28 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

28 Haziran 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milyoner olmak ister misiniz? e # — | Amerikalı bir kız Kendisile evlendıgınız takdirde mılyonlarını vermege hazırdır! Bekâr ve fakir misiniz? Yaşımız! kırkı aşmadı mı? Şöyle Amerika- ya doğru bir seyahati göze alryor ve evlenmeğe razı oluyor musu- nuz? Bu takdirde milyoner olabilir- siniz. Çünkü Şikago'da 28 yaşın- da milyoner bir kız kendisine ko- ca aramaktadır. Daha doğrusu Şikago hukuk mahkemesi bu genç kıza bir koca arıyor. Zaten çok zengin bir ana ba banın biricik çocuğuydu. Ebevey- ni ölünce kendisine bir milyon do- lara yakın bir miras kalmıştı. Felâket, felâketi, saadet, sâa deti takip eder derler. Doğru bir sözdür. Miss Tavers'in ana, baba sından sonra bir de amcası öldü. Çok zengin ve o derece hasis olan amcasının bu kızdan maada hiç bir kanunt mirascısı yoktu. Bu su- vetle Miss Tavers tam mânasiy!:e bir milyoner oldu çıktı. Miss Taversin bütün gayesi mes'ut bir yuva kurmak, ve rahat, rahat yaşamaktı. Fekat aksiliğe bakın ki Taver | se hiç bir talip çıkmıyordu. Erkek ler, milyonlarının cazibesine rağ | men kendisine karşı çok hürmetl: | davranıyorlar, etmiyorlardı. Sebebini herhalde anladınız.| Çünkü Miss Tavers zengin oldu-| ga nisbette çirkindi. İki metreden bir kaç santim noksanlığında bir boy, kara mı, kara bir deri, uzun me uzun, bir,burun, zayıf mr za yıf... Miss T wwers'in çirkinliğini uzun kat'iyen ılııuışkW mızı müteezzi etmek istemiyoruz. Yalarz burnunun 120 — milyonluk Amerikada mizah gazeteleri içir birinci mevzuu teşkil ettiğini söy lemekle iktifa edeceğiz. Miss Tavers evlenmekten ümi- dini kestikten sonra kasasını aç- mıs, ve milyonlarını dağıtmağa başlıyarak Şikago'da bir kadınla; klübü açmış. Klübün csas gayesi erkeklere karsı boykot yapmak ve yalnızcı tenha yerlerde toplanıp kendi ken dina eza yapmak, çok az yemek yemek, ve uyuşturucu maddeler ku'lanmalktır. Hangi iş para olur da muvafak olmyz? Nitekim Miss Tavers de milyonlarını sağa sola koklatma- ğa başlayınca klübüne derhal bi-| sürü âza buldu. Tavers bilhassa evli kadınlara fazla iltifat ediyor, onları müte -| madiyen kocalarına karşı boykot vapmef'a, ve aralarına gelerek bir. Hikte yaşamağa teşvik ediyor, epev de muvaffak oluyordu. Hattâ bunlardan Blit isminde bir. Amerikalı avukatım karısı da derhal kocasını terkederek Miss işitmez derhal bır zile basmış, bi- raz sonra odaya yirmi otuz kadar kadın dolmuş. Bunlar gelince a- yağa kalkarak kendisinden 40 santim daha kısa olan avukat Bli- te yaradana sığınarak bir tokat aşketmiş. Avukat daha ne olduğunu an- lıyamadan kadınlar hep birden kendisini altı okka ettikleri gibi sokağa atıvermişler. Zavallı adam kendisine gelin- ce polise müracaat etmiş. Fakat dayak yediğine dair şahid bula- madığı, ve klüplerin Amerikada| geniş hürriyetleri olduğu için po- lis bir şey yapamamıştır. Bu esnada yaz da geldiğinden Miss Tavers müridleriyle (!) bir- likte kampa çıkmıştır, burada hep birlikte bir kat daha perhiz yap- mağa ve zayıflamağa başlamışlar. HABER — Alsım Postas. x 28 MAZİRAN — 1985 —— Yakın tarihten — Bu iyiliği sen yaptın bana!. — Hayır, ben bir şey yapma - dım.. Fakat sen mükemmel aktör oldun!... Kamp kumandanı haftada bir kaç defa bizim odaları dolaşırdı. Onun geleceği günleri bildiğim için rikkatini celbedecek dekor - lar hazırlıyordum.. Bir gün beni kızımın resmiyle başbaşa yakala- dı. Yanında — tercümanlık eden Fazıl Berki bulunuyordu. Yavru - mun resmini uzaltım, boynumu bükerek: — Hasta imiş.. 0ele:elı. dedim. Gıdalarını yalnızca hava ile bol bol güneş banyosu teşkil etmekte imiş.. Bu arada içlerinden birkaç a- za bu sıkı perhiz rejimi ve aldığı uyuşturucu maddelerin tesiriyle ölmüş, klüp mensubu kadınlar, bunları hususi bir merasimle kal- dırarak kamplarında bir — yere gömmüşlerdir. Bu hayat böylece bir müddet devam ettikten sonra gene karısı Miss Tavers tarafımdan kandırıla- | rak kampa götürülen bir adam na- sılsa kamplarına sokulmuş, ve er- keklerine karşt boykot yapan ka- dınların geçirmekte oldukları kar- kunç hayatı öğrenebilmiş, vâziye- ti polise haber vermiştir. Polis derhal kampı basarak ö- lüm derecesine gelen kadınları hastaneye kaldırmış, ve Miss Ta- vers'i de tevkif etmiştir. Mahkemede Tavers herkesi hayrete düşüren şu sözleri söyle- miştir: — Ana babamdan, ve amcam- dan milyonlarca dolar mirasa kon duğum, ve 28 yaşına vardığım halde bir tek kişi bile benimle ev- lenmek istemedi. Ben de erkeklerden intikam al- mak için kadınları kendilerine karşı boykot yapmağa teşvik et- tim. Mahkeme Miss Tavers'in has- ta olduğuna hükmederek bir akıl hastanesine kaldırılmasını karar-| laştırmıştır. Hastane doktoru da gazetecilere verdiği — beyanatta Miss Tavers'in evlenmesi lâzım geldiğini, bu takdirde bütün gay- ritabiiliklerinin geçeceğini söyle- miştir. Bunun üzerine milyoner genç kızla evlenecek koca aran- mağa başlanmıştır. Nasıl, milyoner olmak ister mi- siniz? M..S Tatvers ile birlikte yaşamağa baş-| Migyefliiingeei PT y0 aati lamış, bunu haber alan kocası da Taverse gitmiş. Karısını kendisi ne iade etmesi için yalvarıp yakar- mıştır. Fakat Miss Tavers'in sözlerine hiç aldırmadığını görünce işi teh- dide bindirmiş ve mahkemeye Büracaat ederek kendisini dava edeceğini söylemiştir. Bu zamana kadar soğuk kanlı- lığını bozmıyan Miss Tavers mah- YEr eeei gaa li keme, ve dava kelimelerini işitir Mütercim aranıyor Almanca, İngilizce ve İtalyanca bilen, geceleri çalışacak bir müter- cime ihtiyaç vardır. Talip olan - ların (mütercim) rumuziyle “İs - tanbul posta kutusu 46,, adresine mektupla müracaat etmeleri. Mister Gan, acı acı başını sal - ladı.. Sonra şunları söyledi: — Eğer benim yerimde burada kanip kumandanı bir İngiliz ol - saydı. Cemal çoktan Malta timar - hanesini boylar, ölünceye kadar da oradan çıkamazdı.. Sakin ol - sun, Kampta fazla gürültü yap - masın., Bir aya kalmaz ailesine kavuşacaktır . Aklı başında bir adamın bir ti- marhane hücresine — kapatılması ihtimali, soğuk bir duş gibi beni ititretti. Fakat bir aya kadar ka- rıma kavuşacağım hakkında veri - İen müjdeye de çok sevindim. Artık çocuğuma — kavuşacağım günleri iple çekiyordum, Saatler - ce arka üstü yatıyor, minimini kı - zımı düşünüyordum. Bu düşünme, bende âdeta bir hülya hastalığı haline gelmşiti. Arkadaşlar beni tebrik ediyor - lar: — Aman birader, ailene mek - tup yaz da gelmeden bizimkileri de görsünler, bize onlardan haber getirsinler.. . Diye yalvarıyorlardı. Ben de bu dostların arzularını ayrı ayrı yerine getiriyor, hepsi - nin istedikleri için İstanbula ayrı ayrı mektuplar yazıyordum. Bir gün, refikadan aldığım bir mektupta şöyle deniyordu: *“Beni İngiliz — sefarethanesin - den çağırdılar. Maltaya gidip gi - demiyeceğimi sordular. Derhal gi- debileceğimizi, tamamen — hazır olduğumuzu bildirdim.. (Peki sizi çağrırız) dediler. Bundan sonraki mektuplarında karımın her gün İngiliz sefaret - hnesine giderek hangi gün Malta- ya hareket edeceklerini — öğren - mek istediğini, fakat — müsbet bir cevab alamadığını yazıyordu. Böylece bekleme ateşi ve ümid içinde tam üç ay geçti.. Bir gün kamp kumandanı beni çağırdı : — Cemal ailen gelecek.. Fakat, Hüseyin Cahid gibi, dışarıda — ev tutup oturmazsınız.. Onun için karşımızda bulunan Niyovardela kampında size bir daire verecek - ler. Orada oturacaksınız. Ara sı- ra şehre ailenizle gezmenize de müsaade edilecek. O zaman bir - likte gezer, dolaşır, akşam kam- pa dönersiniz.. Buna — muvafakat eder misin, etmez misin?. — Mister Gan! Böyle bir sual sorulur mu? Susamış bir adama , (su ister misin?) demeğe benzer. Teklifinizi olduğu gibi kabul edi- | yorum.. Yer yoksa çadırda bile o - tururuz.. — Sizden, ricam, ailemin çabuk getirilmesidir. Onun için ne muamele lâzımsa çabuk yapımız. — Sen merak etme.. Her şey hazırdır. Çok kısa bir zaman zar - fında sevdiklerine kavuşacaksın! Bu konuşmadan — sonra gene haftalar geçti.. -Hiç bir ses sada yok... Bizim her müracaatimıza bir başka cevab veriyorlar. Malta ümümi — valisi İstanbula yazmış. İstanbul bir türlü razı ol - muyormuş.. Yakında Avrupa mer- kezlerinden birinde beynelmilel bir mahkeme huzurunda muhake - me edileceğimiz için ailelerimi - zin Maltaya gelmeleri caiz değil - miş.. , Hayal kırıklığı ne fena şey! Bu adamlar âciz bir siyaset mahkü - mundan hiç — korkmıyacaklarına göre, neden yalan söylemeğe te - nezzül etmişlerdi. Bir gün hakikat bir balyoz gibi kafamıza indi: — Bu adamlardan iyilik beklenemez., Bu sırada memleketten aldığı - mız haberler pek içaçıcı.. Anado - Tuda milli savaş ilerliyor, düşman mağlüp oluyor. Ulus kurtuluyor . Bir tarafta köhne bir imparator - luk çöküyör. — Bir taraflaüi yani, genç bir millet doğuyor. Anadoluda bir takım İngiliz esir leri var. Lord Gürzonun kayın bira eri mi, eniştesi midir, nedir, bir miralay da bunların içinde... İngilizler, milli savaş muvaf - fakiyetle inkişafa başlayınca, bu esirlerin Maltada birebir değişti- rilmesini teklif etmişler... Büyük Atatürk, o zaman bu tek- life şöyle cevap vermiş: — Ya hep, ya hiç... Türklerin hepsini isterim. Bu haber kampa geldiği, artık kurtuluş saatimizin yaklaştığını düşünerek çok sevindik. Sevinci - mizin en çoğu da memleketin kur- tuluşuna taallük eden iyi haber - lerdi. Bir buçuk, iki senedenberi envat türlü zulüm ve mahrumiyet- lere katlanan bizlere de nihayet *oh,, demek rahat etmek, mesut olmak tekrar kısmetmiş.. Artık her günkü konuşmaları - mız bu mübadele işi etrafında çev- releniyor.. Hepimiz memlekete dö- nünce takib edeceğimiz işler hak- kında programlar hazırlıyoruz... Günlerimiz neş'eli, mes'ud geçi - yor, her gün yeni bir eğlence bulu- yoruz.. Bir gün, Akagündüzle Kara - göz, Haciyvat, Beberuhi yaptık, gece perde kurduk, şama yaktık , Karagöz oynattık.. Bu Karagöz faslı bir kaç — gece devam etti ve Oradaki kamp muhitinde çok rağbet gör - dü... . Müjdeyi bekliyoruz.. Ve bu müjdeyi bize Mister Gan getirdi Sonbahar gelmişti.. Eylül aym- da idik. Kamp kumandanı güle güle geldi.. Bir hafta kadar İstan bula gideceğimizi müjdeledi. Bu müjdeyi alan — arkadaşlar derhal hazırlığa başladılar.. Kimi- si eşya topluyor, kimisi İstanbula : kanlı yapraklar ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 71 Aklıbaşındabiradamıntimarhane hücresine kapatllması soğuk bir duş gibi beni titretti ihtimali mektub yazıyor.. İstanbuldan al- dığımız mektuplarda da kurtul - mamız yakın olduğu, biraz daha sabretmekliğimizi lâzım geldiği bildiriliyordu. Arkadaşların çoğu bavullarını hazırlamışlardı. — Fâkat bir haf - ta geçtiği halde el'ân hareket emri gelmiyordu. O bir haftanın üze - rine bir hafta daha — eklenmişti.. Hülâ bir çıt yaktu.. Kamp kuman - danı her müracaatımıza: — Muhakkak gidiyorsunu.. Me- rak etmeyiniz.. Cevabını veriyordu.. Nihayet bu geçinmenin de sebe- bini öğrendik: Ingilizler, Avrupada beynelmi - lel bir mahkeme teşkilini taahhüd etmişlerdi. Bu mahkeme harpte mes'ul Türkleri de muhakeme e- decekti.. Dünya efkârı umumiye - sine karşı böyle bir teminat veril - miş bulunuyordu. Binaenaleyh, Türk sürgünlerden bir kaç sivil ile garnizon kumandanlarından bir kaç zabitin esir olarak alıkonul - masını istiyorlar, diğerlerini ser « best brrakacaklarını temin ediyor- lardı. Bu son haber hepimizi sinirlen - dirdi. . . Kusisrlüş anvak kütle halinde o- lursa sevinilecek bir mahiyet ala - bilirdi. Fakat bir kısmının gönde - rilmesini, bir takımının da alıko - nulmasını insani noktadan doğru görmeyenler pek çoktu. Bu itibar- la,Ankaradaki ulusal hükümetin bizim hakkımızda yaptığı kat'i ve pazarlık kabul etmez teşebbüsleri- ni büyük bir heyecan içinde takip ediyorduk .. Kampa getirilen Türklerden bir takımı, şahsi teşebbüslerle kaçmış- lardı. İçimizde bulunan nazır, vükelâ gibi büyüklerden çoğu da, milli savaşın aldığı muvaffakıyet - li durumlar neticesi olarak yapı - lan Londra konferansından sonra, öz Türk heyeti tarafından kurta - rılmış, vatana kavuşmaları temin edilmişti. Şimdiki Londra - sefiri Fethi de bu kafilenin içinde bulu- nuyordu. Ne tuhaf bir tesadüftür ki, Fet- hiyi kurtulduğu haberini almadan bir hafta evvel rüyamda görmüş - tüm.. Bir kaprdan güneşli, geniş bir meydanlığa çıkıyor — ve “oh,, diye rahatlık nefesi — alıyordu., Sabahleyin, kamptaki odasına git- tim.. : (Devamı vaz; RAGASTANIN OĞLU Ve Borjiya Ragastanın oğlu formaları ile.Borjiya formalarını cildlet- tirmek isteyen okuyucularımı 12 — Temmuz — 1935 tarihi- ne kadar (Vakit Kütüphanesi! mo birer numara almak sureti? le bırakmalıdır. Cild için öon kuruş ücret ödeye-i ceklerdir. ...._......_._._...._...ı—.-—---__.._-—-

Bu sayıdan diğer sayfalar: