6 Mart 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

6 Mart 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 102 — ANADOLU h , W D Yazan: Aleksandr Musketon arkadaşı Portosu görünce hürmetle ayağa kalkarak ona yer gösterdi — Buna cesaret edemedik: Sonra - mektubu nasıl yolladığı- mızı anlar. — Şu halde parası için hâlâ ümitte demek? — Oh! Ailahım! Evet efen- dim! dün bir mektup daha yazdış fakat bu sefer onu hiz Metçisi postaya verdi. — Avukat karısını yaşlı: ve çirkin diyordunuz? — Patanın söylediğine göre en azdan elli yaşında ve hiç gözel — Buhususta tamamile müs- terih olunuz; yakında yumuşı- yacaktır. Bundan başka, Portos size çok borçlu olmamalı. — Nasıl çok değill doktor hariç olmak üzere şimdiye kar dar tam yirmi pistol. Doğrusu bunu kendisi de inkâr etmiyor; her zaman iyi yaşamağa alışmış bulunduğu da görülüyor.. — Merak etmel Metresi ken- disini terk ederse, dostları var, ben size göz veririm. Şu halde, atizim otelci, biç merak etme Ve Vaziyeti neye ihtiyaç göste- Tİrse yapmakta devam et. — Efendimiz ona avukat ka- fiN hakkında ağız açmıyacağı. nizi ve hakkında bir şey söylemiyeceğinizi vadetmiştiniz? — Buna karar vermiştik! ben- den söz aldınızdı.; — — OhiBoürü beni Buna biç şüphe yok... D ea © göründüğü (gpdar şeytan Bu gözleri- söyliyen Dartan- gan kendisini alâkadar eden iki şeyi öğrenmiş olmasından omemdün bir halde otelcinin yanından ayrılarak — yukarıya gitti... Parası ve sıhhati. Metdiven başına çıkınca ko- ridorda en gösterişli bir. kape Bın üzerinde siyah mürekkeple kocaman No. 1 yazlımış oldur Bu gördü; Dartanyan kapıyı Ve içeriye çağırıldıktan ra odaya girdi. —| Portos yatakta oturarak Müs- — keton Üle, olini alıştırmak için İâskne oynuyor, ateşin önünde kler geçirilmiş bir şiş dö- nüyor, ve büyük bir ocağın iki yanındâki iki mangal üzerinde bulunan iki tencere kaynıyordu ki, bunlardan yayılan tavuk yahnisi ile' balık pilâkisinin çit - kokusu iştalı açıyordu. — Bunlardan başka, bir gard- rop tepesinde ve bir komodin öldürür! || mermeri üzerinde duran boş — şişeler görmüştü. Ş v haykırdı; on ise — hürmetle ayağa kalkarak yerini — ena verdi ve çok ehemmiyet verdiği anlaşılan iki tencereyi — bakmak için yanlarına gitti. — — AHİ Allahiml Siz - misi- Biz? diye Portos Dartanyana . sordu. Aziz arkadaşım hoş gek dinizl... Size yetişip buluşama- diğim için affınızı rica ederim, dedi ve sonra endişeli bir ha de Dartanyana bakarak, fakat ne olduğumdan haberiniz varmı? — Tamamile değil. — Otelci size bir latmadı mı? — Sizi: sordum - ve yanınıza geldim. Portos daha geniş nefes alır gibi göründü. Dartanyan sö- zünde devam etti: — Azizim Portos oldu? dedi, — Eh, düşmanıma üç kılıç saplayıp dördün cüsü ile işini bitirmek için hücum ettiğim se rada ayağım bir taşa ilişti, kay- dım, ve dizim incindi, — Öyle mi? — Şeref hakkı için! Ölüsünü yere serecektim amma herifin talii varmış.. — Peki, sonra ne oldu? — Oh! Bilmiyorum; . yiyece- ğini yidi ve arkasını bekleme- di. Fakat siz, azizim Dartan- yan, siz neler geçirdiniz? — Demek, azizim Portos, si- zi yatakta tutan- dilinizdeki İn- ciktir? — Hey Allahım! Hepsi ©: birkaç gün içinde gene ayağa kalkarım. — Kendinizi niçin — Parise naklettirmediniz? Burada kak mak çaok can sıkar zannederim. — Benim arzum da öyleydi, fakat arziz arkadaşım, size bir şey itiraf edeceğim. — Ne gibi? — Doğrusu burasını |ben de sizin dediğiniz gibi, can - sıkıcı bulduğum ve cebimde de sizin verdiğin'z yetmiş beş pistol ol- dağu için buradan geçen bir asilzadeyi yukarıya davet ede- rek zar atmak — teklifinde bu- lundum, Teklifimi kabul etti, fakat kör şeytan! Yetmiş baeş pistolum çabucak onun cebine uçtuğu: gibi atımı da üstelik verdim. Fakat siz, sizin neler geçirdiğinizi bilmek - istiyorum, Dartanyan? — Azizim Portos, her şeyde talili olmayı bir adamdan nasıl beklersin; “kumarda kaybeden şey âan hemen size ne aşkta kazanır, darbımeselini bi- Tirsin. Aşkınızda pek kısmetli olduğunuz — için kumar — intika- mini abyor; oyunda - talünizin olmamasının sizce ne ehemmi- yeti var? Her zamanki gibi mesut külhani değil misin, im- dadınıza yetişecek — düşesiniz yok mu? Portos hiç ehemmiyet vermez bir tavırla cevap verdi: — Öylel Azizim Dartanyan, ne derece kısmel sizlikle oyna> dığımı — görüyorsunuz; geçirdi. gim kaza sebebile çok ihtiyaçta Bulunduğum için elli ui kadar yollamasım ona yazdım, —Eyi Eysi, mutlaka — köydeki köşkünde olmalı ki, bir cevap alamadım.. — Yat.... — Hayır, bunun üzerine dün de daha tesirli bir mektup yok ladım; fakat şimdi siz geldiniz, arziz arkadaşım, sizden — bahse- delim; doğrusu sizi düşünerek gok üzülmeğe başlamıştım. Dartanyan bastanın dikkatini kaymyan tencerelerle boş şişe- — Otelcinin size iyi baktığı anlaşılıyor, azizim Portoz. — Şöyle, —böylel Edepsiz maskaralar dört gün evel he« sap istediler, ben ise onları hesap — pusulaları - ile beraber kapı dışatı ettim; onun içim şimdilik burada bir yer işgal eden fat h vaziyetindeyim. Ba- kimz, bu hususta - sıkıştırılma- mâk için pürsilâh duruyorum. Dartapyan gülüp tekrar ten- cereterelerle şişeleri göstere- rek dedi ki: — Bununla beraber, ara sıra da huruç hareketi yaptığımız anlaşılıyor. — Hayır, hayır, maalesef ben değil! Şu mel'un incik beni ya- takta hapsed 'yor, fakat Muske- ton akın edip kumanyamızı ge- tiriyor. Dostum Musketon, bak bize yardımcı kuvveti geldi, ku- manyamızı artırmak, lâzım. Dartanyan Musketona dedi ki: — Musketon, seaden bir hiz- met istiyorum. — Ne gibi efendim? — İşgüzarlığını Planşeye de öğretmelisin; bir gün ben de sıkışabilirim, ve senin yapmakta bulunduğun hizmeti o da bana yapabilirse canim - sıkılmaz. — Muhterem efendimiz, yal- nız biraz sertçe bulunmak is- ter, işte bBu kadar. Bon köyde büyüdüm Ve babam, Böş va kitlerinde kaçakçılık yapardı. — Büşka zamanlarım nasıl geçirirdi? — Çok kazançlı gördüğü bir ticaret peşinde koşardı. — Ne gibi? — Babamın zamanı katolik: lerle protestanlar arasında mü- cadele zamanıydı; din namına yapılan bu kavgalarda bazan katolikler hügonolara ve bazan da hügonolar katoliklere gale- be çalardı. Babam ise karışık din taşıdığı içim bazın - katolik ve bazan hügono olması müm:- kündü. — Sonu var — Borsa 5-3.938 üzüm satışları C Alıci KSK 152 İnbisar ida. 5 50 12 75 50,5 P. Paci 12 25 28 J. Kohen 12 50 5 Şınlak o, 13 4 Akseki ban. 11 75 4 Esnaf ban. 13 75 243,5 Yekün 234264 —Eski Yekün 234507,5. Umum yekün Piyasa fiatlari 5-3.938 çekirdeksiz orta fiatleri: üzüm 1 İncir satışları Ahcı 1293 H, Besim — 4 625 4 62 Hurda 130058 Umum yekün Zahirs satışları Ç Cinsi 47 Buğday 104 Ar, 4 1590 l&:&?ıhmutm 525 10 B. Pamuk 33 575 6187 KS K.Sİ KS K $i Sahil Ideoloji kavgaları mı, milli mînfaatleri mi” Cumhuriyet gazetesinin 26 Şubat tarihli nüshasında Nadir Nadinin “İdeoloji kavgaları mı, milli menfaatler mi?,, başlıklı br yazısı vardı. Arkadaşımız Nalbandoğlu Hifzi, bu yazıya cevap olmak üzere bize bir makale gönderdi. Aynen neşre- diyoruz: Sevgili oğlum Nadir; 1 — Yeğenim Galatasaraylı Adnan Enver Madenci; şimdi Ankarada maden arama tetkik bürosundadır, şef — muavinidir. Onunla ara sıra sizden bahse- deriz. “Cumhuriyet, gazetesin- de bir baş yarı okudum. İmzâ- nızı taşıyor, çok sevindim. 2 — Biliyorsun ki: — tecrübe fünuna tekaddüm eder, diye bir darbimesel vardır. Bu yazınızın üzerimde bıraktığı intiba ve tesir itibarile tecrübe ve Müta- lsalarımdan ibret alarak bu ör- neklerden size bildirmek eme- line kapıldım. Hasbıhalinizin ser: levhasını ideoloji kavgaları mı, milli menfaatler mi - teşkil edi: yor? Bu - istifhamın. müdellel, müsbet karşılığı telâkki nokta- sından kompoze, basit veçle- lere ayrılır. Amiyane tabir var- dır dünya; mentaat dünyasıdır diye söyleyip dururlar, bütün kavgaların başını menlaat teşkil ettiğine şüphe yoktur. Bunun için: “Üssü nizat âlem böyle edilmiş bina hâkim solan kanaat milli men- faattir. İdeal; bu çeşid arzu ve heyecanların prensiplerini tes- pit eden nazariyelerdir. Hüger nun tezine göre ideoloji, ha- kikatleri meydana getiren, do- ğuran, yaşatan ana, babadır. Bu ebeveyn, idealdir. Bu ideal, ideoloji telâkkilere göre inkısama uğrar. Klerikal olur. Teokrasiye mütemayil bu- lunur, esmer zihniyet taşır. Be- seriyeti ahirete kadar sürükler. Ührevi - kanaatlerdir. Çarpar; çarpışır yüz sene mhuharebe- sini meydana getirir ve Avru- payı kan deryasına boğar ge- çirir, bir “Vestekalye, muahe- desle sağdan sola intikal eder. Böyle olmakla beraber gene klerikal — zihniyetler menlaat sevk ve ilcattile başını — kaldı- rur; Din münazaası dünya iş- lerine karışır. Bir “komp, ge- lir. Lâik telâkkilerle din işlarile dünya işlerini ayırır. Bazan son günlerde dini cereyanlar - ikti- dar mevkiünde görünür. Bu ce- reyan uzakta değil yakınları" mızdadır. Başpapas Başvekil olar. | 1914 de Pariste solcu *Jores, bir kurşunla yere serilir. Hatta en son solcu - olan — “Entransi- jan,, ın Hanri Roşforu devrilir. Siklet merkezi sağdan sola, sol- dan sağa meddücezir gösterir. Bazan “progresit,, olur. “Te- ceddüd,, ister. “Ergeç bu ideal hâkim olur. İnkılâplar — yürür. Sol tarafın akideleri için İs- panya gibi mamureler harabe- zare döner, Şimdi - suallerinizde: *Karşı karşıya cephe almış olan iki zümreyi şevke getiren, coşturan — küdret hakikaten bir ideal midir?, Fıkrasınt ele alalımı — Eğer saaliniz “coşturan, kelimesin- den sonra ciddi ideal midir? Şeklinde yazılmış olsaydi pek isabetli bir sual teşkil ederdi. *Hakikaton, tabiri “idoal, ta: birinin muhaâlif mefhumudur! Emil Zola, realisi değil miydi? Dreyfüs — davasında — “hakikat yoldadır, onu kimse çeviremez,, diye “itham ediyorum, başlığı altında yazdığı makalesile ne- ticede kazandı. “Smit, Sntis- mit, davasında çarpışanlarda din çeşnisi alırız. Ancak esasıni millt menfaat teşkil eden bur günkü kültürlerin nev'i şahsına münhaâsır — ideolojileri — vardır. Devletler, milletler çarpışıyor hilkat zamamındanberi bu ihti- raslar hükümrandır. Habil, Kar bil vak'asından — başlar. — Bu vak'alar; feci tezahüratını bu- güne kadar tarihi — şehadetle sabit olduğu üzere binbir. m> salle göstermiştir.. Gene bir sualinizde; “Acaba bugün sağ veya sol idealojilerden herhangi birine tam manasile sadık kalmış tek bir cemiyet var mıdır?, Fıkrasımı okuyunca gözümün önünde hicivci merhum Eşref belirdi. Bakınız Bşref ne diyor? Mukadder — suallerin karşılığını yıllardan evel vermiş: Devri Âdemdenberi ahvali âlem böyledir; Zulm ile bir memleket yoktur ki viran olmamış Zülfü yari tarumar - eyler do- kunsa rüzgâr.. Hangi cemiyet vardır ki: - bu âlemde perişan olmamış! Cemiyetlerde - hâkim olan enerjik kanaat, bugünkü Atatürk idelojisi bulundukça teşebbüsler kemaline masruftur, zevale ma> tuf olamaz. Asrın akidelerini telhis ederek en mütekâmilini tatbik bakımından yani sol, sağ temevvüçlerinden — kurtararak bir merkezde toplıyan cemiyet payidar olur. Revolüsyon"apre- evolüsyon.. Programın — zübde- Üsini teşkil edecek öyle bir ve. cizedir ki: inkılâpların kompri- mesini idrak etmek istiyenler, sağlar, sollar, merkezler buyur- sunlar bizim prensiplerimizi tet- kik etsinler. Dünyada içtimat nizamları yaratan dâhiler için- de cemiyet kuranların pek ço- Yuna tesadüf ettik. Franklen, Vaşington yeni dünyada umumi ahkâm ve kanaati ölçerek kök- leştirmek istediği rejimi, cemi- yeti müsait şartlar içinde mey- dana getirmişti. Abraham Lin- kolenin bir sözü vardır ki: Ame- rikanın amudi fıkarisini sapaağ- İam birakmıştır. Sağ, sol tema- yüller; menenjit mi benzer, ârız olacağı içtimi yeyi sarsar. Abrahamın sine gelelim: *Kurduğumuz- cemiyet, cum- huriyet sahte telâkkiler mah- sulü deği İnsanlığın yük- selmesi için kuvvetli metodları ihtiva eyliyor. Dayandığımız ha- kikat insanların müşterek men- faatlerini şamildir. Biribirine nd gidenlerin — çarpışmalarile ce- miyetler perişan olur, yıkılır. Dayanmaz. B'z dünya durdukça kalmasını dilediğimiz bir cemi- yet ve cumhuriyet kurduk, Te- kâmül var, inhitat yoktur. İnkı- razları meydana getiren bilirbil- mez vahi, adi ihtiraslarla dölu mühalefetlerdir. |Anayasamızın üzerinde mutavaatla yürümek cemiyetimizi payidar eder. Çar Pışanların akıbetlerini gördük. Rica ve vasiyetim düzgüs, uy- gün olmal biç olmazsa bir ne- sil yetişinceye kadar bozguncu- kuk etmemenizdi! Bir nesil devam edinceye ka- dar milletler rejimlerine sadık kalırlarsa zaten mesele ortadan ün: ifade- kalkar tehlike zail olur... .. Derler ki: “Muhabbetle nefret arasında mesafenin uzaklığı at- cak bir adımdır, ben bu kai- denin — doğruluğunu " 1914 de Ağustosta gördüm, —anladım. Ekslebende idim. — “Almanya; Fransaya ilânı harp etti,, tebliği resmisi neşredildi. Ertesi gün burada iki mücevherci dükkânı yağma edildi. Bu dükkâaların sahipleri Almandı. Almanları kurşuna dizdiler. Budakikadan sonra ben sevdiğim medeniye- tin bu çirkin tezahürlerine nele ret ettim: İlk adımı işte o sıra bana attıran hâdisenin feci, elim gösterişine içim sızlar.. Demek sağ, sol ideolojisi menlaat, ih- tiraslardan doğuyor. Fırkaların temevvüçlerine bakılırsâ — hep hamiyet yerine menfaat kaimdir, Kaideler, metodlar düzmece ha« yal kabilinden kalıyor. Size ya- kın bir âtiden- en kestirme bir örnek daha bildirmek isterim. Son asrın devletler hukuku alim- lerinden olan Leon Burjuayı tanırsınız. —Fransada Hariciye Nazırlığı yapmıştı. Bu devletler bhukuku profesörü Fransayı tem- silen Afrikanın şimalinde gene müstemleke meseleleri için A man murahhası Kont Tatenbah ile karşılaştı. Söylediği - nutuk altıbuçuk saat devam etti. Hep devletler - hukuku — kaidelerine uygun iddialar, düsturlara müs- tenid alimane ifadelerdi. Buna karşı Kont Tatenbah, altıbuçuk saate mukabil üç dakika bile sürmiyen bir karşılık verdi: — “Biligeie idiül eKARKEi miyetle dinledim, metbu hükü- metim nazar noktasında ısrar ediyor, İşte bu kısa karşılık, gün geldi Prençipin kurşunile bu- günkü manzarayı meydana ge- tirdi. Gurür, ihtiras - siyasette vabhim meticeler doğurur; sağlar kanaatlerine mağrur kalır, sol- lar rejimini prestişle sever. En son s0l delicesine gider, en son sağ ahmakça dayamr. Acaba karşılıklı cephe alan kuvvetler sadece milli menfaat gayretile. mi çarpişırlar? Ziya Paşa ne diyor: Her nesne bu âlemde madem: ki zaildir. Daim sanan ahvali mecnuna mümasildir Yarab ne acebtir bu darı şi. fanın mecnunları âkıldir Manzum bir tarihi halle var- dır. “Eglon, u okudunuz mu? Sara Bernâar temsil etmişti. Baban Nadi bilir; o zaman da- ha sürgüne gitmemişti. Beyoğ: lunda biz gittik. Kont Meternih, bani; “karşımda düşman küv- vet lerinden yetmiş bin süngü fazla olmadıkça —harbi - ilân etmem,, diye İkuvvet nazariye: zinin et büyük — mürevviçlerin: den olduğunu ifade etmişti. Bu taribi mânzumede ona mağ- rürâne ifade ettiriyorlar. Fransız gelirine karşı tafrefurüşane söy- lüyor: Akilleri mecnun, Jesuis Chemceliev Vautriche. — Ben Avusturyanın Başve- kiliyim. Diyor buna mukabil Fransa mümessili karşılık veriyor: — Bana ne diyor! Ben sol, sağ kanaat . ve aki- delerinin Avrapaıyi yüz — sene muharebesinde olduğu gibi ka- Bü“boğduğu bu sırada merkez: —Soun 8 inci sahifede — de

Bu sayıdan diğer sayfalar: