19 Şubat 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

19 Şubat 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KADİM TARİHE MÜSTENİD TEFRİKA Süleyman Peygamberin Aşkı Çeviren: Adam Hesib Adamoğlu Yazan: A, Kuprin Yedi gün ve yedi gece, Süleyman peygamber ba- şını ceylân Sülâmitin göğsünden kaldırmadı Ve, Süleyman Poygaber yedi gün ve gece, dilber kır kızının #af, sert Ve omealsiz aşkı ile sarböş oldu; fakat bu aşka bir türlü doymak bilmedi. Saadet, gevk ve aszami neşe Süleyman Peygamberin yüzünde, sönmek bilmez bir güneş gibi parlı- yordul Dişi kaplan derisinden yapıl- mış yumuşakive tüylü bir yatak, arsn kurulduğu gündenberi ge- Hp geçen gebelerin hiç birisine nasib olmıyı maceralarına, hayat zevklerine sahne oldu, durdu,' Salamlt, bu şahane yatakta yedi gün yedi ve gece çıplak yas- landı, Süleyman Peygamber de yedi gün ve yedi gece bu bronz heykeli andıran güzelin göğsün- den başını kaldırmadı. Sulamit, derin bir cezbe ve Gşk içinde Süleyman Peygam- berin dudaklarından dökülen sözleri bir mezmur gibi dinledi, Sulamit, Söleyman peygam- berin gözlerinden kalbinin içini görmeğe çalışarak: , — Sultanım söyle bana, Yehe va aşkına.. söylel Seni — vakıa fik görüşte sevdim, bu garip ve dikkate lâyık değil midir? Seni ilk gördüğüm anı düşünüyorum; ben daha seni görmeden, yalnız sesini işittiğim anda senin ol muştum, Yanıma — yaklaştığın zaman kalbimin geçirdiği hele- ganı hâlâ kissediyorum. Ben, #eni böyle ve bu kadar çabuk, A dendar-kat't sevdim, — Söyle bana sultanım.. Sen de beni sevdin mi? dedi. Süleyman peygamber başını önüne eğdi, fakat manalı bir gülümseme ile: — Sevgilim, güzelim, ruhum; senden evel binlerce âşıkım, binlerce kadın bana bu suali sordular ve senden, benden evel de gene yüz binlerce âşık, maşuk veya maşukasına ayni suali sormuşturlar. Senden son- va da yüzlerce asırlar, bu sual tekrarlanıb — duracaktır. Fakat; sevgilim cihanda dört şey var dır ki, bunu tayin bizim için mümkün değildir. Kartalın gök yüzünde, yılanın yer altında ve geminin deniz üzerinde kat'ettiği yol; dördüncüsü de, kadını er- kek kalbine götüren yoldur. Bu sözler benim deği dir; Yakenin DHI Ankura aittir, cevabını verdi. — Evet sevgilim. Tasâna sır kalan yalnız bualar mıdir?. Az evel, seninle beraber yemek yiyorken yanımda çiçekler var- dı. Dikkat ettim; bütün - çiçek- ler sana dönmüş - gibi idiler; yemekten kalktık, çiçeklerin ko- kularınış senin arkandan has- retle sana, geldiklerini farket- tim. Bunun için, çok defalar kendi kendimden sormağa mec- bur kaldım: Cihanda sonden başkasını sevmek mümkün mü- dür? Hayır sen olmıyan her şey sevilmeğe lâyık değildir. Beni sana kavuşturan talis minnet- tarım! — Sulâmit., Ben de, seni yolumun üzerine çıkaran Allaha teşekkür ederim. — Bugün gibi, olduğu gibi hatırlıyorum: Seni ilk gördüğüm gün, bahçede ben bir taş üze- rine oturmuştum? Sen yanıma geldin, elini, elimin üstüne koy- dun. Elinden gelen bir ateş kalbime kadar işledi; kalbimi li eet üüü aei yaktı. Damarlarımdaki kanlar kaynadı, başım döndü, bütün bahçe, bütün cihan etrafımda döndü. Sen benim merkezim, benim güneşim, benim mihve- rim, benim her şeyim oldun! — Sulamit, güzelim, sevgi- Em! Sana ilk seslendğim za- mao, sen dönüb bana bakmış idin! Hafif bir rüzgâr, ipek elbiseni vücuduna — yapış- tırmıştı. Senin güzelliğini, vü- cudunun harikulâde — güzelliğini © zamandan ve bir anda anla- mıştım. Bilsen, seni ne kadar çok seviyorum? Bu güzel cudunu güneş öpmüş, güneş böyle yaldızlamıştır! Gözlerin.. Nurdan bir güvercin gibidirl. — O.. Sevgilim, bu sözlerin beni şımartacak! Ellerin beni hâlâ yakıyor. Benim kalbimin güneşi. Sen, insanlardan başka insanlardan yüksek bir mevcutsun e. Süleyman Peygamber AAA APERERELRARDA senin vür ve yeni zevci Sulamit aşk gün ve gecelerini böyle geçiriyor- lardı. Bir gün, gene böyle bir aşk ve istiğrak gününde, Sulamit, Süleyman Peygambere: — Sevgilim, sen sayısı belir- siz kadın gördün; sayısı belir« siz kadınlardan zevk ve gâm aldın! Arzda biç bir kadın gü zelliği kalmamıştır ki senin kol- larının arasında, senin zevkine hizmet etmiş olmasın. Bunun için, kendimi sana hiç bir veç- hile İâyık görmüyorum. Senin yanında mahcubiyetten ölüyo. rum. Çünkü, ben, © yüzlerce güzeller arasında sönük bir yıl- dız gibiyim. Buna şüphe yok! Tenim beyaz ve yumuşak de- gildir, vücudümün rengi güneş altında kavrulmuş - bir bal al- mıştır, dedi, — Sonu var — “Ulucakta ağaç bayramı kutlulandı Kadın, erkek seferber edilerek 2800 ağaç dikildi Ağaç dikme bayramından iki intiba Menemen, (Hususi) — Menemenin Ulucak köyünde tı len ağaç bayramı çok iyi geçmiştir. Bayram günü kadın - erkek, çoluk- çocuk bütün köy halkı seferber edilmiş, her evin önüne, bahçelere (2800) muhtelif nevi ağaç dıkilmiştir. zurnalarla kutlulanm'ş, mektebliler ellerinde “Ağaç dik, larile geçid resmi yapmışlardır. Bayram, davul levha- Ağaç bayramı; köy muallimi B. Raif Necdet, Receb Sülün ve Parti ocak başkanı Raif tarafından hazırlanmıştır. Her yıl tekrar edilecek, bu suretle kısa bir zamanda her tarafın ağaçlanması ıeııin olunacaktır. “Meksikada, orta devirler ALTIN Nitekim bugün- kü kimyager de bunun üze- rindedir Hi Ne denilirse denilsin... Altın en kuüdretli bir mabuttur; altın öyle bir mabuttur ki herkes, her mllet efradı tarafından ayni yüksek hisle sevilir! Ona bütün insanlar taparlar! Arz üzerinde belki her şey kıymetten düşü- rülür, fakat altın kıymetini her zaâman muhafaza ederl Şu bir kaç günlük altın he- yecan ve paniği bana bugüakü yazımı yazdırmağa vesile oldu: Henüz çocuk idim, büyük babam, Benli Hacı Bekir ağa oğlu Mehmed Rifat ” bey ön safta gelen bir hattat, ayni za- manda da “ilmi Simya,, merak- ha idi. Malüm olduğu üzere Simya, on dokuzuncu asrın kimyasının orta — devirlerdeki şeklinin adıdır; hedefi de bik hassa “Abı hayat, ve “altın. yapmaktır. Bundan 44 sene evel, büyük babam, zamanın Vezirlerinden çok yakından tanıştığı ve ayni merakın — sahiblerinden — olan Kürd Said Paşaya bilsimya al: tın yaptığını göstermiş ve hatı- rımda kaldığına göre kurşunu altın yapmıştır. Bu altını ertesi gün babam Ahmed Şemseddin Benli ku- îııulın göstermiş ve ayarı olan halis altın olduğunu anlamıştır. Fakat, büyük babam, © zamanın modasınca “ham, tabir olunan sofuiardandı; be- bamın: — Yapmağa muvaffak oldu. gunuz halis ve 14 ayar altın: dir! Haberine: — Eyvah.. Hâlâ muvaffak olamadım demektir. Ben kur- şunu 19 ayar altın haline sok- madan hiç bir kimseye vere- mem, Âlemin hakkını yiyemem! Demiş *ve formülünü bir kim- seye söylemedikten başka bir daha da ayni ayarda altın yap- mamıştır! Kendince matlüb olan göyeye erişmeden esrarını da beraber götürmüştür. Bu, bir masal değildir; hiç”" yalan söylemediğine kendisini bilenlerin ittifakla şahid olduk: ları babam da henüz sağdır. Bize aid olan bu hatıramdan sonra, altın yapmak humması- hayatı hüküm sürüyor Cahil halk, doktor istemiyor, büyücü, efsuncu arıyor. Burada hayat çok elimdir Onlarca hastalık ya Allahtan, ya habis ruhtan gelen bir şeymiş Bir İngiliz seyyahı, M. Golç Mirps Londrada — seyahatleri hakkında güzel ve itimada lâ- yık bir kitap neşretmiştir. Bu kiti Meksika ve Mek- sika köylüleri hakkında çok güzel ve kuvvetli müşahedeler vardır. Cenubi Amerikanın bu orta kısmında yaşıyan köyler, henüz orta devirler hayat ve zihniyetini yaşamaktadırlar. Bun. lara benziyen insanlar, hatta Rusyanın köylerinda bile yok- tur. Papa ve engizisyon erkâ- ninın hâkim oldukları devirler insanlar ancak bu kadar geri kafalı olabilirler, hepsi de cahil, hepside hayattan bezmiş veya korkmuş, hepsi de geri insan lardır! Bunlara göre, hastalık ancak insanların günah ve hatalarına Kai mukabil Allah tarafından gön- derilmiş bir musibet ve felâ- kettir! Bir kısma göre de, has- talık habis ruhların vücudü, kalb ve dimağı istilâsıdır. Ha> bis ruhlar esasen — insanlara Allahın bir belâs dır. -Allahın sevdiği kullara, Allaha itaat ve ibadet edenlere, bu habis ruh- lar hatta yaklaşamazlar; fakat günah işliyenlere bu habis rub- lar kolaylıkla hâkim olurlar. Bu babis 'uhlar vücude girince: hastalıkların her çeşidi başlarl —Sonu IO uncu sahifede — "“İııu 1 Buti.'ın ınsanların en eski mabududur Sun'i altın yapılabılır mi? Saaline orta devrin simyagerinin cevabu Evet Orta devirde bir simyager lâboratavarı nın tarihi ve fenni kısmına ge- çiyorum. * “. Polonyalı bir kimyager, sun'i olarak altın yaptığını — iddia etmiş, fakat bu adamın basit bir dolandırıcı olduğu anlaşı- mıştır. Bu netice üzerine, on doku- zuncu asır kimyagerleri gibi düşünen fen erbabı: — Esasen sun'i olarak altın yapmak imkânı yoktur. Demişlerdir. Acaba hakikat böyle midir? Basit bir maden, başka basit bir madene, daha doğrusu al- tına tahavvül edebilir mi? Orta asırların simyagerleri birinci suale menfi cevap ve- rirlerken, ikinci suale de gö- ğüslerini gere, gere: — Evet.. Basit bir madeni #ltın yapmak mümkündür, Demişlerdir. On dokuzuncu asır - kimyar gerleri ise böyle bir ihtimali akıllarına bile getirmemişlerdir. Yirminci asrın kımyagerlerise, müspet şekillerle orta devrin simyagerlerile kanaat birliğine doğru yürümektedirler! Evet; garbin büyük lâboratu. arlarından hargün radyumun, bu basit maddenin, bati surette gene basit bir madde olan kur: şuna ve Helyüme tahavvül ettiği görülmüyor mu?. Bu hususta daha derek: — Bugünkü fen, elektronlarla bombardıman ederek atomları parçalamakla, — istihfaf — edilen orta devir simyagerleri gibi ha- reket etmiyor mu?. da diyebi- liriz! Son asırların en müspet ilim- lerinden olan “kimya, orta de- virlerin -19 uncu asırda baştan- başa hayal ve evham olarak kabul edilen- simyasından doğ- muştur. Bu hakikat yeni baştan ve kimyanın en son terakkilerile anlaşılmağa başlanmıştır. Eski zamanların en büyük hatası, keşiflerin pek çoğunun (sır) olarak saklanması ve pek çok kıymeti olan keşiflerin bu- lanlarla birlikte toprak altına götürülmesidir. Eğşer bu hata olmasaydı, kimyanın yirminci asırdaki inkişafı, hiç şüphesz bir kaç asır evel elde edile- cekti. Çünkü, — simyagerlerin sun'i altın iddiası, bütün altırr ların elektron, proton ve nötron- dan mürekkep olduğunu bildik- lerinin delidir. Halbuki bu ha- kikat ancak yirminci — asırda kimyagerlere malüm olmuştur! Simyagerler hatta yirminci asır kimyagerlerinden de ileri — git- mişlerdir. Simyagerler canlı ve cansız diye bir taksimi red etmişler- dir. Onlara göre (altın) canle dır; altın doğar, tekâmül eder ileri gir ve ölür! Yani simyager, Darvin- den' çok asırlar evel " Traasfor- mist idi! Aradaki fark — şudur: Simyager transformizmi bütün kâinata şamil görürl — Sonu var — “Adem Hasip Adamoğlu Meşhur bir sahte- kâr yakalandı Bu adam, sahte çek. ler sürüyordu Bütün dünya zabıtası tarafın: dan aranılan müdhiş bir salr- tekâr, geçen hafta Atinadaki mağasında yakalaânmış ve derhal mahkemeye verilmiştir. Sahtekâr, Zarifi adında bir Yunanlı sarraftır.. Bu adam, arasıra Avrupanın muhtelif şe- hirlerini ziyaret ediyor ve her seyahatinde bir sahte çek sarf etmeğe movaffak oluyordu. Zarifi, Şira adasından 1934 yılında Atınaya gelmiş ve be- raberinde de ada tcaret oda- sından alınmış çok kuvvetli ve itimada şsyan evrak getirmiştir. Zarifi, bir müddet sonrâ orta- dan kaybolmuş ve ©o zaman Dramaya giderek — 1,500,000 drahm lik sahte bir çek sürdük. ten sonra tekrar ÂAtinaya dön. müştür. Yaman sahtekârın, daha bazı arkadaşları bulunduğu: ve Ze karsoy adını taşıyan iki Yahu- dinin de Zarifınin suç ortakları arasında mevcud olduğu — anla. şılmıştır. Haci Argiros adında dğer bir sahtekâr da, bir kaç gün evel 380 İngiliz lirası için sah- te bir çek yapmış ve sürmeğe muvaffak olmuştur. Bu #damın da, Zarfinin ortaklarından ok duğu tesbit edilmiştir, Zabıtaya taarruzun cezası Bayındırda -Hacıibrahim ma- hallesinde oturan İbrahim oğ u Mehmed Sapmaz, geceleyin dev riye jandarmalara taarrüz etli" ginden tutulmuş, adiiyeye ve rilmiştir. Meşhud cürümler ka niakaba: göre mebeken ei M lan Sapınaz bir ay hapse malik küm olmuştur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: