. kik edildiği vakit iki büyük, kıymetli ve esaslı ümll karşı- sında kalınıyor. Bunlardan biri ökonomiktir, diğeri de fikridir. Bu iki âmilin birleşmesidir ki a DÜ0 A âbeıyız? cemiyetleri yıkar, buüların bir- leşmesidir ki inkılâbı doğurur. Bunu, burada izah için, cemi: yet bayatına tatbik için, cemi- yotin kurumüuna bir göz ger- dirmek mecburlyetindeyiz. Bi- liyoruz ki, her muhafazakâr eemiyet, kurumu İtibarile bir içtimal ehrama benser, Bu İç- Ştimal ebramın altını (Kaldesini) asıl yığın, tepesini de Idare makarizmasını elinde bulundu- ranlar, ortasımı da bü - ikisi arasında bulunanlar teşkil eder. Anl büyük yığın o cemiyetin maddi kiymetleribin. (İstihsalâ : timin) — yardımcısıdır. — İçtimai ebhramın — tepesinde bulunanlar da manevi kuvvetlerinin yar dımcisıdir. Bir. cemiyesi tatan, yaşatan bu İki zümredir. Orta- da bulunan hiçbir şey yaratmaz, hiçbir şey yapamaz. Diğer iki yardımcının maddi ve mühevi gıdalarile yaşar. Bu tabaka İnkılâber olmiyan cemiyetlerde, kıymetsiz. — kabn bir ağırlık teşkil eder. En bü yük fenaliğı İki yaradıcı küv- vetin ortamında bulanması bun ların Bıki ve yakımdan - birleş- melerine, birbirlerini tamamla malarına engel olmasıdır. Fe- daf cemiyetler de ortayı totan ve orada birleşen derebeyler sınıfıdır. Büyük takılâbımızın yıktığı, tasfiye ettiği, kökünü güneşe verdiği cakt cemiyet böyle bir cemiyetti. Derebeyi, kökü mazinin İçin- de kalan uzün ve tarihi - bir takım hakszlıklarla bulunduğu temiyetin hayatiyetine hâkim olan tufeylidir. O, İçtimat eh- ramın kaldesinde bulunan ve maddi valörlerin (Kıymet) lerin yardımcısı olaa yığımın İstihsa- Hne, istihsal —vasıtalarına el | atinde uzatmıştır. Köyde fakat daha fazla şehirlerde bulunuyor. Bir yandan varlığile köylünün üze- rine yüklenir, diğer taraftan çebresile içtimat ehramın ba- gında idare makanizmasını elin- de tutana bakar, Köylüden yüzde yüz alır ve bunun otu: Zanu, ellisini, vaziyetin İcabına ve menfeatine göre seksenini yukarıya verir, Derebeyinin en birinci arzusu, menfeştin! güdeni iktidar mev: kline geçirmektir. Münevverl hiç sevmez, onun ezeli düşma- nıdır. O, onuün kafasında olani ister. Her yeni bareketin düş- manıdır. Çünkü her yenlliğin varlığını ve menfeatini sarsa- cağından korkar. Yenilik yap: mak İstiyeni öldürtür veya ta: rihte olduğu gibi ayağına ip bağlıyarak sokaklarda dolaştırır. Onuün bütün ülküsü menfe.- yaşar. O adidir, hırsız dır, Rekabet kabul etmez. Ra: kıb tanımaz. Birşeyden çekinir: Kondisin. den daha büyük mevkide bu- lunandan ve daha ziyade kuvvet enbibi olandan.. Yaprakları kapanan Osmanlı tarihi bu iğrenc hayatın kanlı hatıralarile doludur. O mel'un hayatı, hepioiz bilirsiniz, bunun için — üzerinde dürmiyacağım. Bu ejderhadan fazla bahsetmeğe bile değmez. Bisi, bu yönde at alâkadar eden nokta şudur: Bu cemiyet sülüğü ve bilgi düşmamnı varlığını korumak için kendine en emivt, kuvvetli bir mesned bulmuştu. O da hoca- dır. Hoca ve papaz, - tarihin her devrinde ve her toplülük huyatında dalma geriliğin bek. çisl olmuştur. Bu — bekçinin elinde mütbiş bir silâh ve fosanın şuorünü — altüst eden manevi bir enjeksiyon — vardır: O da dindir. Mütagallibenin Türkçe Karşılıklar (güclükleri). İktiham edilmek, — I. aşıl- maz, 2. katlanılmaz, 3. önüne durulmaz, önüne geçilmez. İktiran (etmek), yaklaşmak, İktisab etmek, — 1. edinmek, 2. elde etmek, ele geçirmek, 3. kazanmak, İktisat, — 1. biriktirme, (tasar- rüf iddihar man.) 2. esirgeme (tasarruf, Seraftan içtinap man.) 8. İlkme (terakâm — sttirme, iddi- har etme man.) d. tutum (tasar. rof, para ve mal biriktirme man, İktısat etmek — 1. — biriktir- mek, 2. eslagemek, 3. kısaltmak, 4. korumuk İkttaf etmek — 1. dermek, dirmek, 2. devşirmek, 5. toplamak İktıta — 1. gereklik İktiza etmek — gerekli olmak, gerekmek İla Çetmek) — 1. ağıtmak, 2. çıkarmak, yuükearı çıkarmak, 3. götermek, 4. götürmek, 5. yücelt. mek, 6. yükseltmek İâç — 1 dara, 2. deri, 8. em, &. im, G. İme, 6. ot, İlâç vermek — emelemek, Hâç için*kullanılan nebatlar — taluk, Hâh — 1. bayat (kadim man.) 2. çalap, çelep, 3. öğen, &. tapm- gu, 5. tanrı, 6. tenri, tengri, İlâm — 1. bilik, 2. cek, çek, 3. göründürme. Hâm etmek — 1. anlatmak, 2. bildirmek, İlân — 1. aydın (daha çok «1öz, Göylenecek — çey,, man,) 2. bildirme, 3. olcar, olçar (askeri Türkçe karşılıklar tebligat ve evamir man.) â. ortaya çıkarma, ortaya koyma, 5. yarlık, 6. yaymı. İlân etmek — 1. belirtmek, 2. belürtmek, 3. bildirmek 4, duyurmak, 5. ortaya çıkarmak, ortaya koymak, 6. yayınak (Neşir man .) İlâve — 1. ek, ekleme, 2. kat- ma, 3. takma, 4. ulama, 5. yama, İlâve etmek — 1. arttırmak, 2. eklemek, 3. katmak, 4. kıstır. mak, Ö. koşmak, 8. takmak, 7. ulamak, 8. üste koymak, 9, yama: mak, 10. yamalamak, İlâveten — L ayrıca, 2, başkaca, 3. birde, 4. bundan başka, 5. üstüne. İlbas (etmek) — 1. donatmak, 2. giydirmek, 3. urmak. İlga (etmek) — 1. bozmak, 2. kaldırmak, 3. ortadan kaldırmak. İlkah (etmek) — 1. Ayak diremek, 2. sıkışlırmak, 3, zor- lamak. İHlhak, ( etmek ) — 1. bitiştir. mok (rabıt man.) 2. eklemek, 3. Hiştirmek, 4. katmak, 5. kavuş- taurmak, 6. koşmak, 7. koyulmak, 8, sonradın katmak, 9. ulaştır. mak, 10. yanaştırmak, 11. yit İlbak edilmek, — 1. çalınmak, 2. katılmak, 3. yetörmek. İlbam, — 1. bulgu, 2. duygu, B. düşek, 4. gönüle doğma, 5. 6. gönüle tamma, 6. sezgi. İlham etmek, — 1, dammak, 2. gönüle bırakmak, İlka (etmek), — 1. almak, 2. bırakmak, 8. koymak. İlkah (etmek), — 1. döl aldır. 135 mak, 2. gebe bırakmak. İllet, (maraz man) — 1. ilgim 2. sayrılık, sayrulük. İlleti sariye, bulaşık, İllet (sebeb man,) — 1. ötürü 2, yüz. İlm Çilim) — Bilgt ” (bilinen gey man.) 2, bili, 3. biliğ, 4. bilik, 5. bilim, 6. biliş, 7, bilme, 8. bilü, 9. bulgu, 10. okuk, İlmi bâtın (Himünefe), gönül bilüsü, İlmühaber — 1. kopça. 8. kulak. İlsak Çetmek) — 1. bitiştirmek 2. kavuştarmak, 3, ulamak, 4. ulaştırmak, 5. yapıştırmak. İltibas — 1. benzeşme, 2. ka: rTışma, 3. karaşak olma. İtibarlı — 1. belürsüz, 2. ben. zeşi, 3. karışık, 4. örtülü. İltica (etmek), — I. barınmak, 2. ocağa düşmek, 8. sığınmak. İltücagâb, — 1. ocak (asıl , fo- yer* man) 2. sığınacak, 3. sığnak (sığınacak yer) Hüfat ( etmek ), — 1. çevre bakmak, 2. dönüp bakmak, 3, güler yöz göstermek, 4. tatlı bu- lanmak, tatlı davranmak, 5. yö: nelemek (tevecefih etmek, bir ya- na dönmek man.) 6. yüze bak- mak, (menfide kullanılır.) 7. yü züne gülmek, İltihak (etmek) — 1. araya ha rışmak, 2, birleşmek, birleşiver. mek, 3. eklenmek, 4. katılmak, 5. nlaşmak, 6. yetişmek, Htühab, — 1. alevlenme, 2, kanlanma, 3. kızarma (hastalıkta) 4. parlama, 5. şiş, şişme, 6. tu- dllkalak, 2. OY Anunasan! 14 (Nİ ve onun dayandığı yaşaması İiçin hocanın şarttır. Menfestinin kurduğu bayatın devamı için münevverin cemiyette rol al- maması, kitlenin ayanmaması lâzımdır. Fakat tasanların bir- gün uyanmaması imkân harl- eindedir. Buna bizzat hayatın akışı — mânidir. Binaenaleyh onların hayata dit tolâkkileri, anlayışlarını değlştirmek, değiş tirdikten sonra bunu şaar altında bir duygu baline koy- mak, dimağını afyonlaştırmak lâzımdır. Burada hocanın rolü başlar. rejimin varlığı ve ondun — Sonu V C. H. F. Kong- resine Bir Bakış. — Baştarafı 3 ncü safihede. — intikal ettirmek gibi mütekâmil ve ideal bir. balkçılık eserldir. Vatandaşlığın — icabettirdiği ilk vazifelerden biri, memleket ve devlete taallük eden düşün- celeri samimiyetle anlatmaktır. Cemiyet içinde bu vazife, ayni zamanda yüksek bir hak halin: — J| de elimizde bulunuyor. ve Ata- törk'ün fırkamı İşte bu |Vazife- bakkı| yapmak ve kullanmak imkânlarını — vatandaşlara açık kapı, açık yüreklik ve açık alınla vermiştir. Orhan Rahmi Ünlversitede Döçent Muavin Profesör Dr. A. Safeddin Ağız ve Diş Hekimi Hastalara hergün öğleden sonra bakar, İstiklâl caddesi No. 99 Ankara apartımanı 2 inci kat Telgraf - .STANBUL Telefon : 40250 İzmir sulh hukuk — mahke: mesinden; Müddeliye Karşıyaka'da zafer sokağında 82 No.lu hanode Fatice tarafından müddesaleyha karşıyakada mukim iken ika- metgâbı meçhüal olan madam foya sleyhine ikame eylediği izalel gayu davasından — dolayı giyap kararı ilânen tebliği su: retile Jera kılınan mübakeme neticesinde müddelyenin İka: met ettiği müddeabih evin 38 hlasa itibarile 29 hissesl bati- ceye ve 4 hissesi müddesaleyha uhdesinde mukayyet bulunduğu ve kabili taksiım - olmadığı an- laşılmakla — satılmak — vüretile şayuun İzalesine ve masrafın hisseleri nisbetinde — taraflara aidiyetine 31-12-934 tarihinde karar verilmiş olduğundan müd- denaleyhanın müddeti zarfında müracantla turuku kanuniyeye tevessül etmediği takdirde bu baptaki hükmün kesbi kat'iyet edeceği tebliğ mekamına kaim olmak üzere ilân olunur. 110 Kastamoni Halkevinin > : : Faaliyeti.. Kastamoni 12 (A,A) — Hal. kevinde valinin başksalığı al- tında muallimlerin, okumuşla- rın ve memurların — iştirakile bir toplantı yapılarak — evin muddi darumu ve bumun do- ğurduğu —netlceler ve maddi duürümün — noksanlığımı — gidar- mek için almacak tedbirler düşünülmüştür. Bundan başka Kastamoni halkının alâkaları: nı celbedecek bir şekilde öko- nomik tarih ve edebiyat şube, lerinin ayda bir|kaç defa kon- ferans vermesi etrafında konu-, şulmuştur. t e raumnrr

Bu sayıdan diğer sayfalar: