8 Mart 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Milliye Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. 8 MART 1932 İdarehane: Ankara 100 No. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için Hariç için dd ı Tei ı? ». 7 50 4 — Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete — müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- Tiyetini kabul etmez. Sıhhat işleri Inek sütü ile çocuk beslenmesi lnık sütü ile beıleııcn çocııldırdıl erkıı K ismleği Bundan evvelki hangi aylarda ne gibi mamaların verilmesi lâzım olduğunu kaydetmiştim. Bugün bu mamaların yapılmasını tarif edeceğim. Çocuk mamaları pek çoktur. Zihninizi karıştırmamak için en esaslılarından ve yapılması kolay olanlarından bahsedeceğim. Mühallebi yapmak: Çocuğa üçün cü ayından itibaren muhallebi veril melidir, Mikdarı 60 gram süt 60 gram su bir kesme şeker bir çay ka şığı prıııç unu, lııı- kaba konup 25 dakika pişiril, . Eğer çocuk inkibaz varsa prinç unu yerine ayni mikdarda yulaf unu konarak yapıl- malıdır. Bu aydan sonra muhallebi- nin mikdarı her ay on gram artırıl- ııııl'ulır. karıda bildirdiğim tarzda hallebi k: Yu hallabi ı tereyağı konarak — yedi ıylıktın çocuğa günde bir defa veri lır Çocuk sekiz aylık olunca bunun üzerine irmikli etsuyu yapılırken ko nan patates havuç alımarak ezilip la pasına bir yemek kaşığı konur üç gün sonra iki yemek kaşığı tekrar üç gün sonra üç yemek kaşığı konur tekrar üç gün sonra bu sekiz yemek kaşığı lapanın dördü prinç lapası dört kaşığı sepze ezmesi olur. Yani sekiz aylık bir çocuk sabah saat 6 da süt 170 gram, 10 da irmikli et suyu sekiz çorba kaşığı, ikide süt 170 gram, 6 da prinç lapası mek kaşığı, 10 da 170 gram süt ve- rilir bundan başka sabah sekiz ak- şam sekizde birer çay kaşığı porta- kal suyu veya tomates suyu veya li mon suyu veya havuç suyu yani bun lardan her hangi birisi mevsimine ıore verılıı- ezmesi Taze yapılır ve ateşten indirilince hemen a:e bir çay kaşığı ıspanak am_eıı l!ılıı'ın çoı:uklırı verilmelıdır lll BUGÜNKÜ HAVA (B FYeşilköy rasat merkezinden ve: irilen malümata göre bugün hava ; İ;pılı ve yağmurlu olacak rüz- gâr garbi — istikametlerden ese- cektir. 7-3432 tarihind tayizi ne- simi 756 milimetre en fazla si- caklık 18 en az 7 santigrat kay- Dilencilik meselesi ç Dilencilik meselesi başlı ba- |— — şma bir meseledir. Amma yal- “nız bizde değil, dünyada bir me eledir. Bizde dilencilik o kadar — ilerilemiş değildir. Başka yer- — derde dilencilerin mektebi, teşki f- âtı ve cemiyetleri var. Hıttn (Dilenciler Kralı) isminde bir — film gördüğümü hatırlarım. “Dilenci bir tane olsa şekerle ıbeıleyelîm derler... Diyenler — ekseri bir tek dilenciye bir küp kşeker vermezler. ; İstanbulda dilencilik ile zabı nııdeıı depo olarak — aldıkları çelik madeni ancak beşinci ayına kadar kâfi gelir. Bu aydan itibaren depo- ıııııdı yoktur anne sütündeki çelik ise çocuğun ihtiyacına kâfi gelme- dııııı den bizim bu ihtiyacı temin et memiz lâzımdır. İspanakta çelik faz la olduiundın bu ıebepteıı beşinci Ispanak ezmesi yapmak: Taze ıs panak yapraklarının küçükleri alınır ve bunların uclarından bir avuç ka- dar kesilir bir kaba konarak pek az sude iyice haşlanır sonra bu haşla- nan yaprakları çay süzgeci kadar ince tel süzgeçten zeçırılır Bu ge- çenden bir çay kaşığı alınır muhal- lebiye konur. İrmikli et suyu yapmak: 50 dir- hem et yağsız kemiksiz sığır veya dana eti, 100 dirhem su, 2 patates, 2 havuç bir saat az ateşte pişecek süzülecek ne kadar su tebahhur et- miş ise o kadar kaynamış su kona- cak sonra bu et suyuna 2 tutam tuz 2 çay kaşığı irmik konarak yirmi da kika pişecek bundan yedi aylık çocu ğa sekiz çorba kaşığı sekiz ve dokuz aylığa dokuz çorba kaşığı on aylığa ©on çorba kngıgı verilir, Sepzeli prinç hpıı Bir — tabak sade tuzlu —suda pişmiş lapa alınır tel süzgeçten ezilerek geçirilir bu ge çen lapadan sekiz yemek kaşığı alı- nır bunun üzerine bir çay kaşığı al- tın sarısı rengine kadar eridilmiş ha kırıcııerden yarım el lııdır bir par- ça alınır iyiçe kanı çıkmayıncıya ka dar yıkanır sonra zarı çıkarılır ateşe ıoılık su dolu lıı- kaba konur su sı- cak oluncaya ka: beklenir sonra tekrar suyu dıılııılıı- yine soğuk su MİLLİYET SALI sepzeli ye- | . HİKAYE a M Şekercının önünde Jal” “Binbir Gö zı ştu, Ne diyeceğini şışır nımn sahibi on sekiz kız satıcıya, iki erkek satıcı dadıa ilâve etme ge karar verdi. Sabur isminde biri ile ben intihap edilmiştim. Sabur derhal bütün kızların mu habbetini celbetmeğe muvaffak oldu. Mağazaya girdiğimizden bir hafta sonra artık hep bu sözler iliyordu: — Sabur ne tuhaf adam.. — Sabur bulunur çocuk de- ğil.. — Sabur vallahi dunyıyı ka fese koyar.. LAİ SS Pazar günü öğle yemeğin. den sonra caddeden ıeçıyor— dum. Oradaki - kuruşluk Amerikan şekeri ıl- konur sıcak ol kadar bekl. sonra, yine bu su dökülür,üstüne so- ğuk su konur bu sonuncu koıııııııı da sıcak 0lııııcı bu defa içinden ciğer alınır ve iyice temizlenmiş et makine sinde kıyılır, sonra ş ciğer ınu tel süzgeçten tekrar ezilerek ge . Bu ıeçendqı sekiz aylıktan ıhlıııeıı çocuğun İapasına ilk hafta- sında bir sonra iki daha sonra üç çay kaşığı ilâve edilerek verilir. Karaci- ğerin kan zafiyetini tedavi için iliç tan daha kıymetli - tesiri vardır her çocuğa verilmelidir. Meyveli tirit >yapmak: Bir adet elma alınır kabuğu soyulur bir kaba konur üstüne pek az su konur iki kesme de şeker konur ateşte pişiri- lir, suyu dökülür sonra ezilir. İkinci bir kaba fırmda kurutulmuş bir di- lim ekmek alınır dövülür un haline getirilir sonra bir kaba bir çay kışıgı tereyağı konur altın sarısı rengine ı-ıdıl.ıı üzerine elmıek unu ko nur k 'e papara gelinciye kadar kıyııımq ılık su ko nur sonra bu paparadan iki yemek kaşığı, elma ezmesinden bir yemek kaşığı yani iki kısım paparadan bir kısım elma ezmesinden karıştırılarak çocuğa dokuz aylıktan itibaren gün- de bir defa verilir. Yumurtalı tirit yapmak: llu dı- lim francela yağsız ve kemik ten yapılmış et suyu ile tirit yıpılır ıı::şte bir deh kaynatılır, kaynar tağr da tıpkı kaçal gi- i mütemadi lıır kovalama var- dır. Birgün bakarsınız sokaklar dilenci dolu.. Ertesi gün bir tek yok!. Dilencinin en bol yeri Bey- o ğlu caddesidir. Tünelden Tak e giderken ekseri sol kolda- di kaldırımlarda önünüze çıkar . Tokatliyan önlerinde kesa- p'ĞşJı ederler... Taksimde ea a | Hâlâ | ında de yüzlerce altın bulmuşlar. Gazeteler bu adama: “Sahte dilenci” Diyorlardı. Yanlış ifade, yan lış tabir... Dilencinin sahtesi ol maz.. Fakirin sahtesi olur. Di- lencinin, sakatı, fakiri, orta hal lisi ve zengini olur.. Bir de in- sanın dilenci olmak için avuç a- çıp sokakta ötekinin berikinin önüne çıkması şart değildir. Bu K örülen bir Türkçe filmin ismi- i “İstanbul dilencileri” koya- larmış, şehrin nufuzlu bir Biz dilencileri beple dilencilik hakkında bir etüd yapmak isterim.. Yalnız bir nokta var. Birisi sahte sakatlık veya İııkırılık üstüne bir yumur tanım sarısı çalkanarak konur karış- hrılır On bir aylıktan itibaren ço- uklara günde bir defa verilir. Yumurtalı pasta yapmak: 80 gram kalete unu, bir gram - tuz, bir gram t üçyüz gram su ıle ka rıştırılır. Sonra bunun üzerine bir yu murta sarısı çalkanır karıştırılır, ke za bir yumurtanın beyazı kar gibi beyaz oluncıya kadar çalkanır karış tırılır. Sonra bir kabın kenarlarına yapışmasın diye hafif halis tereyağı sürülür içine bu mama konur ve ateş te su dolu bir kaba oturdularak bir saat pişirilir. Sonra indirilir yumu- şak bir pasta gibi olur ikiye bölüne rek günde iki defa şekerli çaya ka- rıştırıdlarak çocuğa verilir, İshalden yeni kurtıılmıış yedi aylıktan itiba- goıtererek dilendi mi, İstanbulda . der. Filmin — Evet efendim! Öyle. Yal- : Hiç Tokatliyarın önün- len geçmiyor musunuz?., Ceva ynı verir, ğ Benım lıu ışîerde en ziyade ilenciler artık aktör nın, hüznü, ricayi, fakri bun kadar iyi ifade eden aktörü- üz yoktur.... Geçenlerde bir İzmir mi, Bı.ır lisl üstüne hü- cum öderler... “Sahte dilenci” diye hırpalarlar.. Efendim! Sah te bir dilenci sizden ne alabilir?. Beş kuruş, on kuruş mu?.. Ya sahte zenginlere ne yapa- hım? Onları neden tutmazlar, onları neden hırpalamazlar... Zararları fazla diye mi?... Acaip imzalı kariimize Asıl ismim (Felek) değildir amma gitgide Felek' lqiyomm Gunun birinde asıl ismimi bıra- p mı bir yenn ren çı verilir, Bunlardan başka çocuklara gıda- larından hemen sonra ğgünde 4 - 6 adet piküvi veya ekmek kabuğu el- lerine — vererek su vermeli ve gıda çiğnemeye alıştırılmalıdır. DOKTOR Ali ŞÜKRÜ ALENİ TEŞEKKÜR Pederimin vukubular — vefatı ha- sebile cenaze —merasiminde hazır bulunan, bizzat ve tahtiren beyanı taziyet ile teessürümüze iştirak e- den ehibba ve akrabaya ayrı ayrı teşekkür imkânı olmadığından ale- nen arzı teşekkür ederim - mak akl geldi. Önümdeki şeker şişesinden bir t 1 se çerek ağzıma attırtı. Aceme parayı vermeğe ha- zırlanıyordum. Birden bire ne- reden aklıma esti? Sabur'un ma rifetlerinin methü sena edildiği ni işide işide, ben de “tuhaf bir adam” , “dünyayi kafese koyan adam” olmağa karar verdim. Ağzıma attığım * şekeri çıkarıp' attım. “Bu hoşuma gitmedi de- dim ve bir başkasını aldım. Acem kızsın diye — bekliyor- dum, Kızmadı, bilâkis gülümse di: — Gülegüle efendim, dük- kân sizin ! dedi. Öğleden sonra bu hâdiseyi mağazada anlattım. Hikâyem büyük bir tesir yaptı. Kızlar ba garıştılar: Am- ma da yıpmışsın Adamcağızın bedavadan şekerlerini yemişsin. Vallahi Sabur bile bu kadarını | yapamaz. Bu tesiri görünce âdeta bir gürur duyuyordum. Sabür bile bu muvaffakıyetimi kıskandı ve canı sıkılarak dedi;ki: — Bunda şaşacak bir şey yok, Herhalde ,;Acem — baş- ka işle meşguldü.,Senin şeker- leri aldığını görmedi. cur & di Ertesi gün “Sabür'la ben tesa düfen beraber yemek yedik. Ge ne caddeden, ayni Acemin dük- kânının önünden geçiyorduk. Sabur'a dedim ki: — Canım şeker. istedi. şu Aceme kadar gidelim. Merak ediyordum. Acem ge- ne dünkü gibi müsaade edecek -a Gel dı: — Evet, bakıyordu amma, dedi. Acemin gözlerine dikkat etmemişsin. O adamım gözleri camdan.. Bakıyor amma, gör- müyor. anüğası paydosundan Birgün öğle evvel: — Kızlar, isterseniz -sizi de Aceme götüreyim. Bir de siz görün bakalım, Acemin gözleri camdan mı, değil mi? Teklifimi kabul ettiler. Beş dakika sonra kızlar, Sa- bur ve ben Acemin dükkânının önünde idik. Elimi şişeye uzatarak bir şe- ker-aldım ve ağzıma attım. İ- kinci, üçüncü, şekerleri almağa hazırlanıyordüm. Hayret! Bu sefer Acem kızmaz mı? — Burasını imaret mi dın be adam! diye bağırdı. Ne kadar mahcup olduğumu takdir edersiniz, Kızlar kahka- hadan <kirıldılar. Sabur'un da koltukları kabardı, kabardı. Fakat nihayet kızlar halime acımış olmalılar ki, hepsi de çantalarından beşer kuruş çıka rıp şeker aldılar ve hepsini ba- na verdiler. Bu sefer Sabur'un yüzü göl- gelendi. Çünkü binnetice mağ- lübiyetim, yeni bir galibiyet ha Tlini almıştı. Istanbul Evkaf Müdürlüğünden | Mikdarı Cinsi f Kilo 800 Sadeyağ 300 Zeytin yağ 3006 Pirinç 3000 Fasulye Fıkara imaretlerine lüzumu | olan yukarda yazılı dört kalem erzak ayrı ayrı aleni müzaye- deye konmuştur. Talip olanla- rın şeraiti anlamak ve nümu- neleri görmek üzere her gün Levazım İdaresine ve ihale gü nü olan Martın otuz birinci perşembe günü saat on dörtte | İdare Encümenine müracaat- ları. (880) miydi? Yani Sabur'u p edebilecek miydim? Endişelerim zail olmakta ge | cikmedi Acem, bir limonlu, bir de çi- lekli şeker almama sesini çıkar madı: — Güle güle efendim.. Dük. kân sizin! dedi. Mağazaya dönünce, yeni mu vaffakıyetimi anlattım. Kızla. rin kahkahası sükünet bul dedim ki: — Bugün artik Sabur'un da şüphesi kalmadı. Çünkü Ace- min şekeri alırken beni gördü- ğünü o da gördü:- 'lttersemz ZAYİ — Arabacı ehliyetnamemi zayi ettiğimden yenisini alacağım- dan eskisinin hükmü — yoktür, İs- mail. t Doktor Hafız Cemal Dahiliye hastalıkları mütebassısı | Cumadan maada hergün öğ- leden sonva saat (2,30 dan 5&) kadar'İstanbulda Divânyolun” da 118 numaralı hususi daire- sinde dahili İhastalrkları mua- I Sinema -Tiyatro l Darülbedayide Son Temsiller Arzuyu ümümi üzerine Bu akşam İstanbul Belediyesi Saat 21,30 da ;.h,p’l'ıgıîrow YALOVA TÜRKÜSÜ Fiyatlarda zam yoktur Müsikili ko - medi, Bestekârı san Ferit. : Ha- ——— Kadıköy Süreyya sinemasında 9 Mmart çarşamba akşamı — Raşit Riza tiyatrosu sanatkârları “Talak Eğlen vodvil 3 pernde. Nakleden: ve Halit Fahri celeri”, Mahmut Yeşari Beyler Şehzadebaşı RAŞİT RİZA TİYATROSU Perşembe günü akşamı — büyük gala OTELLO Şkespirin Şah ese- ri. S perde 2 tablo, kişe gündüzleri açıktır. TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muameles? itra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Pi Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadtr D” : Beyoğlu : 3 TUZLA VE HAVALİSİ | İçme Maden Suları İstismarı Türk Anonim Şirketinden: Şirketimizin alelâde senelik his- | sedarlar heyeti umumiyesi aşağıda | müzakerata dahil | yazılı ruznamei bulunan mevaddın — müzakeresi ve karar ittihazı zımnında 28 mart 1932 tarihine müsadif pazartesi gü nü saat 10 da Galatada Arapyan ha- mırsla 4 numeroda kâin şirket mer- kezinde içtima edecektir. Şirket e- sas mukavelenamesi ahkâmı muci- bince heyeti umuümiyeye iştirak e- decek olan hissedararın malik bu- lundukları hisse senetlerini veya bünu müspit vesaiki içtimadan bir hafta evel şirket —merkezine tevdi ederek mukabilinde dühuliye vara- kâsı almaları ve muayyen olan gün ve saatte içtimada hazır bulunma- darı ilân olunur. Ruznamei Müzakerat: 1 — İdare Meclisi ve Murakıp ra- ponlarımın okunması, 2 — 1931 bilânçosunun tasdik ve kabulü ile idare meclisi azası — ile murakıbın ibrası, 8 — Kârın sureti tesviyesi, 4887 THE ENGLİSH PLAYERS heyeti bu sabah şehrimize muvase- let etmiş ve yarın akşam saat 21,30 te FRANSİZ TİYATROSUNDA ilk temsil olarak Bernard Shavv'in en meşhur piyesi olan CANDİDA'yı temsil edecektir. Tekmil temsillerin programı ti- yatro kişesine talik edilmiştir. Ki- şeler bilet satışına devam etmekte- dir. | Falih Rıfkı Bevin eserleri P-— Denizaşırr Cenubi Amerikayı atlatan ye- kitapların en nefisi. Papyekuşe üzerine tabedilmiş müteaddit resimler. 2 — Faşist Roma Kemalist Tiran ve Kaybolmuş Makedonya Faşist İtalyadan, inkılâpçı Ar- navutluktan ve bizden sonral. Makedonyadan bahseden yegâne S ee 3 — Yeni Rusya Rus inkılâbından, bolşevikle- " Bu eserlerin hem san'at, hem fikir kıymetleri vardır. Yeni ya- W zı ile herkesin hem lezzet, hem |İlistifade ile okuyacağı en iyi ki- taplar bunlardır. —— Hepsi Muallim Halit kütüpha- İinesinde bulunur. | Dr. Celâl Tevfik Zührevi ve idrar yolu hasta- Sirkeci, No. 35. lıkları mütehassısı: Muüradiye caddesi Her gün saat 14-18. Zayi Beyoğlu Kasımpaşa maaş kişesin- den almakta olduğum tekaüt maaşı- na ait5094 numaralı maaş cüzdanımı senedi resmi ve tatbik mühürümle dan sirkat ettiklerinden yenisini çıka racağım, Dıgerlerının hükmü olmadı ğını ilân e Kasımpaşa Mutbakkapı cad- desinde 3 numaralı dükkânda üilıi);et;:n .Edebî Romanı: 32 Kırmıkınşık bir yatak!. Yerde sürünen örtüler!. vKınlı, sabunlu sularla dolü d I dt yordu! /— Elimi nereye atacağımı, ne pacağımı bilmiyordum? İlk önce çamaşır dolabının nde durdum.Gözüme hemen Onun bir çamaşır boh- vardı. Almış. Benim çama ı da şöyle bir kenara bı GÖZYASLARI L / Çıkarılmış ve atılmış gece lerine baktım. Kendisinin nesi | ıdıııı, * Etem İZZET Dedim. Arandim, başka şey ılmıştı' Aı-tık kendi & rarsa Iıepnnı ıkılıııım da. Budalalığımın, a- kılsızlığımın, hattâ onun dedi.- ği gibi eşekliğimin cezasını çe- kiyorum. Ve.. açıkça söyleye- bilirim: — Ben eşşeğim!. Bu bir hakikat. Fakat, baht sızım da, Onu — sevdiğim için, ona bütün varlığımı verdiğim; gözlerimi onun gözlerine, gön- bomboşluk - içindeydim. Fenama gitti. Müthiş bir üzün.- tü ile sarsıldım. — Şimdi ne yapacağım? Ne olacağım?. Nereye gideceğim,. Diyordum. Bir saniye sonra dudaklarımı ısıra ısıra kanat- tım ve., hınç ile, kin ile: — Gidersen git kahpe!. Dedim, ben de ters yüzü ka pıyı kapayınca odadan dışarıya çıktım! .lns.ın:: n-e o'İur.ıı .olıı.ıılı fa- kat, lümü lüne kaptırdığım hüviyetiım ona esir ettirdiğim yine ona sahip olamadığım için bahtsızım. O da bahtsız. O da, her yolcunun uğrağı bir geçit gibi bütün benliğini ve varlığı- nı bışkılınnı kaptırdığı ve huremgı için bahtsız!. İkimiz de acınmalıyız. İki- miz de başımızı ellerimizin içi- ne alıp kendi kendimize vâh et- meliyiz! . Evde boş.. .Sokakta boş!. Dairede boş!. - Meyhanede lıo;_ e hiç gbıunmalı n (de arama- dım. Hep o inat ediyordu. Şim di biraz da ben inat edecegım Bakalım ya o, va ben Pes.. bi Diyeceğiz. * İnadımız devâm ediyor. Karar verdim: — O gelip beni arayınca- ya kadar zerre kadar - alâkadar olınıyıcııım. Ne * arıyacağım, lıyorlar. Hattâ bir masadan ku- lağıma geldi: — Bu aval da nereden düş- tü?, Diyorlardı: Hiç ses çıkarma dım. Amma onlara taş çıkarı- yorum. Belki de içtiklerinin iki üç mislini içip kalkıyo - rum. Dün gece o kadar çok içmi- şim ki, yalnız çok nazik bir po- ne soracağ ne düşü lisin kolunda od getirildiği ğim! Ve.. fena bir 'sdet edin. mi ve: dim: — Burası mı beyfendi?. — İçmek!. Dendiğini lııtırlıyorum. Ara Burnumdan gelinceye kadar i Çiyorum. Her akşam bir meyha nedeyim. Hem de: — Koltuk altı meyhanesi.. — Dedikleri meyhaneler. Balık pazarında, Galatada, Glavani sakağında, daha bilmem nere- lerde,. Birinden çıkıyorum, öbü rüne giriyorum. Ne tanıyan var. Ne bilen. Ben de rahat — Ver bir tane daha.. Dedim. Onun hayaleti üze- rine atılmak, boğuşmak, onu gırtlaklamak ve bağırmak iste dim: Ş — Seni seviyorum!, Her şeye rağmen seviyorum! Tiksinerek, nefret ederek se- viyorum!. Sensiz olamıyorum!. Beni deli mi etmek sun?, İşte ben deliyim!. Sonruı yok. Ne aklımda, ne istiyor- da ne oldu, neler — geçti, niçin bu kadar içtim, — nerede içtim hiç hatırlamıyorum!. Sadece Glavani sokağındaki meyhaneye girdiğim ve: — Barba getir bir tek!, Diye seslendiğim, Naran'ı gözlerimin karşısında dikilmiş duruyor gordugum muhakkak! daymış, karşiım- Fakat,, biraz ygdn-gunyorum daymış, yme mıt olıun dıye de, ne hatıralarımda hiç blr iz ve hiç bir intiba yok!. Muhakkak ki hâlâ onu sevi- yorum. Tiksinerek seviyorum!, Bütün günah ve kabahatleri ne katlanarak seviyorum!. Çıldırarak seviyorum. Delirerek seviyorum!. Yine gitmek, arkasından koş mak, — Gel.. Sensiz olımıyorunş_!. 0- kimse şaş Pitüimum aile namına Safa Rakı | Sabur'a sorun. yene ve tedavi eder. Telefon: d _M_“"“k'P intihabı ve ücreti- kömürcü efradı askeriyeden FELEK Fabrikası. Numan Vehbi Sabur hiddetimden kıpkırmı- | İstanbul 22398, nin tayini, Bekir oğlu Mehmet —. a x z Belki, ben yalnız bıhtıız degıl İkı ıundur _ıydında yok, | ralı görünce yabancılığımı an- | ye: rün., Demek istiyorum. Bunu yap L L siç A e v L kadar güç şey ki.. 'ki gün sonra » ' ÖPE n K7 K aa7 * Hâlâ ondan ses yok! Ben de aramıyorum.. Düşünüyorum: — Bu ayrılığa kendimi alış- tırıp ta onu büsbütün unuta- mam mı?.. Buna ihtiyaç var. Her türlü sünü denedim. Bu kadından ba na hayır yok. Bütün fedakârlık larım, her şeyim - nafile. Zara- rın hiç olmazsa bu noktasından dönebilmeliyim. Tanıştiğı er- kekleri, onların adedini gözle- rimin önüne getiriyorum, tüy- lerim ürperiyor! Yine — razı idim: — Günahlarını affedeyim.. Her şeyi unutayım!. Hiç bir şey olmamış diye- yim.!

Bu sayıdan diğer sayfalar: