25 Mayıs 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

25 Mayıs 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eni Fransız |(Cümhur Reisi Nasıl Bir Adamdır? Olmuş Eski Bir Dostudur Yeni Fransız Reisicümhuru M. Löbrön bir çiftçi çocuğudur. Kar- deşi el'an baba- larından — kalan çiftlikte, ziraatle — mesguldür. Rei- (çi sicümhur her Sene tatilini kar- deşinin yanında geçirmesini — se- ver. Orada sa- pan sürmekten, hayvanları - suya axyrk0 götürmekten ç,ı')k ğ zevkalır. M. Löbrönün kardeşi, tarlada, biraderinin Lise tahsilini Cümhur Reisi olduğu haberini okuyor bitirdikten sonra politekmik mek- | suretle ifa et- tebine girmiş olan M. Löbrön, | miştir. Versay oradan birinci olarak çıkmıştır, Ahinıımeı!ııı Sskerlik — hizmetini — bitirdikten | Müzakeresi çe nasında M. Ma- sonra — kaydolduğu âli maden | —) İ nindeki mektebinden de birinci çıkmıştır. | meb'usahitna- Yirmi dokuz yaşındanberi atı- | meyi şiddetle dığı siyasi hayatında daima mu- | tenkit etmişti. vaffakıyetli neticeler almıştır. M. | O vakit yapıla- Löbrön ilk nazırlığını Kayyo ka- cak intihapta binesinde yapmıştır. O vakit da- M. Löbrön de muhalif fırkaya mensup — olan Marenin Histe- sinden — nam- zetliğini koy- moştu. Bunun ha kırk yaşında yoktu. Ondan Bonra muhtelif zamanlarda nazır olmuştur; Puvankare, Dumerg, Milran, Klemanso kabinelerinde mühim nezaretler işgal etmiştir. — 1931 de M. Dumerin yerine | Üzerine Kle- Ayan reisi intihap edildi, ve ge- | Manso, M. ne bu defa onun katlinden sonra uı"önl.ı aZ geçen 11 mayısta Reisicümhur Bires “F'""k Löbrön 6, Tepçu nti aa dedi ki: Binbaşısı le tihap edildi. —“Siyasetimi tenkit eden bir M. Löbrön arz söz söyler, | muhalifle, benim kabinemd3 bu- Junan bir nazırın ayni listede bu- lunmalarına müsaade edemem.,, Bu sözlerle beraber Löbrönü istifaya davet etmişti. M. Löbrön derhal istifasını vererek şunu söylemişti: “— Elbette ki sizin bulunma- dığınız bir gün gelecek, ben de vatanıma hizmet etmek fırsatını | elde edeceğim.,, Amerikada Harika Nev'- inden Bir Kadın Türedi Mis Parri, Dudâkla;ııiîip;danışından, Her Söylenen Sözü Anlıyor faal, çalışkan, mütevazı, basit yaşamayı seven bir — adamdır. Umumi harpte M. Klemanso, kabinesini teşkil ettiği zaman, M. Löbröne müstemlekât neza- retini vermişti. M. Löbrön Harbin sonuna kadar bu mühim vazifeyi hüsnü Nevyork 20 ( Hususi ) — Her yordu. Bu acıklı filmi seyrede: Yeyin şanpiyonu Amerikada ye- l ler - hıçkırıklarla ığlırk:’ıı" l: Yelişir, garabetlerin çeşitleri ora- | Parri kahkahalarla gülerek çan- ulunur. Bı'ınlırdııı biri de | tasından — çıkardığı not — del- Mis Parri isminde genç bir kız- | terine şu “dır. Mis Parri yakında veya uzak- “fa konuşan bir adamın söyledik- derini dudaklarım — harekâtından #mıhıdıv. Mis Parri, karşı- tir. (Rejisör Jemmi bu rolü bir kere daha tekrarlatacak olur- cağım veyahbut öleceğim, artık adamın — kendi — kenm- | insaf etsin, hem de yemek za- dine — dudaklarını oynatarak | mamı çoktan geçti, açlıktan ba- —ZVİEG.iği sözler, kendi — bilme- | yılıyorum.) Bu sözlerin fo rol oy- diği bir Hisanla söylense bi- nanırken hakikaten aktörün söy- lediği sözler olduğunu aktör sonra itiraf etmiştir. Mis Parri Nevyork detektif- lerin hocasıdır. ve bu yüzden müthiş para kazanmaktadır. Mis Parrinin talebelerinden bir de« tektif 200 metre uzakta bir hay- duduün arkadaşına - söylediklerini dudakların barekâtından tesbit etmiye muvaffak olmuş ve bu Iııydyııt mahkemede o sözleri ay- nen söylediğini itiraf etmiştir. 36 aynen kaydetmektedir, hem de “hatasız olarak. Sesli filim çıkma- !?.:B evvel sinemada acıklı bir Üim gösterilirken herkes ağlar, Yalnız Mis Parri kahkahalarla erdi. Bir gün Nevyork sinema- iaşadan birinde ( Vahşi İnsanlar) inde bir film gösterilmekte ;:.mmın bir noktasında aktör Bçek Reyd haydutlar tarafından lanıyor, ve ölürken geride Zi için dua etmiye başlı- sa vallahi hakikaten sakatlana- | lKredi Fonsiye Tahvilleri 17 mayıs 932 tarhinde çekilen yüzde üç faizli tahvillerin 599 un- cu keşidesinde 350707 numaralı tahvil 50 bin frank kazanmıştır. Aşağıdaki 25 numara da (1000) er frank amorti alacak- lardır : 7495 — 14107 — 172907 — 26073 47715 — 57378 74518 — 79851 85220 — 90691 — 96905 — 100407 104557 106564 114731 — 164419 191472 246076 276726 299429 306001 329013 347686 371486 396555 | 1903 tarihli tahvillerin 378 in- ci keşidesinde de 623521 numa- ralı tahvil 50 bin frank kazan- mıştır. (1000) er franklık amorti alacak olan bu keşideye ait (25) tahvilin numaraları da aşağıdadır: 410148 422966 431935 444088 448282 449482 460298 465635 467326 522820 538486 541312 541703 546195 560472 5758967 573684 601727 604056 615539 |635452 691224 700151 756222 779575 1911 tarihli tabvillerin 277 in- ci keşidesinde ise 84290 numaralı tahvil 50 bin frank kazanmıştır. Bu keşidenin (1000) er franklık amorti kazanan 25 tahviline nit numaralar da şunlardır: 17828 — 20726 38758 — 42756 49099 — 70797 80676 — 83109 103285 - 104683 106440 — 135362 159436 188793 204817 215717 224662 225760 242980 244014 277359 296308 319172 382636 389564 Resminizi Bize Gönderiniz, * * SizeTabiatinizi Söyliyelim. | Reşat Bey: — Birinci sualinizin cevabı bir irade meselesidir. İra- desi sizden zaif olanlar üzerinda muvaffakıyot gös- terebilirsiniz. 2 Aşkın her şekli ve saf- basında heyecan ve yekdiğerine müşabehetler var- dır. Siz; kadının #âmimivet — ve beyecan — telkin ©eden aşkım tercih edersiniz. 8 — Edemessiniz. Çünki lâkayt değilsiniz. E Ahmet Bey: Zeki ve müteşeb- bistir. Bir şeyi anlamadan, menm faatlerine uygun bulmadan — yap- maz, izzetiŞnefis meselesinde, tw bakküme tahan- mül edamez,ban- Hiğine kıyınet ve #bemmiyet verir. Eğlenceden (ve zevklerden mah- süm kalmak İs- sözleri — kaydetmiş- | *.mez. Hazımkâr değildir. Mukabolede dik ve tok sözlü olur. Neriman e : Mihnet ve cefaya — tabam Ğı,hl Bösterir, na- iren neşeli olur. Parayı israf et mez, kalabalık ve gürültülü yerlere — sokul- mak istemez, hi- l6 ve riyayı be- eeremez, Fatoğraf Tahlil Kuponunu M inciSayfamızda bulacaksınız. 'HARUNURREŞİT H0 . H Ç l mış ölan bu serveti toplamak için (1) onun geçeceği yollarda bekleşiyorlar ve onun izine secde ediyorlardı. Bu harekette bütün gönüllerin ona tapışını ve bağ- lanışını görmek mümkündü. Gene Cafer, memleketin en güzel köylerine bahçelerine, hur- | malıklarına tasarruf etmişti. Ha- | Hfeden zengindi ve bu zengin- HEğini hudutsuz bir semahatle gönül avlamakta taraftar kazan- makta kullanıyordu. Onun cö- mertlik menkıbeleri, bin bir ge- ce hikâyelerini gölgede bıraka- cak kadar gözü kamaştırıcı mw biyetler taşıyordu. Meselâ Şamlı Halk, minimini kâğıtlara yazıl- I “Menzir,, isminde biri gördüğü ikramı, iİhsanı ve iltifatı şöyle anlatıyor. “— Ben büyük bir nimet ve varlık içinde büyüdüm. Bir aralık işlerim bozuldu, zengin- Tiğim zail oldu. O dereceye kadar ki evimi satmağa mecbur oldum. Daha sonra müthiş bir ihtiyaç içinde kaldım. Bazı dostlarım, Bermekilere ve bilhassa vezir Ca- fere ilticayi tavsiye ettiler. Ailem- le beraber şamdan ayrıldım, Bağ- data geldim. Çoluğumu, çocuğu- mu aç ve nafakasız, bir mescide bırakarak diğer bir mescide git- tim. Orada Üstleri, başları, temiz bir takım adamlar gördüm, yan- larına oturdum. Ne suretle halimi bikâye edeceğimi düşünüyordum. İhtiyacımı haykırmak — zilletine karşı izzetinefsimi asi görüyor- dum. Bağdada geldiğime âdeta medamet getiriyordum.,, “ O sırada bir uşak göründü, © adamları kaldırttı. Ben de bera- | ber kalktım, büyük bir konağı | girdik. Muhteşem bir bahçenin renk renk çiçeklerle bezenmiş bir köşesinde vezir oturuyordu. Et- rafı, çadırımsı örtülü idi. Yanla- rına katıldığım adamlar, kendi- sini selâmladılar, oturdular. Ben de onlara imtisal ettim. Bir sürü uşak geldi. Ellerinde birer am- ber kat'asını havi altın buhurdan- lar vardı. Etrafı tatir eylediler. “Vezir, yanıbaşında — oturan kadıya eğildi: “Amca zademin hemşirem Ayşe ile nikâhını ak- tet!,, dedi. Kadı, bu emri yerine getirdi. Dua sırasında saçılan misleri, anberleri herkes yerden toplamıya başladı. Ben de elime geçeni koynuma koydum. Müte- alıben uşaklar, ellerinde mis ile karışık bin altını havi birer gümüş tepsi bulunduğu halde misafirlere yaklaştılar. Herkes parayı koynuna, tepsiyi koltuğu () Bermekiler, cömertlikte türlü türlü usuller icat ediyorlardı. O cüm- leden olarak Yahyanın - oğlu: “ Filân sarrafa —git, bu kadar dinar al , maalinde ve muhte'if — miktarda rakamları havi kendi elile bir takım küğıtlar yazarak — geceleyin, yahut gündüz at Üstünde tokaklari dolaşır- ı | dı, bu kâğıtları atardı. Bu hareketi- nin hikmetini soranlara: * İhsanımın yanına gelemiyen, kendisini tanıma- dığım gibi beni de tanımıyan kimse- Tere bile şamil olmasımı isterim , derdi: Her kimin eline bu küğatlar- dan geçerse sarrafa gidiyor, havi olduğu meblâğı alıyordu. Bu bono- ları kırdırmamak, eksik verdirme- mek için sarrafın yanında emin bir memur bulunduruluyordu.Bu memur | tediyatı murakabe ediyor ve para | alanların İsmini, hüviyetini urayıp * sormuyordu.,, Tertibüddüvel- S: 22 İ Tarihin Esrarengiz Sayfaları altına alarak çıkmıya - başladı. Yalnız ben kaldım. Onlar gibi parayı ve tepsiyi alıp çıkamıyor- dum. Uşaklardan biri bana göz işareti ile bu işi yapmaklığımı anlattı. Parayı, tepsiyi —alıp yü- rümiye başladım. Giderken telâş gösteriyordum, bunların elimden | alınmasından korkuyordum. “Fakat ben farkedemediğim halde vezir bütün bu hallerime dikkat etmişti. Paravananın yanı- na gelince beni geri çevirdiler. Paranın geri alımacağını anlıyarak meyus oldum. Vezir oturmamı emretti, oturdum. Hal ve şanımı sordu. Kendisine hikâyemi arzet- tim. Teessüründen ağladı. Sonra kardeşi Musayı çağırttı ve ona: “Birader, işte sana felekzede bir zat,. Zamanın gadrına uğramış. Yanına al, insaniyet — vazifeni yap!,, dedi. “Musa, beni beraber aldı, bir hil'at giydirdi, tepsiyi yanımda saklamaklığımı söyledi. Bir gün, bir gece onun konağında gayet müreffeh ve muazzez misafir ol- dum. Ertesi gün kardeşi Abbası çağırttı. Ona:“Veziri azam bu zati bana misafir verdi. Halbuki ben Emirülmüminin efendimizin sarayınz. gitmek istiyorum. Buglün de se- nin misafirin olsun dedi. Bu zatın yanında da gayet parlak bir gün geçirdim. “ Artık hergün beni bir yere misafir ediyorlardı. Ben ise ailemi düşünüyordum. Fakat onları dile almıya — cesaret — edemiyordum. On gün bu suretle misafirlik geçiriklikten sonra “ Fazl ,, a götürüldüm. Onun yanında da bir gün, bir gece kaldım. Ertesi gün bir uşak gelerek: “ Kalkınız, çocuklarınızın yanma gidiniz! ,, dedi. Kendi kendime: “ Eyvah, tepsi ve para elimden gitti. Keşke ilk gündenberi yapsalardı da ailemden ayırmasalardı,, dedim. Ayağa kalktım. Uşak önümde gittiği halde yürümiye başladım. Rehberim beni konaktan dışarı çıkardı. Bir kat daha yeise düş- tüm. Sonra beni gayet güzel ve mükemmelen döşeli bir eve soktu. Orada ailemi gördüm. Çoluk, çocuk hepsi ipekler içinde idi. Onlara yüz bin dirhem ile on bin dinar nakit verilmişti. Uşak, elime iki köyün tasarruf senet- lerini tutuşturdu. ve: “Ba ev, bu mefruşat ve bu iki köy sizin- dir. Kâmilen size ihsan edilmiştir, dedi,, (*) Tarihe geçen bu menkıbe, Caferin dillerde dolaşan cömert- lik bikâyelerinin en küçüklerin- dendir. O, daha neler, nzler yapmıyordu? Fakat Harun, genç vezirin — saltanat — fevkinde — bir kudret temin ettiğini hissetmi- yordu. İradesini değil idrakini de onun keskin zekâsına kaptırımıştı. Caferin gözile görüyordu, Caferin ağzile — konuşuyorda, genç — ve zeki dostundan istediği şey sade neşe ve tebessüm İdi. O da halifeyi memnun etmek — için olanca — kabiliyetile — çalışıyordu. Hergün yeni bir oyun çıkar yor« du, yeni bir. eğlence icat edi- yordu. (Arkası var) güSA el V| Elferecü ba'deşşidde: Cu-5:22

Bu sayıdan diğer sayfalar: