14 Mayıs 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

14 Mayıs 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No, 2073—388 Sonra,. bir sıçrayışta resmin önüne vardı. Yetlere kadar eğildi, onu selâmladı. Dudakla- rının araşından ; — Yarabbim, ne kudretli bir fırça.. ne san'at diye, mirıldandı.. Sam'atkâr, ne olduğunu anlıyamamakla be- raber, gözleri hayret içinde, onu takip ediyordü.. Şaşırmış gibiydi.. Ne garip bir adamdı bu... — Evet monşer, buraya gelişimin sebebi... İşte, şü gördüğünüz tablo içinde.. Lâmlanın portresi.. Ah! bilseniz, ona tapıyorum, dostum.. Fakat ne bot&.. biliyor musunuz?.. Sizi tebrik ederim. Eserinizde, onu tamamiyle, yaşatabil- mişsiniz... Ressam, bakakalmıştı yerinde... Karşısında- kinin cüt'eti, onu şaşırtmıştı, Dudaklarındaki biraz evvelki çocuk gülüşü katılaştı, soğudu, dondu; bacakları titriyordu; bir sandalyeye yı- gıldı.. Güçlükle konüuşabildi : — Ne demek istiyorsunuz?.. fakat.. bir şey anlıyamıyorum da... — Oo, gayet basit.. Bakın, size anlatayım.. iki ay evvel çok kibar bir sosyetede onunla ta- nıştım. Dost olduk.. fakat bu dostluk, zamanla, müthiş bir amoure'a inkılâb etti monşer... Bu- gün, çılgınca sevişiyoruz.. Kendisiyle, uzaktan akraba oluyormuşsunuz.. Beni, size gönderen, o... Lâmia'yı, her halde, kırmazsınız değil mi?., Yalnız.. bir şey daha var... bu portreyi bize satmak için.. of! bilmemki.. ne diyeyim.. ha- yır, bu derece yüksek bir san'at eserine, ben kıymet biçemiyeceğim doğrusu... affediniz... O insanlar ki, yoksulluk ve ıztırab içinde, hayatı olduğu gibi kabul etmiye alışmışlardır.. Gelip çatan bütün felâketlerle severek anlaşir- lar, ve nice gülünç hakikatleri en ciddi bir ta- vırla karşılamayı bilirler.. Genç san'atkâr ki, bunlardan biriydi; göz- lerinde çoğalan karanlıklarla beraber, iradesini de toplamıya çalıştı.. ve hiç hayret etmeğdi.. lâmia, o cici bebek, bunu da yapabilirdi.. Ve düşünmezdi bile.,. bü hareketinin, fakir dostuna bir yardım değil, en ağır bir darbe olabileceğini.. onun için bu, kendisini dansa davet eden bir adamı refus€ etmek kadar kolay ve basit bir şeydi.. — Evet, dedi.. Lâmlayı kırmak istemem.. Çok sevdiğim bir akrabadır.. Hakat, kendisine söyleyiniz ki: şu fakir ressam, henüz onun tab- Iosunu satarak, geçinecek kadar düşmüş değildir.. Deli gibi olmuştu... Artık kendini tutamı- yor, söylüyor, durmadan söylüyordu : affedersiniz, UYANIŞ — Zavallı Lâmia, deyinis ona... Her şey hatıra gelebilirdi.. Fakat, aylardır unuttuğun fakir dostunu.. Bu kadar zamandan sonra, İla- tarlaman, onu himaye etmen... Onu açlığı, ses faleti karşısında, âşıklarını bile yardıma çağır- man... İşte, bu düşünülemezdi... Bravo sana... Cidden vefakârmışaın,. Vakfile delikanlılık duy- gularile oynadığın bu adamın, şimdi de guru- runu istismar ederek... Kurtarabileceğini sanı- yorsun... Fakat, aldamıyorsun yavrum, aldanı- yorsun.. Aldanıyı Heyecandan sesi aikleğin tıkanıyordu... Devam edemedi, sustu... Genç yabancı, mıhlanıp kalmıştı, olduğu Yerde... Dudaklarının, gözlerinin, yüzünün an- latmak istediği bütün şeyler... Şimdi birer is- tifham oluvermişti.. Hayret içindeydi,.. Alnın da, saçlarının dibinde soğuk ter taneleri topla- nıyordu... Sanatkâr biraz dinlendikten sonra,. kapıda, halâ sırıtarak bakan, çırapa döndü.. Şimdi, rahat bir sükünete, kavuşmuş gibiydi ; — Bana bak, çocuğum dedi.. Benim tablo- Jarımı cemekândan kaldırınız.. Satılık değildir onlar.. Nasılsa, bırakmış bulundum. Bir gün gelir, kendim, alırım.. Anladın mı?.. Ve çırak, elinden başka bir şey gelemiye- ceği için.. olduğu yerde, siritmakta devanı etti... ip »N Arkalarından kapıyı usulca kapadı, yerine döndü. Gülümseyordu: güzel cevap vermişti ona.. Mes'uttu. Çünkü, en zayıf bir zamanında, gü- rurunu kurtarabilmişti.. Bir gece daha aç ye- taçakmış.. Ne zararı vardı, bunun?.. Bu, ilk defa olan bir şey değildi ki... Gülümseyordu : çünkü, şu mel'un açlığa bir gece daha, karşı durahilmişti. Onu, yene- bilmişti.. oh! dedi.. şimdi, bir sigara olsa, ne güzel içilirdi... i İyi hatırlıyor : ilk delikanlı günlerinde, bir şeye canı sıkıldığı vakit, bol bol sigara içerdi.. Doyamazdı sigaraya... Birini söndürür, birini yakardı.. Bütün hakikatleri yeşil bir buğu arka- sından görmek; bu, biraz da saadete varmak, değil midir?.. O zamanlar, şimdi içersinde yüzdüğü bu hayat, sigarasının dumanı ardında saklanıyordu... Hattâ, komşudaki Mebrure kiz, ona başını çevirerek geçtiği günlerin akşamında.. ara sıra ağlardı bile... Oysaki bugün, bütün bu hatıralarına, sadi gülüyor.. — Sonu 400 üncü sayfadı Severdi gözyaşlarını w di

Bu sayıdan diğer sayfalar: