19 Haziran 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

19 Haziran 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İlya İvaniç Spiriyanov o küçük bir es. | naftı. Son piyangodan kendisine beş bin| altın ruble isabet etmişti. Jiya İvaniç bu parayı o kazanınca ilk günler şaşkına döndü. Ellerini sağa sola sallıyarak; — Vay vay da, vay vay, diye söylen. meğe başladı, bu ne iştir kardeşler? Bu gerçek mi yoksa rüya mı? Aradan kısa bir zaman geçip de bu ye- ni vaziyete alışınca, Ilya İvaniç; bu para ile neler alabileceğini hesaplamağa ko. yuldu. Fakat İlya İvaniçin - ihtiyaçları o kadar geniş ve o kadar mülenevviydi ki, her defasında müsbet bir neticeye var madan hesaplarını yarı yolda bırakmağa mecbur oluyordu. İlya İvaniç benim eski o ahbabımdı. Bu münasebetle günde iki defa bana uğ- rar bu beş bin rublenin kendisine isabe. tinden nasl haberdar (olduğunu, bunu öğrendiği zaman ne büyük © heyecanlar geçirdiğini uzun uzür anlatırdı. Ben önn: —E, simdi ne yapmağı düşünüyorsun? Neler satın alacaksın diye sorardım. O da Bana: — Herhalde bir şeyler satın almak tâ. zım, diye cevap veri Meselâ ilk önce odun satın alacağım.. Sonra evin yeni pencerelere ihtiyacı var. Tabii elbise al. mağı da düşünüyorum. Bir kaç günlük bir sayıklama devresin. den sonra, nihayet İlya Ivaniç günün birinde bankadan bir davetiye aldı. Ban kaya giderek kucak kucak yepyeni bank. not destelerile bankadan çıktı. Ve hiç bir iz bırakmadan * ortalıktan kayboldu. En aşağı bana iki ay kadar hiç uğramadı. Fakat aradan iki ay kadar bir müddet geçtikten sonra bir gün İlya İvaniçe so- kakta rastladım. Sırtında açık kahve ren, &i bir kostümi, boynunda açık kırmızı bir boyunbağı vardı. Rüzgâr estikçe kırmızı boyunbağısı sağa sola salalnıyor, yüzünü gerdanını gıdıklıyordu. İlya İvaniç alış. | madığı bu harekete fera halde sinirleni. yor, ölkeli öfkeli sağına soluna tükürerek diyle boyunbağmı düzeltiyordu. Gerek çuval gibi elbisesi, gerek düdük gibi yele- Zi, gerekse bu sişkin kıravatı biran. bile “OBA A unpo uğ sy vpunsrfi İlya İvaniçe rahat vermiyorlar, or bir cenderede imiş gibi <ıkıyorlardı. İlya t. vaniçin manzarası pek bitkin vezayıltı. Gözlerinin etrafında bir sürü kırışıklıklar peyda olmuş, yüzü sararmıştı Ona: — İşler nasıl, dive sordum? İlya İvaniç mahzun bir sese: — Eh işte, şöyle böyle... dedi. Eve odun satın aldım.. Fakat ne bileyim işte canım fena halde sıkılıp duruyor, * — Peki, bu neden icap ediyor? Canını sıkacak bir şey mi oldu? İlya İvaniç elini salladı ve beni bir bi. rahaneye davet etti, (o Birahanede ikide bir kırmızı kıravatım eliyerek bana dert yanmağa başladı: — Herkes bana: Ulan artık sen burju. va oldun demeğe başladı. Sanki burjuva- lar insan değilmiş gibi.. Halbuki gel de bana sor. İşte !ki aydır ben hakikaten burjuvaca bir hayat yaşıyorum. Fakat doğrusu ben bu hayatın hiç de iyi bir ta. ralmı görmedim. — Anlat bakalım neden? — Neden olacak? Ben anlatayım'da hükmünü sen kendin ver: Jik önce gerek benim gerekse karımın ne kadar akraba. si varsa bize çullandılar.. Hepsi de bizi ayrı ayrı sızdırmağa, Allah ne verdiyse, bir şeyler koparmağa çalışıyor.. Bu bir.. Sonra, gene bü yüzden, mahkemelere düştük.. Bıkova denilen bir kızın yüzün. den... Bu iki.. Bakalım bu işin içinden! nasıl çıkacağız? Daha sonra karım, yani Marya İgnatiyevna, bütün gün ağlayıp | duruyor... bu üç. Bütün bunlar yetişmi- vormuş gibi geçen gece hırsızlar kapımı | kırdı. Vakia bir şey çalamadılar ama ka- pıyı kırmakla beni ne de olsa gene zara. | ra soktular. Bu yüzden evden dışarı çık- maz oldum... Boyuna ev bekçiliği yapip duruyoruz. Halbuki diğer taraftan evin | Zeng Hayat nu da beklemek Jâğım.. Çünkü millet hiç durmadan odunlarımı aşırip duruyor. Görüyonsur: ya, dert bir deği!.. Ne yapa. cağımı şaşırdım.. İlya İvaniç ümütsizlikle elini salladı. — Peki, şimdi ne yapmağı düşünüyor sun, diye sordum: i — Ne yapacağımı ben de bilmiyorum. Adetâ kendimi öldüreceğim geliyor: Da. ha parayı aldığım günden itibaren bir uğursuzluktur başladı? O güne kadar ken di halimde rahat rahat yaşıyordum. Fa. kat parayı alır almaz bütün işler aksi gitmeğe başladı. Kutağımda paralar ol. duğu balde eve düm zaman, uzak | yakın bütün akrabaları, evde, beni bek- ler hir vaziyette buldum. Köftehorlar güne kadar bir defa olsun kapımı çalıp halırımı bile sor | mamışlardı. O gün ise, uzak, yakım, iri. li ufaklı, ne kadar akrabam varsa çöm. lekler gibi dizilmişler beni bekliyorlardı. | Odarlan içeri girince, sağdan soldan teb. | tikler yağmağa başladı.. Ben de gönülleri olsun diye hepsine ikişer rupla verdim. Akrabalarımın hepsi de bu parayı a- xımsadılar.. Fakat İçlerinde en fazla bal ta olanı karımın kardeşi © Mişka oldu. Suratımı ekşiterek alaycı bir sesle: — Ayıp yahu, ayıp, diye söylenmeğe başladı. İnsan dilenciye bile ikişer rub. leden fazla sadaka verir. Bahusus bu ka dar da paran var. Bu arada diğer akrabalar da lâfa ka. rıştılar. Münakaşa falan derken iş döğü şe vardr.. Önüne gelen biribirine vurma» ğa başladı. Evin içi altüst oldu. Bu patırdı arasında Mişka kapının yanında ki çivide asılı duran paltomu sırtladığı * ibi alıp gölürmüş. GEM: Mih. Zogçenko i tım. Bilmemki ne yapayım? Canım hem €ve gitmek istiyor, hem istemiyor. Hem hesine gideyim? Karım bir köşede ağlı. yor. Mahkemeye gitmekten korkan hiz. metçi Bıköva diğer bir köşede âğliyor. Karımın kardeşi Mişka eve girmek için l İ j | | İ il 1 evin etralnda dolaşmakta ve fırsat kolla. maktadır. Keşki bu piyango'bana hiç isa bet etmeseydi daha iyi olurdu. Yiya İvaniç bira paralarını verdi. Ke. derli kederli elimi sıktı.. Ben onu teselli edecek birkaç söz söylemek (o üzere iken o kapıdan döndü ve: — Piyango biletleri tekrar ne zaman çe. kilecek? diye sordu. Vaziyeti düzeltebil. mek için şöyle bir rubleye daha ihtiya. cım var, İlya İvaniç kırmızı kıravatını düzeltti, Beni başiyle selâmlıyarak süratli adım. larla birahaneden dışarı çıktı. Rusçadan çeviren: Ferak Ferruh; Neyse lâfı uzutmıyalım.. Ber bu elim deki para ile bir çok şeyler satın aldım.. Tencere aldım.. İki yıl kâfi gelecek ka. dar buğday aldım.. Elimde kalan diğer parayı ne yapacağımı düşürmeğe bâşld. dım, Ben bunları fikrimden geçirirken gözüm karıma ilişti. Zavallı karım ev iş- lerile kendisini yiyip bitiriyordu. Kadın madın ama netice itibarile o da irisandı. Hem de kanun nazarında onun da ben- den hiçbir farkı yoktu. Bari, dedim, eve eli ayağı düzgün, açık göz bir hizmetçi kız getireyim de karım biraz rahat yüzü görsün! Dediğimi yaptım. Eve bir hizmetçi kız | getirdim. Fakat bü hal karımın üzerinde - aksi bir tesir yaptı. İşsiz okalan karım Yeni çıktı ölen babasını ve buna (benzer hüzünlü ilk aşk İ şeyler düşünmeğe ve gözyaşı * dökmeğe H. Rifat - Türgenef i başladı. ! üçüncü basış Karımın bu hali fena halde canım sıktı. Ona para vererek: — Böyle evde oturup ağlayacağına, si. nemaya, tiyatroya git, dedim. Biraz açı- hırsın! Ben evde odunları bekliyeceğim. ! Vakit geçirmek için tombala oynamağa başladık. Karım gündüzleri ağlıyor, gece. leri tombala oynuyordu. Bense, hiç nefes almadan odunları gözlüyordum. Birgün evde otururken © “iş bürosu,, | nun bir ajanı geldi. Evdeki hizmetçi Bı- kovanın on sekiz yaşını bitirmemiş olmu j sından ötürü bir zabıt tutarak beni mah. kemeye verdi., İlya İvanoviç elini salladı. kravatı düzelterek: İşte böyle, arizim, dedi, gördüğün gibi işler çok fena! Ben o burada senile beraber içerken aklım fikrim hep evde,. Kelepir bir deniz motörü 80 liraya Belki hergelenin biri şu dakikada odun. * satılıyor. Tekne ve saat gibi işler larımı aşırmakla (o meşguldür. Belki de | Evinrut marka motörü beraber. Beşik- hırsızlar gene kapımı kırmışlardır. Hal. | taş iskelesinde Kayıkçılar kâhyası Meh- buki daha dün yeni bir semaver almış. | met Reise müracaat. Şimdiye kadar fiatı yüz kuruş olan bu meşhur eser üçüncü defa olarak Hilmi Kitabevi tarafmdan neşrolunmuştur. 50 kuruş fiyatla neşrolunmuştur. O RA Göz Hekimi Dr. Murat Rami Aydın Muayenehanesini Taksim-Talimane Tarlabaşı Cad. URFA Apt. nma nakletmiştir. Tel: 41553 Pazardan maağa hergün: Öğleden sonra Sant ikiden altıya kadar DENİZ SPORCULARINA e EN gez 498 MARKIZ DO PA — ————————— şeyi, merdivenden duymak mükemme- len kabildi. Bunun içindir ki Noe, mösyö Jakla dü Barri arasında vuku bulan çok mü- kim bir görüşmeyi duyabilmişti. D'Assas, iştihasını tatmin edip, bü. tün bu tafsilâtr da öğrendikten sonra, oda meşhur zemin kota inmek istedi. Bunun Üzerine, ikisi de, uzun müd - det, gizli düğmeyi aradılar, fakat bula- madılar. Nihayet, aramaktan bitkin bir halde, odalarına dönecekleri bir sırada, kendi. lerine doğru ilerliyen hafif bir ziya hüz- mesini gördüler; Durdular ve dehşetiçinde kalan Noe, titriyerek duvara yaslanırken, 4'Assas da harekete geçmeğe hazır bulunuyor- du. Bu aralık ziya, mütemadiyen ilerle- diğinden, biraz sonra, elinde bir idare kandili tutarak Kendilerine doğru ge. en bir gölge gördüler. Gölge mütereddit adımlarla gidip ge- Tiyor ve, bazan, bir şeyler arayan bir insan tavriyle duraklıyordu. Gölgenin durarak, ziyasmı duvarda gezdirmesinden istifade eden d'Assas, arkasında Noe olduğu hahde, gizlice bu meçhul adama yaklaşıp onun üzerine atlayacağı bir sırada Noe bağırdı; — A! Mösyö Damyen!.. Filhakika bu Damyendi ve o da der- hal Puassonu tanıdı. Nos derhal, bir sürü teferrüatla va- #iyetini #nlattr ve Damyen ihtiyatlı bir sükünet muhafaza ederken k'Assas da, hallerini şüpheli bulduğu bu adamı tet- kike koyuldu. Noe sözlerini bitirdiği zaman, Dam. yen son derece sakin bir sesle şöyle de- di: — Bana tesdüf etmiş olmanız, si- 3in için cidden büyük bir talihtir.. Çün. kü buradan sağ olarak çıkrmyacaktınız. Ecni takip edin, bir kaç dakika içinde, hürriyete kavuşmuş bulunacaksınız, e a ee e AE ye MPADUR Bu esrarengiz şadıs, aradığını şüp - besiz bulmuştu. Çünkü elini duvarm bir noktasına bastı ve duvar derhal gözle. ti önünde açılarak, küçük bir merdiveni meydana çıkardı. Hep beraber, bu merdivenden çıka- rak bir odaya girdiler ve d'Asss bu - Yunduğu yeri derhal tanıdı, burası, mösyö Jakı kendisine tahsis etmiş ol- duğu küçük paviyondu. Odadan çıkacakları sırada, sokaktan gelen gürültülerle, dış kopya inen şid- detli darbeler duydular. Bu gürültü üzerine Damyen sapsarı kesildi ve iki elini kalbine dayayarak, tasvir edilemez bir kin ifadesiyle şöyle mırıldandı: — Kral!.. Kral sözünü tutuyor!, Sonra hayretler içinde kalmış olan d'Aşsasla Noeye dönerek ilâve etti: — Mösyöler, burada sizi alâkadar et- miyen bazı hâdiseler vuku bulacaktır. Kargaşalrktar, istifale edin ve kaçmi, Ve esrarengiz şahıs, d'Assasın bir tek hareket yapmasma bile vakit bı- rakmadan, ileriye doğru atılarak orta dan kayboldu. D'Assas müthiş bir endişe içinde, ar- kâzında Noe olduğu halde, adamın ps- şirden koşmağa başladı, fakat, iç ta. raftaki avluda, henüz birkaç adım at- mışt: ki, olduğu yerde dona kaldı: Başı açık ve elbiseleri karmakarışık olan bir alam, kendisine yol gösterdiği anlaşılan Damyenin arkasından, küçük paviyona doğru koşuyor, âdeta uUçuyor- du. Aymi zamanda da, avluya bir çok askerle zabit giriyor ve ellerinde silâh- ları olduğu halde bütün kapıları tahtı souhafazaya altyorlard: - Çılgın bir halde içeriye doğru koşan bu adam kraldı. D'Assas, bütün vücudiyle ürpere- rek: n — Ya Rabbim! Ne oluyor?. Diye bağırdı ve o da kralın arkasın. Ye a m MARKİZ DÖ POMPADUR 395 ——ğ—ğ—ğ—ğ—ğ—ğ— << ——————————— hiddet içinde titriyen bir sesle şöyle diyordu; — Küstahlığın bu kadarı olmaz doğ- rusu., Kahraman şövalye d'Assas, an- cak, elinde tabanca olunca kahraman kesilir. Kılıç enu korkutur tabii... — Pekâlâ biliyorsunuz ki, kont ce. napları, sizin kılıcınız gibi kıkclara kar- $t, bir baston kullanmaklığim kâfi, Bu- nu galiba unuttunuz. Kont köpürerek bağırdı: — Korkak! Şu halde tabancanı at ta, bu İulicin karşısına çık. — Geçen gün verdiğim ders, size kâfi gelmedi mi, canım?. . Hiddetinden çılgın bir hale gelmiş olan dü Barti mütemadiyen bağırıyor. du: — Korkak! Korkak herif1.. — Eh! Mademki dövüşmek istiyor - sunur.. Öyle olsun.. Fakat size sunu ha- ber vereyim ki, bu yeni ders size çok pahalıya müloleraktır. Sonra, hareketsiz duran mösyö Ja. ka dönerek ilâve etti: — Mösyö, lütfen bize biraz yer açım.. İşimiz çabuk bitecek. Sonra sizinle ko- DuŞUTUZ.. Mösyö Jak çahucak kapıdan uzaklaş- t: ve yaptığı bu hareket esnasında kont dü Barriye yaklaşarak ona alçak sesle bir şey söyledi. Dü Barri ürperdi.. D'Assas, hiç bir şey görmemişti, fa- kat Jülyet, bunu duymamışsa bile gör- müştü, Bunun için heyecanla şöyle de- di; — Dikleat edin â'Assas, size fena bir oyun oynayacaklar.. Kont, genç kadına, kin dolu bir na zer atfetti. D'Assas, istihiafâmiz bir tavırla mös yö Jaka baktı ve şamar tesir iyapan bir ifadeyle: — Yoksa, dedi, ben mösyöyle meşgul olurken bu haydut bana arkadan m bücüm edetek?, Dir şamardası daha hakaretâmiz olan bu ihtimal karşısmda, mösyö Jak, sap. sarı kesildi, Buna rağmen yerinden kımıldamadı ve, bulunduğu şomine yanında, ayakta kaldi. ğ Jülyet: — Bilmiyorum, dedi, fakat müteyak- kız bulunun... — Pekâlâ!.. Bu tabancaları alıp, şu muhterem mösyö Jaka çevirin. Ha şöy- le. Ben kort denaplarının işini tamam- darken, bu zat ta en küçük ve şüpheli bir harekette bulundu mu, onu bir kö. pek gibi gebertin... Bu tabirimden do- layı olfınızristirha mederini, mösyöler, fakat siz biraz evvel, gayet sakin bir halde, beni katletmekten bahsediyor - dunuz.. Katillerle fazla nazik konuşma- ğa gelmez.. Anlamazlar.. Xd Çehresi sapsarı kesilmiş olan ve hep sessiz duran mösyö Jak, lâkayd bir vaziyette duvara yaşlanmış, bir elini ar. kasına doyanmş, diğer eliyle elbise- sinin dantelâşmı oynatıyor ve bu vazi- yette, gözlerini jülyetten ayırmıyordü. Genç kadın da, onün en küçük hare- ketlerini bile dikkatle takip ediyor ve şüpheli bir jestinde, onu merhametsiz. ce öldürmek hususunda azimli (görü. nüyordu. Dü Barri vaziyet alsrak: — Haydi! Diye bağırdı, d'Assas da kılıcını çe- kerek cevap verdi; — Etwrinize âmadeyim!. Ya tesadüf eseri olarak ve yahut ta kasten, dü Barri, perdeli kapıdan iki adım mesafede yer almış ve bu kapıya arkasını çevirmişti. D'Assas ise odanın ortasındaydı ve dövüşmeğe başlarken şöyle dedi: — Gayet fena bir yerde duruyorsu- nuz, mötyö.. Setbest hareket sdemiye. ceksiniz.. Dü Barri vahşi bir sesle bağırdı:

Bu sayıdan diğer sayfalar: