“'SON POSTA, TIMURLENK Muharriri : Timur Aşkta Da Ric' atı Sevmiyordu — Siz neye üzülesiniz, düş- manınız üzülsün! — Çok tuhaf söylüyorsun. Seni benden uzak görürsem üzül- mez miyim? — Yanınızdayım, bekliyorum. — Emrimi belki bekliyorsun, fakat dinlemiyorsun! — Hâşa, siz emredersiniz de ben dinlemez miyim? — Öyle ise — emrediyoru Yanıma gel, otur! — Halayık oturmaz, ayakta durur. — Sen halayık değilsin. Ka- rımsın, nikâhlımsın ! — Siz büyüklük gösterdiniz, beni nikâhladınız. Ben kendimi bilirim, yerimi tanırım ! Timur, sitemli bir işaretle ona o odadaki hakiki yerini gös- termek istedi. Fakat kızın gözle- rinde yabancı yaşamak istiyen bir ruhun inadinı okuyarak sı- kıldı, kaşlarını çattı : — E, dedi, ne olacak ? — Siz bilirsiniz. Ben halayığı- nizim. (Öl) dediğiniz yerde ölürüm. Hulyalarında husrana uğrıyan zevç, hiddetle yerinden - sıçradı ve bağırdı : — Bana senin ölümün değil, yaşaman lâzım. Ölmeni istesey- dim bu odaya değil, zindana girerdin. emrinizi Ve aksaklığının müsaadesi | nisbetinde bir süratle gezinmiye başladı. İlkin bir şey düşünmüyor- du, düşünemiyordu. Bulutlu bir kafa ve heyecan dolu bir yürekle odayı adımlıyordu. Biraz sonra o bulut açıldı ve birçok şeyler kafasının içinde dolaşınıya başla- dı: Tevekkülle ilk karşılaştığı gün işittiği sözler, ayrıldığı gün şahit olduğu çekingen tavırlar, birer birer gözünün önüne geldi. Nikâhtaki kerametin, o ke- rametten daha yüksek olduğuna kani bulunduğu şahıs kudret ve celâletinin bütün o sözleri, tavır- ları silip süpüreceğini umuyordu. Bu ümit, şimdi acı surette iflâs etmişti. Kız, hâlâ o eski kızdı. Hatta, cür'eti biraz daha ziyade- leşmişti, inatçılığı katmer katmer olmuştu. Timur, kâinatı titreten aza- metinin bu genç kız yüreğinde S Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk ! gazetesi İstanbul : Eski Zapti eı ıda'e' Çatalçeşme sokafı 2 â ——— Wl Telefon: İstanbul - 20203 ! Posta kutusu: İstanbul - 741 'Telgrafi İstanbul SONPOSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE ECNEBİ | 1400 Kr. 1 Sene 2700Kr. YO8 6Y0 M00 5 | GD AAA Ü der ” HAO 150 wi ia 300 , | | | Gölen evrak geri verliimez — Nlâanlardan — mes'uliyet almmaz — | cevap için moktuplara (6) kuruşluk I dul ilâvosi lâzımdır. | Adres değiştirilmesi (20) kuruştur. ı — | Gazetemizde çıkâan resim we yazıların bütün hakları mahfurz ve gazetemlze minimini bir tesir uyandirmadı- ğını anlamakla çok ağır bir ıstı- raba kapıld. Yarım asra yakın bir zamandanberi bu haşmeti, bu kudreti ve bu eşsiz saltanatı elde etmek iç'n çalışmıştı. Kaç kere ve kaç — ve maksat uğrunda, ölümlerle karşılaşmıştı, — yaralar alıp yataklara düşmüştü? Bunlar, bu uğraşmalar, bu savaşmalar, bu tehlikeli çıryınmalar, demek ki bir kızın yüreğini alabilecek kuvveti kendisine temin edeme- mişti. — İşte cihangir Timur, on beş yaşında bir çocuğun önünde âciz kalıyordu. O halde kudret tanı- lan şey hakikatte acizden başka bir varlık değildi ve o, tam yarım asir, böyle bir aczi - fakat debdebe- lerden mamul bir örtü içinde elde etmek için - çırpınmıştı! Husran mubakkaktı. En ağır nokta, bu vaziyetin içinden şe- refle, haysiyetle çıkmak yolunun kapalı görünmesiydi. Harpte ric'at etmeği bilmiyen Timur, aşkta da geri dönmeği — beceremiyordu, çirkin buluyordu. Lâkin bir şey yapmak zaruri idi. Ya, yenecekti, ya yenilmeyi kabul edecekti. Ne çare ki bu iki şıkta müm- künsüz görünüyordu. Beri tarafta kız, şahinşahın nikâhindan kurtulmuş gibi gizli bir sevinç içinde idi. —Elemli elemli dolaşan, gamlı gamlı içini çeken adamın bu ıstırabından, bukıvranışında - baba ocağında yüzüne bulaşan yanıkları zer- re — zerre iyileştiren —- — bir şifa alıyor gibiydi. Âciz bir anından zalim bir cüretle istifade etmiş olan adamı üzmek ve ac- ze düşürmek, ruhundaki hınç ihtiyacını avuç avüç tatmin edi- yordu. Yediği silleyi işte iade etmiye başlamıştı, hem de fa- izile!.. Sonu c olacaktı? Bunu o dakikada düşünmüyordu. Belki eza görecekti, belki incitilecekti, belki yurduna iade olunacaktı. Bunların hepsi muhtemeldi. Lâ- kin o, ölüme kadar her şeye razı idi. Yürek hakkı tanımıyan ve kendi yüreğini hoşnut etmek için başka yürekleri parçalamaktan çekinmiyen hotpesent — erkeğin gururunu kırmak, sürurunu bal- talamak ve düğün zevkimi ağu- laştırmak kendine kâfi geliyordu. Bununla müteselli, münşerih ve mahzuz idi. Vazifesini yaptıktan sonra bir köşeye çekilen insanlar gibi dinmez bir sevinçle mukad- deratını bekliyordu. O, böyle biran geçirirken Timurun iç buhranı ziyadeleşi- yordu. Beğenilmemek, hafif ve kıymetsiz tanınmak, reddolunmak, onun ruhunda, dakikalar geçtikçe genişliyen bir yara oluyordu. Bu yaraya hiçbir mülâhaza merhem olamazdı ve şu odadan böyle bir vaziyette çıkmak, tahtından atıl- maktan daha elemli bir felâket olacaktı. Bu sebeple bir çare; hem hoşnut, hem şerefini mem- nun edecek bir çare bulmak istiyordu. Tırnur, döndü, dolaştı, bu ça- reyi bulamadı ve bilinmez nasıl bir münasebetle, Toğu Turhanı İslâm Hatunu hatırladığı — için sinirlerindeki — karışıklık, — yüre- gindeki ateş, ruhundaki kaynayış son dereceyi buldu. —TT — | ır Sahtekın ırarı Ve Bır Adalet Meselesı Kocasını Kaçıran Bir Kadın Hakkında Takibat Yapılmalı Mı, Yapılmamalı Mı? Fransız Hukukçuları Şiddetli Bir Münakaşaya Giriştiler Dünyanın meşhur sahtekâr- larından Leçelman isminde bir | adam, Fransada milyonlar vurmuş, Mısıra kaçmıştı. Fransa ile Mısır hükümeti arasında iadei mücrimin mukavelesi mevcut olduğu için Fransa hükümeti Mısıra müracaat etti, Leçelmanı yakalattı ve iade- sini temin etti. Sahtekâr adamı teslim almak için Mısıra iki Fransız polis komseri gönderildi. Her şey tabii bir şekilde cereyan etti. Leçelman vapura bindirildi, Fransaya kadar getirildi. Fa- kat gemi — rıhtıma — yanaşıp polis memurları Leçelmanı ara- dıkları zaman sahtekârın ye- rinde yeller estiğini gördüler. Kurnaz adam, iskambil masası başından bir türlü ayrılamıyan polis memurlarının bu gafletinden istifade ederek sırra kadem bas- mıştı. Diyeceksiniz. ki — memurlar için yapılacak bir iş vardı: Maznunun ellerine ve ayaklarına gelepçe vurmak ve bu suretle firarına mâni olmak. Bu muhakeme tarzı kolay ve doğru gibi görünürse de bu derece uzun mesafeler dahilinde yolculuk yaptırılan maznunların ellerine, cürmü meşhut halinde tutulmuş ve amme vicdanını fazla müteessir etmiş bir cinayet işlemeden ke- lerçe vurulmaz. Medeni memle- ketlerde bu, böyledir. Bahsi uzatmıyalım: Polis me- murları, sahilden kendilerine ilti- hak eden memurların yardımile posta vapurunun altını Üstüne getirmişlerse de sahtekârm orta- dan kayboluşuna dair bir delil bulamamışlardır. ilk akla gelen şey adamın ka- Bunun Üzerine | Meşhur sahtekâr Leçelman rısını yakalamak olmuş ve Ma- dam Leçelman derhal tevkif edilmiştir. Az sonra anlaşılmıştır ki Leçelmanın firarında karısının büyük dahli vardır. Çünkü vapur rıhtima yanaşır yanaşmaz yolcu ailelerile beraber kocasının yanına yaklaşmıya muvaffak olmuş, ka- çabilmesi için yapılması lâzımge- len şeyleri ona, o öğretmiştir. Bu usul basittir. Madam Leçelman kocasıma, gemi kömürlüklerine gi- rerek yüzünü gözünü etmesini ve gemiden etmiştir. simsiyah ateşçilerle — birlikte uzaklaşmasını tembih Leçelman da aynile böyle yap- mış ve hiç kimse farkına var- madan serbest serbest gemniden him bir hukukt mesele meydana çıkarmıştır : Bir zevce, bir oğul, bir baba, bir ana kocasını, babasını veya oğlunu saklamak veya kaçırmak cürümlerinden —dolayı takibata uğrıyabilir mi, uğrıyamaz mı ? Muhtelif milletlerin ceza ka- nuuları, bu hususa dair muhtelif ve biribirine zıt hükümleri ihtiva etmektedir. Bazı memleketlerde, bu nevi bir cürüm işliyen kimse- ler takibata uğramazlar. Bazıla- rında ise şiddetle takip olunurlar. Fakat Madam Leçelman'ın bu münasebetle tevkif edilmesi kanu- bi midir, değil midir? Kanunl bile olsa mantıki midir, değil midir 7? Fransız hukukşinasları arasın- da oldukça hararetli bir tetkik ve münakaşa meuzuu olan bu mesele, Fransız adliyesine göre tamamen adalete uygundur. Fa- kat hukukşinasların iddiaları ise şu noktada toplanıyor: “Diyelim ki Madam Leçelma- nın tevkifi hukukt ve kanunidir. Fakat hangi zevce, kız kardeş ve ana vardır ki hapishaneden ka- çan bir adamı karşısında görür ve bu adam ondan saklanmak için yardım ister de o kadın bu arzuyu reddeder. — Red- dedecek olursa, Bbu tarzı ha- reket en İnce insanlık hislerimize dokunmaz mı? Bir sahtekârın büyük bir meharetle bir vapur- dan firar etmesi, şimdi Fransada belki bir kanun tadilâtını, belki bazı hukuki esasların değişme- sini intaç edecektir. İtiraf etmek lâzımdır ki Madam Leçelmanı mü- dafaa edenler, hakkın en mutlak tecellisini müdafaa ediyorlar. çıkmıştır. Şimdi, bu hâdise, mü- Bugünün Meselelerinden Türk Dilinin Gramerini Yeniden Tesis Etmeliyiz ( Baş tarafı | inci — sayfada ) olduğu gibi tamamen arapça, ne amamen beynelmilel ve ne de tama men halis türkçe olmak üzera teshiti çok müşkülât arzedecektir. Fakat arapça kelimelerden, mümkün mertebe, kurtulmak, türkçe ve bey. nelmilel ıstılahları kabul etmek tema- yülü daha muvafıktır ve iyidir. Ec- nebi ismihasların kendi imlâmızla yazılmasında beis yoktur. İcabında İngilizce, almanca ve — diğer 'tarzları da yazılabilir. Meselâ: Poincare kelimesini fransızca imlâsile değil, türkçe imlâsı ile yazabilirirz. —Esasen İtalyanlar, birçok ismihasları kendi imlâ- larına göre yazıyorlar, Burada lâtincenin asıl olması meselesi ileri sürülebilirse de bir Alman isminin İtılyancı imlâsile yazılmasının artık lâtince ile ne- kadar münasebeti olabilir. Arasıra yazı yazmıya yelten- miş olmak sıfatile şunu da söyli- yeyim ki, lisana güzelliği veren şey sadece mantıkt! ve kıyasi olmak . .et E DK G ea du Ledıaz. Lın gelmek, ahenktar ve zarif olmak- tır, gibi geliyor. Meselâ:>- Eski sarf ve — nahiv — kitaplarımız ve bilhassasa nahiv kitapları- mız kismen arabi - kaidelere ve son kitaplarımız da fransızca kaidelere uydurulmuştur. Bunun neticesi olarak asıl türkçenin sarf ve nahvi arada kaybolmuştur.Kelimelerle beraber asıl aranlan şey — milli — sarf ve nahvin tesisidir.. O suretle ki, yeni sarf ve nahiv kitapları bize “ ben kitabı aldım. Kita- bı ben aldım. Aldım ben kitabı aldım kitabı ben kitabı, aldiım ben ,, cümlelerinin farklarını gösterebilmelidir. - Şu noktayı da işaret etmek isterim ki hayat, mnmasıl —daima değişen bir oluş ise, lisan da ayni kanunlara tâbidir. Şu halde hiçbir zaman te- beddül edemiyecek şekilde kai- deler konulamaz. Fakat, Türkün tarihteki — faaliyet seyri — tetkik edilirse kendine mahsus bir ruhu olduğu görülür. Asıl iş bu ruhu kavramak . Üo 46 _]aponya Yeni Mançuriyi Tanıdı Tokyo, 13 — Yeni Mançurl hükümetinin tanınmasına ait olan muahede İmparatorun tasdikine iktiran etmiştir. Hariciye Nazırı muahedeyi imzalamıştır. Çin Protesto Etil Pekin, 13 — Japonyanın yeni Mançuri hükümetini tanıması ü- zerine, Çin kükümeti tarafından 9 devlet misakını hatırlatan no- talar gönderilecektir. Nekteplerde Beden Terbiyesi Haher aldığımıza göre, Maarif Vekâleti yeni tedris senesi içinde ortamektep ve İiselerde, beden terbiyesine azami itina edecektir. Bu meyanda, Avrupadan bir- kaç beden terbiyesi —muallimi getirtileceği haber alınmaktadır. m Onın ihtiyaçlarına ve Türk zihni- yetinin temayüllerine göre nizas- ma koyabilmektir. Söz derleme meselesine gelice: Halk arasındaki kelimeleri toplamak, her halde — lâzımdır. Eski lisandan da bu — sahada istifade edilmelidir. Bütün Türkler arasında müş- terek bir yazı ve edebiyat İisanı tesisi de, mukayeseli tetkiklerden sonra mümkün olur kanaatin-