15 Eylül 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

15 Eylül 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 EYLÜ — 1985 Miki, beki na muslu bir adama #eniz aleyhin. eli bula. ——istiklâllises——., Direktörlüğünden : | 1 — İlik Orta ve Lise kısımlarına yatı ve gündüz, kız ve erkek ta'ebe kaydına devam olunmaktadır. 2 — Kayıt için her gün saat 10 dan 17 ye kadar gelinebilir. eg 3 — İstiyenlere, kayıt şartlarını bildiren öğrenekten bir tane parasız olarak gönderilir, zanmunm mama Şehzadebaş. Polis karakolu karşısında. Telefon: 22534 eıanmmnmm Eski Feyziati BOĞAZIÇi LiSELERİ Boğaziçinde, Arnavutköyünde, Çi fte Saraylarda Kız ve erkek için ayrı bölüklerde kurul muş, teşkilâtı tam ulusal bir müessese dir. Kayıt için hergün mektep yöne- timine başvurulabilir. İstiyenlere tarif name gönderilir. Tolefon; 36.210 Kız ve Gündüz Skor ve yatı Petrol Nizam Saçları Besler » Kuvvetlendirir - ZAYİ — Nüfus tezkeremi kaybet -! tim. Yenisini çıkartacağımdan, eskisi- nin hükmü yoktur. Merhum Fettah efendi zevcesi Cemile SEREEEMRZ ILE KIMYAGER Hüsameddin | | Umumi idrar tahlili 100 kuruştur. Dökülmesini keser uzatır. PETROL NİZAM Tecrübe edilmiş en iyi saç ilacıdır. Milumum tahlilât Eminönü, Emlâk # ve Eytam bankası karşısında İzzet- Umum! Deşosu : 3. CRESPIN, İst. Galatâ, Voyvoda Han £ Te Karıncaları ÖLDÜRÜNÜZ Her hangi (haşarat öldürücü bir mayi) ile karıncaları öldürmeyi tecrübe et- ünizm!i 7 Eğer tecrübe ettiniz Ise tabi tesirsizliğini de gördünüz. Karın. calar sizin bu tecrübenizle âdeta alay ederek mutbağınızı istilâ ve yemek. lerinizi bulaştırmağa devam ede Bunun önünü almak için münhasiren ve musirren FLİT isteyiniz. FLİ'T, hakikaten ve ebediyen Didürür. Leko yapmaz, taze va lâtif kokuludur. Siyah kuşaklı ve asker resimli sarı tonoko- lere dikkat ediniz. Hatlar tfenzilâtli. daki adamları ve Jantiyomlarını de - ğiştiriyor. Serbestçe o söyleyiniz, siz de bu konağa mensup olmak ister mi- diniz? — Madem ki serbestçe söylemekli - #imi istiyorsunuz, pekâlâ! Ben yalnız bir konağa mensup olmak isterim. — Hangi konağa? — Kendi konağıma! Bu sözleri - söyliyerek Pardayan Sen Megreni taklit ederek öyle bir re- / verans yaptı ki genç Jantiyom bile o kadar güç beğenici olduğu halde bu hali takdir etmekten kendisini alama- dı, — Monsenyora, hakkımda göstermiş ğim cevap bu mudur? — Monsenyor, hakkımda yöstermiş oldukları lütfa son derece minnettar kaldığımı ve lâzımgelen cevabı kendi- lerine kendim gelip söyliyeceğimi ar- zediniz. Sen Megren kendi kendine; — Bu da iyi! Artık bu adamı da a. ramıza aldık demektir. Fakat taşı - dığı kılıcın göreceği hizmete karşılık istiyeceği ücret için ( pazarlığa gir - meğe çekiniyor.. diye düşündü. Kont bu düşünce ile uğraşarak ve Pardayanın öğütlerinden memnun kalarak elini uzattı. Şövalye misafirini kapıya kadar ge. çirdi. Yalnız kalınca; — İşte umulmadık bir teklif! Dük dö Gizin Jantiyomları arasına gir - mek. Yani en mühteşem en zengin en kuvvetli bir senyorun o hizmetinde bulunmak! Ah, talih denilen şey a - taba bu mu7. Nasıl oldu da sevincim- den haykırmadım?. Ne tuhaf huylu, ne titiz, ne kaba bir herifim.. Bu tekli. PARDAYANLAR fi hemen kabul etmeli idim, kat niçin edeyim?.. Hayır, oetmiyeceğim. diye söylenerek odada doluşmağa baş ladı. : — Artık karar verdim. Kabul et - miyeceğim. Çünkü babam bana, ken - dine inanmamaklığımı söylemişti. Hat tâ bağırsaklarımı koparsalar bu ka - rarımdân odönmiyeceğim. Ne kadar iyi bir evlâdım. Şövalye vereceği o cevabı bu suretle bulduğuna sevinerek o kadar sevmedi. Zi fazla düşünmeyi bir tarafa bıraka- rak Sen Megrenin kendisine vermiş ol duğu elması büyük bir dikkatle sey - retemğe koyuldu. Kendi kendisine mırıldanıyordu: — Bin, hattâ bin beş yüz frank e- der. Belki iki bin frank © verecek de bulunur.. İki bin beş yüz franga kadar çıktı. ğı sırada kapı yeniden açılarak uzun bir mantoya bürünmüş tüccar kılıklı bir adam içeriye girdi. Ziyaretçi, hayrette kalan şövalyeyi hürmetle selâmladıktan sonra: iye dö Pardaya « nm huzurunda eğilmek o şerefine mi nail oluyorum? dedi. — Evet Mösyö, Pardayan benim fa- kat size ne gibi hir | hizmette bulun. maklığımı istiyorsunuz? Gözleriyle delikanlıya yiyecek gibi bakan meçhül şahıs cevap verdi: — Bunu şimdi söyliyeceğim. Fakat evvelâ hangi sant, hangi ogün, hangi ay, hangi senede (o doğuğunuzu bana söyleyiniz! Pardayan gözücuyla Jibeleye ba « karak yerinde durduğunu görünce: — Herif biraz daha ileri giderse vay haline! diye düşündü. PARDAYANLAR w — Madam, daima emrinize hazırım.. Navar kraliçesi titiredi. Göğsü ufak bir hıçkırıkla şişti.. Çünkü satmış ol - duğu bu mücevherler son serveti idi.. Elinde bunlardan başka bir şey kal - mamıştı. Jan Dalbre, eliyle bir veda (işareti yaparak Alisle beraber çekildi. Pardayan şaşıp kalmıştı. Hiç mua - yene etmeden bu kadar büyük bir pa- rayı tereddüt etmeden veren Yahudi- nin ustalığı mı yoksa işık saçan bu kıymetli taşlara bakmağa tenezzül et. miyerek yalnız imzalı ve mühürlü bir kâğıdı koynuna sokmakla iktifa eden Navar kraliçesinin gösterdiği itimadı mı takdir etmek (lâzımgeleceğini bir türlü kestiremiyerek onları takip etti. | —5— ÜÇ HUSUSİ MEMUR Jan Dalbre, Tampl O hapishanesine bitişik Sen Marten kapısı ile Paristen çıktı. Bu kapının iki üç vüz mefre ka- dar uzağında dört kuvvetli beygir ko- şulu ve iki sürücü tarafından sevkolu- nan bir yol arabası duruyordu. Navar kraliçesi hiç bir şey söylemeden bu 2- rabaya kadar gitti. Evvelâ (o Alisdö Lüksü bindirdikten sonra Pardayana döndü: — Mösyö, siz teşekküre ihtiyacı o - lan bir adam değil efsanelerdeki dün- yanın gözünü kamaştıran yiğitlerden daha yiğit, her türlü öğütün üstünde bir şövalyesiniz. Size veda ederken | dünyada misli görülmemiş (yüksek kalpli bir kahramanın ölmez hatırası- nı zihnime işlemiş olduğumu da söy - lemek İsterim, diyerek elini uzattı. Şövalye kendisine mahsus bir tavır. la bu ele doğru iğilerek hürmetle öp - tü, Işittiği sözler ona büyük bir hay » ret ve heyecan vermişti, Araba dört nala uzaklaştı, Parda - yan olduğu yerde uzun müddet dal . gın bir halde kaldı. Kendi kendine düşünüyordu: — Ben efsanelerdeki dünyanın gö- zünü kamaştıran yiğitlerden daha yi- git, her türlü öğütün üstünde bir gö- valye imişim ha!.. Niçin o olmıyayım. Evet zamanımın adamlarına kuvvetin kötü insanlara karsı hakka baş eğdir. mesinin en kötü bir hareket olduğunu anlatmağa niçin o kalkışmıyacağım.. Eğer bu kuvvet ve cesaret insanlığın faziletlerindense.. Bu son kelimeyi söyler (o söylemez Sustu. Ve hafifçe gülümsedi. Evvelâ dosdoğru ve Jibulenin kınma dayanarak duruyordu, Bıyıkları dim- dik olmuş gözleri kan çanağıra dön- müştü. Şimdi ise omuzlarını silkti, Aya - ğiyle Jibuleyi yana doğru iterek söy. lenmeğe başladı.: — Babam, bana kendime bile inan - mamaklığımı söylemişti. Ne ise, gi - deyim, bakayım Lâzdrinin lokantasın. da keklik yavrularından veya piliç » lerden bir şey kalmış m? Sonra, müzikte büyük ustalığı olan kral dokuzuncu Şarlın bestelediği bir av havasını ıslıkla çalarak yola dü - züldü. Ve tam kapıların kapanacağı sırada Parise vardı, Bir saat sonra Deviniyer | otelinin lokantasında barışmak istiyen madam Landrinin, dirseklerine kadar çıplak olan kollarınm güzelliğini göstermek i için kendi eliyle (parçaladığı semiz Forma : 10

Bu sayıdan diğer sayfalar: