May 14, 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

May 14, 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 2073—388 UYANIŞ 391 ei “ Pençesi Sezal İçin. Geçen belta <Kedi Pençesi» sütununa «Sezal için..» serlâvhasını koymuş, Sami Paşazade Sezai ile son günlerinde yapılan bir mülâkatı tespit eden «Muazzez Faik» imzalı anket yazısının tamamını ve «Sadri Ertem» imzasını taşıyan «Mumyalar konuşu- yor: Var, yok hikâyesi» adlı bir yazının, baştan 80- na doğru bir kısmını bir araya getirmiştim. Sütunun sonunda da, göyle demiştim ; «Bu iki yazıyı niçin bu hafta bu sütuna alıyorum, niçin böyle bir araya getiriyorum? Her iki yazı böy- bir araya getirilince, ne denilmek istenildiğini ken diliğinden ifade edici vaziyet ortaya konulmuş olu- yor, demektir. Bununla beraber, gelecek haltaki sü- tunda - belki - daha açık söylerim b» Orada <belki> deyişim, her iki yazıyı bir araya getirişin, maksadı anlatmağa yettiği kansatinden ilerigeliyordu. Çünkü, her iki yazı, kendi dillerile bazı şeyleri o tarzda anlatıyorlar ve ikisi bir yerde öyle bir fark belirtiyorlardı, ki aradaki zıt oluşun, okuyanca, bir mukayeseye yolaçmaıması ve belli bir düşünce edinilmesine yaramaması, imkânsızdı. Araya sıkıştırılan <belki» kaydine göre, artık «dnba açık söylerim» kaydi, kesenkes bir vaad ifade etmiyeceği noktasından, bu hafta bu sütunda ayni bahse dön- miyebilirdim de! Yani, «öyleyişin «daba açık» olması, bir izahtan, bir vuzuh verişten ziyade, bahis üzerinde etraflıca durmak, mülâhazalar katmak mabiyetinde olacağı için! Dolayısile tekrar ayni bahse dönüşüm, her iki yazıyı bir araya getirişin, maksadı anlatmağa yettiği kanaatinden inhirafla bir izah, bir vuzuh veriş lüzu- muna kanaat getirdiğimden değildir; bahis üzerinde etraflıça durmak, mülâhazalar katmak istediğimden» dir! Ancak..., Ancak, «Son Posta» gazetesinin «Matbuat müdür- lüğünün hatalı antolojisi> serlâvhası altında ve «Matbuat Umum Müdürlüğünün bir Aptoloji negret- tiği, bir çok edebiyat üstadlarını ihtiva etmiyen hu eserin matbuatta haklı tenkidler uyandırdığı ma- lâmdur. Bu vaziyet karşısında biz, bir taraftan 'Türk münevverlerine müraecgat ederek böyle bir antolojiye kimlerin girip kirlerin giremiyeceklerini gorarken diğer taraftan ântolojide isimleri geçmiyen üstadla- rın da mütalâalarını öğrenmek istedik, Bu işe mo- mür ettiğimiz arkadaşımız mülâkatlarına devam edi- yor> yollu takdimile çıkan bir ânket yazısını, «Kü- run» gazetesinde takip eden «Mumyalar konuşuyor: Var, yok hikâyesi» serlâvhası altındaki yazının yal- nız baştan sona doğru olan bir kısınını almış oldu. ğumu göz önünde tutarak, bahiş üzerinde etraf- hea durmağa, mülâhazalar katmağa girişmeden, © yazının, ziyen balta neşrettiğim kısmından sonrasın da burada yar tutmasını tercih ettim. Böylenilecek şeyin veya şeylerin bir derken, iki hafta gecikmesi, bahse alâkalanan kimseleri, merakta bırakır ve hattâ sinirlendirir, gerçi ama... bu zevki benden esirge» mesinler ! İşte Sadri Ertemin © yazısının sonu da, gu: “Doktor cevap verdi: — Bilirsiniz, insanlar zaman; hafızaları kadar ta- nırlar. Kocanız kırk yıldır yatalak... Mumya seslendi: — Ol bitiyorum, iliklerim sızlıyor... İlâç ver, ör- değimi getir.. Bizden başka genç yokl, Anketçinin sualleri dudaklarında kaldı. Doktor: — Hastamız, dedi, yotuldu. İstirahate muhtaç.. Anketçi, dâhii âzamdan sonra şsiri &âzama koştu, şairi âzam ayni şeyleri söyledi. Nâsiri âzam dâhii âzamı, şairi âzamdan haber verdi. Nâzimi Azam hep- sinden bahsetti. nsanların makadderatı ile, zarla oynıyan bir çocuk gibi kayıtsız ve neşeli oyunlar oynıyan zaman, dâhi- lerin konağından çıkarken, rüzgâra şunları fısıldadı? — Bir eski şöhret şiketinin eski hissedarları biri- birlerinden böyle bahsederler. Vaktile Şakispir Kleopatrasında iki gasıp azmanı olan Damitnius Enoborbus ile Menas'ı şöyle konuş- turmuştu : — Siz deniz üstünde büyük iktidar gösterdiniz. Siz de karada, — Benim karada yaptıklarımı inkâr mümkün değilse de beni methedeni daima methederim. — İnkâr edilmesi lehinizde olan bir şey vardır. O da sizin deriz üstünde büyük bir hırsız olmanızdır, — Sizin karada olduğunuz gibi... LL Zaman her şeyin üstündedir... Kim var, kim yok. Edebiyata kim mal olacak sözüne ne bir edebiyat ta- rihi, ne bir antoloji, ne de şahsi sempati, ne ehibba ve yârânın methüsenaları cevap olamaz. Doğru yol eser vermektir. Eser yerine şöhret politikası yapanlar, sanatin basü badelmevtinden korkanlardır. Hakiki eser; sempatiler, antipatiler, poli- tika oyunları, kinler, merhametler sustuktan sonra ayakta kalabilendir. Buna cesareti olan, olgun bir başak gibi sanatin basü badelmevtini bekliyebilir, Geri kalanı şamatadır.,, Büyük edip Sami Paiazade “-raj için, reçen sayıda geniş ölçüde yer ayırmış, bu arada bazı resimlerini Okoy- muştuk. Kendisive aid başka bazı reiimler de lde ettik. Bu resimler. şimdiye kadar biç bir #trde neşrolunmamış kıymetli birer bâtiradır. Hemşiresinin, koleksiyonundan çikarip lütfetmek nezaketini gösterdiği bu resimleri, ge- lecek sayımıza koyarken, merhumdaa tekrar bahsedeceğiz

Bu sayıdan diğer sayfalar: