18 Şubat 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yözüetir B $ei T SS aç Ca d Wi - ee V Te S . kâh iniyor, kâh çıkıyoruz... Milliyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. 18 ŞUBAT 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için Hariç içir L.K. 8 — 14 — 14 — KA — ç a l Ç 3 aylıği ON < BERİ Gelen evrak geri verilmez — BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- zinden verilen malümata göre büu gün hava bulutlu ve kısmen ya- ğişli geçecek rüzgâr şimalden e- secektir. 17-2-32 tarihinde hava tazyiki 763 — milimetre en fazla sıcakhk 2 en az | santigrat kay- dedilmiştir. İFELEK?A Yeniden altın gelmiş! Cümhuriyet bankası için ye Ç* — niden bin küsur kilo altın gel- miş... Havaların şu berbatlığın da beni yegâne ısıtan budur. Kimbilir günün birinde bu altın lardan bir kısmı bana kısmet o- lur... Diye hülyalar içinde esne- yip duruyorum, soğuk tesir et- mez.. (Aksırıncaya kadar) Şeker fiatı yükse- liyoz...mu? 9 ; Dünya bir iniş çıkış kanunu nun tesiri altında sürüklenip gi diyor... Havalar derecei harare- te tâbi.. O da kâh iniyor, kâh — çıkıyor... Piyasa ecnebi dövizi- — nebağlı o da kâh iniyor, kâh çıkıyor... Hepimiz... Binalara giriyor, Hasta olduk mu, d MİLLİYET PERŞEMBE lSı. Hafta Sohbeti Burhan Cahit Çizmeden yukarı çıkma! d: Eski bir baba dostu söyler. iz L — Turfındı sebze ÇOR yediğin ü kom şuya goıterme! — Niçin efendi amca? — Lâkırdı olur! ü Daha mevzuuma girme- den bir de — Nasrettin hocanım fıkrası hatırıma geldi: — Hoca bir gün parasız kal mış. Pencerenin önünde otu- rup şöyle bir hulyaya dalmış: “Cebimde biraz para olsa, şöy- le yağlıca bir but alsam, lop ta- rafından bir tandır kebabı yap- sam; kemiklerini kaynatıp bir de suyunu alsam...,, Hulyanın bu tatlı yerinde: — Çat çat! Kapı çalınmış. Hoca iğilip bakmış. Komşu- nun çocuğu elinde bir kâse: — Hoca ef. demiş. Annem: selâm söyledi. Sizde bugün et varmış, Biraz suyundan isti- yor. Nasrettin Hoca bir şaşala- mış. Kendi hulyasının sahi o- lup olmadığını anlamak için ke sesini yoklamış. Etrafı kokla- muş. Ne gezer. Bir şey yok. O zaman kendi kendine söylen. miş: Şi Hiy zamane veletleri hay, etin kok di davacı olur. Gürültüyü eflâke çıkarırlar. Bu anket dedikodusu da öy- le oldu. Verilen cevapları birer dedi- kodu gibi telâkki etmeğe idrâk leri müsait olmayan bazı ıplı- dai insanlar bu basit gazet (Komiser odasında evrakı tetkik ile meşgul... Bir polis ne feri kapıyı vurdu. İşinin orta- sında rahatsız edilmekten hiç te hoşlanmayan komiser, sıkın tılı bir sesle: “Giriniz” dedi.) : Mütehaşi lik manevrasını adeta milli bir mesele gibi kafacıklarında bü- yüttüler , Nasrettin Hocanın hulyası- na çanak tutan mahalle çocuk- ları gibi burunlarını çeke çeke paytak paytak bahse karışma- ğa koşan bu biçareler, hiç ol- mazsa et suyurun kokusundan istifade etmek ister gibi ağızla rını şapırdatıp durdular. Halbuki ne et var, ne de su yu var, Mesele lâftan ibaret! Anketteki gazetecilik mak. sadını kavrayan aklı başında insanlar bu hoş dedikodu mev- zuunu pek eğlenceli buldular, Fakat lâtifeyi, dedikoduyu herkese anlatabilmek ne müş- kül, Baztları vardır ki bır kâğıda (öküz) yazsan okur anlar, Bazılarına bunu anlatabilmek için ya resmini yapmak, yahut âhıra kadar götürmek — lâzım- ir, hulyasından bile seziyorlar! Bu iki fıkrayı peşrev gibi din ledikten sonra fasla başlaya- krm: Geçenlerde Akşam gazetesi sırf dedikodu olsun diye bir an- ket açmıştı ya.. Kadın mı müs- riftir, erkek mi müsriftir. diye açılan bu ankete kendilerine su al sorulanlar rastgele birer ce- vap verdiler. Tabit mesele ne memleket meselesi, ne ilmi bir mesele, ne de siyasi bir dava. Sırf dedikodu.. Fakat bu ankete kendilerine sual sorulmayanlar da burunla- rını soktular, Ortalıkta ukalâ çok.. Hele boyundan büyük işe karışmak isteyenlerin hesabı yok. , Tramvayda biletçi ile bir£ yolcu gürültü etseler fisebilul. lah beş on tane ukalâ peyda 0- lur. eDrhal mahkemeyi kurar. İkisi avukat, üçü mubaşir, beşi — kâhi ınıyor, kih çıkıoyr.. ş Her in — vaziyetimize — göre kâh iniyor, kâh çıkxyoı... Çarşıda fiatler kâh ini — yor, kâh 'or ve bu meyanda B ıelmr fiati de kâh iniyor, kâh bence baklava, kadın göbeği, tu lumba tatlısı, her türlü kadayif ler, revani, dilber dudağı gibi şeyleri yasak etmeli.. Kahveler de lokum ve şekerli kahve ya- sak.. Çaya da bir kaşık bal.. koy — çıkıyor... Ya efendim!. Fiat in- | malr. — diği zaman ses çıkaran yok ta — çıktığı zaman neden bağırıyo- — yuz... Şeker bu!.. Bal gibi tatlı.. — Tatlı şey pahalr olur... Bana şe — ker neden çıktığını sorsanız “Bayramdan dolayı” derim. Lâ kin sormadığınız için tabii bir şey söylemem... Tabit bu kadar — çok şeker kullanınca böyle olur. Kahvemizi, çayımızı sade içe- lim... Süte şeker koymağa ha- — cet yok.. Pekmez de koyabilir, — yahut bir yudum süt, arkasın. — dan birkaç razakı üzümü yiyebi — liriz.. Eğer bayramda şeker ye- yine fındık fıstık, sakız leblebi- gi yesek ve yedu'ıeydık şimdi İ vuıyet böyle olmazdı... Şeker fiatını indirmek i için, Arkadaşlardan biri var.. Şe ker fiatının yükselmekte oldu- ğu hakkında gazetelerde çıkan haberleri okumuş., dedi ki: — Ben aldırmam.. Ucuz şe- ker bulurum... — Nerede? diye sorduk.. — Mecidiye köyünden karde şim.. Orada mezbaha masrafı yok... cevabını verdi. Şişlideki kariemize Yazımda hikâye ettiğim şey vâki olmuştur. Yalnız ilk ve son kısımların kahramanları ay ni zat değil, ayrıdır. Mektubu- nuzdan mütehassis oldum. Hür metler... M. 1 idrak l Amma bunu herkese nasıl anlatmalı. Çağırıldığı çay ziyafetine ismokinle gidip herkesi günlük elbiselerile görünce utancından bir köşeye çekilen ve kendisini uşak zanreden davetlilerden bi ri tarafından: — Garson bir li ta ver! kapıyı açıp içeriye giren polise) Ne var, ne istiyorsun? Polis — Efendim, bir zat geldi, sizinle Mwüstacel- konuş- mak istiyormuş, — - Komiser — Bu herif te kim- miş? Polis — Herıf değil efen- dim, kalıbı, kiyafeti yerinde bir zat.. Cıöılükçü imişi Komiser — Ha, o başka.. Ne istiyormuş? Polis — Bizzat sizinle konu şacakımış efendım, bana bir şey söylemedi. — < Komiser — Pelcilı, bakalım. gelsin * * '.,* (Kapı açıldı, Kırk, kırk beş yaşlaı ında, gözlüklü, son dere- ce miyop oldugıı halinden an- aşılan bir zat içeriye girdi. Ko- miserle tanıştığı el sıkışların- dan belli..) Komiser — Maşallah, — bu- yursunlar azizim.” Hayırdır in- şallah? Ne o, mühim bir şey mi var dostum? Bu' akşam buluşa- caktık. Bekliyemediğinize göre her halde mühim bir şey.. Şikâyetçi—Rica ederim bana dostum demeyiniz, diğer ;ıkn. yetçiler gibi muamele liniz, Çünkü burası resmi yer.. Dışarı sı başka... z Komiser — Pek âlâ, anlatın Emrini alanlar da şıklık bah sine karıştıktan sonra — onlara böyle anketlerin gazete sahife- si dolduracak gelip geçici bir dedikodudan ibaret olduğu- bakalım. Şikâyetçi — Efendim, doğru mağazadan geliyorum. Bir müş teri bekliyordum.. Komiser — Evet, zaten bü: Gözlükçü Şikâyetçi — Maatteessüf öy le.. Onun için size şikâyete gel- dim. Komiser — Ha, yani 'şikâ- yet ediyorsunuz, takibat istiyor sunuz. Fakat bir şey var ki onu düşünmemişsiniz. Şikâyetçi — Bir şey var ki, düşünmemiş miyim? Komiser — Evet, dostum. Şikâyetinizi derhal geri alarak mağazanıza dönünüz ve bu me- seleyi unutarak işinize ve gücü nüzle meşgul olunuz. Size vere bileceğim en iyi nasihat budur. Şikâyetçi — Allah Allah, iş- te büunu anlayamadım. Komişer — Aulıyımıyıcık bir şey yok azizim. İyi görme- yen, sahte ile hakikiyi farket- meyen bir gözlükçü, nasıl olur? Eğer bunu bütün şehir işitse, kimse dükkânınıza uğramaz, bir gün vallahi iflâs edersiniz. VÖIRTLHAL İffet Beyin validesi ve merhum Hacı İzzet Bey kerimesi ve mülga Muhaciri merhum İhııı Bey haremi Fatma Nimet Hantumn vefat etmistir. Cena- zesi bugün Aksatayda — Yeşil Tu- dlumba tramvay caddesindeki 54 nu merolu hanesinden kaldırılacak, öğ- de namazı valide camiinde kılınarak medfeni mahsusuna defnedilecek- tir. Merhumeye rahmet dileriz. İSTANBUL RIHTIM DOK VE ANTREPO TÜRK ŞİRKETİ Ticaret kanununun 361 inci mad desine ve nizamnamei dahili ahkâ- mına tevfikan İstanbul — Rıhtım, nu izah etmek elbette müşkül olur. Hele kendisine yegâne ciddi meşguliyet olarak horoz dö- vüştürmeği münasip gören ba- zı zavallılara spor otomobilleri tün ğ pleri üşteri beklerler. Şikâyetçi — Derken hiç ta- nımadığım bir zat içeriye girdi ve benılen lıır goıluk istedi. nin.yalnız açık değil, hem ka- palı ve hem (Convertible) şe. killerinde de olduğunu — anlat- mak deveye hendek atlat- maktan daha müşküldür. Derler ki istihza zeki insan- ların hakkıdır. — Fakat bu keskin silâh ah- makların elinde geri teper, Güzel türkçenin en nefis e. serlerinden biri olan Âşık Paşa tarihinde sahibi eser-Fatih dev- ri erkânından, her birinin ha- yatlarında ne iş yaptıklarından bahsederken vüzeradan Veli- yüttin oğlu Ahmet Paşa hak- l;ındı aynen şu satırları kayde- ler: —“Mahbupların ah gözü ve kaşı ve zülfü ve benleri deyu de yu gitti!,, Yine vüzeradan Faik Paşa için de: — Niyette gitti! Der. Bu dünya zaten — böyledir. Herkes bir davadadır. Kimi maksuduna erer, kimi de niyet. te kalır, Şu var ki insan arzularını idrakine ve kudretine göre öl- şohretıni işit gelmı.ştıt. 0 ya.. Eşe dos ta sizin mağazayı daima tavsi- ye eder, dururum. Şikâyetçi — Biliyorum efen dim, biliyorum ve teveccühünü ze teşekkur ederim. Fakat mese le orada değil.. Mağazama ge- len bu adam benden bir çift :oıluk aldı ve parasını vermek için de bir on liralık uzattı. Pa- rayı aldım ve gözlük fiatini ke- serek üstünü kendisine iade et- tim. Gözlük üç buçuk lira kadar bir para tutmuştu. Komiser — Evet, sonra? Şikâyetçi — Sonra efendim, benim gibi namuslu bir tücca. ra on lira vermek fazla bir şey sayılmaz. Fakat bu on lira sah. te olursa, ne buyurursunuz? Komiser — Bu herif, yani sahte para verdi diyorsunuz, öy le mi? bu dükkânınıza gelen zat, size | | Dok, ve A sedaranı 24 Matt 1932 perşembe datada Osmanlı Bankası Müdiriyeti umumiyesinde adiyen içtima ede- cek olan heyeti umumiyeye —davet olunurlar. RÜZNAMEİ MUZAKERAT' ©| Meclisi İdare raporu, —Murakıbın raporu, Bilânço ve hesabatın tasdikile “Kâr ve zarar” hesabınin bakiyesi hakkında Meclisi — İd vekli- fatı. mükellef olan Meclisi İdare azası ile Müdire verilecek: ücretin ta- yin ve teapiti hakkında Mec- Hsi İdareye —selâhiyet — itası. Şirketle muamelâtı ticariye icra- sı için Meolisi İdare azasına me- zuniyet itası. Meclisi İdare azası intihabı. Murakıp tayini ile mümaileyhi- me verilecek ücretin tespiti. Hissedaran, nizamnamei dnhılı min 27 inci ddesind. -po Türk Şirketi His- | Pek yakınd SCHMEHLİNG - STRİBLİNG Büyük Boks şampiyonluk maçı (15 rounds) Gelecek hafta MAJİK SİNEMASINDA MAURİCE YVAİN'in meşhur opereti mammu Ağzımdan öptürmem - Paris'te bu rolü ibda eıleıı tarafından Buakşam: ASRİ Zengin talılohrı lıavı büriyetini AiLe FEVKALÂDE GALA OLARAK | AŞK UĞRUNDA CASUS SİNEMADA kazanmak için asil bir kavmin mü- Mümessilleri — şaheserin meşhur mümessili Bu filmi görenler memnun, Sinema -Tiyatro I İstanbul Belediyesi ŞehirTiyatrosu 21,30 da ENİNDE ENİNDE — n Komedi 4 perde Yazan: L. Verneuil, Tencüme e- den: Vedia M. Vasfi Rıza. Salr günü tenzilâtir talebe gecesi yarın saat 1 de talebe ve zabitana tenzilâtlı matine (AKİN) ve saat 15,30 da ENİNDE SONUNDA komedi 4 perde. ğğğg'l Şehzadebaşi 'FERAH SİNEMADA Bu gece: Büyük müsamere Komik dümbüllü İsmail, komik Ahmet B. ve heyeti temsiliyeleri.2 kumpan- ya binden ayrıca A bale he- Bugün saat 15 de talebe ve zabitana ten- zilâtlı matine AKIN ve bugün ak- şam saat Aşk — Zıyafetler — Mücadeleler — Müzafferiyet Dilber yıldız JACOUELİNE LOGAN ve bir çok mesrur — ve mütehayyır Perde aralarında zengin VARYETE NUMARALARI bir aşk ve macera filmidir. FRANCİS X. BUSHMAN, olacaklardır. E Bugün : MELEK ELHAMRA sinemalarında LİLİANHarvey ve HENRY GARAT Kongre Eğleniyor filminde mutat muvaffa- kiyetlerile muzaffer olmaktadırlar ŞIK SİNEMA Yanık Kalpler Garry Cooper ve Marlene Dietrich sözlü aşk ve ihtira” yeti ve 1932 senesi - serbest güreş müsabakaları. Duhüliye 25 umumi koltuk 40.— Localar 200-250. —— RAŞİT RIZA TİYATROSU Bugün akşam saat 21,30 da AŞ- KIN MANASI, millli piyes 3 pende Yazan: Aziz Hüdayi B. filmi. İHTİRA İLÂNI Demir yollar arabalarına ait ma- den takozu” hakkında istihsal olu- nan 23 Şubat 1924 — tarih ve 110 nu- marıh ve “Temas takozu” hakkında ECONOMOU OPERET HEYETİ FRANSIZ TİYATROSUNDA - Bu akşam saat 21,30 te Yasena Hri- somou. Yarınki cuma günü birinci matine saat 14,30 te Satanerle, İkin- ci matine saat 18 de Ririka. Cuma akşamı saat 21,30 te Sulamitis. hisse tevdii muamelesini — Ticaret 371 inci ddesine tev fikan yevmi içtimadan — lâakal bir hafta evel icra edeceklerdir. Hisse- çüp biçmeli, Çizmeden yukarı çıkanlara nihayet kavaf olduk- larını söyleyiverirler! 16 Şubat 932 Burhan Cahit Mıllıyet in Edebi Romanr 13 Daha bilmem neler - söyle- “dim, nelerine cevap verdim. Ben sözümü daha bitirme- ııuşkeıı şoför: — Efendım daha gidecek yiz?... Dedi. Bıktım: Yeşilllöyü geçmişiz bile. Güzel, güneşli, — taze bir akşam hıvııı idi. — Biraz inelim mi, dolaşı- yız?.. Dedim. Düşündü, kestireme di: — — Bilmem ki, insek mi?. Dedi.. İlâve etti: — Çok geç kalacağız değil ?2.. Akşam. Ondan hiç ayrılmamak, ak- —şam da, gece de olsa onunla be z bıîr olmak, doya doya güzel GÖZYAŞLARI!.. Etem İZZET rinden söküp ona vermek, ken dimden geçmek — istiyordum. Bu arzu iledir ki: — İnelim.. Dedim. Ve.. indik. El ele vermiş ilerilere doğru gidiyor- duk. Kimsesiz, insan gözün- den uzak bir yer arıyordum. İstasyonun ilerisindeki çayırlık lara kadar gittik. Sonra, dön- dük, deniz kenarına indik. Bir mısır tarlasının içinde ve deni- zin hemen kıyısında, — Dur sana bir yer yapa- yım, Beş on dakika oturur, ko. Dedim. Hemen pardesümü yere serdim: — Otur.. Biran sonra, lnn'uz de ora- İ“İP e bıkmık Iıışnnı kılbıı İ aa mış konuşuyorduk. Yine mev. zuumuz deminki bahisti. Boyu na o söylüyor, ben — söylüyor, bir türlü ikimiz de birbirimi- ze kanmıyorduk. En son bana dedi ki: — Pek güzel, Bütün söyle- diklerinizi kabul ediyor ve on- lara inanıyorum, Yalnız şu sor guma cevap veriniz. Tabiat kadında da, erkekte rındaki tuğyana ne derece kar- şı koyabilir?.. Buna, bu nokta. ya kim cevap verebilecek?, O- nun içindir ki, ben kadın da bu noktada erkek gibi mazur tutul malı; evlenmek, namus, ahlâk , vicdan, seciye telâkkilerinde de ğişiklik olmalıdır.. diyorum. E- ğer böyle olsa yer yüzünde ne kahbe adını alacak kimse bulu. de zevk ve şehvet nokt: nacak, ne ahlâk namına yapılın bir çok ahlâk #slar ayni şeyi yapmış değil mıdır?. Buna: - — Evet, . Dedim, ve o devam tti: — Bir erkek kendisini bulun ca nihayet yaradılışın sevkleri- ne tabi oluyor. Ve.. ona hiç kim se ne yapıyorsun?.. demiyor. Genç kız da bu çağa gelince ay ni hisleri, ayni duyguları duyu- yor. Fakat, kendisini bir sene, iki sene, üç sene, beş sene tuta- biliyor. Çünkü ümidi var: Ko- caya varmak. Ya bu kocayı bu- lamazsa, yaşı da ilerlerse yine tabiate ve yaradılışa karşı nef- sini zorlayacak mı Kendııme ne bir çok iğrençlikler, cinayet ma hakkım yok mu?. Şimdi ben de eğlenmek, zevk bulmak, se. vilmek, okşanmak, tabiatin ba- na verdiği — kusursuzluklardan istifade etmek — istemem mi?. Bu, benim için en tabii bir şey değil mi?.. Bunları söylerken büyük bir mücadeleden çıkmış gibi yor- gun ve kıpkırmızı idi. Gözleri hafif yaşarmıştı. Yüne titreyen bir sesle devam ediyordu: — Söyle haksız mıyım?. İş- te seni seviyorum. Bu, bir fe. ler, sayısız facialar olacak. Am- | ki: daranın göre işbu hisse- derin gerek İstanbul, Paris veya Londrada Osmanlı ge- rek Şirketin Merkezi İdaresine tev dii caizdir. MECLİSİ İDARE bana: Hayır.. yaptığın — doğru değil, beni sevme.. demiyorsun. Halbuki, beni bir saniye evvel kollarının arasına almak, sık. mak, dudaklarımı dudaklarının içinde hapsetmek istiyorsun?. Sen erkekliğinle bu hakkı ve bu zevki nasıl kendinde buluyor- san ben de o hakkı ve o zevki kendimde bulmak istiyorum. Ri Ca ederim, cevap ver: Haksız- sın,, de?.. ç Narnn İlk dinlenişte bel. — Hıklııııı.. Denebilecek kadar kuvvetli söyliyordu. Belki de haklı idi. Fakat, hakikat bu değildi. Dü- şünmedim ve ilk aklıma gelen- leri kısaca söyledim: — Haksızsın!. Kadın ve erkek yaradılışta hiç bir zaman ve hiç bir şart da hilinde birlik olmamışlardır. aima muhafaza et- mek lâzımdır. Her erkeğe bir kadın daima düşecektir!. A l olunan 23 Şubat 1924 ta- rih ve İll numaralı ihtira be- ratı bu defa — mevkiü fiile konmak üzre ahene devrüferağ ve- ya icar edileceğinden talip olanla- rın Galatada Çinili Rıhtım Hanın- da Robert Ferriye müracaatları i- lâ nolunur. Hayat Nakliye Kaza Otomobil ADRES: 4 üncü Vakıf Han Ve.. kendimi, kendi noktai nazarımı müdafaa — etmek için daha kestirme söyledim: — Çocuk kime baba diye- cek?, Anne kim olacak?.. Ve., ısrar ettim:: kat, sen yalnız bu ikisine cevap ver?. Durdu, sustu, düşündü, tek- raladı: — Çocuk kime baba diye- cek?. Anne kim olacak?.. Ve.. daldı. Gözleri ilk önce benim gözlerimde dolaştı; son- ra kaydı, denizin maviliklerine karıştı, bekledi bekledi; ıslanan kirpiklerile tekrar boğuk bir hırıltı; derinden gelen bir inilti ile: — Çocuk kime baba diye- cek?, Anne kim olacak?. Diye söylendi. Gözlerindeki yaş çoğaldı. İniltisi bir çığlık oldu, hüngür hüngür ağlaya- nıhk mı?. F,e;'ıılıkslq sen. de ni- Kocaya varmamanın imkânı ANADOLU SİGORTA ŞİRKETİ Teşkilâtı tamamen Türktür Müessisi İş Bankasıdır Telgraf : Telefon: İmtiyaz 20531 yordum: — Ben deüç defa çocuk al- dırdım!. Dördüncüsünde ölürmüşüm!, Fakat, şimdi de gebeyim!.. Ve.. bir facia şarkısınm ilk iki mısrar imiş gibi tekrarlıyor. — Daha pek çok şey var. Fa | dü: — Çocuk kime baba <.. cek?. Anne kim olacak?. Bilmem bu âni değişiklik ne dendi?.. Niçin ağlıyordu?.. A kan göz yaşları hakikatin bey- ninde yıldırımlaşmasından mı idi; yoksa: — Dördüncüsünde ölürmü- şümL. Diyişindeki lıalırlıyı;tın mı geliyordu?.. Fakat, ben yi- ne onu teselliye, goılenndekı yaşı kurutmaya çalışryordum: rma.. Geçen geçmiş!. Bundan sonrası olmasın.. Ümitlen.. Unut!.

Bu sayıdan diğer sayfalar: