18 Mayıs 1933 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16

18 Mayıs 1933 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© No.1918—233 SERVETİFONUN 403 Yazan; TÜRKÇE Lİ miri İvir. ar v| yararı yasa ne Hüseyin Nazmi Yazıların herbir CIRAME KI V korunmuştur O Ke) — — ğe Bunlar, yukarıda söylediğimiz gibi sesli sözlüklerle (sait harf) ya önde veya arkada birleşir ve öyle okunur, BA Dİ CE ŞÜ AŞ AÇ KAR ZOR KAVANOZ ASMA NAL KOVA SOPA PAS örneklerinde olduğu gibi ki, bunlarda bulunan 8688iZ sözlükler geslilerin yardımile okunur, Yazımızdaki bütün bilikli (manalı) söylenti (keli- me) ler işte bu yolda sözlüklerin yanyana gelip bir- legmesinden ileri gelmiştir. Ağzımızdan çıkardığımız ve yazılarımız da yazdı- ğımız bu yoldaki bilikli (manalı) söylenti (kelime) leri yavuz kılavuzcularımız, büyük diloilerimiz şimdiye kadar çeşitlere ayırmışlardır. Biz de o izde yürüyerek bunlardan birincisinin takık (ad—isim) olduğunu söyleriz. Bakalım «takık» nedir. —aTakık (isim)» — Gördüğümüz veya görmeyip işlttiğimiz canlı, can- sız her nesnenin tanınmasına, çağımlmasına yarıyan takılmış, konmuş birer adı vardır. Biz bu konulmuş söylentilerle o nesnelerin kim, ne olduklarını bilir ve anlarız ki huna kılavuz ( gramer ) dilinee « takık (isim)» derler. Şimdi (arslan) söylentisini ele alalım. Bunu görür görmez veya işitir işitmez bunun sıcak yerlerde bu- lanan yırtıcı bir yaratık (mahluk) olduğunu anlar ve tanırız. Ve yine bunun gibi «toprak» denilirse bunun da yerlerde bulunan ufacık taş kırıklarından çıkan ve içerlerine ağaç dikilen ve ekin ekilen bir nesne olduğunu bilir ve anlarız ki işte burada «arslan» ve stoprak söylentileri birer etakık» olur. Dilimizde takıklar ilkönce ikiye ayrılır. Birine «eşli takık (ilemi cins)» ötekine de «eşsiz takık (ismi has)» denir. «Eşli takık» — Kendi soyundan birçok eşi olandır. Bu, ot, ağaç, at, koyun, arslan söylentileri gibi ki: bunların her yerde biulerce eşleri olduğundan hepsi «eşli takık> olurlar. «Eşsiz takık» — Kendinden başka eşi olmıyan takıklara denir. Ankara, Ahmet, Ilgaz, Sakarya, Haymana, İnönü gibi söylentiler «eşsiz takık» olurlar. Çünkü : bunların her biri yalnız bir tane olup başka eşleri yoktur. Eşli takıklar, ya bir tane, yalnız, veya birden «ar- tuk (ziyade) olur. Başka eşlerile beraber olmayıp yalnış olan takık- lar «birli (mütret)» ve birden çok olanlarda eçoklu desmip adını alırlar. Bir elma «birli» ve beş elma «çoklu» olür. —<«Takıkları çoklu yapmak yolları»— (İsimleri cemi yapmak usulleri) Söylenişleri ince olan eşli takıkların sonlarına «ler» eki (edatı) yapıştırılarak ve kalın söylenişli olan- larında elar» getirilerek «çoklu» yapılır. «Anne, tepe, erik» eşli takıklarının çokluları bil- dirdiğimiz gibi sonlarına birer «ler» eklenerek «an- neler, tepeler, erikler olur. Ve bunun gibi kalınlardanda: «Balık, odun, kuş» takıklarına da türeye göre «lar eklenerek: «balıklar, odunlar, kuşlar» olur ki: bunların her biri birer «çoklu» dur. Eşsiz takıklara gelince: bunlar biricik oldukiarın- dan çoklu olamazlar. Bunun için ; «İstanbullar, Ban- dırmalar, Uludağlar, Ahmetler» denilemez. Çünkü: denilirse bunların eşleri var demek olur. Pakat, ünlü ve değerli iş yapmış yüksek kişilerin çalıştıklarını ve yaptıkları işlerini anlatırken bunların takıklarını çoklu olarak de, gösterebiliriz ki, böylece onları daha büyük göstermiş oluruz. «Büyük Petrolar, Bonapari Napoleonlar» yurtla- rına büyük büyük —— dE yapmışlardır» diyebili- riz. Ve yine bunun gibi «Gazi Mustafa Kemalier'dir ki: ölmüş Türkelini yeniden canlandırdılar» sözünü övünerek söyliyebiliriz. Bir de bir işi anlatırken pek 2z olarak yine eşsiz bir kişi adı çoklu olarak söylenebilir: «Ben sizin kız kardeşinizi Eminelerin evinde gör- düm» ve yine «Hamitlerin bahçesindeki o koca incir ağacı kurumuş» denebilir. —cTakıkları küçültme (ismi tasgir) yollarım— Kimi takıklar vardır ki, bunlar küçültülerek kul. lanılır. Bu da ince düzenli olanlarda takıkların sonla- rına «cik, ceğiz,» ve <ü» gibi büzerek söylenenlerde de «<cükr ekleri getirilerek takıklar küçültülür. Pencere, pencerecik; ev, evceğiz; Köprü, köprücük; Göz, gözceğiz. Gibi ki, küçük pencere, küçük ev, küçük köprü ve küçük göz demek olur. Kalın düzenli olanlarda da «cık, cuk, cağız» ekle- rile bir takık küçültülür. (9) Elma, elmacık; Boru, borucuk; Kız, kızcağız gibi ki, burada dalri küçük elme, küçük boru ve küçük kız demektir. Bu türe eşsiz takıklarda da olur. «Ayşe, aygşecik, kaya, kayacık denilebilir. (9) Sonlarında kalın et. p,h, k, 8, 9, ç,> sözlüklerinden biri bulunan takıklarda eklerin «c> leri eç: ye çevrilir. «Seret, sepeiçik>. «Dolap, dolakçık». «Baş, başçık», «Ok, okçuk> gibi — Bitmedi —

Bu sayıdan diğer sayfalar: