3 Şubat 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

3 Şubat 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 3 Şubat 1938 f KüçUk hikâye Taş bebek Ç Serbest sütun ) Cahid Sıtkı Tarancı Almanya ile ticaretimizin tanzimi meselesi RADYO «Nurtopu ile yedi cüce» nasıl doğdur Bu uzun hareketli resim filmi üç senelik çalışma ile iki milyon dolara mal oldu Biı aksamki program j ANKARA: 12.30 muhtelif plâk ne^riyatı 12,50 plâk: Türk musikisi ve halk şarküarı 13 15 dahilî ve haricl haberler 18,30 radyofonik çocuk temsili (Ankara Şehir tiyatrosu artıstleri tarafından) 19 Turk musikisi ve halk şarkıları (Makbule Çakar ve arkadaşları) 19,30 saat ayarı ve arabca neşriyat 19,45 Türk musikisi ve halk şarkıları (M. Karındaş ve arkadaşları) 20,15 iktısadî konuşma: Ş. Süreyya Aydemır 20,30 plâkla dans musikisi 21 ajana haberleri 21,15 studyo salon orkestrası 21,55 yarınki program ve tstiklâl marşı. ISTANBUL: 12 30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla Turk musikisi 13,30 muhtelif plâk neşriyatı 14 son 18,30 çocuk tiyatrosu (Elveda Titil ve Mitil) 19 Vedia Rıza ve arkadaşları tarafından Türlc musikisi ve halk şankıları 19,30 spor musahabeleri: Eşref Şefik 19,55 borsa ha berleri 20 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları 20,30 hava raporu 20,33 Omer Rıza tarafından arabca soylev 20,45 fasıl saz heyeti: Okuyanlar: Ibrahim, Ali, Küçuk Safiye, keman Muammer, klârnet Hamdl, tambur Salâhaddin, ud Cevdet Kozan, keman Cevdet, saat ayarı 21,15 Bay Muzaffer ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları 21,50 Bedriye Tüzün: Şan stüdyo orkestrası refakatile 22,20 orkestra 22,45 ajans haberleri 23 plâkla sololar, operet ve operet parçaları 23,20 son haberler ve ertesi günün programı 23,30 son. VİYANA: 18,20 Fransız şarkıları 18,50 karışık yayın 20,30 MUSIKİ 21,30 gramofon 22,15 OPERA KOMIK: Ebu Hasan 23,15 haberler ve saire 23,25 DANS MUSIKISL BUDAPEŞTE: 18,35 cazband (şanla birlürte) 19,20 konferans 19,50 ORKESTRA KONSERI 21.05 edebî yayın 22,05 haberler 22,25 ÇINGENE ORKESTRASI 23,10 OPERA ORKESTRASININ KONSERİ 24,15 konferans gramofon, haberler. BÜKREŞ: 18,05 DANS ORKESTRASI 19,50 konferans 20,05 MANDOLIN KONSERI 20,49" şarkılar 21,20 senfonik KONSER, sonra: Gramofon 23,50 haberler. VARŞOVA: 18,20 EĞLENCELİ KONSER 18,55 kanşık yayın 21,05 OPERET PARÇALARI 22,50 edebî yayın 23,05 ODA MUSİKİSİ 23,55 havadls 24,05 gramofon. LONDRA: 17,05 MUSİKİ 18,05 ORKESTRA KONSERI 20,05 Fransız şarkıları 20,30 org konseri 21,05 haberler, hava ve saire 21,35 MUSİKİ 21,50 röportaj 22,35 OPERA PARÇALARI 23,35 varyete, haberler, gramofon ve saire. Gcne bir kı? gccesiydi, sofradaydık; çorba içilmiş, et ve sebze yenmiş, sıra tatlıya gelmişti. Annem tabağıma güllâç koyarken kapı çalındı. Kirli tabaklan almak için büfenin yanında duran hizmetçi kız kapıya gitti. Yemek zamanı kimin gelebilecegin den mütevellid merakımız güllâçlarımıza başlamamıza mâni oluyordu. Az sonra hizmetçi kız döndü, gülümsüyordu: Sizi istiyorlar küçükbey. Ağzımı peçeteye kurulıyarak kalk bm, kapıya koştum. Muradın uzun ve mütebessim yüzile karşılaşınca anladım. Murad, sevgilimin halasmm çocuğuydu, aramızda postacı vazifesini görüyordu. konuşurken daima burnunu çekmege alışmı$ oldugu için, gene burnunu çekerek müjdeyi verdi: Melâhat ablam sizi çagırıyor. §imdi..« Dönüp anneme bir arkadaşa ders ça lışmağa gideceğimi söyledim. Annemin «oğlum tatlını yemedin!» sözünü duy mamış gibi yaparak paltomu, şapkamı giydim, anahtarı pantalonumun arka cebine yerleştirerek kapıyı çektim. Beni nereye götürecegini bilmediğim Murad a mutad sabırsızlığrmla: Melâhat nerede? dedim. Murad, gene burnunu çekerek, elile, Sen bana öğretecek degilsin ya. ıddenin sağ tarafındaki ilk sokagı ija Hem senin ne üstüne vazife.. Yoksa çoetti: cuğu benden fazla mı sevdiğini iddia ediyorsun? Yürüdük. Gündüzün yağan yagmur Her halde benim kadar sevseydin dan sonra kuru bir soğuk çıkmıştı. Gökte, daha ihtiyath davranırdın. yeri yurdu olmıyan kaldırım çocukları Şimdiden mi kavga edeceğiz? gibi birkaç serseri ve münzevî yıldıza Yoo kızım, hiç niyetim yok. Işte mukabil caddede her akşamki kalabalık çocuğun işte sen. vardı. Paltomun yakasını kaldırmaga ve Bu sefer galibiyetm kendisinde kaldı adımlanmı sıklaştırmaga mecbur oldum. ğma memnun: Murad sekerekten önümden gidiyordu. Şimdi gelelim çocuğa ad koymak Söylediği sokağa sapınca, gözlerimle meselesine, dedi. Melâhati aradım. Yok. Acelen ne? Dün bir bugün iki.. Murada dönerek, paylar gibî: Nüfus memuru kapıya dayanmadı ya. Hani Melâhat? dedim. Zaten sana birşey söylemeğe gel Çocuk, sol taraftaki evlerden birinîn miyor ki.. Ben de çocuğuma istediğim adı kapısı önünde kımıldıyan bir gölgeye koyacağım. doğru koşarak filen cevab verdi. Peşin Hoşuma gitmezse kabul ehnem, den gittim. Beyaz başörtülü bir gene kız, Ben koyduktan sonra.. sırtı bize dö'nük, soğuktan veya sabırsızÇocuğu büsbütiin elimden aldığmı salıktan olduğu yerde sallanıyordu. Melâhatin bu duruşuna bir mana veremedim, narak, atılıp kollanndan kapmak istedim. hatta kendisi olup olmadığmdan bile şüp Sımsıkı sanldı. Kendisini incitmekten korhe ederek omzuna dokunmak lüzumunu karak vazgeçtim. Bak hele, diyordu. Çocugumu «1hissettknt mak istiyor. Merak etme. Sana taşıtaca Sen misin Melâhat? Dönüp cevab vereceğine kıs kıs giil ğım günler gelecektir. ~ Zor taşıtırsın. mege başladı. Öfkeyle kolundan tutup Görürsün. kendime doğru çevirdim ve fakat man Görürüz. zarayı görünce ben de kahkahamı tutaMelâhatlerin sokağına gelmiştik. Evmadım: Melâhatin kucağmda, kunda lerinden göriilmemiz ihtimali vardı. ğma ihtimamla sarılmıs. bir çocuk vardı. Aynlsak Melâhat, dedim. Rica eRenaissance tablolarından birini hatır ladım. Canım kıza annelik ne de yaraşı derira çocuğa iyi bak.. Memesini vaktinde ver.. Çocuğu aç bırakıp ciyak ciyak yordu! Paylar gibi, okşar gibi sesile: bağırtmıyasın. Kim bu? dedi. Tanıdm mı? Sen karışma dedim ya.. Babalık gururunu ve sevincini anide Peki, peki. Yarın kaçta buluşuyobenimsiyerek: ruz? Kim olacak! dedim. Çocugum. Çocuğu ne zaman uyutabilirsem.. Melâhat gözlerini açtı ve dudaklarını Her halde çabuk uyutmağa bak.. büzdü: Yarm boşum.. Hava güzel olursa Moda Yagma yok.. Benîm çocugum.. ya doğru açılınz. GüldUm: Ben sana Muradla haber gö'nderi Farkı var mi şekerim? Anası sen, rim. babası ben olduktan sonra.. Bir lutuf kabilinden mınldandı: Peki öyle olsun. Bil bakayun, kız mı oğlan mı? Nerden bilecektim? Çocugumun he nüz yüzünü bile görmemiştim. Attım: Kız. Tabminimde isabet ettiğime adeta içerledi: Nasıl bildin? Bozmıyarak: Bilmiyecek ne var bunda, dedim. Benim kız çocuğu sevdiğimi Allah da bildigi için gönlüme göre vermiş olacak. Çamuru gündüfden kalma çarpuk çurpuk sokaklarda böyle kan koca, konusaraktan, yarı kavga ederekten, yarı gülüşerekten yürüyorduk. Bir sokak fenerinin altında Melâhat birdenbire durdu ve çocuğun yüzündeki tülü kaldınyor gibi yaparak: Kızının yüzünü görmek ister mi sin? dedi. Sevindim: Sahi Melâhat. Göreyim şunu. Acaba sana mı benziyor, bana mı benzi yor? Çocugun yüzündeki tülü kaldırmak şöyle dursun, bilâkis sıkı sıkı örterek ve eğilip bakmama sağ elile mâni olarak: Çekil, dedi. Söylediği lâfa bak Tabiî bana benziyor. Senin nene benzi yecek? Melâhat öfkelendikçe güzelleşen bir kızdı. Bunun için damarına basmaktan namütenahi bir haz duyardım: Haspam.. Ya senin nene benziyecek? Sen kendini meta bir mal mı sa nıyorsun? Asabiyetten titriyordu. Çocugun, kollanndan kayıp yere düşmesinden kork tum. Fazla ileri gittiğimi anlamıştım. Muradı yanımızda yok farzederek kucaklaştık. Köşeyi dönerken Melâhate seslendim î Çocuğa dikkat karıcığ'.m.. Yarm Muradı göndermeği unutmıyasm. Teminat mukabilinde öpücükler göndererek karanlıklarda kayboldu. •t* T* *I* Gönlünü aldım: Şekerim, elbette sana benziyecektir, kızımın da annesi gibi güzel olmasmı istemez miyim? Ahlâkının bana benze mesi kâfi. Bu kadarcık benzeyişe müsaade edersin elbet. Dehalet ve kompliman zannettiği bu sözler Melâhati yatıştırmakla kalmadı, kadınlık cür'tini de artırdı: Ha şöyle yola gel.. Hem ayol, sen ne biçim babasm? Doğurmak için nekadar eziyet çektiğimi hiç sormuyorsun? Söylemesen ben nereden bileyim? Rüzgâr şiddetlentnişti. Melâhatin beyaz ipek başörtüsü havalanıyordu. Ço cuğumun hastalanmasından endişe ede rek: Kızım, dedim. Bu havada çocugu sokaga çıkarmıyacaktın. Ya üşürse, ya Allah göstermesin?... Öfkeyle sözümü kesti: Sana ne? Çocuğa bakacak ben değil miyim? Iyi amma çocuğunun hastalanma sına bir baba da üzülmez mi? Üzülürsen oturur bakarsın. Ben de halamla ve muradla beraber sinemaya giderim. A.. Hain kıza bak.. Kız, annelik böyle mi olur? Kemaleddin lmzasile aldığımız bir mefctubda şoyle denılıyor: «20/1/1938 tarihli sayınızm beşincl sa hifesinın üçiincü sütununda «Almanya ile ticaretimiz» serlevhası altında çıkan ma kaleyl okudum. Yazıldığı gibi hakikaten Almanyaya ihracatımız günden güne azalmaktadır. Eğer bu azalıaın sebeblerini arayıp bulmaz, ve bu sebeblerin önüne geçmezsek ihracatımızın günden güne aley himize bir netice alacağı tabiidir. Bu sebeblere gelınce: En muhimmi Almanlarla son yapılan ticaret mukavelesidir. Mukavele yapıldıktan sonra dünya ticaret piyasası birdenbire duşmiıştur. Bıttabi bu bizim çok aleyhimize olmuştur. Esas itibarile bizim tam standardlze edilmiş, dünya piyasasmca tanınmış ve dünya piyasasında az rakibi bulunan ham maddelerimiz çok azdır. Evvelâ ihracat maddelerimizi birkaç kLsma ayınnalıyız: 1 Dunya pazarlarında tanınmış ve kendisine dunya pazarlarında bir yer alan ve hükmünu surebilen ham maddelerimiz kl: (Tütün, fııdık, üzüm, lncir ilâ...) 2 Dünya piyasalarile fiat noktai nazarından beraber gidemiyen ve dünya pazarlarında muhim rol oynıyamıyan ham maddelerimiz ki: (Yapağı pamuk, zeytinyağı ilâ ..) 3 Ihracatını beceremedigimlz ham maddelerimiz, (badem, portakal, kayısı ve elma kurusu, yaş meyva, yumurta ilâ...) 4 Bir de mahdud memleketlere satabildiğimiz ve dünya pazarlarında kendini saydıran ham maddelerimiz, (tiftik, her nevi kıl, barsak ilâ...) Şimdi Almanyaya ihracatımızın gerile «Nurtopu ile Yedi cüce» nin Holivud'daki tesirlerinden: Karnaval miinasemesi sebebleri, son zamanlarda ihracatçıbetile Miami sokaklarında filmin eşhası kıy?fetine girtniş larımızın üzerine atılıyor ki bu doğru desinema yıldızlarından bir gn>P ğüdir. Yukarıda sebebini bildirdiğim sartlarda aramak doğru olsa gerektir. Yuka«Micky Maus» yaratıcısı Walt Dis | bahsettiler. Fakat ısrar edince yavaş yarıda Almanyaya ihracat yapmadığımızın ney'in fransızca «Cine Monde» mecmu vaş onlann da bu fikri tasvib ermeğe sebebl dünya piyasasınca fiatların dü? mesindedir diyonız, ve bu bir haklkattir. asına yazdığı makaleyi aşağıya nakledi başladıklarını gördüm. Derhal, faaliyete Bundan baska bizim beceremediğimiz yoruz: giriştik. Her zamanki gibi hepimiz, sanmaddeler var ki, onlar da yumurta, badem, at, teknik noktasından bütün kudret ve «Çocukken, masal ve efsane şeklinde kayısı kurusu, elma ve nlhayet portakal dır. Bunlar zaten evvelki senelerde ihraca piyesler temsil eden tiyatroların çok me kuvvetimizi sarfederek, bütün arzu ve tımız üzerinde büyük bir rol oynamamıshevesimizi esirgemiyerek çalıştık. lardır. Bu gibi maddeleri maatteessüf dün raklı bir seyircisi idim. Hele «Nurtopu 1934 senesinde masalı filim şekline ya piyasasma ve bilhassa uzak memleket ile Yedi cüce» nin oynanacağını haber lere ihrac edemiyoruz. Herhalde son yap aldığım zaman, gazete satarak kazandı girecek tarzda tadil ettik. Bu hususa dair tıgımız Türk Alman mukavelesinde tesbütün vesikalan topladık. Müsvedde obit edilen kıymet dahllinde Almanyaya ih ğım beş on paradan biriktirmiş olduğum larak bir çok resimler, maketler, dekorlar racatımız llstesinde tadilât yapılması lâ birkaç kurusu boğazımdan keser, tiyatro zımdır, çünkü bu tadilât Almanyaya Ih • gişesine verir, perdenin açılmasmı hale vücude getirdik. racatımız üzerinde büyük bir rol oynıyaArkadaşlanmm ilk gosterdikleri te caktır. Meselâ gayet açık bir misal: Son canla beklerdim. yapüan Türk Alman ticaret mukavele Uzun zamandanberi bir çok seyırci reddüde hak verdim. Müşkül bir işe sinde, Almanyaya zeytinyagı ihracatımıza, başlamış olduğumuzu o zaman anladım. 1936 ve 1937 senelerindeki ihracat nazan ler, gazeteciler, sinema müntesibleri baltibara alınarak, gayet az müsaade veril na binlerce mektub göndererek «Micky Bu kadar uzun bir hareketli resim filmi vücude getirmek tabiatile güç olacakh. mlştir. Halbuki bu doğru olmamıştır. Çünkü 1936 ve 1937 senelerinde Türkiyede az Maus» gibi kısa kordelâlar şeklinde de Ancak bu teselli bizi yese düşmemekten rekolte elde edilmiş ve bu sebebden tabiî ğil, alelâde bir filım uzunluğunda hareolarak az İhracat yapümıştır. Bu sene re ketli resimlerden iyi bir eser vücude getir menetti. Birçok tecrübelerden, yapılan koltemiz fazla olmakla beraber, Almanya yanlışhkları tashihden sonra işin en zor İle yapılmıs olan mukavele mucibince ve memi tavsiye ediyorlar, nasıl olup da safhasını atlatmış olduk. Çünkü yedi cürilen kontenjanın azlığından dolayı fazla şimdiye kadar böyle birşey yapmağa te ceye ayn ayn vereceğimiz yedi sesin inmal satamıyoruz. şebbüs etmemiş olduğuma şaşıyorlardı. tihab edilmesi için yüzlerce kişinin hanDünya piyasası böyle içtahsız ve düşük Bu teşvikler karşısında ötedenberi çeresini muayene etmek ve onlan günlerbir halrin ffittlji mttddetçe blzlm Alman yaya yapağı ve pamufc ithal etmemizln zihnimî işgal eden meseleyi tatbik sahası ce stüdyoda konuşturmak icab etti". Selmkânı yoktur. Fakat buna mukabil na koymıya karar verdim. Teklif olunan naryonun tanzimi ancak 1935 senesinde meselâ tiftik gibi, barsak gibi, fındık gibi, zeytinyagı gibi diger birçok ham maddele binlerce mevzudan hiç birini beğenmiye bitti. Ondan sonraki mesai de tam bir yıl rlmizi Almanyaya daha büyük miktarda rek «Nurtopu ile yedi cüce» yi intihab sürdü. İthal etmemiz kabildir. Bu suretle Almanyaya olacak ihracatı ettim. Onu diğerlerine tercih etmemek İlk tecrübeler için 250 bin dolar sar mız 1936 1937 senelerinde oMugu derece kabil miydi? Grimm kardeşlerin «Nurto fetmiştik. Filmin vücude gelmesi ise 2 yi bulmasa da blr hayll olacagı zan ve pu» ismindeki masalından adapte edilmilyon dolara mal oldu. ümidındeyim.> miş olan bu piyes bütün dünyada, büyük Bir taraftan ressamlar gece gündüz küçük herkes tarafından sevilmişti. Efsa demeyip durmadan çalişırlarken, diğer nenin başlıca eşhasından olan yedi cüce taraftan dekoratörler, operatörler müthiş nin yaşadıkları maceralar beyaz perdede bir faaliyet gösteriyorlardı. 1937 senesi en cazib renkler, en fazla hoşa gidecek de böyle geçti ve «Nurtopu ile yedi cüŞef x Seyfeddin Asal sesler ve hareketlerle aksettirilebilecek ce» on bir bobinlik bir filim halinde taSolist: Alis Rozenthal vakıalardı. Hâdiselerin cereyan ettiği mam oldu. ormanlar, ocak bacalan ve sair yerler «Nurtopu ile yedi cüce» sade tam ve Liko Amar pek mükemmel birer dekor olabilecek uzun bir hereketli resim kordelâsı olmak5 şubat 938 cumartesi lerdi. O hayalî cennetin diğer sakinlerini, la kalmamakta, ayni zamanda renkli olgünli saat 17 de kuşlan, hayvanlan, böcekleri bütün te duğu gibi, seyircilere üçüncü buud hissiFransız Tiyatrosunda ferruarile gözümün önünde canlandır ni de vermektedir. dım: Karşımda hududsuz bir şiir ve sanUmid ederim ki bu mesaimiz boşa gitat âlemi tecelli etti. Bunun neticesi de memiştir ve üç senelik çalışmamız bütün Yalnız bu gece Grimm kardeşlerin masalını, emsalsiz bir dünya sinema seyircilerinin bir saatlik Büyük Türk filim haline koymak kararı kat'ileşti. zevkli bir rüya görmelerini temin edeceksan'atkârı tir. Mesai arkadaşlarımı çağırarak konuş NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece şehrimizin muhtelif semtlerin öeki nobetçi eczaneler: Istanbul cihetl: Emınönünde (Sallh Necati), Alemdaröa (Esad); Kumkapıda (Haydar), Küçükpa zarda (Yorgi), Şehzadebaşmda (Asaf), Fenende (Hüsameddln), Karagümrükte (A rif), Şehremininde (Nâzım), Aksarayda (Z. Nuri), Samatyada (Erofilos), Bakırköyde (Hilâl), Ej^übde (Hlkmet Atlamaz). Beyoğlu cihetl: Kurtuluş caddesinde (Necdet), İstikîâl caddeslnde (Taksim), İstiklâl caddesinde (Kanzuık), Yenisehirde (Baronakyan), Bostanbaşında (Itımad), Kasımpaşada (Müeyyed), Hasköyde (Nesim Aseo), Be » şiktaşta (Nail Halid), Ortaköy, Arnavud köy, Bebek eczanelerl. Kadıköy Moda caddesinde (Nejad), Altıyolda (Namık), Üsküdarda (Merkez), Büyükadada (Şinasi Rıza), Heybelide (Halk), Beykoz, Paşabahçe, A. Hlsar eczanelerl. TURAN TİYATROSU Bu akşam San'atkâr Naşid ve arkadaşları Hakkı Ruşen birlikte Okuyucu küçük Semiha ve Mişel varyetesi, (İftira kurbanları) komedi 3 perde ERTUĞRUL SADÎ TEK Tiyatrosu Pazartesî (Kadıköy Süreyya) Salı: (Bakırköy) Çarşamba: (Üsküdar) sinemalarında ÇtFTE KERAMET Çeviren: Reşad Nuri Bu gece Kadıköy Kuşdili tiyatrosunda îsmail Dümbüllü temsilleri. Hafız Bürhan saz heyeti birlikte YEŞİL OVA Şarkılı oyun (3) perde, aynca: Büyük varyete. Büyük KonserKONSERVATUAR ORDESTRASI iFERAH sinemaı Z A T i Sungur'un G E C E tum. Onlar, evvelâ bir çok müşkülâttan Walt Dianey Aradan seneler geçti. Melâhate hediye ettiğim bir taş bebeğin bize bir gece ol5un evlilik hayatını bütün tatlı ve acı taraflarile yaşattığmı düşünüyorum da. Ah! Melâhat oyunbozanhk etmesejdi..* 3 ncü progrtmının son gecesi 4 şubat cuma gönö akşamı T U R A N Tiyatrosu Y A R I N CAHİD SITKI TARANCI Sabırsızhkla beklenen gala gecesi : Bir kızın vücudünün top mermisile delinmesi ve Zati Sungur'un 4 ncü prograTiı Gala gecesine mahsus yerler pek az kalmıştır. 1938 senesi Türkiye Komikler müsabakası 8u akşam S A R A Y sineması Bütün dünvanın en güzel dansözü... Berljn Wintergardeni yıldızı... MATA HARİ'nin güzel san'atını yeniden yaşatan San'atkâr Naşid, Dumbnllu Ismail, Şevki, Hıfkı, Hakkı Ruşen bir sahnede karşı karşıya büyük program mmmtKKK^mmm Varyete, solo, dans, düet, caz Büyük Fransız edibi ALEXANDRE DUMAŞ'nın dünyanm her diline çevrilmiş olan şaheseri: L A J A N A' yı Büyük bir varyete trupunun ihtişamlan arasında cereyan ve müthiş bir aşk ve ihanet dramını tasvir eden UÇ SiLAHŞORLAR'ı HARİKALAR CANBAZHANESİ sinemasiDda 2 Büyük Fransızca film birden TÜRKÇE SÖZLÜ olarak, hayret ve heyecanla görmeğe hazırlanınız! emsalsiz filminde takdim edecektir. Bu filimde dünyanm en büyük cambazlarmı ve sevırcileri heyecandan heyecana sürükliyecek riarikulâde cambazlık sahnelerini göreceksiniz. FOX JURNAL'de MISIR KRALI FARUK'un evlenme merasimi bütün teferruatile Yarınki Matinelerden itibaren fevkalâde bîr program : İPEK sinemasında 2 bUyük yıldızın 2 büyük filmi birden # «Bugün TUR |•^ ^^ m ^ MARTHA EGGERTH tarafından OANİELLE DARRİEUX tarafından FAKİR TALEBE Başkasının kılığında 2 saat kahkaha arttıran fevkalâde neş'eli komedi ARMAND BERNARD ANDRE LEFAURE Seanslar: 4 7,30 Herkesi havran eden fransızca muazzam operet MARÎKA RÖCK JOHANNES HEESTERS İDA VUST Seanslar: 2,30 6 suvare 9,15 LA BOHEM SUiiSTiMAL Davası Emsalsiz ve temaşa fırsatı kaçırılmıyacak blr program

Bu sayıdan diğer sayfalar: