28 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

28 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÇANAKKALE 13 Mart Sabahı Jeneral anne Lort Kiçnerle Bir Daha Görüştü 12 martta Lort Kiçner, Jene- ral Hamiltona vazifeye başlaması pi emretti, Emirnamesinde, göm derilen 29 uncu fırkanın Yakın Şarkta daha faydalı işlerde kak lanılabileceğine kani olduğunu, fakat Fransız o erkânıharbiyesi- nin bu fikirde olmadığını bildiri- yor ve bu kuvvelin daima ibtiyat- ta tutulmasını, ve ilk fırsatta iade edilmesini emrediyordu. Askeri harekât kumandanı Jeneral Kalwel, Ha na Ye nanlların Gelibolu zadasını zapt için hazırladıkları plânı gös- terdi. Yunanlılar bu iş için 150 bin kişilik bir kuvvet kullanmayı tasavvur ediyorlardı. Fakat Türk- ler şimdi başka cephelerde meş- gul oldukları için Lort Kiçner bu kuvvetin yarısı ile bu işin | görülebileceği fikrinde idi. Hatta Çanakkalede gönderilen kuvvetlerin kullanılmasına ihtiyaç olmıyacağma kani bulunuyordu. Fakat bu asker karaya çıkarılırsa, ne pahasına olursa olsun, sonuna kadar devam edilmesi lâzımdı. Geliboludaki Türk kuvveti 40 bin tahmin ediliyordu. Kilidülbahirin iyi himaye edildiği zannolunu- yordu. Kilidülbahirin cenubunda Helles burnunda sahanın asker #hracına müsait olduğu farzedili- yordu. İki taraftan yapılacak donanma bombardımanı Ahiba- banın cenubundaki sahayı, düş- man için gayri kabili mukavemet | bir hale getirecekti. © — İtilaf kuvvetlerinin başına bir kumandan tayininde gecikilmesi- nin fena neticeleri görünmiye başlamıştı. 11 martta Harbiye Nezaretinde, Ceneral Hamiltonun nakliye vasıtaları hazırlanır hazır- lanmaz İngiltereden hareketi ka- rarlaşmıştı. Harp meclisinin kararı hakkında Harbiye Nezaretinde hiçbir malümat yoktu ve vaziyetin müstaceliyetini kimse anlamamıştı. Yalnız o Hamilton kumandanlığa tayin edilir edilmez Mister Çor- çil, onun bir an evvel memu- riyeti mahalline gitmesini tavsi- ye etmişti. (Şimdi de baş- kumandanın derhal o gün Lon- drayı terketmesinde ısrar ediyordu. Jeneral Hamilton da hareket etmek istiyordu. Başka mülâha- zalar hareketine mâni oluyordu. Maiyette gidecek zabitan henüz tayin edilmemişti OLâzım gelen malümat toplanmış değildi. Sev | kiyat için Erkânı oHarbiyece hiçbir hazırlık yapılmamıştı. Baş- kumandanın bir an evvel Çanak- kalede bulunması zarureti kar- şısında, kumandan ile maiyetten birkaç kişi derhal ogün trenle hareket edecek ve diğer kuman- da erkân nakliye gemileri hazır olur olmaz yola çıkacaklardı. Fa- kat Erkânı harbiye ve Harbiye Nezareti bu kadar kısa bir zamanda kumanda heyetini top- uya yacaklarımı Bildirdiler. Bu 8 e 3l martta ancak baş- kumandan hareket edebildi. On *beş gün ile birlikte çalışmaktan malirum kaldı. Çanakkaleye vardığı zaman, geç bile kaldığı anlaşıldı. Fakat kumanda heyetinin beraber .gel- mesi, bir daha tamiri mümkün “dimiyan büyük bir hata olmuştu. maiyeti İngiltere Hükümeti tatafından Gsal Bs. ne e edilen eserin terellmeni. Bir batarya efradı cephede ateş başında 13 mart sabahı Jenerai Ha- | milton Lord Kiçnerle bir daha i görüşmüş ve son talimatını almış İ tu Onu bekliyen vazifenin henüz müphem olması hasebile, verilen talimat ta müphem kalmış, yalnız vâsi mikyasta askeri harekât ic- rasina lüzum kalmıyacağı ümidi izhar olunmuştu, Lort Kiçner, hâlâ İstanbula varılmadıkça ordunun yardımma iktiyaç hissedilmiyeceği fikrinde ısrar ediyordu. Bu sebeple bütün talimatı, Jeneral Hamiltonun na- zarlarını İstanbulun o minarelerine çevirmek hedefini takip ediyordu. Talimatın bazı kısımları o kadar kat'i idi ki başkumandana serbestik hareket bırakmıyordu. Donanma bütün O kuvvetini sarfetmecikçe, ordu kullanılmı yacaktı. 29 uncu fırka gelinceye kadar mühim harekâta girişilmi- yecekti. Anadolu sahilinin işga- linden imtina olunacaktı, Fakat en mühimmi, Çanakkaleyi zorla- mıya bea ettikten sonra, —— ——— Adana, (Hususi) — Şebrimiz- de muhtelif biçki yurtları vardır. | Ders senesi nihayeti olmak mü- | nasebetile bunlar son sınıf tale- belerine mezuniyet o diplomaları vermişler ve bu vesile ile de ta- lebenin bir senelik mesaisi mah- sulü olan dikiş ve biçkiye ait bir daba bu fikirden vazgeçik miyecekti. 13 mart cuma günü öğleden sonra, Jeneral Hamilton husus! trenle Londrayı terketti, Marsil- yadan zırhlılara bindi. Bu sayede başkumandan Londradan Çanak- kaleye, sulh Oo zamanındakinden daha büyük bir süratle gitti. Başkumandan trene bindik- ten sonra elinde bulunan malü- matı tetkika imkân buldu. Zaten” bu malümat çok bir şey değildi. Lort Kiçnerin O talimatı, Türk ordusu hakkında küçük bir kitap, Çanakkale müdafaası hakkında 912 de yazılmış bir rapor, ve sonradan hatalı olduğu anlaşılan bir harita. Bu malümata ilâveten birşey daha verilmişti: OO vakit harbe giden kıtaata yüzde on nispelinde takviye kıtaatı tahsis edilirdi. Bu defa merkezden 300 mil uzakta yapılacak askeri ha- rekât için tahsis edilen takviye kıtaatı İngilterede kalacaktı. Arkası var) Adanada Dikiş Sergileri Biçki Yurtlarından Birçok Genç Hanım Mezun Oldu eserlerden birer vücude getirmişlerdir. Sergileri ziyaret edenler kızla» rımızın bu sahada çok muvaffa- kiyet gösterdiklerine şahit olmak- tadırlar. Resmini gönderdiğim hanım- lar, Adana Biçki Yurdundan bu sergi ——| i 1 delikanlı olduğu için konuşınıya HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Nâkili: Hüseyin Zeki SÜHEYLÂ ES Sait Bey, bir kaza dolayısile, © akşam ( X Birahanesi) ne gel mişti. Üç hafta evvelki kaza Sait | Beyin başina gelmiş değildi. Bu | felâkette ne olmuşsa karısı Bedia | Hanıma olmuştu. Bedia Hanım, ! büyük kız Zahide ile beraber | Beyoğlu tarafından İstanbula ge- çiyorlardı. Otomobil küçük bir çocuğu çiğnememek için şiddetle sağa döndü.Tekrar sola dönmek» te geç kalmıştı; otomobil hızla elektrik direğine çarptı: Zahide yaralanmadı. Şoför hafifçe yara- landı. Bedia H. tehlikeli denecek kadar değil, fakat ehemmiyetli | bir surette yaralandı. Sait Bey, yalnız kalınca şaşır- mış kalmıştı. O, serbestiden isti- fadeye kalkan hafifmeşrep erkek» lerden değildi. Ailesine tamamile | merbut iyi bir koca, iyi bir ba- ba idi. | Senenin muhtelif mevsimlerin- | de herhangi bir iş için ne za- | man İstanbula gelse, daima ya- nında karısı ile iki kız çocuğu beraber bulunurlardı. Sinemaya | beraber giderler, tiyatroya bera- ber giderler, davetlere beraber | giderlerdi. O akşam yalnızdı; yemeğini yedikten sonra, çok canı sıkıldı. Gençlik hatıraları, yani Süheylâ, gözlerinin önünde bir zaman can- lanır gibi oldu. Süheylâ... Süheylâ, ona, ilk aşkın bütün şürlerini, teessür ve teessüflerle parçalanan acıklı saatleri hatır- latıyordu. İ Süheylâya ilk tesadüf ettiği | zaman, iki senedenberi İstanbulda tahsilde idi. Bir ilkbahardı. Genç kızın altın saçları, gözel çehresi- nin safiyeti, gözlerinin tatlı lem'a- ları, koyu mantosunun sardığı vücudün çevikliği, kıvraklığı, tatlı bir mayi gibi kalbine akıvermişti. Sait Bey oldukça mahçup bir cesaret edememiş, fakat genç kızı evine kadar takip etmişti, Ertesi gün erkenden yine o eve gitmiş ve Süheylâ çıkıncaya ka- kadar beklemiş (ve yanma sokulmuştu. O, bu vaziyetten korkarak (uzaklaşmak istemiş ve acele acele (yürürken m mm m sene mezun olan genç kızlardır. | Adana Biçki Yurdu Refika | Rifat H. tarafından 926 senesinde tesis olunmuş ve müessese bu- güne kadar 45 mezun çıkar- mıştır. Yurt bir ibzari kısım ve iki siniftan ibaret olup birinci sene beyaz çamaşırlar, aile çamaşırları, ikinci senede tayyörler ve tuva- etler üzerinde çalışılmaktadır. Bu sene açılan sergide altı yüz parça kadar eşya teşhir olun- muştur. Talebe tuvaletlerle tay- yörlerde ve bilhassa fantazi iş- lerde çok muvaffak olmaktadır. lar. Resimde görülen X işaretli banım Refika Rifat Hanımdır. Salkhattin İSON İZ Yermi, Siyasi, Havadis ve Halk 1 ayağı Hayiak düşmüştü. Bereket versin ki Sait Bey hemen koşmuş ve genç kızı yere düşmeden tut- muştu. Delikanlı hem müteessir hem de memnundu. Bu teessür ve memnuniyetini ona öyle bir tatl lıkla söylemişti ki Süheylâ onu affetmiş ve nihayet cevap vermi- ye razı olmuştu. On sekiz yaşın- da olduğunu, isminin Süheylâ ok duğunu, hasta ve ihtiyar annesile beraber yaşadığını ve hayatım kazanmak için ötede beride ders ler verdiğini Sait Bey öğrenmişti. Bilâhara yine görüşmüşler ve artık aralarında bir aşk başla” mıştı. Fakat birkaç sene sonra genç kızın annesi ölmüş, Sait Bey de pansiyonundan çıkarak bir oda tutmuş ve her ikisi de buraya yerleşmişlerdi.. Çok mesuttular, Genç adam tahsilini bitirir bi- tirmez evleneceklerdi. Böyle ka» | rarlaştırmışlardı. O sıralarda Sait Beyin mem- leketinden bir telgraf geldi. Ba- bası ölmüştü. Sait B. memlekete dince annesini perişan görmüştü, er yüzüstü kalmıştı. Ne İstan- bula dönmek, ne de Süheylâdan bahsetmek mevzubahis olamazdı; hiç olmazsa şimdilik... Delikanlı ! orada kalmış ve hiçbir hevesi olmadan annesinin arzusuna mü | halefet etmiş olmamak için Be- dia Hanımı almıştı. Bedia çok zengindi. Bu suretle altüst olan i işler de düzelecekti, Fakat (OSüheylânn © hatırası çarçabuk silinmemişti. Salt Bey, genç kızı göremediği için okadaı stırap çekmişti ki, hayatın bazan çok zalim (olduğunu (görerek kendikendinden nefret etmişti, Şimdi o ilk buluştukları yere gelmişti. Süheylâ ile her akşam geldikleri bu birahane ne kadar değişmişti! Masanın başında yalnız, yavaş yavaş, iştihasiz, ağzına götürdü- ğü her lokmada bir zevk bularak yemeğini yiyordu. Niçin buraya gelmişti? Mazinin hüz- nünden başka, burada, ne bulk mak istiyordu? Bir şampanyâ ısmarladi, bir sigara yaktı... Bi- raz sonra kalkıp gidecek ve ya- rın ailesinin yanında tabii haya- tına kavuşacaktı... (Arkası var) POSTA gazetesi İstanbul: Eski Zaptiye Çatalçeşma gokağı 5 ıdara: Teleton İstanbul - 20203 Posta kutusu: İstanbul - TAL Tolgrak: İstanbul SON POSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE Ecnebi iğ Kr. 1 Sene (2700 Kr mw» GA 00 » 3» M0 >» sie Gelen orrak gör! vetilmez. İlânlardan mesuliyet alınmas cevap için o moktaplara © kuruşluk Pul üâveşi lâzımdır. Adreh; değiştirilmesi (29) kuruştur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: