9 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

9 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ceset yi- yen adam Japon bahriyelisi, kaza neticesinde bir arkadaşiyle ıssız bir kaya üzerinde kaldılar. Arkadaşı öldü ve o, aç geçen feci günlerden sonra, ölen arkadaşının cesedine saldırdı, parçaladı ve yedi.. Doktorları şaşırtan garibeler i — Karanlıkta yaşamağa mahküm adam 2 — Ana dilini unutan harp malülü 3 — Bir saniyede saçları ağaran çocuk Kimdirler ve bu hâle nasıl geldiler ? Geçen gün, harpte aldığı hir yaradan sonra uyku uyumayı unutan ve 22 sene denberi bir dakika bile uyumıyan Pol Kern isminde bir Macarm — hayatından bahsetmiştik.. Yaralanma neticesinde vzvf ve ruhi varlıklarından bazılarını ta- mamen kaybeden ve değişen, bu suretle de tıb âlemini hayrette brrakan 4 insan daha vardır. Anadilini unulan adam Peter Vasek eski Avusturya - Maca- ristan ve Sırbıstan hududu — civarında Stıryada yaşıyan bir çiftçidir. 1914 a- Bustosunda silâh altına alınarak umuml! harbe iştirak etti. Tirol cephesine gönüe- rildi. 1918 yılı ikinci kânununda başın- dan yaralandı. Altı ay ölüm ile hayat arasında kaldı, sonra yavaş yavaş iyileşmeğe başladı. Bu yara neticesinde ölmiyeceği, fakat konuş mak melekesini kaybedeceği anlaşıldı. Fakat hasta nekahat — haline girince doktorlar çok garip bir vaziyetle karşı- laştılar. Kulağında hiç bir arıza olmıyan ve en ufak bir gürültü ile yüzünün çiz- gilerindeki tahavvülden duymak hassası- nt kaybettiği anlaşılan bu adam söylenen sözleri anlamıyordu. Eline kâğıt kalem verildi. O vakit Peter yazmağa başladı. Fakat bu yazı ana dili olan almanca de- gildi, Slav harflerile yazılan ve 2lmanca ile hiç münaszebeti olmıyan Sloven dili idi, Doktorlar tedaviye devam — ettiler. On sekiz ay ay sonra hastanımi dili açıl- dı. Fakat gene almanca söylemiyor, mak- sadını Sloven diliyle anlatıyordu. Hasta- da bu değişmeyi ve bu değişen sebebi doktorlar inceden — inceye araştırdılar. Hastane müdürü bu muammayı aydın- latacak izahat verebildi. Hastanın yattı: ı odada diğer yüzlerce yaralı arasında bir de Sloven vardı. Bu adam ölmeden evvel tam iki gün iki gece şiddetli bir nöbet arasında yükselen sesle ana diliy- Te konuşmuştu. İhtimalki farkında olma- dığı bir ruht teessür bu garibeyi meyda- na gelmişti. Vakanın sebebi ne — olursa olsun Peter evine dönünce ailesile konuş mak için yeniden almanca — öğrenmek mecburiyetinde kaldı. Bu suretle 27 ya- şında iken yeniden ana dilini öğrendi. Bir saniyede saçları ağaran çocuk Vilatko Pokof, 1914 de sekiz yaşınday dı. Harp namıma bildiği şey sokaklardan geçen asker dizileri ve sınıfta öğrendiği vatanperverane çarkılardı. Tayyarecilik, çocuğun hayalinde can- fandırdığı en kuvvetli bir arzu idi. Sec- best kalır kalmaz oturduğu şehir - civa- rındaki tayyare meydanına gider, orada tayyarelerin uçuşunu ve inişini seyre- derdi. 1917 senesinde bir gün bir tarla- da dolaşırken sis içerisinde şaşıran bir tayyare bu tarlaya inmek üzere yolunu değiştirdi. Çocuk tayyarenin kendi üze- rine doğru indiğini görünce korktu, ye. rinden kamldayamadı. Tayyare bir kar- tal gibi çocuğun üzerine iniyordu. Ço- cuk gözlerini kapadı ve haykırdı. Tayyare çocuğun 10 santimetre yanın- da yere indi. Tayyareye ve tayarciye bir şey olma- mıştı. Tayyareci derhal tayyareden atla- dı ve çocuğu görünce şaşırdı kaldı. Bir saniye içerisinde çocuğun saçları ve çeh- resi ağarmış ve bir ihtiyarın — yüzüne benzemişti. Güneş ışığından kaçan adam Galiçyada bir köyde yaşayan Aleksi Fugorin barbe iştirak etmemiştir. Sefer- berlik ilân edildiği gün mahzenine sak- landı. Karısı, yudurma bir telâşla, koca senim yüzlerce metrelik derin bir uçuru- ma yuvarlanmış olduğu ve orada öldü- Bü şaylasını yaydı. Umumi heyecan ve selerberlik hazırlıkları — içerisinde hiç Japon bahriyelisi kimse ölen bir zavallının cesedini yüzler- ce metre derinliğindeki uçurum içerisin- de aramak zahmetine katlanmadı. Asker kaçağı bu suretle — emin, fakat hiç de rahat olmıyan mahzeninde yaşa- dı. Ruslar kasabayı işgal ettiler, O gene mahzeninden çıkmadı. Bir gün —annesi, Aleksiye müthiş bir haber getirdi.. Ka- rısı bir Rus neferile sevişiyormuş, hergün, beraber civardaki ormana gider ve tatlı aşk saatleri yaşarlarmış. Aleksi — çılgın bir kıskançlık içerisinde mahzenden çık- tr, bıçağını aldı. Ormana gitti. Rakibini sırtından ve karnından çok ağır bir su- tette yaraladı. Rus askeri hastaneye götürüldü. Ölme- den evvel, kendisini vuranın bir erkek olduğunu ve beraber bulunduğu kadının bu erkeği görür görmez “Aman yarabbi! kocam,, diye haykırdığını söyledi. Aleksi Rus askerini yaraladıktan son- ra karısıma şu tenbihde bulunmuştu: — Eğer saklandığım yeri Ruslara ha- ber verirsen her ikimizi de kurşuna dizer- ler, fakat 1914 denberi beni — hiç kimse görmediğini söylersen o vakit beni bula- mazlar, ikimiz de postu kurtarmış olu- ruz, Bu sözlerden sonra Aleksi mahzenine döndü ve ne Avusturyalıların, ne Rus- larım, ne de Lehlilerin istilâsı sıralarında, ta 1922 tarihine kadar mahzenden çık- madı. 1 milyon tane kavak dikildi 1800 muhtar ders görüyor. Köylü tavuk- larını ıslah etmektedir Edirne (Hususi), — Trakyanın — köy muhtar ve kâtipleri ikişer haftalık için kaza merkezlerinde — toplanmış, — ders- lerine başlamışlardır. Kurslar bu ay için de bitmiş olacaktır. Muhtar ve kâtiplek rin sayısı 1800 dür. Eğitmenler de kurs- ta çalışmaktadırlar. Geçen yıl kurslar çok — faydalr geçmiş ve görülen dersler köy büroları tarafın- dan bastırılmıştır. Tpekböceti ve kozacılık kursu da şehri mizde açılmıştır. Kurs ziraat ve ipekbö- cekçilik okulunda bulunmaktadır. Bura- lardan belgesi olanlar kendi bölgelerinde ustahasır olacaklardır. Bir milyon kavak dikildi Bu sene Trakyada Kavak ve fidanlık işleri geçen yıldan çok üstündür. — Vilâ. yetlerin son raporlarına — göre, bu sene dikilen kavak çelikleri bir — milyondur. Bunlardan 400 binini Kırklareli vilâyeti dikmiştir. Çok kavaklık diken diğer fi- danlıklar Saray, Gelibolu, Çanakkale merkezi ve Edirnedir, Bir kavak çeliği beş paraya mal edil. mektedir. Milli servet —kaynağı olan bu hareket, gelecek yıllarda artacaktır. Bü- tün belediyeler beş dekardan aşağı olma mak üzere fidanlık açmışlar — ve bunları bütçelerine almışlardır. 20-50 dekar fi- danlık kuran belediyelerle köyler bir ara. da ve köy kanununa dayanarak — bu fi- danlıkları kollektif olarak açmışlardır. Fenni tavuk istasyonları Fidanlık tesis eden veya selektör ma- kineleri kurulan her metkez fennf bir ta- vuk istasyonu da açmıştır. Bunlar bir senelik yiyeceğini selektör çalkantısm - dan çıkarmaktadır ki, bu çok ekonamik bir harekettir. Damızlık tavuk istasyon- larının merkezdeni çevreye doğru başka başka-yerlerde ve bölge ziraat öğretmen ve veterinerlerinin nezaretinde — bulun- masında büyük isabet olmuştur. Bu se- ne tavuklarda hastalık kaydedilmemiş. tir, Birçok köyler yerli horozlarını Ro- deyland ve Legom horozu - ile değiştiri- yor. Köylü buna çok sarılmıştır. Arıcılık ta artık normal seyrini almıştır. Ertugrul Faciası İki kahramana Bartında Bu. tarihte harpten doğan bütün suç- |Madalyeler ve hediyeler verildi lar için umumil bir af ilân edildi, O va- kit Aleksi ilk defa olarak yeryüzüne çık- tı. Fakat sekiz senedenberi — ışık yüzü görmiyen bu adam güneşle karşı karşı- ya gelince başında ve gözlerinde dayanıl- maz bir ağrı duydu. Derhal — hastaneye götürdüler, Birkaç haftalık bir tedaviden sonra doktorlarm vardığı netice şu oldu: Aleksinin gözlerinin ışığa tahammül etmesine imkân yoktur. Aleksi — bundan sonra daima karanlıkta yaşıyacaktır. O şimdi bir mahzende değil, fakat o- nun penceresiz ve ışıksız bir odada ka- rısı ve annesi ölmüş olduğundan ihtiyar bir hemşiresi ile beraber yaşıyor ve an: cak gece şokağa çıkabiliyor. Sekiz gün bir cesetle beslendi 1918 yazında bir deniz kazası — netice- sinde Japon donanmasına mensup bah- riyeli Yamoşi Kuzabasa bir arkadaşile beraber deniz üzerinde ıssız bir kayaya düştü. Arkadaşı, birkaç saat sonra yor- gunluk ve fazla st yutmak neticesinde öldü, Yamoşinin aklı başına geldiği va- kit, bir kaya üzerinde bir cesetle yap- yalnız olduğunu gördü. Karnı çok acık- tmuştı. Açlığa bir gün daha — tahammül etti, fakat sonradan bıçağile zavallı ar- kadaşınm cesedi üzerine atıldı. Sekiz gün bu ceşetten kestiği parçalar- la beslendi. Sekiz gün sonra kazazedeleri aramak üÜzere gönderilen bir gemi kaya- parçasında yarısı yenmiş, yarısı kokmuş ve çürümeğe başlamış bir insan ceşedile yanıbaşında gözleri dönmüş 'anlaşılmaz Bartın — (Husuzi) — Bundan elli yıl evvel Japon sula « rında batan Ertuğ rul gemimizin feci Hiğş Sergüzeşline işti - g; rak eden kahraman lardan ikisi kazı.- mızda — bulunmak- tadır. Şimdi yetmiş beş yaşinı geçmiş birer ihtiyar olan Ahmet Erkiş bu kahranmalara Tokyo büyük elçimiz Hüsrev Gerede tarafından hatıra olarak gönderilen birer madalye, birer kitap, birer Ja- pon işi kadeh ve birer havlu merasim le kendilerine verilmiştir. Ali Özkaya ve Ahmet Erkiş adlarında olan bu iki kahraman halk tarafından şiddetle al. kışlanmış ve kaymakam madalyaları göğüslerine takmıştır. İhtiyarlar bu hatıradan çok mütehassis ve mütehey yiç olmuşlar, “Yaşasın millet ve Ata. türk,, diye bağırmışlardır. kelimeler mtrıldanan Yamoşiyi buldular. Onu evvelâ bir katil sandılar ve der hal tevkif ettiler. Yamoşi söz söyliye- cek halde değildi. Cesedin kalbi ve mide si üzerinde otopsi yapıldı. Ölümün se- bebi ve Yamoşinin bu işte suçsuz oldu- Gu anlaşıldı. Yarnoşi iki ay ölümle pençeleşti. Son- ra iyileşti. Bu iki aylık zaman içerisin: de onü sunl üsüllerle beslemişlerdi. İyi- Vergi tahsilâtı yüzde yüzü buldu, Bolvadin'de mer”a kavgaları kalmadı Bu yüzden koyun mevcudu 300 bini aştı kimsenin vergi borcu yok Mera kapgaları bertaraj edilince mevcuidu bir hayli artan Bulvadinde koyun sürüleri Bulvadin, (Anadolu muhabirimizden) — Bundan evvelki iki mektubumda Bul. vadinin umumi vaziyetinden — bir parça bahsederken muhitin oldukça zengin sa- yılması lâzımgelen bir — parça- olduğunu analtmak istemiştim. Bulvadi. nin gelir kıyıııklın ikidir: Ziraat, ko- yunculuk. Ekserisi nefsi Bulvadine ait olan koyun mevcudu 300 bine yaklaşıyor. — Resmi kayıtlardan anlaşılıyor ki koyun bir ser- vet olduğu kadar yıllardanberi muhitte büyük geçimsizlikler baş göstermesine de sebeb teşkil etmiştir. Bu, mera münazca- Tarından leri getmiştir. Arazl - geniş ol- makla beraber mera sahaları — mahdut olduğundan koyun patronları — arasında diyebilirim ki yılların kökleştirdiği an- Taşmazlık vardı. Hattâ mahkemte kayıtla- rr tetkik edilecek olursa mera davaları- nın büyük bir yekün feşkil ettiğini anla- mak güç olmaz. Fakat bu anlaşmazlık- lara bir sene evvel son verilmiştir. — İşte üzerinde durmamız lâzımgelen bir nokta daha, ağnamı bol memleketlerde el ko- nulması icap eden mühim bir mesele ha- lindedir ki sadece idare âmirlerinin him- metlerine bakıyor. Bulvadini — buna gü- zel bir misal olarak — göztermek imkânı vardır: Kaymakam Feyzi Akkor, mera anlaş- mazlıklarının hayvanatı — ve dolayısile memleket iktisadiyatını — darbeliyen bir mesele olduğunu derhal anlamış ve bu işi en kestirme yollardan mütalea ederek derdi ortadan kaldırmıştı. Bundan bütün Bulvadinlilerin memnun olduklarını an- ladım. Bu derdin — izalesile kazanılan faydaları izaha lüzum yoktur — sanırım, Sadece kaydetmeliyim ki geçen yıla nis- betle koyun adedinde bu seneki artış far kının, mera kavgalarının kaldırılmış ol- masından doğmuş olduğuna şüphe yok- tur. Muhitte ziraat, koyunculukla muvazi bir faaliyet halinde cereyan etmektedir. Hububat Bulvadinin toprak mahsulleri- nin başlıcasıdır. Ayrıca arıcdık, tavuk- leşince önüne yemek getirdiler. Yamo- şi yemeği görünce haykırdı: — Gene bana insan eti mi yedirmek İstiyorsunuz? Ve sonra bir köpek gibi ulumağa baş- ladı. . Onu ikna etmek İstediler, hileye müra- caat ettiler. Hiçbir suretle yemek yedir- mek mümkün olmadı. Günden güne za- yıfladı, zayıfladıkça deliliği arttı. Bah- tiyeli, kendisine yaklaşan her adamı o- na insan eti yedirmek istiyen bir düş- man görüyordu. Bahriyeliyi bir hastaneye kaldırmağa mecbur oldular, Orada yeniden sunl w sullerle beslemeğe başladılar. Zavallı on doküz senedenberi ayni haldedir. Vücu- du bir deri, bir kemik kalmış olarak feci varlığını sürükleyip duruyor. yürümektedir. Tahsilât nisbeti yüzde yüz Bulvadinde iktisadi hareketin iyiliğine bir misal de şudur: Maliye vergileri yüde yüz nisbetinde tahsil edilmiş, hususf muhasebe vergile- ri ise şimdiden yüzde seksen — nisbetini bulmuştur. Temin ediliyor ki bu nisbet yıl sonuna kadar en küçük bir rakam te- dahülde bırakılmamak — suretile yüzde yüz nisbetini bulabilecektir. Bir memlekette vergilerin tahsil nisbe- ti © muhitin ticart hareketinin ölçmesis- dir, Halkın ödeme kabiliyeti arttıkça Büs, kümet borçlarının tediyesi de kolaylaşır. Bulyadini bu mesut memleketlerden biri evvelki yıllarda bile Bulvadin bu vasıfta değilmiş. Bulvadinlilerden — dinlediğime göre, kaydedeceğim ki —hükümete olan borçların ekserisi tedahülde kalır ve şe- neler geçtikçe bakaya hesapların arasına —| karışırdı. Bugün yüzde yüz nisbetini bu. lan vergi, iktisadt durumun — iyiliğinden başka takip olunan muntazam tahsil u- sulile beraber halkın devişte olan borcu ödemekte hassasiyet gösterdiğini anlatır. Bir tilki iki — | köye saldırdı Köpekleri ısırdı, öldürdü ve kaçtlı Balıkesir, (Hususi) — Vilâyetimize bağlı Okuf köyüne iki gün önce gece- leyin bir kuduz tilki girmiştir. Tilki Dülger Musanımn gece evine gir miş ve evin avlusundaki köpeği kova- lamağa başlamıştır. Musa, tilkinin hücumundan köpeğini —| kurtarmak istemişsede kudurmuş oldu Bu anlaşılan hayvan bu defa da Musa- —| nın Üzerine saldırmıştır. Musa, çifte- sini almak için içeri koşmuşsada bu cena da bayvan evden çıkarak köyün sokak- larına dalmış ve birçök köpekleri önü- ne katarak koğaladıktan sonra köyden çıkıp gitmiştir. Tilki ayni gece Okul kö. yüne bir saat kadar mesafede bulunan Göğemçetmi köyüne girmiş burada da kendisine saldıran köpeklerle bir « hayli mücadele etmiştir. Azgın hayvan bazı köpekleri mırmış bazılarını da boğup öldürmüştür. kö « peklerin sesile dışarıya çıkan köylüler tilkiye birkaç el gsilâh atmışlarsa da tut- turamamışlar ve hayvan bu köyden de Çıkrp gitmiştir. Her iki köyde tilkinin ısırdığı köpek- ler öldürüldükten sonra kireçlenerek gömülmüştür. Şimdi bu civardaki köylüler kuduz tilkinin tekrar geletek hayvanlara bir zarar vermesinden endişe ettiklerinden kırda ve köyde ihtiyatla hareket etmek. tedirler,

Bu sayıdan diğer sayfalar: