6 Haziran 1929 Tarihli Hayat Dergisi Sayfa 15

6 Haziran 1929 tarihli Hayat Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayı: 132 leketi zihnimde gayet tabit olarak ihya ederler. Siyah saçları menekşe çiçek- leriyle büzenmiş olan genç Yuna- nilerin, ve bol gömleklertine bü- rünmüş bâkirelerin © hatları saf ve muhteşem olan ve mermeri de et gibi sıcak bir şeffafiyeti haiz bulunan mâbetlerde ilâlılara kurbanlar takdim ettikleri gözü- mün önüne geliyor; bir şehrin etrafında gezinen ve eski bir mezbahın yanı başında “Güzellik: ten bahseden filozofları tehayyül ediyorum.» z sonraSemadrek Muzsaj- feriyeli'nin karşısına gelmişük. Sözüne devam ederek dedi ki: — Şu âbideyi — eskiden ol- duğu gibi — zeytin ağaçları dal- larının arasından denizin uzakta beyaz adalariyle parlamakta oldu- gunun, göründüğü altın gibi bir sahil üzerinde tasavvur ediniz ! Eski içinde bulunmak lâzımdır; halbuki heykeller tam bir ziya müzelerimizde pek koyu gölgele- rin tesiriyle ağır bir hâle gelirler: filhakika güneş içinde bulunan toprak ile akdeniz vaktiyle bunları göz kamaştırıcı bir şa'şaa ile tet- viç ederdi. Bu heykelin tasvir etmekte olduğu kadinin harikulâde güzel olan vücudu gayet hafif bir har- maniye bürünmüş idi ve harekâtı da şedit oolmakla beraber pek ahenkdar bir muvazenet içinde idi. Filozoflar onu hayretle temaşa ederlerdi. Eski Yunanilerin fikrince gü- zellik, zekâvetin tahayyül ettiği nizam ve intizam idi; o sebepten o güzelliği ancak irfanı olan di- mağlar idrak edebilirdi. Onlar yüksek fikirli olmak istidadında A e e bulunmıyanlara karşı zalim idiler. Güzellik hakkındaki bu fikirleri- dir ki Aristola esaret lehinde bir müdafaaname ilham etmiştir; öyle güzellik ki ancak şekillerin tekâmülünü kabul ediyor, ve bed- baht ve zarafetsiz bir mahlüktaki ifadenin bazan da ulvi olabilece- ğini bilmediği için biçimsiz çocuk” ları bir uçurum içine gaddarâne atıyor idi. İşte Yunan #deal'inin kusuru da bu idi. Filozofları şevke getiren bü nizam ve intizam ise pek kat'i Onlar geniş kâinat dahilinde bulunduğu bir hâli haiz idi. bunu tatzda değil kendilerinin arzu eitikleri şekilde tasavvur etmişler- di. Onu bildikleri gibi tertip ve tanzim eylemişlerdi. Onlar dünyayi büyük bir billur küre ile mah- dut tahayyül ederler mahdut ve muayyen olmıyan şeyden kor- karlardı. 'Terakkiden de korkar- lardı. hilkat vakit iptidai muvazenetini hiç bir şeyin Onlarca, hiç bir infilâkının mebdeinde, ve henüz ihlâl etmediği hengâmda olduğu kadar güzel olmamıştır. Ondan sonra ler şey gittikçe fe- nalaşmış, umumi intizanı dahiline her gün biraz daha karışıklık girmiştir. İstikbalin âfâkında bi- ikbal zamanların zim müşahede ettiğimiz devrini onlar geçmiş en gerilerinde tasavvur ederlerdi. Demek oluyor ki hüsnü inti- zam hakkındaki şevk ve hırsları kendilerini aldatıyOrdu. Şüphesiz geniş tabiat dahilinde intizam hü: lâkin ilk içtihatlariyle küm sürmektedir; insatin kendi tahayyül aklının edebileceğinden daha çok karışıktır; zaten de ilel ebet değişir. Halbuki heykeltraşlık hiç bir zaman bu dar intizam ile mülhem Hayat olduğu devirdekinden daha parlak olmamıştır. Sebebi de şudur ki bu sakin güzelliği şeffaf mermer- lerin sükünetinde temamiyle ifade etmek mümkün idi, zira fikir ile birdefikirrin canlandırmakta oldu: &u madde arasında tam bir mu tabakat var idi. Zamanımız fikri ise bilâkis içinde tecessüm ettiği bütün eşkâli altüst eder, kırar. Hayır hiç bir artist hiç bir zaman Fidias'a televvuk edemez. Çünkü terakki dünyada mevcut fakat sanaatta mefkuttur. Bütün beşerin bir mabet alım- lığı dahiline sığdırılabildiği Za- hey- keltraşların en büyüğüne muadil olacak bir kimse hiç bir vakit hülyayı manlarda zuhur etmiş olan zuhur edemeyecektir", » Bundan Michelangelö salonuna girdik. Buraya varmak sonra için Jean Goyjon ile Germain Pilon salonlarından geçtik. Rodin'e: — Bunlar sizin büyük bira- derleriniz dir, dedim İçini çekerek: — Keşki öyle olsa, dedi.» Şimdi Michelanyelo'nın «Esir ler» ünvanlı heykelleri önüne gelmiştik. Evelemirde, sağdakine baktık: bu heykel yandan görünüşe göre yapılmıştı. Rodin : — Bakınız, dedi, bunda yalnız iki istikamet var. Bacaklar bizim tarafımızda, gövde dahi mukabil, taraftadır. Bu ise vaziyete son derecede bir kuvvet (veriyor. Seviyyeler arasında hiç bir meyil- leşme yok. Sağ kalça en yüksek neticesi seviyede dir. o Bunun olarak hareket daha Ziyade bir vüs'at Duruştaki kespediyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: