Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
No. 64 30-6 « 984 Nakili: A.R. — Harp zenginleri.. dalavereli işler gören yüksek komisyoncu- lar.. mallarını satmak için İstan- bula gelen taşra tüccarları.. — Miras yediler... — Yalnız onlar kalmadı, ha- nımefendi. Çünkü miras bırakarak ölenlerin. adedi günden güne "azalıyor. — Evet. — İşte böyle efendim... Hem coşkun — bir. eğlence. Hem de ' gecede birkaç yüz lira kâr bıra- kacak temiz bir iş. Yavaş yavaş elimi uzattım. Yanımdaki küçük masanın üstün- de duran kesme billür büyük cigara tablasını yokladım. Şöyle bir fırlatıştta acaba şu herifin alnınin ortasına kondurabilirmi- yim diye düşünmiye başladım. — Pekâlâ, Burhan Bey.. Bu- rada benim vaziyetim ne ola- cak?.. — Siz, bu ticarethanenin bir nâzımı olacaksınız. — Yani, Karagözün göster- . B AAT n İlili a ji d v ei öğ eei A” 205 aei İ af f - e TÜ mediği gibi birşey.. Öyle mi?., — Estağfurullah, — efendim.. Ben, harici işleri göreceğim... Yani piyasa yerlerinde gezeceğim. — Maksadımızı — temin edebilecek adamları bulup — getireceğim... Siz de dahili işleri tanzim ede- ceksiniz... Tanıdığınız, şık zarif hanımları buraya — dadandıracak- sınız. Etrafa — neş'e ve cazibe saçacaksınız. — Sizinle olan vaziyetim ne olacak, Burhan Bey?. — Hiç... Herkese — karşı, metres - aman... Fakat hakikatte bir iş ortağı. Apartıman masrafı çıktıktan sonra ne kâr kalırsa, yarı yarıya taksim... Amma bu bü arada lütfeder de gençlik ve güzelliğinizin zekâtından bende- nize de arada sırada — inayet buyurur .. — Sözü, onun ağzında bıraktım. Birdenbire yerimden — sıçradım. Kolumun bütün kuvvetile - billür AA LA D L LARLALLALELI Gunaa SÖRPEET AA SN | Son Posta Yevmi, siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Eski Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan — yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize aittir. ; foz ve gi ABONE FiATLARI — z j mEeTr : Sçnfi Ay | Ay | Ay — |TÜRKİYE — |1400/ 750) 400 | 150 — | YUNANİSTAN /2340|1220| 710 | 270 — ÜECNEBİ 2700 |1400| 800 |300 “Abone bedeli peşindir. Adre değiştirmek 25 kurüştur. ğ a Gelen evrak geri verilmez. Ğ ilinlırglgn mes'uliyet alınmaz. - |4 Cevap için mektuplara 10 kuruşluk E pul ilâvesi lâzumdır. — || Posta kutusuü: Tdi l4 K - || Telgraf :Soııp.ıo_gtgı eef Va | “Telefon :20203 h Yeni Bir Şirket.. ğ “ Çaylar, ah;ldf, Davetler, Zengin Ve - Mevki Sahibi Adamlar.. Ve Nihayet Kâr..., sigara tablasını kafasına fırlattım. — Seni süslü kârata seni.. Benden başka ortak bulamadın mı Çık. : Diye bağırdım. Ve onu ayağı- min altına alıp didiklemek için üstüne atıldım. Fakat bu boşluk içinde — yere yuvarlandım. O, bir- denbire © kadar çevik bir hare- ketle sıçramış.. yana kaymış.. ka- pıdan fırlamıştı ki, onu - gözümle bile takibe muvaffak olamadım... | Koridorda bir tepsi ve filcan şa- kırtısın karışan Zehranınn acı acı feryadını duydum. Zavallı kız: — Amanın, a dostlar.. Yandım. haşır, haşır haşlandım. İki gözün kör olsun da.. Yetişip erme e mi?.. Diye bağırıyordu. Başımı koridora uzattım. Zavallı zehra yere yuvarlanmış.. Daire kapısıda arkasına kadar açık kalmıştı. Zehra beni görür görmez yat- tığı yerden sordu : — Hanımcığım, herife ?, Dudaklarımı verdim ; — Galiba, sar'ası tuttu.. Vah Zehracığım vah.. Demek ki ka- çarken sana çarptı ha.. — Hem çarpış ta, ne çarpış.. ne oldu o ısırarak — cevap Sanki arkasından bıçaklı adam kovalıyormuş gibi.. bacaklarımın haşlanmasına mı ağlayım. Filcanın kırılmasına mı yanayım.. Hay şu kahveyi pişirmez olaydım. Orada katıla katıla gülmemek ve Zehranın yanında küçük düş- memek için odama kapandım. Eyvelâ, gözlerimden yaş gelinceye kadar güldüm; ve sonra da yatağıma kapanarak hıçkıra hıç- kıra ağladım. * İşte şu hâdiseyi de bu defte- rime geçiriyorum ve son göz olarak ta şu bir tek kelime ile bu satırlara nihayet veriyorum: — Hayat... ( Arkası var ) | Z <a Naciye Hanımın dokuz tane şapkası var, halbuki benim bir tane... — İki Kadına on şapka fazla bile ! —— KÜĞGEMEĞÜKÜNLULÜKUDENMEAKULAUURUUGĞEUUGAĞGGĞR ĞÜĞÜ ĞÜNÜN L Tavşancıl İntıısa;ları ( Baştarafı 8 Inci sayfada ) abdest almıya başlamış.. elini yü- zünü kuruladıktan sonra: — Haydil.. Demiş yürümiye başlamış. Bir tepeciğe gelmiştik, muhtar içini çekti: — Biz bütün köylüler, köy erkekleri evlerde saklı idik.. hat- ta o günden evvel, geceleyin Yahya kaptan bana rast gelmiş: — Git, istirahat etl. Diye omzumu okşamıştı.. Ben evde saklı idim.. pencereden buraları görünür. Perde arkasından ba- karken Yahya kaptanın dört kişi arasında buraya doğru yürüdük- lerini gördüm. Bunların ikisi kuv- vayı inzibatiye zabiti, ikisi de kuvvayı inzibatiye neferi idi. İşte tam şurada, zabit olacaklardan biri elindeki silâhın dipçiğile,Yah- ya kaptanı itti. Kapdan başını çevirdi: — Ne yapıyorsun?.. Der gibi baktı.. işte bu sırada zabit elin- deki tabancayı Yahya kaptanın kafasına çevirdi ve ateş etti. Bu, biribiri arkasına atılan altı el si- lâhın dehşeti hâlâ kulaklarımda çınlar. Yahya kaptan kurşunları yer yemez bir iki sallandı sonra bir dal gibi yere düştü.. vücudu birkaç adım yokuştan aşağı yu- varlandı. Hiç unutmuyorum, giderken bu mel'un herifler: — Allahınız artık yok - oldu. Şimdi ne yapacaksınız? Diyor- lardı. 3f l İstanbul Evkaf müdüriyeti ilânları Şeyh Mehmet Geylâni mahallesinde Arpacılar cadde- dükkân tarzında bilâ hava Üsküdarda Selâmi Ali Efendi mahallesinde Çıkmaz 17l-metre terbiinde Sultanahmet civarında Ahırkapıda Cankurtaran na- mıdiğer Seyithasan camii müştemilâtından 52 metre Kıymeti Muhammenesi Lira K. 400 00 sinde 34/36 No.lı iki dükkânın 1/4 hissesi “5653,, 120 . 00 Mesrup sokağında 1 No. lı ve bulunan arsanın tamamı. “1385,, 104 00 terbiindeki helâ arsası. “990 420 00 Lângada Bostancıbaşı Abdulla"hağı mahallesinde eski Küçî_î_k Lânga caddesinde eski-94 No. lı 210 metre terbiinde bulunan arsanın tamamı. Yukardaki mahlül emlâk satılmak üzere yirmi gün müddetle ilâna konmuştur. İhalesi temmuzu 11 inci çarşamba günü saat 15 tedir. Taliplerin pey akçelerile beraber mahlülât kalemine müra- caatları. "3334,, Memur alınacaktır. . Memur Aranıyor — Belediye Sular İdaresinden : İdarenin Muhasebe ve Abonöman - servisleri için imtihanla iki İstekli olanların şeraiti anlamak için 4/7/934 Çarşamba gününe kadar Taksimdeki Müdürlüğe müracaatları. ıı3532" LÂF ANLIYAN Yazan: Seyit Cemal zade Nakleden: F... SI 4 Ne oldu anlıyamadık - gitti. Tuttular bemi de hapse tıkdılar. — Be birader suçumuz hangi fincancı katırlarını ürküt- tük; kime yan baktık?. Demiye kalmadı soluğu kap karanlık bir odada aldık. Gözlerim yavaş yavaş karan- lığa alışınca baktım. Burada yal- nız değilim. Karşıki köşede bizim “meşhur züppelerden biri oturmuş - bu karanlıkta bilmem nasıl da gözü görüyor - bir kitap mütale- asına dalmış... Tam ona yaklaşarak: — Bonjür mösyö; diyecektim ki, öteki köşede koskoca sarığı ile bir molla büzülmüş... Onada: — Esselâmü aleyküm ya cenabı molla! Diye yaklaşacaktım ki kapı açıldı ve içeri bir hemdert daha girdi. Ah, vah ve feryat ile içeri giren bu yeni yolcu, kapı kapa- nıp da bizi görünce onu buraya getirenlere ne kadar yakası açıl- mamış küfürler — varsa hepsini birer birer sıraladıktan sonra bize | döndü. Galiba beni pek gözüne kestiremedi, karşıdaki züppeyi de hiç hoş görmedi... Hazreti molla- | ya yanaştı. — Hazreti Şeyh, dadi; Hazreti Abbas aşkına söyle bu Ramazan kulunun künahı ne? Beni buraya neden tıktılar? Bizden ne isti- yorlar? Molla Hazretleri kendine hitap edildiğini görünce, biraz doğruldu ve vazeder bir tavır takınarak: — Ey mümin, dedi, men sa- bere zafere... Ramazan bir müddet ağzı açık bekledikten sonra mollanın sözün- den bir türlü bir mana çıkaramı- yarak tekrar sordu: — Orası öyle amma.. Ey haz- reti şeyh.. Maksudum, yani burada işimiz ne? Şeyh yine verdi : — Essabrü miftahülferec.., — Be.. li? — Cezakümullah mümin,.. Ramazan yüzünü çevirdi ve azametle cevap | hazreti mollanın bu tatlı dilinden | hiçbir şey anlıyamadığı içn hid- detini yenemiyerek : — Kaçık... diye mırıldandı ve | bir müddet ensesini kaşıyıp etrafı süzdükten sonra züppeye Yyanaştı: — Aka... dedi, beni Küdaya bağışla... İnşallah İranlısındır. Bari sen söyle. Bizi bu zındana ne diye tıktılar; bizden ne istiyorlar? Züppe hemen yerinden fırladı. Ayakta dimdik durdu, ve kolla- rını havaya kaldırarak: — Birader.. birader.. — diye bağırdı. Ey muhterem, ey aziz vatandaşım... Bizi buraya neden mi attılar?.. İnan ki bu hususta be- nim de ne pozitif, ne negatif bir fikrim mevcut değil. Esasen çok komik değil midir ki en yüksek Üniversitelerden diplomam olduğu halde... Beni de bir kriminel gibi buraya getirsinler- Evet aziz va- tandaşım bu despotizm yeter artık... Sözde memlekette kons- titüsyon Vvar- Hani nerede?.. Hep esiriz.. öyle değil mi?,, Biçare Ramazan ağzı açık dinliyordu, buraya gelince cevap vermek mecburiyetini duydu: — Hayır Aka... Sordun da söylüyorum hani.. kulunuz şura- cıkta gümrüğün karşısındaki kah- ne; - halini tasvir etmektedir. venin çırağıyım... Esir mesir de- ğilim. — Züppe, - Ramazanın cevabım işitmemiş gibi devam ediyordu: — Evolüsyonsuz — Revolüsyon olursa işte böyle olur... Biz genç- ler mutlaka millete rehper olma- lıyız... Ve buradan çıkar çıkmaz bu mevzu da bir artikl yazacağım. Ramazan hemen atıldı: — Ne zaman çıkacağız aka? Züppe Ramazana cevap vere- cek yerde kendi kendine söyleni- yordu: — Ah Viktor Hügo... Ah Vik- tor Hügo neredesin? Ramazan gözleri fal taşı gibi açılmış etrafına bakınıyor, Viktor Hügoyu arıyordu. u Züppeye yanaştı ve sordu: — Buraya beraber mi gelmiş- tiniz Aka?.. — Ah.. ah, ruhu benimle be- raberdir Viktor Hügonunl Ve birden Ramazana dönereki — Sen Parise gittin mi? — Yoan... — Viktor Hügoyu okudun mu? — Tanımadığım adama küfür etmem.. beni buraya lıkanların canlarına, gelmiş — geçmişlerine okuyurum... : — Marseyyezi de bilmez misin? Canı boğazına gelen Ramazan dayanamadı, birdenbire çileden çıktı ve avazı çıktığı kadar ba- ğırdı: — Ey Hüda... Ramazan kuluna bu ettiğin ne? Beni ne diye tıs marhaneye attın!.. Yavaşça bu zavallıya sokul- dum, kolundan tuttum, bir kenara çektim. Beni de bir deli zannettiği için korka korka yüzüme bakıyordu: — Gel.. dedim, bağırma.. bu- rası timarhane değil. — Ya ne? — Tevçkifhane.. ve bu gördü- ğün adamlar da senin gibi akık ları başlarında insanlar.. 1 — Akılları başlarında da ne diye abuk sabuk konuşuyorlar?. Ramazana ne cevap verebilir- dim? İ — Bu memleket bir (Baş) bu- luncıya kadar böyle karma karı- şık konuşacak.. böyle çalkalanıp gidecek... Bekliyeceğiz, dedim. Ramazan bundan bir şey an- lamadı. Ve muhakkak benim de deliliğime hükmetti ki, büyük bir ümitsizlik ve neş'esizlikle: — Lâf anlıyan beri gelsin.., Diyerek olduğu yere çöktü oturdu. C) Bu hikâye yine Şehinşah Peh-« levi Hazretlerinin elile islâh edilmekte olan Tfarsçanın on beş sene — evvalki. Gül ve Karanfil — Gülve karanfil meraklılarının büyük bir eksikliğini tamamla- mak Üüzere ziraat muharririmiz Lütfi Arif B. tarafından yazılarak neşrolunan bu- iki kitali;ı_, - çiçek meraklılarına tavsiye ederiz. Bu iki kitap on beş bin çeşit gülün ve iki yüz çeşit büyük çiçekli karanfillerin ve — bakılmasından — bahseder. Gül kitabı yüz ve karanfil kitabı elli kuruştur. Yalnız İıtııı_bllldı Şamlı hanında muharririmizin 12 numaralı fenni bahçıvanlık mü- essesesinde satılır, bedeli mukabi- linde ve karilerimizden posta üc- — reti alınmaksızın her yere gönde- rilir. yetiştirilmesinden — BERİ GELSİN ti