18 Mayıs 1933 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

18 Mayıs 1933 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 1918—233 7 Kodi v Pençesi Brams için... ohannes Brams... musiki tarihinin büyük şahsi- yetlerinden biri. Böyle şahsiyetleri hiç hatırdan çıkar- mıyan memleketlerde, şimdi de onun yüzüncü yıldö- nümü vesilesile merasim yapılıyor. 7 Mayıs 1933. Bu tarih, bu şahsiyetin 100 üncü doğuş yıldönümünü gösteriyor. Fakat, onun için bu vesile ile yapılan toplantılar, verilen konserler, konfe- ranslar, 7 Meyıstan çok evvel başladı. Hararetli alâka ile anış, harareti azalmadan devam ediyor, devam edecek. Zaten oularda hangi senenin hangi ayında, haftasında, gününde böyle şahaiyetlere dair, söz, se8 ve yazı yokluğu farketmek mümkündür f Gazetele- rine, mecmualarına şöyle bir göz gezdiriniş. Verilen konferans, konser, toplantı ilânlarına dikkat ediniz. Daima bunlardan bazılarına, birine yahut birkaçına dair mevzular üzerinde duruyorlar. Garpta edebi bir hatırlayış var! 3 Nisan 1897 de ölen Johannes Brama, Viyana'da gömülüdür. Betoven'le, Mozart'la, Şnbert'le, dostu «Vals Kralı» Johan Şiravsla birlikte, <Merkez me- garlığı> denilen yerde yatıyor. Sonsuz bürmet ve takdir gösterilen büyüklerden biri de kendisi... Pakat, yaşarken nasıl düşünüyordu, bilir misiniz * Ona sit olan şu fıkra, bu hususta bir fikir verebilir; Brams, Viyana'da Kurl kilisesi yanındaki Karl sokağında bir evde, uzun müddet oturmuş. Bir gün, evin kapısı önünde, genç bir dostu, kendisine sormuş: — Büyük üstat, ileride size karşı beslenen takdir ve hürmeti ifade için bu evin üzerine konulacak lâvhaya, ne yazılacağını tahmin edersiniz f Bestekâr, sadece şu cevabı vermiş: — «Kiralık evb Orada oturduğu evin üzerinde şimdi Brams'ın vaktile oturduğunu ifade eden bir lâvha bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Ama, onlarda bu husus taki teamül, okadar umumi ve şamil bir mahiyet almıştır, ki evin üzerinde böyie bir lâvha bulundu- m eminim. Bulunmuyorsa, o ev, bugün yerinde yokt — «Kiralık ev!» Bana öyle geliyor ki, Brama, bu sözle elâkasızlık beklediğini, umduğunu ifade ederken, bunun böyle olacağına inanmıyordu. Bu sözünde samimi değildi. Dokunaklı bir cevap vermek fırsatını kaçırmamak için, böyle deyivermişti ! Eğer o, burada yetişen büyük san'st şabsiyetlerinden biri olsaydı, kendisinin sahiden böyle düşündüğünü kabulde hiç tereddüt etmezdim Ve muhakkak dediği çıkardı ! SERVETİFÜNUN 399 İetimai Görüşler: Atsız çocuk , Adını bilmiyordum, fakat tanırdım. Onu birgün Ankara'nın pasta salonlarından birinde, İstanbulda'ki halasını yanına bıraktığı çocuğuna mektup yazarken gördüm. Bana bu yazdıklarının bir kısmını okudu ve ilâve etti: — Her acıya, her yoksulluğa çocuğumun hatır için katlanıyorum.. Onu biraz daba büyütebilsem !. Sordum: — Çocnğun erkek midirt. Genç kadın içinden taşan bir gururla cevap verdi : — Erkek, hem de görseniz ne kadar güzel... — Tam mektep çağında. — Evet yuza İstanbul'a döneceğim, fikrim onu bir yatı mektebine vermektir. İşte bir anne ki, hayatın acı ve ezici fırtınalarını igine sindirecek çocuğunu korumaya çalışıyor. Çocu- gu için bu zavallı anne kim bilir ne zahmetlere kat- lanmamıştır 1. Sord — Daçieğiğair. olm Bize bir tazminat ver- medi mif Genç kadın acı acı gülerek ve içini çekerek anlattı ; — Çocuğumun babası beni terkettiği vakit, henüz aramızda nikâh yapılmamıştı. Günahımın cezasını çekiyorm. Genç kadın burada suştu, gözleri hafif bir kırmı- zılıkla baygınlaşmıştı. Şimdi ben düşünüyor kendi kendime içerliyordum : — Bu kadın, kara bahtlı anne, hakikaten günab- kârmıdır f. Sevmiş, ve istiyerek, yahut istenmeden gocuk yapmış. Bütün bu hadiselerde tabiat kanun- larının mukavemet edilmez tesirleri vardır. Sevişerek birbiriyle anlaşan ve sonra günün birinde çocuk yör pat anne, elbette mazurdur. Fakat en büyük gü kâr kendisini terkeden erkek ve ondan sonra onu damgalıyarak süründüren cemiyet değil midir 1, İşte tabiat kanunlarının icabatı ve cemiyetin zulmü.. Düşüncem devam ediyor: — Mademki tabiat kanunlarının hükümlerini de- giştiremiyoruz, şu halde cemiyet kanunlarını değiş- tirelim. Çünkü bunu yapmak mümkündür. Ö halde niçin yapmıyoruz ve niçin çocuğunu büyütmek ve kendisini besliyebilmek için bir annenin sürünmesine müsaade ediyoruz 1. Düşünmüyoruz ki, damgalıyarak sürünmeğe mahküm ettiğimiz bir annenin, en acıklı ve kirli çalışma verimlerile yetiştireceği bu çocuk, bizim binbir itina ile, sonsuz bir,özenişle yetiştirmek istediğimiz gelecek neslimiz içinde belki bir büyük adam olur. Kadri Kemal

Bu sayıdan diğer sayfalar: