30 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

30 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İIngiltero Hükümeti tarafından Gazi H:. ne hediyo edilen eserin tercümesi ÇANAKKALE —l15— Yazanı Ceneral Oglander Harpte Fransızların Püskürtüld * w ce ugğu Nokta Saat 11,30a doğru, Jeneral Marshali, cephenin civarına vasıl olduğu zaman, vazıyet hiçte iyi değildi. Maamafih Jeneral Mars- ball, ileri hareketindeki bu suu- betin ve müşkülâtın düşmanın mukavemetinden ziyade efradın yorgunluğundan — ileri geldiğine hükmetti ve 88 inci livanın cüz'ü- famlarının son derece yorgun ol- duklarına kanaat getirerek yegâ- ne ihtiyat kuvveti teşkil eden 86 ıncı livayı muharebeye sokmaya karar vererek bu livaya 88 inci livanın cephane yetiştirmesini ve ondan sonra da bütün hattı ileri sürerek Kirteyi zaptetmesini em- retti. Ayni zamanda da 87 inci livaya kumanda eden kaymakam Casson'u sol cenahı ileri sürmek için o cepheye gönderdi. Bu esnada sağdaki Fransızların, 88 inci livanın sağ cenahını da sü- rükliyerek ric'at etmekte olduk- ları görüldü. Kaymakam Coyley 86 1ncı Hvanın ileri harekt etmesi için derhal lâzım gelen emirleri verdi. Sağ taraftaki Lancashire Fusilliers ile sol taraftaki Royal Fusilliers taarruza başlıyacaklar ve Munster ve Dublin Fusilliers de bunları himaye — edecekti. — İleri atıla- cak olan iki tabur az sonra taaruza hazır bir halde idi. Fakat — öteki taburlar bu- lunamıyordu. — Bilâhare 88 inci livadan bir zabitin bu taburlara tesadüf ettiği ve liva için hayat memat mos'elesidir. diyerek bun- ların kısmı azamını sağ cenaha sovkettiği anlaşıldı.. Bu suretle © gün 86 ıncı liva yarı kuvvetin- den mahrum ve Kirteye yapıla- cak taarruzu takviye etmek için elinde yalnız iki taburu kalmiştı. Halbuki bu taburların her ikisi de gayet zayıf bir halde idi.Zabit lerinin kısmı azamı telef olmuştu ve efradı da 88 inci livanın efradı kadar yorgun ve bitkindi. Yeni hücumun pek te iakişaf #tmemekte olduğunu gören 86 ıncı liva zabitanından Kapiten Farmar Lancashire Fusilliers ve Royal Fusilliers'den mürekkep bir kuv- vetle va Kapiten Bromley ile mülâzim O'Comnell'i yanına ala- rak bilâhare Fir Tue Wood yani Çamlık tesmiye edilen ve beş on ağaçtan mürekkep olan ağaçlığa doğru ilerledi. Bunu gören sağ ve sol cenahlar da ilerlediler ve bir müddet sonra bu çam- lk pek az zayiat verilerek ı — Resim — Tahlili — Kuponu | ——— Tabiatials! — öğrenmak resminizl S adet likte gönderiniz. tübidir letiyorâanık kupoa İle bir- Resminiz sıraya vo lade edilmes im, “meslek '*yA san'at? Bulunduğu memleket w Rasiin intişa: «decek mi ? Resimin klişesi 3O mukabiliada gönderiledilir. İ kuruşlak — | Pul zaptedildi. Kapiten — Farmar Kapiten Bromley ve mülâzim Needham, yanlarına biraz kuv- vet alarak ileriyi keşfetmek Üze- re hareket ettiler ve Kirteye üç çeyrek mil kadar yaklaştılar. Bu esnada Türkler ric'at halinde idi. Fakat maalesef çamlıkta bulunan efradın. kumandanı — Farmarın ilerde bulunduğundan haberdar değildi ve vaziyeti hiç te emin telâkki etmiyerek, ileriye doğru hareket edecek yerde, geriye çekilmeyi emretti. Bu suretle ilerdeki küçük — kuvvet tecrit edilmiş — bir halde kaldı ve Kirteyi — zaptetmek — fırsatı da kayboldu. Geriye takviye kı- taatı çağırmıya giden Kapi- ten Bromley — vurularak — telef oldu. Birkaç dakika sonra da Türkler tekrar avdet ettiler ve kapiten Farmar da ric'at etmiye mecbur oldu. Sol tarafta, Zığınderenin her iki tarafında bulunan 87 inci liva öğleden sonra pek çok zayiat vererek ileri harekete devama muvaffak — olabildi. Fakat bu aralık sol cenahın en ilerisindeki Türkkıtıatı takviye edilmiş bu- lunuyordu. Border — Regiment kıtaatı Y sahiline inen dere- nin ağzına geldikleri zaman müthiş bir ateşe maruz kaldılar ve akabinde de Türkler süngü ile mukabil hücuma geçtiler. Bu artık tahammül edilir şey değil- di. Zaten yorgun olan efrat derhal geri döndü ve Oucen Elizabeth, — zıhlısından — vaziyeti dehşetle seyreden Başkumanda- nın gözü önünde sol cenah bölü- gü sarp kayalıklardan aşağı ine- rek sahil boyundan doğru —kaçmıya — başladı. Bir müddet için vaziyet son derece tehlikeli idi çünkü sol cenah ta- mamile açıktı. Fakat — beheri 24000 şarapnel saçan 15 pusluk toplardan Türklerin ortasına atı- lan birkaç mermi vazıyeti biraz ıslah eder gibi oldu. — Jenaral Hamilton karaya derhal bir er- kânı harp zabiti göndererek ricat etmekte olan efradı toplayıp tekrar — cepheye — sevketmesini emretti. ( Arkası var ) hâmillerine bildirilir. Mezkür metne tevfikan mevzubahs tahvilât 1 itibaren faiz getirmiyecek ve bedelleri tediye edilmek için | Nisan 1933 te vadeleri hulületmemiş olan bütün kuponları hâmil olacak- tır. Aksi takdirde noksan kuponlar bedeli tediye olunacak meblâğ- dan tenzil edilcektir. Vadesi hulül etmiş kuponların beş sene zarfında müruru zamana tâbi olarak hükümsüz kaldığı bu münasebetle hatırlatılır. Bundan maada tahvilât hâmilleri yadesini beklemeden | teşrinievvel tediyeye ibraz edebilmelerine Meclisi İdare karar vermiştir. Bu tak- dirde tahvilât bedeli ile beraber son kuponun tediye tarihi olan | teşrinievvel 1932 den itibaren tahvillerin tediyeye ibrazı gününe kadar işleyen Faizler dahi kendilerina tediye olunacaktır. Tahvilât tediye edilmek üzere Şirketin Beyoğlunda, Tünel Mey- kâin Merkezi İdaresine veya Galata'da Galata'da Selânik Bankasına ibraz danında, Metro Hanında, Osmanlı Bankasına veyahut olunmalıdır. AD GĞE o D Tayyare Cemiyeti Mübayaat Kemisyonundan; Nümune ve Şöetmameleri veçhile 195.000 adet duvar ve el plân- Tarı tab'ettirileceğindem tab'a talip olacakların pey akçeleri ile bir« likte 1- 10-932 cumartesi günü aaat 15 te Piyango Müdürlüğünde üteşekkil Tayyare Mübayaat Komisyonuna Helles'e | | ğım beyan etmiştir. Paris gaze- | tecileri, stanbul Tramvay Şirketinin tahvilât hâmillerine Tahvilât üzerinde yazılı metindeki (dördüncü fıkra) şartlara tev- fikan, tedavülde kalan tekmil tahvilât bedellerinin 1 Nisan 1933 den itibaren ve aşağıda gösterildiği veçhile tediyesine Meclisi İda- rece karar verilmiş olduğu İstanbul Tramvay şirketinin tahvilât 30 Eylül Cuma İstanbul — (1200 motra) 18 Vedla Riza ve Belkis Hanımlar - tarafından 10,5 orkestra, S1 laci, * Hanımlar tarafından alaturka Eliza ve 29 gramofon ( 894 motre ) 90 Studyo ,B0 Kora havaları, bizim Belgrat — ( 429 metre ) 90 Pransız- 20,5 gramolon, 922,80 dana , 22,50 Bohem, Rigoletto ve Roma —(441 metre) 90,10 gramofon, 21,45 mühtelit konser. Perağ — (488 metre) 20 Hardim ope retindon şarkılar, 90,30 konferans, 21 Üstrova'dan nakil. (ĞT metre) 19,53 Loten- 30 Amerikadan nakil. 660 metre) S1 biz küçük ,30 Manon operasından par- çalar, 28 Çigan orkostra Varşova — (1410 metza) 20,15 muh tolif, 21,15 senfoni 28,5) dans havaları. Berlin — (1633 metre) 20 Doktorun tavsiyoleri, £8,6 Vaşington'dan nakili. | Teşrinievvel Gumartesi İstanbül — (1200 metre) 14 Kurultay müzakereleri, buri Rel Viyana — gri oporası orkestra, Bükreş — (B94 metrs) 20 radyo Rer Si iki piyano, 0 Gabi, 22 Kasaku Tokantasındanı . vü, Belgrat —( 420 metre ) 20 operet parçaları, 21,40 konser. Roma — (441 matre ) 20 gramolon, 21445 Baronin Kazinl operas. Prağ — ( 458 metra) 90 Brönodan nakli, 21,56 muzikili komedi Viyana — (S7 metra) 19 mandolin konseri, 19,45 halk konseri, 21,45 ümit dalma bakidir isminda bir oporet Peşte — ( G0 motre ) 80 salon or- kestrası, 1,15 noş'e vöron havalar. Varşova — (1411 motco) 20 dini ha- valar, 21 hafif şarkılar, 23,03 Şopen konseri. Berlin — (1685 metce) 20 Wrankıyra ders, Si öperet konseri, Sözden Hoşlanmıyor Paria — Bu defaki Cemiyetil Akvam Meclisi içtimama riyaset etmek sirası İrlânda Başvokili M. dö Valeranındır. Bu zat Ce- nevreye gitmek Üzere — Parise uğramış ve âdet olduğu Üzere bütün gazetecileri kabul etmiş- tir. Fakat dünya tarihinde ilk defa olarak, bu zat, gazetecilerle bir hayli havaiyattan bahsettikten sonra kendilerine resmi surette söyliyebilecek hiçbir şey olmadı- meharetle karşı kendilerini atlatan M. dö Valeraya epeyce kırgındırlar. Nisan 1933 ten arzu ederlerse 1 nisan 1933 1932 den itiberen tahvillerini — Ce | bir kapı açıldı, bir koridor geç- | tik, bir kapı daha açıldı, girdik; | gidiyordu. Bağırdım: HİKÂYE Bu Sütund Nakleden: a Hergün Naci Sadullah “ Burası Nedir? ,, Bir — memleket asmaları her meysim üzüm dolu bağları, ağaçları her an kirazla yüklü bahçelerile yalnız bir tek kadının malıdır. O ülkenin ağaç gölgelerinde oturup dinlenmek, çardaklarında doyasıya Üzüm ye- mek mümkündür. Fakat memle- ketin yukarı kısmında geniş, ferah ve nezareti fevkalâde bir oöteli vardır. ki herkesin gözü oraya yerleşebilmek, orada otu- rabilmektedir. O otelin müdiresi de bizzat memleketin sahibesi olan kadındır. Bir gün benim de yolum o diyara düştü.. Otelin müdiresi için, müşteri intihabında çok — müşkülpesenttir derlerdi. İrişebilmesi zorluklarla dolu hedeflere karşı insanlarda doğuştan mevcut olan ezeli inci- zap bende de o otele yerleşmek arzuları ı - ateşledi. aramak oldu. Kör şeytan öm- rümde ilk defa olarak işime bu- rün sokmadı, muvaffak oldum. Ben ona; güzel otelinde oturmak için seçilmek arzusile sokulma- dığım kanaatini vermek istiyor- dum. İlk zamanlarda bundan kat'iyen bahsetmedim. Nihayet aramız o kadar iyileşti, samimiye- timiz o kadar arttı ki hakikt mak- sadımı açmakta bir beis göre- medim. — Acaba dedim, bende ote- linize lâyık bir müşteri olmak hususiyetlerini bulabildiniz. mi? Güldü: — Oo, dedi, siz de mi müş- terilerimi seçmek hususunda pek müşkilpesent davrandığımı duy- dunuz ? — Bunu bütün dünya bili- yor, dedim... Bir şeyler söylemiye, sormıya hazırlanıyordum. Kadın zeki idi. Ne demek istediğimi anlamıştı; bana söz bırakmadı: — Yo, dedi, tecessüs yok. Sizi temin ederim ki gözlerinizi bağlamaklığım yii izin rahatı- nız ve iyiliğiniz içindir. Güzelliği dillerde destan olan otelimde bahti- yar bir ömür sürmek arzusunda iseniz bu göz bağlamanın seb-e bini sormadan, öğrenmeyi merak etmeden şartımı kabul - ediniz!.. Ve kabul ettim. Gözlerimi bağladı. Elimden — tuttu. — Bir. müddet yürüdük, — bir merdiven indik, kapı kapandı: P——— Gp:ldinl dedi ve gözleri- min bağını çözerek: İşte dedi burası yatmak, burası okumak, şurası Uuzanmak, orası yazmak için! Şu da bahsettiğim zil.. İs- tirahat ediniz. Ben yine golirim. Şimdilik müsaadenizlel * Geceydi!, Tam oda kapımın dibinde bir pıtırdı vardı. Anahtarı bir elime, tabancamı bir elime aldım.' Kapıyı — yavaşça — açtım, çıktıml. Bir adam, etrafı dinliye- rek koridorun nihayetine doğru Durl.. O hayretle döndü, durmuyor, bana doğru yaklaşı- yordu : | — Haydut hırsız dedim, ne arıyorsun burada? — Ben hırsız değilim! fakat sen kimsin ne arıyorsun burada? — Ben burada oturuyorum!.. — Ben de burada oturuyo- rum!.. — Yalancı, burada benden başka müşteri yokl.. bilirim — ki | — Ben de benden başka kimse olmadığını biliyordum!.. Vaziyet garipti. Tabancamı cebime soktum. O anda, da- ha garip bir şey oldu. Otelin uzun koridorunun iki tarafındaki bütün odaların kapıları açıldı, hepsinden — mütereddit — uzanan başları birer gövde takip etti ve ortada elleri tabancalı on altı adam peyda oldu, Hepsi şaşkın gaşkın — biribirlerine — bakıyorlar, yapacakları harekete karar vere- miyorlardı. Az sonra on sekiz kişi bir yerde toplanmıştık. Her- kes biribirine ayni suali soru- yordu: — Sen kimsin?.. — Ben burada oturuyorum. Burada benden başka kimse yok biliyordum, sen kimsin? — Ben de burada oturuyorum. Ben de burada benden başka kimse yok — biliyordum!.. Ve nihayet geçen hayretlerden sonra akıllar başlara geldi. Konuşuldu ve anlaşıldı ki hepimiz bu otele ayni şartı kabul ederek gözleri bağlı girip çıkmışız, hepimiz kendimizi otolin yegâne müşte- risi bilmişiz. Zaman, hepimizde ayni şekilde ayni şüpheleri uyan- dırmış. Bu sırada aramızda ak sakallı bir ihtiyar peyda oldu: — Evlâtlar, dedi, neredesiniz biliyor musunuz ? — Bir oteldel... — Bir batakhanedel... — Bir esrar dünyasındal... ğ ı-— Uyanık görülen bir rüya- a!... — Bir sahtekârın tuzağındal.. Herkes bir şey, bir yer söylü- yordu. İhtiyar hepsini arifane bir tebessümle dinliyordu. Nihayet: —Hayır dedi, hayır... Ne otel- de, batakhanede, ne rllyada, ne de tuzaktasınız. Burası bir “ Kadın kalbi ,, dir. Ben senelerdenberi burada — yaşıyorum. Fakat bu geniş yerin bütün odalarına da tekbaşıma sahip olmak hulya- larını asla beslemeden, etrafımda duyduğum sesler nedir, başka odalarda —adamlar — var mıdır, kimlerdir, bunları asla merak etmeden yaşıyorum. Bir erkek için bir kadının kalbine tamamile sahip olmak imkâm yoktur. Bu hulyayı güdenler sukutu hayale mahkümdurlar. Bu — güzellikler içinde sakin bir gönülle ya- şıyabilmek için çare, bir ufak köşecikle, — bir tek hücrecikle gözleri bağlı iktifa etmektir, ede- bilmektir!... Şimdi hepiniz yerle- rinize çekiliniz. Yarın gözleriniz bağlı olarak dışarıya çıkarılıncı- ya kadar bekler, düşünürsünüz. İçinizde her şeye rağmen bura- dan gitmek istemiyecek kadar buraya sevgileri kuvvetli olanlar, bir şey hissettirmeden benim gibi gene dönerler. Kadın kalbinde yalnız olmadıklarını bilerek ve bilmemezlikten gelerek yaşarlar. İstemiyenler bir daha dönmezler. Haydi çocuklar, Allah rahatlık versin... * Bu kâbuslu rüyayı gördüğüm | gecedenberi Allah beni ihtiyarın temenmni ettiği rahatlıktan mahrum bıraktı. Şimdi ne zaman kadın kalbinden bahsolunsa gözlimün önünde o kalabalık otel canlanır ve kulaklarıma o ihtiyarın nasi- hatleri akseder. Korkarım . ve ka- çarım, bucak bucak kaçarım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: