23 Şubat 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

23 Şubat 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ine kli yazam: LA İİ (Nakili, Şimdi rüzgâr mutfağın teneke! yağmur borularını yerinden sökü- yor. Hayır, Rabia tef çalıyor. Dö- nüyor, dönüyor, kırmızı topuklu beyaz çoraplı ayağı cüceye tekme atıyor. Ve cüce bir maymun. Ceviz kırıyor, taklak atıyor, Daha çabuk, daha vahşi... çığrıyor.| Yukarda Osman bir sandalya- ya ilişti, Rabianın yüzüne daldı. Gece kandilinin sönük ışığında kızm yüzü pek seçilmiyor amma, heyeti umumiyesi garip. Mütema- diyen atılıyor, sıçrıyor, inliyor. Rüzgâr, rüzgâr! Evin temelleri! sökülüyor gibi sarsılıyor. Kör bir| gazap, deli ve korkunç bir kudret! boşanmış, yeryüzünde ne varsa tırnaklariyle söküp atacak gibi ku- durmuş. Osman sobaya odun attı. Göz- leri alevde durdu, düşündü. Rabia ölecek mi? Ölürse onun Sinekli Bakkal hayatı sonuna erecek. Bel. ki bu gece bu hayatın son safhası. Bir buçuk senelik müşterek hayat. Vak'a ile dolu... Osmanın hafıza- smda uyanan sahnelerin hepsi saa- detle dolu. Sanki hiç fena bir gün geçirmemişler. Rabia ile, belki bu akşam kapanacak olan ömürleri o kadar güzel ki! Rabia durmadan inliyor. Boğa- zını yırtarak çıkan bir inilti, Lâm. bayı yaktı. Kızı uyandırmağa ka- rar verdi, Yatağa yaklaşır yaklaşmaz bir- denbire geri çekildi. Rabianın gü- zel yüzüne geçen korku ve ıstırap maskesini bir daha unutmıyacak- tı. Ölüm darbesinden kendini ko- inen, kaçamayıp da donmuş gibi kalan zavallı bir hay-| van gibi tortop olmuştu. Yüzü ta.| kallüs etmiş, şişmiş, rengi mos-| mor. Gözleri açık. Biri küçülmüş, öteki kenarına kaçmış. Biri ölü gi- bi, öteki renkli bir cam parçası gi- bi ışıldıyor. “Rabia, Rabia, Rabia!,, Osman onu sarstı, sarstı. Fakat duymadı. Uyanmadı. Ağrı ile be. raber doktorun tahmin ettiği 1s- pazmoz da gelmişti. Aşağı koştu. Rakımı iki omuzundan yakaladı, silkt3, silkti. Ve Rakım Tevfiğin kızıyla oynadığı mesut rüyasından uyandı. Evde şimdi baştanbaşa lâmba- lar yanıyor, sağa sola seğirten a- yak sesleri var. Rabianın bilekle. rini kolonya ile ovan Osmanın ku- laktarı dışarısını dinliyor. Araba! sesi bekliyor. Fakat zaman artık maymun durmuş, fırtına azıyor... Zaman durmuş... Rabianın güzel yüzünü örten bu kâbus maskesiyle ebedi- yen karşı karşıya kalmak... Rabia, vücudunun her tarafını saran lâtif bir sıcaklıkla kendine| gelmeğe başladı. Bir banyoda idi. Yaşlı bir kadın başımı tutuyordu.) Bu, doktor Salimin getirdiği bir! hastabakıcı idi. Bir horoz öttü. Beyaz bir ışık perdeleri aydınlat- mağa başladı. Odada hâlâ lâmba| yanıyordu. Odaya insanlar girip çıkıyor. Birisi fısıldıyor: “Oda hazır.,, karşıki odayı ameliyat için hazırlıyorlar. Simdi, şimdi... Banyodan çıkarıldığını duydu. Bir tek acr, yıldırım gibi içine indi. Dimağı aydınlığa doğru gitmek is-| | esti. Asırların kurduğu müestesele. akkal tercüme ve iktibas bakkı mahfuzdur.) terken karnmı ve belini koparan bu acı onu gene kirpi gibi büzdü. Koluna bir iğne battı, burunda tat- rası bir koku. Sonra boşluk, boş- luk... Kırmızı kiremitler bembeyazdı. Kar lâpa lâpa iniyor, camlara yu- muşak birer kanat gibi yapışıp ka- lıyor Osmanın sobası gürül gürül Doktorlar kahvaltı edi- yor, Osman koltuktan onları sey- rediyor. “Oğlunuz musikişinas olacak, şermetr, annesi klorform altında bir düziye şarkı söyledi. Müzika- lı ameliyat... Hahaha!,, Bunu doktor Salim söylüyordu. Fakat Osman o müzikalı ameliyar tın her anmı biliyordu. Kapının dışında durmuş, dinlemişti. Rabia ne garip sesler çıkarmıştı. Bunla- rm bazıları musiki olabilirdi. Mev- lüdün “doğum,, parçası, mukabe- lelerinden yerler ve hepsinin ara- sında o iki buçuk ham, haşin ses... Define getiren perinin türküsü. “Yaşıyacağına emin misiniz?,, Doktor Kasımın kuru sesi cevap verdi: yanıyor. “Doktorlar tekrarı sevmez.,, Doktor Salim güldü: “Siz ona bakmayın. Onun çolu- ğu, çocuğu yok... Evet, yaşıyacak.,, “Rabia yataktan kalktığı * gün ikinizi de davet ediyorum. Karı koca size konser vereceğiz. Rabia. ya Tılısımlı kuyudan define hava- sını söyleteceğim.,, “O da hangisi? Arada sırada çı- kardığı kuyu çıkrığına benzer ses- ler mi?,, “Evet. Dün akşam onu fırtına! orkestrasiyle söyledi.,, xx Temmuz ayında 1908 ihtlâli oldu. Kör bir gazap borası gibi rin köklerini söktü. : Ağaç devirir gibi zalim devirdi. İçtimai ve si. yasi nizam ve intizamr altüst etti, Öyle bir kargaşalık oldu ki kim kimdir, ne nedir ayırdedilmez ol- du. irad (Dram vav IYI VA A 4 KOLALI ZAN: İSHAK F “Ma— Leylâ hizmetçi kıyafetile Ingiliz ERDİ KADIN. V casusunun evine girdiği zaman, Mis Nelson banyoda yıkanıyordu.. Yüzü sabun köpüğü ile örtülmüştü. Kutunun içinde ne vardı ? Ömerle Leylâ barışmıştı.. Bir haftadanberi ayrı bir evde oturuyorlardı. Leylâ, Ömere vadetmişti: Ona yardım edecekti.. Onu Mis Nelso- nun pençesinden kurtaracaktı, Fakat, Ömer Bey Leylânın ne yapacağını, ne şekilde yardım edeceğini bilmiyordu. Zaten Leylâ da ne yapacağını kararlaştırmış değildi. Ancak Leylâ anlamıştı ki, Ömer İngiliz kadınını sevmiyordu.. Ondan ya kasını kurtardığı gün kurbanlar kestirecek, ziyafetler verecekti. Leylâ, Jülyetin meşhur bir İn. giliz casusu olduğunu © anladığı gündenberi onunla meşğul olma - ğa başlamıştı. Jülyet çok zeki bir kadındı.. Mesleğinde yaptığı uzun mümareseler onu, hayat yolların da sendelemeden yürümeğe alış - tırmıştı. Jülyet yolda yürürken müte - madiyeti bir kıyıdan gitmez, kar - şıdan karşıya, kaldırımdan kaldı. rıma geçerdi.. Ve sağına soluna bakmadan yürümezdi.. Bazan şüphelenirse sık sık arkasma da bakardı, fakat-bu-arkaya-bakış- larm birçok yolları vardı: O, iki - de birde yere mendilini, çantası düşürür.. Bunları yerden almak bahanesiyle eğildiği zaman arka. sına bakmak fırsatını da kaçır - mazdı. ! Leylâ, takip ettiği kadnm ne kadar becerikli ve tehlikeli bir mehlök olduğunu anlamıştı. O - nunla boy ölçüşmeğe kalkmak, yarı yolda desteksiz kalmak de - mekti, O halde Leylâ, bu şeytan ka - dma ne yapabilirdi? İşte Ömerin kafasında kıvrılıp kalan bu istifham son günlerde ©- nu fazla üzmeğe başlamıştı. terek yaşayışımızdaki gayri ler mi sanıyorsunuz? ğiştirdi.. Bir hizmetçi kılığma gi. rerek doğruca otel Bristola gitti Leylâ bu kıyafetiyle o kadar de - dişmişti ki, Prens İbrahim bile yolda karşılaştığı halde onu tanı. yamamıştı. | Jülyet Leylâyı ancak bir gece uzaktan — otelde — görmüştü. Leylânın kolunda bir paket vardı.. Onu otel kapıcısı geri çevirmek istedi, fakat Leylâ ısrar etti.. Ko- lundaki paketi birine teslim ede - ceğini söyledi ve merdivenlerden yukarıya çıktı. Leylâ ikinci katta 21 numaralı dairenin önünde durmuştu. Bir gün önce müstacel bir iş için Ö - mer Bey İskenderiyeye gitmişti Onun İskenderiyede iki gün kal - dıktan sonra döneceğinden Mısır zabıtası bile haberdardı. Leylâ kapıyı vurdu.. Bekledi.. Bir daha vurdu. Gene bekledi.. | Cevap alamadı. Kapıya elini uzattı. Kapı kilitli değildi.. Ya vaşça içeriye girdi.. Uzaktan bir ses işitti: li — Kimdir o? Leylâ Arapça: — Yabancı değil... Prens Öme -| sin hizmetçisi, va Diye cevap vermişti. Mis Nelson kadın sesini du - Leylâ bir sabah kıyafetini de - İ imkân: yok alamazsınız! i tabillikleri fark etmedi- İuyordunuz.. yunca çekinmedi: — Buraya gel.. i Diye haykırdı ve kendi kendi ne homurdandı: “ — Ah şu dalgınlık. Dairemin kapısını gene açık bırakmışım. İYİ ki bir erkek gelmedi.. Rezil ola * caktım, Leylâ sesin geldiği odanm kar â pısını açmca şaşırmıştı. İngiliz casusu banyonun içinde yıkan” yordu. Ağzı burnu sabun köpüğü ile örtülmüştü. j Jülyet yüzündeki sabun köpük lerini yıkayarak: ç — Seni hiç görmedim, Pre9f Ömerin yanına yeni mi girdi” . Diye sordu. , Leylâ fazla Arapça bilmediği N için, gaf yapmadan başını salla ve elindeki paketi Mis Nelson * zatarak odadan çıktı. / Leylânm getirdiği kutunüf içinde ne vardı? p Neden çarçabuk geri dönmüf” tü? Bu esrarlı noktayı bir iki sonra öğreneceğiz. gö Leylâ eve döner dönmez, gır” tındaki hizmetçi elbisesini çık” dr.. Evin bodrum katında sakl8”. Mühim bir cinayet işlemiş pr yüreği çarpıyordu. Yumuşak bir sesle: TT IT Olanlar bana yetebileccekti. l — Hayır mademki acı hatıralarla canımı sıkıyor! — Hareketlerime hiç aklıma gelmiyen manalar veriyorsunuz. — öyle olsun! Fakat şunu da biliriz ki beni cim ri ve hasis göstermek istemekle beni yaralıyamazsı. DİZ. — Hayır sizden istediğim bir şey yok. — Fakat adamlarım eski kadınm roblarını sizin arkanızda gördükleri vakit benim için neler düşüne- izin vaziyetiniz onlara garip görünmiyecek m karım bir yabancının dolabındaki elbise- Yapıyor!., Zer onlara garip görünen yalnız bu ise hiç bir şey değil B n daha kötü ne görüyorsunuz? e başladım: — Bana göre bir şey yok dedim. Hakkımda gös terdiğiniz hakaret ve kayıtsızlığı pek natürel buluyo- rum. Fakat ya adamlarınız?,. İki aydanberi olan müş — Nasıl gayritabiilikler! Beni meraka düşürü. yorsunuz! — Siz de bütün evlilerin yaşadıkları bir hayat geçirdiğinizi sanmakla beni güldürüyorsunuz. — Evet, aramızda aşk ve samimiyet yoktur. Ha- yatımızın gerçekten bir karı koca hayatı olduğunu iddia edemeyiz. Fakat görünüşte öyle değil mi? — Ne gezer! Bizim birlikte yaşamamız görünüş- te bir rezaletten başka bir şey değil Bir itiraz hareketi yapmaktan kendini alamadı. Fakat ona söz söylemeğe vakit bırakmıyarak: — İstediğiniz saatlerde girip çıkıyorsunuz. Ne vakitler eve geliyorsunuz, ne zamanları gidiyorsu. nuz kat'iyyen bilmiyorum. Hattâ o dereceye kadar ki bazı defalar sizin İstanbulda bulunmadığınızı bil miyen koca evin içerisinde yalnız ben oluyorum! İlk zamanlarda vakit kazanmak için yemeğe geç davranıyordum. Nihayet oda hizmetçileri geliyor si- sin filân veya falanca şehre oynanan piyesleriniz için gittiğinizi haber veriyordu. Bu küçük komedi bir kaç defa oldu.. Ben de artık muayyen saatte sofraya oturuyor sizin gelip gelmiyeceğinizi düşünmiyerek yemeğimi yemeğe başlıyordum. Bunun için çok de falar yemeğe geldiğiniz vakit beni meyve yerken bu- — Bundan sönra gideceğim vakit siz& 5 5 receğim dedi. e a Neye yarar? Müşterek hayatımız eri kilere tabi göstermek için her iki taraf” y daha öyle şeyler var ki. # Ny — Ne gibi? Söyleyiniz. pili — Ehemmiyetsiz... Fakat her dakikö ” ze batan bir çok şeyler. — Nedir anlatınız.? çak” yi — Anlatması güç olacak... Meselâ beye ii N beraber hiç çikiyor muyuz? Bir zireyet ot Fİ debiir miyiz? Bir baloda birlikte görüle sl Ayni kitapla ikimiz birden alâkadar © Benim konuşmam, benim hareketleri! gi Ki de ediyor mu? Gustolarım, kendime gre isi v » bileceğini hiç düşündünüz mü? Biri iel” 70 i rini, maziyi biliyor muyuz? Halbuki benim bis ya” tün meşguliyetleri ne sizin ve ne Öf giri gör” etmediğimiz bu hiçlerdir. Ve bir >< a — Ne yapayım elimden ne geli” Tekrar sözünü kestim? “i oyarak Hayır, Bütün bu şeyler z0râ*” yikte ya Biz yüz senede ayni çatı altında Devam! ne biribirimize yabancı kalırız. yil

Bu sayıdan diğer sayfalar: