19 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

19 Mart 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Mart 1 Kan Muayenesinde Elde Edilen Bir Muvaffakıyet Bir Çocuğun Hangi Ana Ve Babadan Olduğunu Anlama! Mümkün Oluyor Ü* Bayfa . HARUNÜRREŞİT e ea * NN Yozan: Y Y B Tarihin Esrarengiz Sayfaları Hdkzr T d ee — Emirülmüminin yalnızdı, be- ni karşısına aldı, iltifat buyurdu, hatırımı sordu, tıpkı - sizin gibi karılarımla alâkadar oldu ve son- ra: “Seni birde ben evlendireyim. Fakat nikâh ile talâk biribirini takip edecektir. Burada evlene- ceksin! , de di. Bir saat geçip geçmemişti ki üstümde bu maşlah vardı va ben sokakta bulunuyor- dum. Zübeyde, dudaklarını ısırdı . Kozasının Behlül ile ne çeşit eğ- lendiğini anlamıştı. Yalnız bir noktayı tavzih ettirmek istiyordu. Hult Harunun sarayı salonlarında bu meşhur serseriye tezviç ettiği ve müteakıben tatlik ettirdiği kadın aceba kimdi? Maceradan sonra o kadın yine sarayda mi kalmıştı ? Zübeyde, kendi kocasının bir sağdıç gibi pek yakından ve pek derinden alâkadar olduğu o izdi- vaç hâdisesinin diğer tafsilâtını hayalen buluyordu. — Binaenaley Behlâülü daha fFazla xorlamadı, kısa bir sual yaptı : — Kimi âaldın ve boşadın ? — Bir kadındı Mevlâti, fakat ismini sormadım. Malümya, kadın, bir elmaya benzer. Renği değişir, şekli değişir, bazan da mayhoş olur amma elmalıktan çıkmaz. Emirülmüminin hazretleri de bana bir dilim elma sunmuştular, — Zekâvetin kadar zarafetin- de var. Seyyidenizin önünde bü- tün kadınları bir tutuyorsun. Ak- ha eksikliğine inanmasam bu cüretini sana çok ağır surette ödetirdim . — İrham aleyye mevlâti, ne dediğimi bilmiyorum. — Evlenmeyi, boşanmayı bili- yorsun da terbiyeli konuşmayı mi bilmiyorsun . — Ben mürebbi görmedim Mevlai, ot gibi doğdum, ot gibi büyüdüm, kusuruma bakmayınız. — Beni bir elmaya benzetti- ğini affedeceğim. Lâkin Hult sarayında alıp boşadığın kadının ismini söyliyeceksin. — Vallahi bilmiyorum, tallahi bilmiyorum , — Nasl olur Behlül, bir adam, alıp boşadığı kadının adını öğ- renmez mi? — Emirülmüminin yamımızda idi, nikâhımızın çabık çözülmesi için beni sıkıştırıyordu, o telâş içinde kızın ismini soramazdım ki, — Nikâhta erkekle kadının ismi zikrolunmak şarttır. Sarayda bu şarta riayet olunmadı mı? — O nikâh başka nikâhtı, o zıfaf başka zifaftı! Zübeyde kaşlarını — çatarak uzun bir. mülâhazaya daldı. Ne- dim ittihaz etmek istediği şu alık erkek, kocası tarafından da ayni şekilde istihdama lâyık gö- tülmüştü. Demek ki kendisi ve Harun, ayni emlleri, ayni tema- yülleri, ayni zevkleri taşıyan adamlardı. Bu, ailevi yakınlıktan mı, ruühl karabetten mi doğu- yordu? Niçin o da, kendisi de bep büu çeşit düşünceler ve eğ- lenceler içinde yuvarlanıyorlardı? Acaba Emir ve Emire olmak, behemehal süfli zevklere incizap göstermeği mi icap ediyordu? Güzel Melike, gözlerini kapı- yarak Behlölün saraydaki evlen- me keyfiyetini tehayyüle başla- mişti. Dünyanın yarısına hâkim olan koca bir .ehııışılı_ yer yü- zünün biricik Halifesi Harun, işte gerefini — unutuyor, — haysiyetini unutuyor, mevkiini unutuyor. ve Bağdatlı bir serseriyi elile bir hlıyığruı kucığmı götürüyordu. Bu, nasıl duygudan doğan küçüklnklü? Hınuı. ne sebeple böyle bir manzaraya şahit olmak tenezzülünü gösteriyordu?.. Zü- beyde, bu suale cevap ararken kedisinin de ayni tasavvuru bes- lediğini düşündü ve bu nokta üzerinde — tevakkuf — etmekten sıkıldı. Maamafih onun kafatası için- de başlıyan niçinler gittikçe ço- galıyordu. Kendisinin de, koca- sının da yaptıklarını, yapmak istediklerini; — manevi — temizlik mefhumuna karşı gösterilen kayt- sızlığı makul bir sebebe rapte- demiyordu. Onlar için hayat, bir sürü fazibadan ibaretti. Gençlik- lerinden, daha doğrusu çocukluk- larındanberi dünyanın tek bir mihver etrafında döndüğüne, o mihverin de çılgınca gülmek- ten ve sürekli — sarhoşluklar içinde kendilerini — unutmaktan ibaret olduğuna inanmışlardı. Si- nirlerinin yorulmadığını, etlerinin hamurlaşmadığı, gözlerinin mah- murlaşmadığı gün yoktu. Biribir« lerinden bu yorgunluğu alama- dıkları günlerde ve geceleıdı bin bir türlü tavizler temin ede- rek yine tenlerini bitkin bir hale getiriyorlardı, yinemahmurlaşıyor- lardı.Şimdi büsbütün yeni bir yola dökülmüşlerdi. Yorulmak — için başkalarının yorulduğuna - şahit olmaktan başlıyarak aklın kabul edemediği şekillere — bürünmek ve hayattan © yolda kâm al- makl.. Harun, bu yolda da ken- disine tevefluk etmişti ve Beh- lâlü, huzurunda — evlendirmek süretile ilk muvaffakıyetli adımı atmıştı. Zübeyde için, hırs ile bu yolu takip etmek kocasının izinde yürümek arlık bir borç oluyordu. ( Arkası var ) Bugün akşam saat 21,30 ta AYNAROZ KADISI Halk Gecesi Yakında: inci musikili komodi llllllll 22 Mart salı günü akşamı Göte gecesl Büyük ihtifal temsile sant 21 de. ASRİ SİNEMADA ' BAHRİYELİ ŞARKISI (Cocur de n ) Bugün ve yarın saat 16 1/2 matinesinde FEVKALÂDE VARYETE NUMARALARI b meftun GLOR ADE *“YANIK KALPLER,, filminde güıellııkı GADRY COOPER Şayanı hayret bir kadın olan... SİLVİA SİDNEY'in iştirakile temsil ettiği TEHLİKELİ YOLLAR (Les Carrefours de la Ville ) Tamamen Fransızca sözlü filminde bütün kadınları edecektir. A'da bu akşam GLO LUGUET ve AŞK ve ASALET Si VE dt AM İ ae a ö ea Elsİ, Hâvetea© TAHTELBAHIRLERİMİZİN İtalyı tezgâhlarında inşası ve denize indirilmesi > kîmll mfmml ECONOMU OPERET HEYETİ FRANSIZ TiYAROSUNDA Bu akçam anat 2130 da Ük defa olarık VAGABOND TON AFTERO Şehzadebaşı Raşit Rıza Tiyatrosunda Bu akşam saat 21,30 da AleksandrDümufisin ğ) layemut eseri Zabitas, muallim ve talebeye tenzilât. kart Mevsimin en güzel Fransızca sözlü opereti PRENSES EMRİNİZ LİLİAN HARVEY LADAM O KAMILYA Piyes 5 perde lar muteberdir. ŞIK SİNEMA ve HENRY GARAT tarafından temsli edilen muzrzam — film “MARLENE DIETRİCH, in TANIA Monfaleone Almanyada yeni bir müessese vücude getirilmiştir. Bu mücssese kan tahli! etmek suretile bir ço- cuğun ana ve babasından miras kalan vasıfları, gayet hassas alet- ler vasıtasile meydana çıkar- maktadır. Meselâ Amerikada, Lindber- gin çocuğunu bir takım haydut- lar dağa kaldırdılar, Yarın bu çocuk belki bulunacaktır. Fakat ana ve babasını daha şimdiden kemirmeye başlayan bir şüphe doğacaktır ki bunun önü- nü almak mümkün olamaz: — Acaba iade edilen çoçuk hakiki çocuğumuz mudur? Öyle- yal Haydutlar belki de kaçırdıkları çocuğa benzeyen diğer bir çocuk tedarik edebilir ve bunu öbürü- nün yerine Lindberge iade ede- bilirler. Almanyada vücude ge- tirilen bu müessesenin başlıca hizmeti, bu gibi dolandırıcılıkla- rı derhal meydan çıkarabilmek- tedir. Çocuğun kanile Linbergin ana ve babasının kanları muaye- ne edilir edilmez ortada bir sahtekârlık olup olmadığı der- hal anlaşılmaktadır. Muayenede sıra bekliyen kadınlar ve çocukları Bunun haricinde çocuğun ak Jesinden herhangi bir bastalık veya bastalığa yakalanmak ks- biliyeti tevarüs edip etmediği de kolaylıkla anlaşılabiliyor. Bune dan başka, gayrimeşru çocuklarıs mahiyeti de derhal meydana çır karılabilmektedir. rt İnsan Katili Nasıl Öldürüldü? (Baş tarafı 1 inci sayfada ) olmazsa yarın, dağlarda uyuşarak köylere inecek olan şakinin be- bemehal diri veya ölü yakalan- masını bildirdi. Muvaffak ola- caklara mükâfat vadoluddu. Takibat başlıyalı 46 gün ol- muştu. Nihayet iki gece evvel Gözel Yusufun izi bulundu. Dağ- larda dolaşmaktan perişan bir hale gelen şaki Acem köyüne gelmişti. Bundan öbür tarafını Acem Belediye Reisi Kadir Efen- diden dinleyelim: “ — Güzel Yusuf, alaturka saat dokuzda Mevlüt oğlu Pirinin kapısına gelmiş ve sarsınıya baş- lamıştı. Kapıya, ev sahibesi koş- muş ve sormuş: — Kim 0? — Benim acele et te açi Kadın, güzel Yusufu sesinden tanımıştı. Hem oğlu Salim Efen- diye koşmuş, uykudan uyandıra- rak vaziyeti anlatmış ve: — Kalk bak ve düşün, de- miş. Salim Efendi eski bir jandarma çavuşudur. Tereddüt etmeden tehlikeli misafirini içeri almış, sobayı yaktırmış, karnını doyurt- muş. Güzel Yusuf, günlerden- beri hasret çı:lıuğl bu sıcak ev Dibor MARY GLOR Y'yi bir “KÜÇÜK DAKTİLO , halinde gördünüz. Yakında zengin bir varis olarak ve “ GEL EVLENELİM ,, filminin mübdei FERNAND GRAVEY ile beraber pek muvaffak olduğu DÜŞES OLACAKSIN (Tu seras Duchesse ) Hayretbahş Filminde Göreceksiniz > Yakında MAJİK SİNEMASINDA İZDİVAÇ LİMİTED ŞİRKETİ ( Mariage Limlted-©HE m. b. H. ) VERNER FÜTTERER, GEORÜ ALExANDER, CHARLOTTE SUSA, TRÜDE BERLİNER — tarafından Semsil ediler neşeli ve müsikili bir operek köşesinde gerine 'gerine istirahat ederken de geçirdiği macerayı an- latmış, — nasıl kaçtığını, yardım edenleri, ismini söylemediği hapis- hane arkadaşının verdiği silâbı hep söylemiş, bu arada, eline bir de İngiliz bombası geçirmiş. Maksadı, Kırgılda bulunan dört kişiyi temizlemek sonra Adana yolile Halebe geçmek imiş. Dâha evvel Suriyeye kaçmak istememesi de bu dört düşmanını arkada sağ bırakmamak imiş. | Güzel Yusuf gece Salim Efendi- | pin nezdinde kelmış. Ertesi sa- bah Salim Efendi bir bahane bulmuş, evde kalırsa eş dost gelip kendisini göreceğini söyler miş ve bu fırsattan bilistifade dışarıya çıkmış, doğru — bana geldi, vaziyeti anlattı. Derhal Aksaray Valisi Ziya Beye bir tezkere yazdım. Vaziyetten haberdar ettim. Fakat vilâyetle köyün arası 10 saat kadardır. Gelecek Jandar- ma müfrezesine intizaren köy der likanlılarına silâh vererek biz de bazı tertibat aldık. Bunun üzerine Salim evine döndü ve o gece Güzel Yusufu kaçıracaktı. Güzel Yusuf evden ayrılmadan evvel Salim sokağe çıkacak, birisini görürse yüksek sesle konuşacak, görmezse ök- sürecekti. Tayin edilen zamağ geldiği vakit Salim dışarı çıke tı ve öksürdü. Akabinde de Güzel Yusuf dışarı fırladı. Elinda bombası vardı. Köyden yüz metre — kadar uzaklaşır uzaklaşmazı O sırada vak'a mahalline yetişen Jandar- malar kendisine dur emrini ver mişlerdir. Fakat dinlemeyince sl- lâh ve bombasını — kullanmasına vakit bırakmadan tepelemişlerdir. Yusuf başlıca ayağından, kalbim den, kafa tasından olmak üzere yedi yerinden yaralanmış ve der hal ölmüştür, o0 z Irak Banknolları Bağdat (Hususi) — Hüküme- tin Londrada — bastırdığı yeni- gelmiş ve bankaya konmuştur. Nisanın birinden itibaren yeni evrakı naktiye tedavüle çıkarr lacaktır. Burada ticari mehafil hentz İngiliz kirasının vaziyeti tavazzub etmeden yeni evraki naktiyenin tedavüle çıkarılmasını doğru buk mamaktadır. <B labtde eet 4 di

Bu sayıdan diğer sayfalar: