4 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

4 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

V YAT M AM * DAİA NĞDT W AÇA SA Yunanistanda Çok Garip Bir Haydutluk Atina (Hususi) — Yunanistan- da şimdiye kadar kız kaçırma hâdiseleri köylerde ve bilhassa dağ başlarında oluyordu. Atina gibi hükümet merkezi olan bir şebirde ve güpegündüz kız ka- çırıldığı görülmemişti. Fakat son günlerde Atinada da bir kız kaçırılmıştı Hâdise. — garabet ve fecaati yalnız şehir ortasında ve cadde Özerinde cereyan ettiğinde değil, kızı kaçıran adamın kirk beş yaşında ve altı çocuk babası olmasına mukabil kızın ancak çocuk — denilebilecek bir çağda bulunmasındadır. — Yaşların bu nisbetsiz farki mukabilinde bu ihtiyarla bu çocuk arasında bir aşk ve sevda münasebeti mi var diyeceksiniz? O da yok. Sadece bir macera var: Çuntas namını taşıyan bir ihtiyar geçen sene bir çiftlikte kâhyalık yapıyor ve genç kız da ayni çiftlikte bir hizmet görüyor- du. Orada kâhya, kızı sevmiş, konuşmuş, altı çocuğu olduğu halde kıza bekâr rolü oynamış ve kızı kandırarak işi sonuna kadar götürmüştür. Kız aradan yedi sekiz ay geçtikten sonra vaziyeti annesine ifşa etmiş ve annesile birlikte bu mücrim aley- hine dava açmıştır. Kaçırma hâdisesi de ana kiz tam istintak hâkiminin — yanından — dönerek şehrin en işlek bir caddesinden geçerken vukubulmuştur. -Kızın annesi önden gidiyor ve kız ar- kasından geliyordu. Birdenbire kuvvetli bir el kızın ensesinden | Yüksekkaldırım en kuvvetli bir yakalamış ve hemen orada hazır bulunan bir otomobilin içine at- mıştır. Zavallı kız yalnız : “Anne, anne!,, diye bağıra- bilmiş ve ihtiyar anne dönüp ba- kıncıya kadar otomobil hareket etmişti. Zabıta, şehir ortasında bu yolda kız kaçıran haydudu şid- detle aramakıadır. ıntihabat Kavgaları Atina, 1 (Hususi) — Meb'us intihabatı — mücadeleleri — bütün şiddetile devam ediyor. Her şe- hirde propaganda nutukları söy- lenmektedir. — M. — Venizolosun propaganda seyahatine çıkması münasebetile mücadeleler daha hararetli bir şekle bürünmüştür. Kundura boyacılarına varıncaya kadar herkesin ağzında şu sual dolaşıyor! “Acaba hangi fırk: ka- zanacak?,,Bu merakı bir dereceye kadar tatmin etmiş olmak için 926 ve 1928 intihabatına ait bir ta- kım rakamlar — intişar — etmiştir. Bunlardan bir netice tahminine çalışılmaktadır. Bu rakamlara nazaran 1926 da Venizelistler 365 bin, Anti Venizelistler 345 bin rey almış- lardı. O seferki intihapta umum! rey 950 bin idi. Kalanını ufak tefek fırkalar, müstakil namzetler almışlardır. 928 de Cümhuriyet- çiler 650 bin, Anti Venizelistler 336 bin almışlardır. Fakat intihap sistemi ekseriyet sistemi olduğun- dan Venizelistler 225 meb'us ka- zanmışlar, kahir bir ekseriyet teşkil — etmişlerdi. — Meb'usların mecmuu 250 dir. Fakat bu intihapta nisbi tem- sil usulü tatbik edilmekte oldu- ğgundan pahir ekseriyet temin etmek imkânı yoktur. Evvelki iki ğ SON POSTA YÜKSEKKALDIRIMDA.. Orada Beşikten Mezara Kadar Lâzım Olan Herşey Vardır “İlâhi Delikanlı.. Ayakkabıya Da 250 Kuruş Verecek Bir Rica Olursak Halimiz Nereye Varır?..,, -<> İstanbulda gayet işlek bir cadde vardır ki orada günün hiç- bir saatinde tramvay, otomobil, araba, motosiklet ve hatta bisiklet geçmez. Eğer hatırınıza gelmedise ben haber vereyim: — Yüksekkaldırım !.. ge e “ERÇ SUŞ FAŞ " Şehir içinde ezilmek tehlikesi | olmadan, serbestçe — kollarınızı sallıya — sallıya dolaşabileceğiniz 'yegâne cadde... Yüksekkaldırıma yolum çok nadir uğrar. Geçen gün, nasılsa bir işim düştü, geçtim. Fakat yokuş aşağı değil, yokuş yukarı.. Her inişin bir yokuşu olduğuna şahittir. Merdivenlerden bu caddede — yürünmez. keülir' va “şakılır. Voyvoda caddesini dönerken Yüksekkaldırımın ilk merdivenleri göründü. Kaldırımın iki tarafında sıra sıra dükkânlar.. Bu dükkân- larda, kuş sütünden gayrısını bulursunuz. — Elbise, — ayakkabı, gömlek, kravat, eldiven, çorap, levanta, temel çivisi, gümeçbalı, domuz sucuğu, pul, boya, çiçek, çocuk beşiği, tabut, kumaş, sepet, kâse ve tabak, ekmek ve fran- cala, çikolata, çimento, gazyağı... Hâsılı beşikten mezara kadar bir insan için lâzım olan her şey var. İstanbul semtinde Mahmut Pş. ne ise, Galatada Yüksekkal- dırım da odur. Yoldan her çağırırlar : — Buyursunlar, hanımefendi.. Zenne için ayakkabılarımız var! S Beverzıdi, görmeden geç- meyini.. — Bir şey mi arzu ettiniz?... — Mevsimlik keten gömlekle- rimiz geldi ! Yüksekkaldırımın. en büyük hususiyeti, ucuzluğu... —Amma, siz diyeceksiniz ki, ucuz etin yah- nisi — tatsız olur... Orasına karış- —— - intihapta fırkaların aldıkları rey- ler nazarı dikkate alınarak, ef- kârı umumiye şu veya bu fırka- mın lehinde veya aleyhinde efkârı umumiyede bir tahavvül olmadığı takdirde bile nisbi temsil usulü tatbik edildiğine nazaran Venize- listlerin 132 ve Anti Venizelist- lerin 98 meb'us çıkaracakları tahmin edilmektedir. ibaret — olan Sadece geçeni bir kere Meşhur Yüksekkaldırımdan Ikli manzara mam. — Yalnız, aradığınız. şey, ucuzluksa, Yüksekkaldırımda ucuzluğun inanılmıyacak derece- sine tesadüf edersiniz. Onuncu, — yahut on beşinci merdivende idi. — Camekânında ayakkabı teşhir eden bir dük- kânda iki kişi çekişe çekişe pa- zarlık ediyorlardı: — 270 mi? Yalınayak İgeze- rim de yine almam.. Sen deli mi oldun ?.. — Aydi 250 verin... Elindeki tesbihi koparacak gibi çekti: — İki yüz elli kuruşu ayak- kabına verirsek — halimiz neye varır ? — İki yüz otuz beş bitmişi... Keyfiniz oldu mu ? Hâlâ nazlanıyor : — İki yüze bırak alayım... Dükkân sahibinin artık sabrı tükenmişti : — Ziyanma —mal satıyoruz, efendi... Şu ayakkabının, Allah sizi İnandırsın, iki yüz elli kuruş sermayesi var... Müşteri, nihayet aldatılmadı- ğına emniyet hasıl etmiş olacaktı, iki yüz otuz beş kuruşuna kıya- rak kunduraları sardırdı. Daha ilerde, bir fare kapanı etrafında satıcı ile müşteri ara- sında ihtilâf çıktı: — Bizim farelere göre değil bu kapan... Yahudi kapanını şaklatırken kurnaz kurnaz soruyor: — Sizin fareler, nasıl kapan- dan hoşlanır?, Herifin anlattığına bakılırsa, onun evindeki fareler, şeytana külâh giydirirlermiş. Üç cins ka- pan kurmuş, üçü de hiçbir işe yarmamış. Yeminibillâh ediyor: — Pastırma dayandıramaz ol- dum yahu.. Evde peyniri, çocuk- lara tartı ile veririm. Sonra | fareler okkalarla peynir çalar.. Biz kapan kurmuyoruz, — fare- lere ziyafet — çekiyoruz. Hın- zırlar da yedikçe azıyorlar. Her gece birkaç kere şırak diye bir ses duyar, tatlı uykumdan uyanı- rım. Mutfağa gider bakarım. Kapan, kapanmış, içinde ne pey- nir var, ne de fare... Ne koysam kapıp kaçıyorlar. Kapancı Yahudi gülüyor: — Zamane — siçanlâri. Epsi açıkyoz oldular... Sen bu kapan- dan bir tane al.. Bana dua ede- ceksin! Şindiye kadar yuz bin fare oldurttum.. belki de Sıçanlar, beni beni bulsa, dişlen yiyecekler.. Pazarlık uydu.. Adamcağız, fare kapanları elinde yokuşu çı- kıyor. Mostralık birkaç hazır elbiseyi kapısının önüne asan bir dükkâ- na uğradım : — Kaça veriyorsunuz bu el- biseleri.. Sordu: — Yeni mi, eski mi? Meğer, kullanılmış elbise de varmı$.. — Yenisi kaça, eskisi kaça? — Elbiseler, boy boy.. diyor, sekiz liradan tut, otuz İiraya kadar.. Eskileri daha ucuz... Bitpazarının, Yüksekkaldırım varken, nasıl olup ta hâlâ top atmadığına — gelin de — beraber şaşalım... Sizin takımı yirmi beş kuruşa fildekostan fanilâ don giydiğiniz var mı? Yüksekkaldırımda bun- ların geçen seneden kalma, bir parça hırpalanmışlarını bu fiate satıyorlar... Satıcıların avaz avaz haykı- rışları... — On liraya almal Beş liraya alma! On kuruşa... Bu parıl parıl kol düğmele- rini, kuyumcular çarşısında gör- seniz altın kaplamadır. diye he- men beş lira verip alırsınız. Fakat, ayni kol düğmeleri, Yüksekkal- dırıma düşünce yüzüne bile bak- mazsınız... Zaten malınız bir kere kaldı- Kari Mektupları Tarih Encümeninden Türk tarihinde — mühim bir araştırma vesilesi teşkil edeceğini * Ümit ettiğim berveçhi zir malü- matın Türk Tarih Enctimenince tevsikini rica ederim. Umumit coğrafya atlaslarının mütaleası esnasında — tesadüfen Bahrimuhiti Atlasinin Amerika sahillerine karip takım adalar meyanında — bir isim — nazarı dikkatimi celbetti. Bu adalar irili ufaklı birkaç adadan mürekkep olup Meksika körfezi methalinda bulanan Hayti adasının tam şi- malinde ve adadan takriben 90 mil mesafededir. İngiliz müstem- lekeleri meyanında bulunan bu adaların ismi Türk adalarıdır, ve hatta bu adalarda pek küçük bir kayanın ismine de “Salt Kay, ismi verilmiştir. kılliıcıde Kay tabiri yoktur, bunun kayadan muharref olarak kullanılması da muhtemeldir. Bu adaların aralarında mev- eut küçük bir boğaza da Türk kanalı ismi verilmektedir. Ame- rikanın Hayti adalarına karip ve takriben 21 arzı şimali ve grenviç nısfınneharına nazaran 71 tüli garbide kâin bu takım adaların ne sebepten dolayı Türk adaları ismini olduğuna mütehayyir kak dım, bu havaliye ait bazı eserle- ri tetkik ettim, bu hususta mü- him bir vesikaya rastgelmedim. Muhterem Tarih Encümeni bu kapalı noktanın inkişafına delâ- let ederse — tarihimize kıymetli | bir vesika hediye etmiş olur. Muammer ddesl Ankarana — Hacıbayramda mukim Adil Kerim Beye: Cilt doktoruna müracaat edi- niz. Sizi sıkan bu şeyin çaresi bulunabilir. Birçok kimseler bu suretle tedavi edilmişlerdir. Ayni zamanda çok mahirane şekilde yapılmış takma saçlardan peruk- tan istifade edebilirsiniz. Bir er- kek için böyle haller mahcubiyete bile değmez. Zahirperestlere bak- mayınız.. * Y. Remzi imzalı mektup sahibine: Tevcecüh ve alâkanıza teşek- kürler ederiz. Maalesef şiir der- cetmiyoruz. Bu itibarla şiirleri- nizden istifade edemiyeceğiz. — rıma düşmesin... Kadın, bile kak dirim kadını olunca, âdileşiyor. Yüksekkaldırımdaki satılık metâ- lar arasında, canlı mahlüklar da var: Kömürcü ve şeftali sokağı- nın bayat mahsulleri, ekseriya bukaldırımda avcıya dağılıyorlar. Yokuşu — çıkarken, — sürmeli gözlerileadım başında yolunuzu keserler: — Hiş. Kuçukbey... Bir e- gara ver! Altmışlık adam bile bunların nazarında küçükbey... Yüksekkaldırımın bir başın- dan öteki başına kadar, yarım saatte güç çıktım, — Zayıflamak — için, birçok külfetlere — katlananlara — tavsiye ederim: Her gün yemekten sonra, bu yokuşu çok değil, bir kere çık- sınlar... Üç aya varmaz hayali fenere dönerler. *i

Bu sayıdan diğer sayfalar: