23 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

23 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Terriniseni ——— Io .— o . <00 gükee — — tssüf olunur ki, biz o büyük imparatorun zamahında: amıyoruz. Mösyö lö Kardinal devrinde bulunuyoruz. A ee tantmıyordu. Bunun içn buluşacağı yere arka- gitmiş ve hasmının seçe- kimselerle iktifa eylemişti. başka cesur silâhşora © verineği de — kurmuştu, bunu hiç zillet ve zafıyet metden yapinak istiyordu. unla beraber, genç ve bir adamla yaralı ve der« z bir hasım arasında vukü ktak böyle bir düello netice- * fena olmasından da çeki- kğlüp olduğu takdirde has- zaferi iki kat sayılacaktı; çıktığı halde ise kâhpel k tesaretsizlik ile mülttebem caktı. di, sergüzeştçi delikanlının mesleğini iyice tavsiften kaldığımız için, okuyucula- Dartanyanın - hiç kimseye ez bir âdam olduğunu üş olmaldırlar. dan dolayı, ölümün kendisi muhakkak — bulunduğunu kendine tekrarlarken bu kendi mevkinde bulu- bir Adamın göstermesi lâ- zeldiğinden, daha az cesa- daha az itidallı bir sü- karşı'amasını aklı bile edemiyordu. d h geçirmiş ve kendi va- fini daha açık görmeğe baş- uyefmöe. kibar Aramise gelince, on- bek te ürkmemekle bera- p bileceğini de ümit ve hiç olmazsa, Sezarın erine Pömpey halkı hak- yapmasını tavsiye ettiği t, yüzünden — yaralıyarak bürlenmekte bnli;duğu ti bozmak istiyordu. _ğîlıkı, Dartanyanın - bâbasının nasihatle- tinden mü hem, kırılmaz bir ha- tra da va dı: — Kral, Kardinal ve M. dö Trevilden başka hç kimseden çekinme, Bunur — üze-ine, yürümekten ziyade koşar gibi bir süratle Carmes-Deschauses, yahut o as- tın tesmiyesine göre, Döşö ma- haslırı yolunu tu tü ki, pecere- siz ve elrafı çıplak arazi ile muhat ve Preö papazlarının melcei olan bu bina, kaybede- gek vakitleri olm yan kavgac- larn buluşma mahalliydi. Dartanyan, — bu — manağtırın önündeki çıp'ak toptağa geldiği zaman beş dakıkadanberi ken- disini beklemekte b lunan Atosu görmüştü; 3at te on ikiyi çalı» yordu. Şu balde bir Sımaritan kadını gibi tam vaktınde — gel- miş olduğu cihetle, dütlo ka- mnununun en küvvetli tenkitçileri için söyüyecek bir söz kalma- misti. Atosun yaralarınn saat do- kuzda M. dö Ttreviln- cerrahi tarafından tımar edilm $ ölmâ- sıra Teğmen, Mâlâ szlamakta bulunduğu ha'de bile kendisi bit peyk< Üzerinde öturârak yü- zünde her zam3n görüneü sakin edâğı Ve abil tavri ile hâsmnını bekliyördü. Dartanyanı " görlüüce ayağa kalkâtak nezâketle birkağ adım ona doğrü ilerledi. Delikanlı ise şapkasın n Ü lei yere sür- hasmımı selüâmnladı. Atos dedi k: — Efendim, arkadaşlarımdan iki kişiyi şah t olarak davet et- miştim; bu ki arkadaşın, geç kalmak, âdetleri hilâf.na olduğu halde, gelmey şerine — ş şiyo- rum.. — Benim taralımdan - şahit kimsem yok, Efendim; Parise daha dün g ldğm içih, baba- ıf tavs yesile ta sışmak şerefine nail olduğum M. dö Trevilden başka hiç kimseyi bilm:vörüm. Atös bir dakika düşündü. —M. dö Trevilden — başka kimseyi tahii yö- Müsünuz ? Diye Bordu. — Hayır, yalnız Onu tanıyo.um, Elendim, Atos, kismen kendine söyler tarzda deyam etli; — Yal O halde sizi öldürür- sem Şocuk katili sayılacağım. Dartanyan, hütmetkâ — bir ta» -| İnkılâb hatıralarından İt merkeziniü gösterdiği lüzüm üzerine Sultan Hamidin kayin biraderle- vırla boyun kırarak cevap verdi: — Pek öyle değil, Etendim, Sizi çok Trahatsız edeü acıklı yaranızla bana karşı kılıiç çek- mek Jütfunda bulunduğanuz için iş pek öyle şey değik — Şerelim Hakkı için çök acıklı ve itiraf ederim ki, size de benim câfimi çok acıtmıştır nız; Fakat, şimdi sol elimi kul: İansesğim. Bimü ekseriya yap- mışımdır. Ancak bünü size karşı bir Tüluf zanüetmeyiniz; ben, iki e'imi de ayni kuvvetle kullana- bildiğim gibi bu bal sizi yaşır- tacaklır da; sol elini kullarımı- Yanlara karşı çolak bir adam çok fena gelir, Bu hususu daha evel size söylemediğime —müte- essifim. Dartanyan tekrâr boyun kırar rak cevap verdi: — Göstermekte — bulünduğu- muz büyük nezakete karşı çok müteşekkir — oldüğumü — arzede- rim, Atos, çok - kibar tavrile — ces vap verdi: — S bana irademi — şaşırtı- Yorsunuz; — rica * ederim - başka şeyden bahsedelim. Ah, kör şeytan! Ne kadar canitdi yaktı- mizdi! Omnuzumu ne kâdâar aöt- tnizdil.. Dartanyan, vırla sordu: — Eğer müsaade ederâeniz?... — Ne gibil Efend.m? — Bende yara için çot mü: çekingen bir ta- rafındân verilmiş bir merhem ki, onu kendi vücudümde de tecs rTübe etlim. -E? — Bü merhem sizi üç yün za fiında tedavi edecektir. Ve üç gün soönrâ İy o'unda, Efeüdim, beni gene emrinize hazır bulur- sühüz. Dartınyay, bü sözleri o de- reck Bâsit bir eda ile söyimişti ki, Cesareti h kkinda zetre kas dar şüphe vörmemekle berâber, naziklik şerefini de artırmıştı. — Alfedersiniz, Efend n ammna, Dedi. Atos: —Bu teklifiniz höşuma gitti; ka- bul ettiğim için değih ancak eski bit asilzadeyi Hatırlâttığı için. Şarlemat — devrinin — kahtaman: lârı da böyle göylerdi ki, her kahraman kendisine onü model tütmuştu. Torssüf ölünür ki biz. o bü- ANADOCU |'H;ık— Diyor ki: Bu ne demek? Bu nasıl haciz? Cemal Ergöymen imtasile şöyle bir mektup aldık: İzmirde Tepecikte Kızılırmak stokağında 9/3 numaralı evde 3 Hrâ idar bedelile öturüyorum. Ev sahibinin vergi börcü vütmiğ. Bana, şilahi veya tahriri hiç bir tebliğ yapmadan Huşusi muha: sebe Mmemürlarile polisler ve mahalle mümessili evime geldi ler, karımın eşyalarını haczettiler. Bunu müteakip Kâğıthane cad- desiüde 139 numaradaki dükkâ- Mima da geletek manavl ğa ait sabze vessireyi aybi suretle hacze tâbi turarak Pazartesiye kadar €v sahibinin bortunu — vermedi- ğim takdirde Mmaheüz eşyanın satılarağını söylediler. İtirazım, şiddetle karşılandı. Kiradan böt- cum olmadığınâa, kirayı peşin verdiğime Ve banâ hiçbir tebliğ yapılmadığına göre, tatbik edilen bu hatzit manası nedir?. İtira- zımâa karşı biçn şiddetle müka: bele görüyorüm? yük imparatorun zamanındâ ya- şamıyoruz. Mösyö 18 Kardinal deviinde - bulunduğumuz — için, dövüşeceğimizi ne kadar gizli tutsak 'ç gün zarfında düyüla- lbrak bizi menetmeleri müm- kündür. Zannederim ki bu adam- lar gelmiyecekler. Dar anyan, bir az evel düel. Tonun Üüç gün geri kalmasını teklif ederken takınmış olduğu ayhi basit eda ile dedi ki: — Acele bir işiniz — varsa, efendim, eğer çabuk olmak isti> yor ve beni önlari çağırmağa göndermek arzı — ediyorsanız, kohdinizi üzmeyiniz. Ben — hazı- nm. Atös: — İşte hoşa gidecek bir söz bir lâm adı. — Beh siz'n tuhümuzdaki adam lâarı SeVer'in ve eğer biribirimizi Ö dürmezsek — ilerde sizinle gö- rüşmekten Şok şeref düyacağımı da anlıyorum. Rica edetim © Efendileri — bekliyelim; . vaktin çok müsait, beklemek — daha do!h':_ olur. İşte, biri geliyör L O bu sözü söylerkön Vügi- rad yolu nihayetinde Portosun müheykel vücudü görünmüştü. Dartanyan bağırdı: — Nâsil! Birinci şahidimiz M. Poduum?h — Evet; hoşut l SRİ Aıı:"ıım gitmedi mi? —a İşte ikincisi de geliyör. Dattâüyan, Atosun gösterdiği tarafa bakınca Aramisi görmüş: tü. Bakisinden daha yüksek bir taaceüple bağırdı: — Sönü dar — M.Yüın |e ve yaveramı hazreti şebriyariden miralay Demir Bey de öldürülmüştü tü ordunun merkezi olan € topçu liva kumandanı paşa hür düşünceli aA *lup uzun müddet A O * bulunmuş 0 zamanın Mi löyilan / askerlerinden idi. , * Semiyete intisap etmişti. İ &rkânı harb ye reisi mir- “Nan, Pfşa Taşlıca mevki kur b rinci ferik Süleyman Oğlu idi. Güzel kalpli, ez bir zat olmlü'l Her ikisi de beraber İstanbu- lâ gitmişlerdi. Bir kaç gün son- ra gelen bir haberden bunların her ikisinin de İstanbul merkez kumandanlığında (Bekirağa bö- Iğğü) denilen taribi bir. hapisa: nede husasi bir yerı oldukları haber alınmıştı. lârın olan biten işlerle hiç bir alâkası yoktu. İsmail Mahir pa- şanın verdiği raporda bunlar hakkında bazı şüpheli kelimeler kullanılmıştı. 4 İstanbula ne suretle vardıkları talsilâti'e arzedilen İsmail Mahir paşa heyetinin uğradığı akıbet. Vten sonra Manastırda polis mü- fettişlerinden ve yaman hafiye. lerden Edip adında bir şahis da itha edilmişti. Elyevm Büyük millet Meolisi azağı ve tarihi mez- kürde yüzbaşı olan “Çolak, Bay İbrahim bu vak'adt Mmülâzım Si beyin attığı tabanca ile kazara elindet vurulmuş ve Edip bey de itlâf edilmişti. Serez imerkezinin gösterdiği lüzüm Üzerine Sultan Hamidin kân biraderlerinden ve yaveranı hâzreti şehriyarinden Çerkes mi- râlay Demir bey de “kendi adamlarından olmakla beraber cemiyetin 99 uncu bölüğü men- sübininden, Çerkes Ahmet ta- ll râfından öldürülmüştü. (Sonra- ları pek şımarmış olan bu Çer- kes Ahmet sırası geldiğinde tafsilâtile arzedileceği üzere umu- mi harpte Şamdâa bahtiye ha- zıtı Cemal paşa tarafından idam edilmiştir.) Gene bu siralarda Debre mutasarrıfı da Çarğı örta- sıhda kütledilmişti. Böylece sultan Hamid ken. dine Hizmet eden ve südâkat gösteren eşhasın her gün bir kaçının ölüm haberini almakla müteezzi oluyor, çileden çıkdıkça çıkıyordu. — Sonu var — Mahkeme heyeti yerini — işgal etmiştir. Kapının Önünde bir gürültü., “Gireceğim, giremezsin sesleri,.. Karağöz alâkadar olub sötüyor: — Netlir bu görültü?, Bay Kemal Kâmil — Çiıltçi Necati gelmiş, girmek istiyor. .—Gehiı bakalım, dileği ney- Miş., Çiftçi Bay Necati soluk soluğa içeriye girer, Karâgör — Hayrola? Seni çağırmamıştık, neden geldin?. Çiftçi — Efendim, öğleyinleri başımı dinlendirmek iç n Turkü: vaz barın arka - tarafındaki kit i — Vallahi değil, billahi Jeât'Şöyh b-ıııııde:ıınd'ıı— yim diye.. Kh Karagöz — âlâ.. Sonra?, Çiftçi — Fakat baş dinlen: dirmek ne mümkün efendiai? Orada udi Mehimed Ali, Sü- Teyman Şamlı; komusyoncu Jak, şoför. Hasan, Erzincanlı - Arif çavuştan. mürekkep bir grup var. Bunlara baş şolör bay Meh- med de iltihak etti mi; pâtırtıdah konuşmanın - bile ümkâhi kal- mıyor. Karagöz — Kavga mı ediyot- 1ar?, Çitçi — Hayir.ı. Münakaşa.. Udi Mehmed Ali kedinin adını “Nermin, koymuş. Süley« man Şamlı “bu ne rezalet.. Kediye insan ismi konur mu itmiş.. Senin hareketin adalete Münafdir. diye bağriyor. Öte- kiler *rica ederiz, mürüvvet bu- yur, kedi kedi; insah dâ insan- dır, diyorlar, Bit kedinin ismi yüzünden herkes rahâtsız olüyor. Çok rica ederim, büna bir çare bulun.. Karagöz — Bunun çaresi, kâh- veyi değiştirmektir, başka yere git... Çtçi — İyi amma ben onlar- dan ayrılamam ki.. Karagöz — Seni fitne, fücur seni.. Her ihtimale karşı kendini sigortaya almak istiyorsün öyle- mi?.. Pek âlâ; Ben şimdi sana mürüvveti gösterip yirmi sopa atayım da adâlet yörini bulsun.. Çiftçi bu selfer atik davrana- rak kâapıdan ok gibi fırlar, ka. çar, bu suretle dâyak yimekten kurtülür. Karağöz — * Hacıoğlu Bay Sadığa, Listenin başında kim var?, Hactöğlü — Deri fabrikatoru Bay Rüşen Mehmed... *Hacıoğlu bağınız, Bây Rüşen Mehmed içeriye girer. Beti, ben- zi kül gibidir. Heyecanından eli, ayağı zangır, zangır titremek- tedir., Karagöz — Ne bü korku Senin gibi civanmert, haytı sever,| herkese iylik etmeğe çalışır ve eder bir zata dayak mı atılır? Büunu aklına getirdiğin için sana teessüf ederim, Bay Ruşen — Vallahi öyle değil de, Hani ne olur, n& ol- müz dedimdi, Karagöz — Sen şimdi dayak bahsini aklından çıkar. Bay Ruşen — Teşekkür ede- rihm Karagpz amca, çıkardım, Karagöz — Sözlerime dikkat KEĞEZAEEĞEN 0 İ N Ka F a Perdemizde — *” ). Akisler et, cevaplarını ver. Bay Rüşöh — Buayurun efen- dim.. Karagöz — Evvelâ nargiles yimi Çeker, sonra kâdehi yu- , yoksa evvelâ kadehi çekip sonra mı nargileyi takır- datırsın? Bay Rüşen — Vallahi — hiç dikkât etmedim. Karagöz — Birinci — sualden sifir aldın. İkincisine dikkat et: Kerahat — vakti gelince senmi arkadaşları — baştan — çıkarırsın, yoksa arkadaşlar mı seni baştan çıkarırlar? Bây Rüşen — Gözüm kör olsun Tarkında değilim.. Karagöz — İkinci suâalden de Bilir aldın. Dikkat et, karanı değiştirir, sopayı çekerim ha. Bay Rüşen — Allahaşkına yapma.. Karagöz— Üçüncü sualimi de bilemezsen biraz düşüneceğim. Sâz takımı hitazkâr faslı yapar- ken damdan düşer gibi hüseyni- den şarkı istiyen sen misin, Ha- cibey mi?. Bay Rüşen - Hacıbey... Karagöz — İspat et.. Bay Ruşen — Süleyman Ür- gantioğlu ile kavanin müdürü bay Muzaffer şahidimdir. Karagöz — Bay Süleymat Ür« gancıoğlu alenen oruç yiyen bir adamdır, şehadeti makbul de- gildir. Bay Muzaflere gelince: Gerçi kendisi tpki senin gibi başını secdeden kaldırmaz am: ma kendisi Ankâradadır. Buraya nasıl çağırıp dinliyelim?. Bay Ruğen — O gelmezse biz gideriz. Karagöz — Trenle mi?, Bay Rüşen — Hayır.. Otos mobille.. Karagöz — Evet, kış kıyamet günü otomobille İzmir - Ankara seyahâtı gayet İâtif olur. Haci- vadla Velespid hocayı, bir de Hactoğlünü yollarda ekerdik, Bay Ruşen — Neden efeh- dim?, Karâgöz — Üçünde de erkön doğmak hastalığı var. Hacıoğlu 95, Velespid hoca 102, Hacivad da 163 yaşındalar. B Bây Rüşen — Öyle ise trenle gideriz. Kârâğöz — Israrın, bize doğru söylediğin hakkımnda kanaat ver di, gitmeğe Tüzüum kalmadı. Yal. niz mâhkeme heyetinin masa başıhda keşif yapmağa ihtiyacı vârdır. Malüm a; maksadımız ha- kikatın tezahür etmesidir. Yoksâ leblebi İle yumrük mezesine ka- lhca önu Haydar Rüştü, — Ibra- him, Orhan Rahmi, İrfan Hazar elbirliğile Mmatbaada da bece- tiyoruz. Beşinci kadehten sonra lrfan, Bay Kâminin battaniyesine bürünüyor. Bâşina Sü tasını gee çirib eline üç sütunluk mürettib kumpâsini alıyor, Mmâsanın — Üs- tüne fırlıyıılkybıılıyoı: — Prodromösl.. Bevgili met resiti Katinadan bir haber yok mu?. Bütün ordularımı Kazak vâkya arazisne sevk ettim. Ta: rih dönüyor... Hâydar Rüştü -- Dönen tarih değil; senin başın... İrfan — Bâtlamyos, hâyır Fi- Töpüs, hâyır Ördinaryüs, hayır osl, Tarih öyle dönü- yör ki sahifelerinden birisini ya. kâlayıp okumanın imkânı yok.. Macuncu fırıldağı bunun yanıt- dâ sabit demektir. Sevgili - Ka- tiâamı o zalim Götübarosun — Lülfen çeviri..iz — ğ * a 3bi

Bu sayıdan diğer sayfalar: