25 Mart 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

25 Mart 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 MART — 1936 Macid karısı dan yeni boşan maştı. Memnun du; fakat tuhe değil mi karısın dan ayrıldığı i gin değil, niha Fİ yet mahkeme iç * lerinin bittiğin © den memnundu. di. Şimdi odasır da bir kanepey uzanarak çigara sını yakmış, düşünüyordu. Hiz - metçi gelerek haber verdi: — Hanım sizinle görüşmek ii — Hangi hanım? — Hanım efendi... şandığınız hanım... V Muazzez bir neşe fırtınası gi- bi içeri girdi: — Gene eskisi gibi senli ben-! Wi konuşabiliriz değil mi? Diye sordu. — Tabii değil mi geçenlerden sonra... — Aramızda ne geçti, Macid? Boşanmamızdan mı bahsetmek is tiyorsun? — Hayır! evli bulunduğumuz zamanm samimiyetinden... Sevi - şerek evlendiğimizi unuttun mu? — Ne tuhafsın Macid! Madem. e ln muğuu Sizin bel Aramızda hasretle anacaktın, ne diye boşan-i mamızı istedin? Macid sinirlendi: — Ciddi konuşalım! Artık be. ni sevmediğini hattâ benden bo- sanır boşanmaz en iyi arkadaşım Şükrü ile evleneceğini söylüyen sen değilmiydin? — Ne yapayım? Beni mecbur ettin. Benden daima şüphe edi - yor, kıskançlık buhranlarınla ha. yatımızı daimi bir azab haline ge. tiriyordun. Halbuki, Şükrü ile a. ramızda hiç bir şey yoktu. yalnız bana karşı sert muamelelerin ül zerine ona sempati duymağa baş- lamıştım. Onun beni sevdiği ise açıkca belli oluyordu. Macid hayretle sordu: — Peki ama Muazzez, bana bunları şimdi, boşandıktan sonra MİLLETLER CtmvETi söylemenin faydası yok ki... Da: ha evvel şüpheleri hafifletecek hiç bir söz söylemiyor, bilâkis haklı olduğumu gösterecek vazi- yetler alıyordun. Boşandık, mah keme kararının ertesi günü bana haksızlığımı anlatmak istiyorsun! Hangi sözüne inanayım, şimdi söylediklerine mi, yoksa muhake- meden evvelkilerine mi? Muazzez cevap verdi: — Açık konuşmak zamanı geldi Macid. O zaman niçin öyle söylemediğimi şimdi anlıyacaksın. Benden şüphe ediyordun Macid, benden şüphe etmek insafsızlığı- nı göstermiştin. Ne yapabilirdim, elimden ne gelebilirdi? Hiç! Sa- dece şüphelerinin yerinde olma - dığını söylüyebilirdim. Sen ise bunu bir inkâr sayacak, sözleri- tıma katiyyen inan - agiz YALE yaya mağa tahammül edemezdim, bo- İ şanmağı tercih ettim. Bugün buraya gelişimin sebe- bi ise şudur: Artık aramızda evlilik - bağı yok! Sana yalan söylemeğe meç- i bur değilim. Binaenaleyh artık sözlerime inanabilirsin seni hiç bir zaman aldatmadım, aldatmağı da aklıma getirmedim. Macid, eski karısını hayretle karışık derin bir teessürle dinliyor du. Muazzez içini çekerek susdu - ğu zaman eller'-e sarıldı: — Beni affet Muazzezciğim! Seni anlıyamamışım ! Bir ay sonra Macidle Muazzez tekrar evlendiler, Nakleden: FAHİRF MUALLA Eski İngilir. başvekili Ramsey Mac Donald: — Aman, tâarruz etmeyin. Müteârr ıza taarruz yok... iğ KAR Emi ellicens feri re 'BirTURK “ Hatıralarını anlatan : EFDAL TALAT —27-— Yazan: IHSAN ARİF 7 İngilizler hammallar teşkilâtın: da avuçlarına almak istiyorlardı Kumandan sizin çok samir ve sadık bir genç olduğunuzu söy ledi, Bizimle beraber çalışır mr sınız?,, diye sormaz mı? Birdenbire şaşırdım. Böyle damdan düşer gibi ortaya atılan bu sualin hikmeti neydi? Bir an tecrübe edilmek istendiğimden şüphelendim ve Kapiten Benet'e cevap vermeden evvel kumandan Rikatson Hat'a baktım, O, bir ta. raftan piposunu çekiştiriyor, bir taraftan da vereceğim cevabı me- rakla bekliyordu. Kendimi topladım, maksatla - rından tamamen gâfil ve safdil bir adam tavrı takınarak: — Kumandandan ayrılmak is- temem, yerimden memnunum!,, dedim. Dedim amma hırsdan içi. min yağları eridi. Bu sözüm üze- rine Rikatson Hat bir kahkaha at t ve: — Ben demedim mi? Dedi. Ef. dâli ben de feda etmek istemem.,, Bu bahis aramızda bir daha a- çılmadı ve bu muhavere benim i- çin hayatta çözülmeyen düğüm - lerden biri oldu. Fakat Rikatson Hat, öteki. nin şüphelenmiş olması > da bile basi Makineli çar istemediği muhakkaktı. Kapiten Benet'in bizim ku - mandana yaptığı bu ziyaretler be. nim için oldukça faydalı oluyor- du. Benet arkadaşı bulunan Rikat- son Hat'a şu veya bu vaziyet hak- kında izahat verirken anlattığı meseleleri ve mevzuubahs ettiği isimleri aklımda tutuyor, sonra o- dadan çıkarak bunları gizli bir yerde not halinde kâğıda geçiri- yor ve akşam üzeri Raziye veri - yordum. Bu verdiğim izahat ve malümat hemen daima onun işine Ak haberleri ihtiva ediyor- . Bu arada mühim bir habere daha muttali oldum: İngilizler, kimbilir kimin tel - kin ve tahriki ile İstanbuldaki ha- mallar teşkilâtını elleri içine al - mak istiyordu. Her nedense, İn- giliz makamatı. bu hamallar teşek külünü büyük bir kuvvet olarak tevehhüm ediyorlardı Bu mak - satlarma varmak için, teşkilâtm reislerile, kendilerine tamamen bağlanmış ve satılmış olan birkaç kürdü vasıta olarak kullanıyor - lardı, Bunların arasında nazırlardan Mehmet Alinin oğlu Kemelde vardı Gerek Kap'ten Benet ge - rekse Rikatson Hat Kemale çok! itimat ediyorlardı. Bu vatan hai - : ni de karsısındakilerin budalalık. ! larmdan istifade ederek her gün beli kusaklı, abani sarıklı birkaç kürdü peşine takıyor ve Kapiten Benet'e götürüyor, bunların ken- di teşkilâtlarma bağlanmış, ica - bında İngilizler hesabıma çalışma: ğa söz vermiş kimseler olduğunu ileri sürerek o mütemadiyen para sızdırıyordu. | Bu adamın babası Mehmet A. li de İngilizlerin aradıkları tiple) in âlâsı idi. Palavra, riya, iftira,' denâet gibi ahlâksızlıklar bu *i damda kemâl haline gelmişti. in-| gilizler böyle adamları ve böyle adamların sergüzeştlerini sever - ler ve ararlar. Çok kere, neticesi boş olduğu. nu bile bile, sırf bir iş yapar gö- zükmek için hâdiseler peşinde ko- şarlardı, Meselâ, bir gün birisi gelir; bir suikast teşebbüsü haber verirdi. Böyle haberlerin ekserisinin uy - durma olduğunu ve kendilerinin! böyle mükerreren aldatıldığını bildikleri halde bu haberi hiç bir suretle tahkika lüzum görmeden, derhal işe girişirler, evler basar - lar, adamlar tevkif ederlerdi. Bü. yük bir hâdise varmış gibi orta - İk birbirine girer. Mahkemeler kurulur, isticvaplar yapılır, örfi tedbirler alınır, raporlar yazılır, şifreler, hazırlanır, telsizler işler- di. Fakat sonunda işin mükemme- len şişirilmiş bir balon olduğu ve hâdisenin incir çekirdeği doldur. mayacak kadar ehemmiyetsiz bu. lunduğu anlaşılır, mahkemeler dağılm, adamlar tahliye edilir, a lınan tedbirler tavsar ve raporlar, şifreler de bir dosya gömleği içi- ne bir daha açılmamak üzere ha. pis edilirdi. KROKER OTELİNE NAKİL Bir gün, Rikatson Hat beni va- böyle uydurma vak'a ve hâdisele- rin kahramanlarındandı. Bir gün, Rikatsonhart beni va. kıtsız odasına çağırdı. Elinde bir kâğıt tutuyordu: — Efdâl, dedi. Sana mühim bir hâvadis, Beni İstanbul Müttefikin zabıtai askeriye komisyonu reisi miralay Ballar'a muavin tayin et- tiler, Birdenbire ne söyliyeceğimi şa- şırdım. Adet yerini bulsun diye: — Tebrik ederim kumandan!,. dedim. Rikatson Hat gülerek yüzüme bakıyordu; sordu: — Bu kadar mı? — Başka ne emriniz var? — Yarından itibaren ben Kro- ker oteline nakledeceğim. — Ben Yurada mı kalacağım. — Havr-! Seni de beraber alı. yorum. ' Talih kuşu gene başıma kon- HABER AKŞAM POSTASI DARE EV Istanbul Ankarz Caddesi Postu kutusu : İstanbul 214 Jİ) Telarat adresi: istanvul HABER Yazı işleri telofonu . YANI? idare ve ân rain ABONE ŞARTLARI Türkiye > Ecnebi i Senem sanOMr 270086. i 8 oyuk 738 . 1489 3 ayuk 409 . e, * ayık o 180 & o 300 İLAN TARİFESİ wearet ilanlarının satır 12.80 Masmı alânların 40 Kurumun. Suhıbı ve Neşrryat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası muştu, Tesadüf istediğimi ayağı « | ma getiriyordu. Kroker oteli be | nim çalışmama müsait en iyi mu. hitti, Kırmızı konakta pek fazla — bir şey öğrenemiyordum. Şimdi İngilizlerin istihbarat servisine daha fazla yaklaşmış olacaktım. Rikatson Hat'la birlikte Kroker oteline geçtik, ve odalarımıza yer N leştik. j Kırmızı konakta iken, bazı mü. him bir şey haber alırdım. Onu | vakıt geçirmeden bizim teşkilâ. ta bildirmek icap ederdi. Halbu ki, mesai saati içinde oradan her zaman ayrılmağa imkân bulamaz. | dım. Onun için, kumandanlıkta. ; bulunan irtibat komiserliği me . murlarından Bolulu Ali Saiple ras i porumu Raziye gönderirdim. w Bu irtibat komiserliği bir mu- avin ile üç polisten mürekkepti. Muavin Salih çok terbiyeli ve na: zik bir adamdı. Fakat, o zaman herhangi bir tesirle ona sırrımı zı söylememiş, polis Ali Saibin, i- timada şâyan bir arkadaş olduğu» nu bir tesadüfle öğrenince onu Ya: sıta olarak kullanmağa başlamış tem. Diğer polisler, bizim gizli | servisimizden katiyyen haberdar değillerdi. g Sırası gelmişken, o zaman, po. lis müdürü Tahsin ve benzerleri gibi adamlar elinde ve İngiliz nü fuz ve tazyikı altında Türk polisi nin ne acınacak vaziyette olduğu. nu göstermeğe yarar bir vak'a an- latmak isterim: d Evvelce de söylemiştim: Bizim kumandanlıkta bir muavin ile üç polisten mürekkep bir irtibat ko. miserliği vardı, İ Bir gün kumandan Riketsami | Hat, Türk polislerinin bulunduğu | odanın önünden geçerken komi » ser muavini Salih kendisini fev « kalâde bir nezaketle selâmlaraış. 4 Odasına geldiği zaman beni w Zırdı. — Bu muavin Salih çok cen tilmen bir adam. Bize karşı fev - kalâde iyi muamele ediyor. Böyle nazik, terbiyeli bir memurun mu. avin olarak kalmasını doğru bul muyorum. Senden, polis müdürü Tahsine giderek bu adamı terfi ettirmesini istediğimi söylemeni rica edeceğim.,, < — Peki!, diyerek yanmdan çıktım. v Bu tecrübesiz genç çocuğun is. g teğinde hiç bir mana yoktu. Ken. disine nazigâne selâm verdi diye bir Türk polisini terfi j mi icap ederdi? Böyle bir dileği aklı başında bir polis müdürü na a sıl karşılardı? 4 Fakat son günlerde fazlalaşan münakaşalarrma yeni bir tanesini E daha ilâve ederek, kabak tadı ver miş tesirini yapmamış olmak için ses çıkarmamıştım. Düşünmüştüm ki, polis müdürü nazikâne bir ma. zeret bulur ve işin içinden kolay ca sıyrılır. a (Devamr var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: