24 Şubat 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

24 Şubat 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

24 Şahet Şehir işleri münakaşası Kültürpark ve etibba oda- sı hikâyesi Beyyineyi iyi gören bu umumi efkâr yapacaktır Votansız kalan biçareler: ZZ e A Habeş Rasları se- falet içindedirler Sudan, Kahire ve İskenderiyede | Büyük köy hikâyesi Billür Köşk Sevgili, köylü kardeşlerime armağan YAZAN: Nezihe Muhiddin -— ilke — Başı 1 inci sahifede — Kültürpark için —muhterem muhatabım bana şöyle bir söz izafe ediyorlar: (İçtimada Kül: türpark işini bir hayıl, bir çi ginlik diye tavsif etmişsiniz.) Müsandelerile — söyl yeyim ki; bu içtimada Kültürpark işni *Bir hayal, bir çılgınlık, diye tavsif etmedim. Esasen an'ıya- madım ki, isim verebileyim. Kültürparka — muarızdım bâlâ da öyleyim: Yoksa Kü parkı “Başarılamaz bir eser, diye telâkki elmedim. Muarız olduğumun, tasvip et meyişimin esbabı da, hâlâ orta: dan l değildir. Ocada söy dağıtılan Rus plânı fotoğrafları arkasına not etmiştim, bunları şurada aynen nakledi- ve lkın $ şimdi yorum: A — Şehre merkezi bir park yapmak mı iyidir, yoksa bugün" kü şehirciliğin kabul ettiği mü- feaddid küçük parklar, şehir Bava hazineleri, çocuk bahçe- leri ve müteaddid oyun yerleri yapmak mı iyidir? Bunlar hak- kında hangisinin daha faydalı ve daha ekonomik olduğunu tabif beled'yemiz tetkik etmiştir. Lütfen bunları bize bildirir- ler mi? B — Kültürparkın yapılma- sile plânda görüldüğü veçbile Basmane-Punta arasında en kısâ ve en doğru yol olmak üzere varir plininda — kabul — olunan ticari yolun ilgası memleket emt a nakliyatına (tahminen 950 metre kadar) fazla bir yol kat- etmek mecburiyeti verecektii Bu yolun ilgasindaki nef'i be- lediye bize ne suretle izah cde bilir?. Bizce bu, esas plânın ruhunu değiştiren bir hâdisedir ve şehir ticari harekâtını dar- beliyecektir. C — Esas imar plânında bugünkü Kültürparkın — kısmen yeri mektepler ve kütüphane ile müze yeridir. Orada kız ve'er: kek liseleri de plânda göste- rilmiştir. Hali hazır mektep teşkilâtina muvafık mektepler ve ilmi mıntaka teşkil edilmiş- tir. Kültürpark yapılmasile mek- tepler dağıdılmış olacak ve lise- ler civarında hayhuylu bir yer vücude getirilecektir ki bu, mu: zir bir şeydir. Bu hususta bele: diyemizin neler düşündüğünü vuzuh a anlıyabilir miyiz? D — Kültürparkta bütün e- lence yerlerini cemetmek uzak yerlerde oturanların istifadesini tahdit etmektir ki belediye bun- lar bakkında ne düşünmektedir? Bu, eğer yalnız o civardaki halk için ise bu kadar büyük parka ihtiyaç yoktur. Eğer şehre aid ise bunu şehrin muhtelif yerle- rine dağıtmak lâzımdır. Tabit bunları belediyemiz tetkik etmiş olacaktır. Ba hususta bizleri tenvir buyururlar mı? Ben, bu sualleri sordum — ve dahili tertibatında ise iki şeye itiraz ettim: Birincisi — Açık tiyatro yeri vardı, Bu sıcak memlekette açık tiyatroya kışın gidilemeyeceği gbi yazın da gdilemez. Ka- palı tiyatrosu olauyan yerde bu zaiddir. Evvelâ o yapılmâ hdır. İkincsi — Yüzme havuzunun “yani p sinin tutum masrafı be- lediye büdeesini altüst etmeğe igâldir ve fenni bir pissin bugün ğim sözü ise, o gün bize | Yazan: Dr. Memduh Say belediyelere yük olan bir şey dir. Fakir bir belediye bu mas- | raflı işe nasıl girmeği düşünü- yor. Dedim. Notlarım burada bi- tiyor. İçtimada bu suallere mukabil aldığımız ve — bizlerin tenviri şöyle oldu: *Biz muhcerem davetlileri bu- raya Kültürparkın lüzum ve ademi” Tüzumundan bahs için cevap | çağırmadık. Binaların yerlerinin tayini için davet ettik, bu hu- 8 fikirlerinizi istiyoruz. , Bu cevaptan sonra biz de dâ- gıldık. İşte Kültürpark meselesi ve benitn itirazm. Bugün hbâğ bunların cevaplarının ne olaca: gını bilemiyorum ve bâlâ ayni işler hallo'unmamıştır. Emvali ticariye üzerine masraf binmiş, yollarda arabalar kırılmış, niha- yet arabacılar kabil olduğu ka- dar yapmışlar, Şehir içi park ları tabif yapılmamış ve bakıl- mamış. Piğnin ise esaş ruhu bozulmuş ve memleket iki kıs- ma ayrılmış bir hale girmiştir. Etibba bina yaptırmamağı gelince; bunu de- ğil yaptırmak, aklıma bile ge- tirmem ve getiremem ve yıptr ranlara da ilk itisaz edecek benim. Esbabı: Zannediyorum ki — muhterem Hakkı Ocakoğlu imar plârına vâkıf değillerdir,. İmar plânında burası — bele- diye sarayı ortada olmak üzere iki tarafta ümet, adliye, polis dairesi ve arkasında bü- kezi olmak üzere bir adaministrasyon — merkezi idi. Yani burada- Cumhuriyet âbidesinin etrafında bütün res- mi — müessesat — toplanacaktı. Nitekim ayni Ankarada ve İstanbulda tatb k olunmuştur. Modern - şebircil.k bunu icab ettirmektedir. Fakat plân burada da hnazarı itibara alınm'yarak burada hükümet ve polise muhassas yerler satılmış ve bu aralık etibba odasına riyâset edev bir arkadaşımız herkes gibi, oda namına bura- dan bir yer satın almıştır. Eğer beni bay İsmsil Hakkı, *“ne olmuşsa olmuş, deyip fik- tezimi odası arsısına yük posta rimi, değiştiren — birisi zinned yorsa a'danıyorlar, ben iş messilinde başkalarının yap- tığı herhangi — bir fül ve hare- kete kendi tezimi, kendi itika- dım feda edenlerden değilim. Bence bugün — değilse yarın (eğer beled ye sarayı yapılırsa) orası bir adaministrasyon mer kezi olacaktır. Plânı değiştiren- leri ben muahaze eder ki bizzat bu adımı benim atmıyacağıma emin olmaları lâzımdır. Onun için ve böyle bir bina yapmağı hiç düşünmedim. Netice ne oldu? Kültürpark - tahdid — olundu. Yol kesild.. — Emvali ticariye üzerine bir nakliye fiati bindi. Mektep — mintakası - kayboldü. Şehrliye gelince şimdilik yak nız fuar zamanları — istifade et. tikleri bu Kültürpark tamamla: nır da oraya maaile gidilmek istenirse (Kültürpark etrafında- kileri söylem.yorum) beş nüfuslu bir âile yalnız gidip gelme işin yüz kuruş yol masrafı ödemeğe mecbur Oolacaktır ki bünu he şehirli tabüdir ki düşünmeden yapamaz, — (Bittabi umumiyat şebirelik usulü | 12 bin Habeş vardır Kahire — Şu zavallı Habeş ri- calinin, memle- ketlerini kaybet- |© tikten sonra uğ- ( radıkları feci âkı- bet — karşısında ea hissiz kimse- ler bile müteessir olur. Adis-Ababanın sukutundan son- ra yurdunu terk eden Habeşistan imparatoru Haile Selâsiye, — nazır- larının ve rasla- rının bir. kısmını beraber götürmüştü. İmparatorun Habeşistanın ha- zinelerini alıp götürdüğü de, o zaman şayi olmuştu. Halbuki halen burada burada bulunan Habeşistan nazırları, bu şayiayı kal'iyetle tekzip ediyorlar. Habeşistan Mesai Nazırı Ta- fasa Mhail, Habeşistanın en zengin —adamlarından biridir. Uzun müddettenberi boş bir halde bulunan Tafasa Mihail, yurdunu kaybedince, pratik dü- şünmeğe başlamış ve bir daha nezaret bulamıyacağını idrak ederek, bir aile gazinosu aç- mıştır, Tafasa Mihail, şimdi gazino- sunun başında, tecrübeli bir iş adamı gibi çalışmakta ve ayni zamanda bütün arkadaş- larile uzaktan dahi olsa, daima alâkadar olmaktadır. Tafasa —Mihailin — ifadesine göre; Habeşistan Saray Nazırı Asan Nazi, büyük bir zaruret içinde Pariste ölmüştür. R « Mologea, Habeşistan sabık Hası riciye Nazırı Heroy, şimdi Lon- itıbarile) Cumhuriyet meydanın- Eski Habeş zabitleri | drada ikamet ediyorlar. | | | | | İ Babeşistanın sabık Dahiliye Nazırı Ras Berhon Pariste bir lokantada çalıştıktan sonra, boş kalmış ve derin bir sefalete düşmüştür. Habeş stan Nazırlarından şim- di yâlnız sekiz kişi hayatta ve hepsi de zaruret içinde bulun- maktadırlar. Yalsız Râs Sey yamla Ras İmru, İtalyaya teslim olmuşlar ve fakat memleketle- rine dönemiyerek Romada kal- mışlardır. Ras Kassa, halen Filistinde yaşamakta ve evinde kapanmış bir halde bulunmaktadır. Adis-Ababanın feci sukutunu müteakıp Habeşistandan kaçan ve İskenderiye, Kahire ve S dana iltica eden Habeşler, on iki bine yakındır. Bunlar - ara> sında, büyük rütbeli — subaylar, devlet memurları ve daha bir çok sıfat Vve sınıflara mensup çok kimseler vardır. Bunların yüzde doksanı, sefaletle pençe- leşmekte ve fakat kendi halle: rne yaşamaktadır. tımin iş tetkiknde asla tesiri daki arsalar satılmakla da ora- | olmaz ve olmamalıdır da. da tessüs edecek olan şehir adinistrasyon kısmı, yani mo- dern bir şehir kisvesine bürün- mek emelleri atıldı. Şehrin Tmarında en büyük eser diye gösterdiğiniz yangın yerlerinin dolması - keyfiyetine ben şebir imarından gene an- ladığıma dair evelki makalele- rimde uzun uzun yazılar yazdı- ğim cihetle tekrar dokunmağa hacet ve lüzam Ben yangın ' yeri kapanacak diye esas şebir bünyesini alt- üst etmeğe taraftar olmak fik- rini tasvip edenlerden değilim. . senelerce geriyo görmüyorum. .. Sık sik — yazılarda tekerrür eden bir şey daha var; müsa- adenizle bunlara da cevap ver- mekliğim lâzimgeldi. Bu da *demagoji yapıyorsun, istirkap ediyorsun bususi bir maksatla hücum ediyorsun, gibi sözlerdir. Demagoji, istirkap ve hususi bir maksatia çalışma kelimele- rinin henüz kafamda yeri olma: dığı gibi olmasına da bir se hep yoktur. Yazılarım bu son günle-de başlamş ta değildir. 1920 senesindenberi yazdığım yazılar Yeni Asır da dahil o- duğu hilde bütün mahalli ga- zetelerde ve namı müstearla İs- tanbul gazetelerinde zaman za- man intişar etmiştir. Bunlar daima hâdiseler üze- rinde tetkiki havi ve şahsiyat- tan uzak kalmış yazılardır. Ben şahışlara, fikirlere hür met ederim, Fakat bu bürme D eeei ——— ÂÜREEELREP S — İzmir suları, emrazı — sariyesi ve 29-30-31 senelerinde muh: telif fasılalarla D. M. inisyaliyle, belediye faaliyetlerinin tetkikine | dair silsile halinde ve bir kaç sene evöl imar işlerine, beledi- ye süprüntülerine, mimar Yan senin tenkidine mukabele, İr- mir deniz hamamları, Yaman- lar suyunun atisi gibi süjeleri ihtiva eden yazılarımın üzerin den daba unutulacak kadar bir zaman da geçmemiştir ve hep- sinde bugün olduğu gibi işleri samimiyetle tetkik eden bir ruh vardır. Bu tetkik işini yazı ile yaptığım gibi mevki ve — vazi- yetim müsaid oldukça açık gu- rette de yapmış bir. adamım. Tetkik ve tenkidin ne olursa olsun faydalı olacağına kaniim. Bu noktadan kendimde her za- man vazifesini yapmış biradam istirahatı kalbiyesi bulurum. Binaenaleyh bu iddialar ba. na bir az fakir iddimlar gibi geliyor. Maamalih yazı sahip- leri beni ne suretle görmek ar. zu ederlerse kendi hesaplarına öyle telâkki etmekte muhtar- dırlar. Herkes istediği gibi dü- şünebilir, herkes istediği şekik de numara verebilir. Bu kendi- sinin görüş kuvvetine ve intihap ettiği görüş bağlı bir keyfiyettir. Herkes fikir ve kanaatinde hürdür. İyi gören zaviyesine bir umumi efkâr vardır. Bayyis neyi yapacak ise ancak odur. | vaktile Herkes niyetini çekerken kö- yün sığırtmacı Muhsin yeni ge- cuğu ile ortaya geldi. Bu genç çoban, ormanlarda, çayırlarda sevgilisi için kaval çalıp ge- zerdi. Fadime ona da şa ma: niyi söyledi: Yaylalarda kuzu meler Kaval sesi yörek deler Mahzun çoban ıssız dağda Sevdiğini anar gezer. Köylünün yürekten gelen bir sevinçle yürü gülüyordu. Her- kes niyetinden memnun olmuş tu. Genç Akmacala kömür gözlü küçük Zeynep ve mahcup gür- büz Ali ile nar bülbülü Emine nişanlaşmışlardı. Ömer dayı da Hatice teyzeyle nikâh kıy- dırip bü gece gerdeğe girecek- lerdi. Herkes muradına ermişti. İçlerinden yalnız biri çekingen ve düşünceli duruyordu. Bu da üç karısı olan, fakat şimdi de dördüncüsüne göz ko- yan Şerif hoca idi.. Gözü doymak bilmiyen bu adam Samancı köyüaden iri yarı bir dulu nikâhla evine getirip tarlada — öküzlerinin yerine çaliş- tırmak istiyordu. Onun bu ar- zusunu kavrıyan köyün halkı bu adama karşı durmaktaydı. Şerif hoca niyete çok inanırd,, ne yapıp yaptı Fadimenin önü- ne giderek bir niyet çekti: Ununu elemişsin eleğini tak git Üç karı yetişmez mi sanâ çu. buğunu yak git Bir ere iki avrat yakışmaz Daha ne bekliyorsun hoca bu- | ralardan kalk git | Şerif hoca manisini dinleyince| küs küs uzaklaştı. Herkesin gön lünü hoş eden Fadimecik artık iyiçe yorulmuştu. Mühendis Do- ğan sevgili karısının yanına gir derek: — Fadimeciğim, bana da bir mani söylemeni dileyecektim amma çok yoruldun, haydi bir az dinlen, diyerek Fadimenin koluna girdi. Maniler susunca gramofonlar başladı. Meydanda toplu olan halk biribirlerile görüşüp söyle- şiyorlardı. Tam bu şen ve s vinçli gürültünün içinde sivri ve keskin bir düdük sesi uza. nınca herkeş birden sustu. Bu keskin ve uzun düdük sesi ber- rak ve durgün bahar havasını | delerek, ormanlarda, derelerde akisler bırakarak uzak ufuklara saplanıyordu. Düdük sesi titreye) titreye uzaklarda aksedince mü- | hendis Doğan etrafına toplanan köylü ile, arkadaşlar -diye kor nuşmağa başladı-. işte bayramı- mizin en büyük sevinci budur. Anadolu topraklarını kucak- lıyan uğurlu demir ağlar kasa- bamızın önüne kadar geldiler. Bu gün kasabaya gelen ilktren fabrikamızın - verimlerini — p yapıp getirmek için uzak şehir- lere görürecek, artık mallarımız mahsullerimiz bir köşede çürü- miyecek, her yurt kend nde çok olan verimi ihtiyacı olan başka verimlerle çarçabuk değiştire- cek. Yüce ve ısaız dağların ar- dında kalıp hasreti çekilen baş- ka yurt topraklarını görüp yüz sürmek müyesser olacak... Köylünün son dereceye gelen sevine: görülecek bir bayramdı. Gülümsemiyen yüz yoktu. Halk kasabaya gelen ilk tren düdü- günü uzun Hzun — dinledikten | Fadimenin - şarkılarını | Menin sonrâ köy ağası Ösmân amca nn fabrikanın karşısına kurdu- ğu ziyafet sofrasına doğru akın etmeğe başladı. Sevinçlerin en büyüğinü du- yan bu mesut ve sıhhatli u- sanlar öyle acıkmışlardı ki.... Önde şair Seyyah Dikmen çalarak halk bu şarkıyı Dik- curasile beraber söylü-: yürüyor, yordu: Tarlalar ekin dolsun Altın başak bol olsun Bu güç savaş y.İdırmaz Bükülmiyen kol o'sun. $ Tenbellerin yüzü solar Çalışınca ambar dolar Hiç yılmadan savaşınca Çelik olur sıska kollar Akşam güneşi çam ormanının nefti gölgelerine girince ziyafet sofrasına — oturanların — gözleri, fabrikada parıldıyan bol elek» trik ışığile kamaştı. Ortaya bü- yük lengerlerle gelen kuzu dok maları paylaşı!madan evel Do ğan ayağa kalkarak halka bay- ramı kutluladıktan sonra köyün adımı değiştirdi: — Bu köye artık “ Garibler köyü, denemez arkdaşlar -dedi- uygun görürseniz eğer köyümüze undan sonra * Yiğitler köyü , diyeliml, Köylü bu yeni addan çok kıvenç duydu, hepsi brden el çırparak köylerinin bu yeni ve güzel adını alkışladılar. Şimdi sıra fabrikaya bir ad koymağa gelmişti. Her ağızdan - bir söz çıkıyor ve üzerlerinde — herkesin fikir ve arzusu brleş- meden unutuluyordu. Fabrikaya İgüzel ve uygun bir ad bulmak için herkes ayrı ayrı düşündüğü sırada ayağa kalkan Yağız ni« nea'n sesi: — Bu ışıldak fabrikaya *Bi lür köşk, adından gayri uygun bir isim olmaz. Diye yükseldi. Sofradaki sevinçli insanların gözleri hep birden ışıl ışıl işik saçan fabrikaya çevrilinişti. Hep bir ağızdan çıkan bu sözler or- talığı çınlattı: — Evet, evet; en uygun ad budur: Billüâr köşk. Bir mütercim arıyoruz Gazetemizin — Fransızca ve Türkçeye iyice vakıf, tercüme- ye muktedir. ve — gazetecilik mesleğine hevesli bir arkadaşa ihtiyacı vardır. Talip olanların idarehanemize müracaatları. Mütekaid, yetim ve dulların maaşı Mütekaid, yetim ve dulların Üç aylık maaşları Martın birinci günü tevzi edilecektir. Tevziat, bir günde bitirilecektir. Bordro- ların muameleleri tamam'anmak üözeredir. Askeri mütekaitlerle malü'lerin maaşları hükümet konağındaki — malsandığından, mülkiyeli mütekaid, yetim ve dulların maaşları da yeni ma> liye şubesi binasındaki vezne- den - verilecektir. Bazı krallar Romaya gidiyorlar Roja, 23 (ALA.) — Dolaşan bir şayiaya göre M. Hitlerder başka Belçika, Sam krallar ile Hollanda kraüçes, Atn vutlek ve Yunan krallariği İtalyaya gideceklerdir. ı

Bu sayıdan diğer sayfalar: