15 Ağustos 1929 Tarihli Hayat Dergisi Sayfa 23

15 Ağustos 1929 tarihli Hayat Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

irili vakit sokakta müthiş bir alkış kop- tw. Fakat onlar hiç aldırmadılar, ih- yarın yüzüne bakmadan yere bırak- ular ve tekrar kapıya doğru ilerlediler Köy halki; Girmey n! Girmeyin!. diye bağırıyorlardı. Onlar işitme- mezl kten gelmişler ve dudaklarında bir tebessümle gene alevlerin ara- sında kaybolmuşlardı. Şayet (Rabosa) nın oğulları orada bulunsalardı ver- leri den bile kımıldamazlardı. Fakat zavallı bir ihtiyarı yardımsız bırak- mak mertliğin şanından değildi. Şimdi sıra möbleye gelmişti. Kıvıle m yağ murun içinde boyuna eve onlar şeytanlar gibi girip çıkıyor ve her çıkışlarında bir çekmece, bir sandalye ellerine ne geçerse, bir şey çikarıyor- lardı. Birdenbire iki ağabey kucakla unda küçüklerini taşıyarak dumanların arasın da gözüktüler. Kalasın biri yıkı irken zavallının bacağını kırmıştı, Ça'uk bir iskemle, (Rabosa) koltuğundan kaldırıldı, yere kondu. Onun veine ( yaralı oturtuldu. Genç adam saçları kavrul: muş, yüzü dumanda sim siyah olmuş şiddetli ağrılarla duduğını kanatıcasına irirken gülümseyordu. Birdenbire ihtiyarın titrek ve sert kemikli elleri ellerini tuttuğunu hissetti Oraya kadar sürünüp gelmiş olan nüzüllü, genç ( Gosporra )nın ellerini > Oğlum, oğlum! di.e söylene- rek kaçırtmasına meydan vermed n di.siz ağzıyla mütemadiyen öpüyor ve göz yaşları ile ıslatıyordu. Bütün ev yandı. Yenisi i yapmak için dülgerler çağrıldığı vakit (Rabosa) nn torunları yanğının enkazını temiz- Jemeden evel mahur duvarı ta di ine kadar yıkmağı bir vicdan borcu Nakleden Sungur Tekin bildiler, Hayat ve Tiyatroda yenilik Umumi harp hayat üzerine olduğu kadar, edebiyat üzerine de müessir ol- muştur. Harpten sonra Almanya, Fran- sada neşrolunın roman ve tiyatro asatının dörtte üçü, herbin verdiği gayrltabii neticeden mülhem bir mev- zua inhisar etmiştir. Denilebilir ki harp bütün sinirleri ayr. kuvvet ile işletmiş ve onlardan aynı neticeleri almıştır. Bunun için- dirki harpten sonra çıkan roman ve üyatrolar pek monoton olmuş. aşağı, yukarı, hp aynı mevzuu teşrih et- miştir. İngiliz, Fransız tiyatroları eski tarz- da eserleri temsil ederlerken, Şimal tiyatrosu bize büsbütün yeni bir tarz. yeni bir mektep vücuda getirmektedir. Yirminci asrın tiyatro eserlerini tetkik edecek olursak görürüz ki bu asar hep aynı sistemi takip etmişüir. Eşhası tanımak, bir aşkın heyecan ve elemleri etrafında vak'ayı yaratmak ve yahut çok karışık olan gülünçlü bir mevzuu, .ümit edilmeyen bir neticeye râptetmek etmektedir. bu eserlerin esasinı teşkil Halbu ki bu günkü tiyatro bunlar- dan uzaktır. Akla pek tabii gelmeyen, gözün alışık olmadığı, kulağın ünsiyet etmediği bir tarzı kabul eden yeni ti- yatro eserleri, bize hakiki san'ati, daha doğrusu yeni bir şekli meydana çı- karmaktadır, Bu yeni eserler hakkında Fransız münekkitleri taraftar görünmemekktedir. HAYAT, İİ Neşriyat Yalniz. Lucien Dubech bir makale sinde bu yeni eserler hakkındaki fik- rini şu suretle hülüsa etmektedir: “Şimal tiyatro edebiyatında büyük bir canlılık görünüyor. Almanlar yeni bir tiyatronun esasını kuruyorlar. Bun- lar bizim usandığımız, bıktığımız aşk maceralarından başka bir tarzda vü- cuda getirilmiş eserl rdir. Edebiyatta değişikliği zaruri gördüğünüz halde, tiyatro asarındaki bu yeniliği manasız buluyoruz. Tiyatroyu öldürmemek, için, asrın terakkiyatına uygun bir tarzda yaşatmak lâzımdır. Bu itibarle onun de- korları, es rleride yeni bir şekle in- kilap etmelidir, Belki de bu yeniliğin içinde, tıyatro tarihinde daha kuvvetli izler bıracacak bir devre dogacaktır. Bu yeni eserlerde hedefe daha başka yollardan varılmaktadır. Bir de- fa tezleri, diğerlerinde olduğu gibi mılüm (ohakikatlerin tekerrürü 'de- gildir. Bilakis bu eserlerin tezleri, öte denberi malüm olan havikatlerin bir hiç, bir efsane olduğunu göstermekte ve bunu canlı bir vak'a ile isbar et- mektedir. Bu eserlerin diğerbir husu- siyeti de tiyatro eserlerindeki fazlalık- ları çıkarıp atmasıdır. Eserin önünü anlatmak için manasız mukaddiinele- re, mevzularla alakası olmayan eşhasa sahnede mevki vermeğe lüzum gör- yÖr, müyo Edebiyat ve resimde şahit oldu- Humuz fütürizm ve sürrealizm tiyat- roda da canlanmağa başladı. Bu baş- lanğıç, güzel bir neticeyi şimdiden bekletiyor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: