30 Haziran 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

30 Haziran 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Zararlı Bir Vaziyet Bazan Çok Aksak Neticeler Veriyor ( Baştarafı 1 inci sayfada ) Ziya Beyin söylediklerini yazalım. Bu zat diyor ki: “— Eskiden buğday pahalı olduğu için fırıncılar ekmeğe pa- | tates karıştırırlardı. Bugün devlet daha esaslı bir gıda maddesi olan buğdayı korumak için ted- birler alıyor. Belediyeler ekmek için muayyen çeşnili bir un tipi kabul etmiştir. Ekmeğe patates katanlar ceza görürler. Evvelce patates şimdiki ekmek fiatinden daha pahalıydı. Fiatlerde umumi harpten evvelki fiatlere, yani tabilliğe doğru bir gidiş vardır. Bu sabah bizim ambarın önünde dokuz kilo eti olan bir kuzuyu | iki liraya sattılar. Her şey de bu nisbette ucuzluyor. Devlet De- miryollarından bugünkü tarifeden daha aşağı bir tarife istemek biraz insafsızlık olur. Biz bütün masrafları dahil olduğu halde İstanbuldan ta Kayseriye kadar bir teneke zeytinyağı veyahut peyniri (30) kuruşa gönderiyoruz. Tuhafı şu ki böyle bir teneke | Sirkeciden Şehzadebaşına kadar (30) kuruşa gidemiyor. Hamburg- tan İstanbul limanına kadar ge- tirtilen bir malın tonuna altı lira | veriyoruz. Ayni malın limandan tüccarın mağazasına kadar bir tonunun masrafı (i2) lirayı buluyor. Netice pahalılık şimendifer tari- felerinde — değil, — İstanbuldadır. Rıhtım, hamaliye, liman, araba, kayık ücretleri çok yüksektir. İstanbulda hayatı pahalılaştıranlar da bunlardır. Şimendifer idaremiz (600) kilometreden sora eşyayı bedava naklediyor. İnşa malze- mesi için çok aşağı bir tarife tatbik ediliyor. Haydarpaşadan 15 tonluk bir vagon inşa malze- mesi — Afyonkarahisarına kadar 160 lira ile gidiyor ki- kilo ba- gına kırk para demektir. Haydar paşadan İstanbula bir vagon patatesin nakil Ücreti 44 lra 30 kuruştur. Rıhtım - Ücretile beraber 58lira 25 kuruş - tutar. Nakil ücreti kilo başına (15) para kadar bir şeydir. Bundan aşağı bir tarife olamaz, olursa şimen- difer idaresi zarar eder.., Sirkecide yeni Sebat anbarı sahibi Fehmi bey ise şu iddiada- dir: *— Şimendifer ücretlerimiz çok pahalıdır. Bizde demir yollar ta- rifesi bütün dünya demir yolları tarifelerinden daha yüksektir, Dün | İzmirli biy arkadaşım Transilvan- yadan döndü. Bu arkadaşım İstan- buldan Romanya tarikile Macaris- tan hududundaki Araç şehrine yemek ve yatak ta dahil olduğu halde gidiş geliş (60) lira ikinci mevki Ücreti vermiştir. Halbuki buradan Ankara gidiş geliş birinci | mevki (45) liradır. Yataklı vagon olursa altmışı da geçer. Bizim deniz - tarifelerimiz de pahalıdır. Geçenlerde bir Bulgar vapuriyle buradan Portsaide tonu altı lira- dan manifatura gönderdik. Bizim vapurlarımız aynı malı Mersine ve Trabzona sekiz liraya götürür- ler. Geçen sene Edirneden bura- ya getirilen karpuzlar nakil ücreti- ni tutmadığı için sahipleri malla- rını İstasyonda bıraktılar. Liman- daki fuzuli ve fazla masrafların ise haddi yoktur. Bize aşağı üc- retli yeni deniz ve kara nakil tarifeleri Iâzımdır.,, Şu sözleri şimdi, bizim gibi siz de okumuş oluyorsunuz. Şu hal- de hükmünüzü veriniz. | Zaro Ağa Da Bir Keqdini Ö Zaro Ağanın kızı Güllü Hanım ( Baştarafı 1 inci sayfada ) mış ve ona göre tedaviye girişil- miştir. Hastahaneye daha evvelki ge- lişinde bu hastalıklar yatıştırılmış ve Zaro da iyileşerek — çıkmıştır. Fakat bu ayın on altısında evin- de oturürken hastalik tekrar nük- setmiş, Zaro da torunlarına, ken- disini tekrar hastaneye yatırma- larını " söylemiştir. Ancak — pek nazik bir uzuvda olan kastalığın bu sefer tedavi imkânları kalma- masına rağmen çok ihtimam gös- terilmiş, fakat bu ömür heykelini kurtarmak mümkün olamamış ve Zaro ağa hastahaneye son geli- şinin on üçüncü günü, yani Per- şembeyi takip eden gece saat iki sularında ölmüştür. Son Günleri Asırları deviren ihtiyar Zaro, hastaneye son yaltışının birkaç gününü sakin geçirmiş, fakat bir hafta evvel hastalık en şiddetli devresine girmiş ve Zaro Ağa da kendisini kaybetmiştir. — Yalnız yoğurt ve süt — verilebiliyordu. Haitta ihtiyar hasta bunları bile zorlukla — alabiliyordu. — Aradan iki gün daha geçtikten sonra ko- nuşamaz olmuştu. Yalnız bazan kendisine geldiği zamanlar göz kapaklarını müşkülâtla kaldırarak şöyle inliyordu: — Hiç ağrım yok amma, ar- tık vakit tamam. Zaro Ağa bu “vakit tamam,, sözünü öleceği dakikaya kadar sık sık terar etmiştir. Bu suretle öleceğini anlamış olduğunu etra- fına da anlatmış oluyordu. Nasıl Öldü? Gerek hastahanenin doktor- ları ve gerek — doktor Neş'et Ömer ve Behçet Sabit Beyler Zaro Ağadan urtık Üümitlerini kesmişlerdi. Neş'et Ömer Beyle PPI'ICOİ Sabit Bey hafta içinde Zaro Ağayı dikkatli bir muayene- den geçirmişler ve bu sefer kur- tulamıyacağını anlamışlardır. Perşembe günü, 162 lik ihti- yar yine — bitkin ve dalgındı. Akşama' doğru biraz kımildanır gibi olmuş, biraz sonra kendişin- den adamakıllı geçerek>derin bir uykuya dalmıştır. Bu vaziyet gece yarısına - kadar devam etmiştir. Zaro ağanın yattığı pavyonu bekleyen hasta bakıcı Zeynep hanımın anlattığına göre, dünya- ——— ——— | nn bu en yaşlı canlısı, saat iki | sularında — uyanır gibi — olmuş, sonra Kollarını kaldirıp iki yana Aaçmış ve kollarını bir iki defa ileri geri salladıktan sonra dur- muş, artık hareketsiz, teneffüssüz cansız. kalmış ve bir kelime ile Zaro ağa ölmüştür. SUN FU .a. A diz. döverek ağlıyor ünyanın En Ya;lîsı Öldi; buçuk Asır Sonra lüme Teslim Etti | | Babası: Simdin Ağa, Anası: Mis Hanım. Doğduğu yer: Mutki 1191. Dini: İslâm. Evli olup olmadığı: Mütceh- hildir. Vilâyeti: Bitlis. Kazası: Mutki. Kariyesi: Merment. Hane numarası: 77/1 Cilt numarası: Tebdilen verilmiştir. Süleymaniye nüfus idaresi 24/ 6/930 Seyfettin. Sefer Kethüda mahallesinde Hatice ile 30 Teşrinievvel 330 da evlenmiştir. Zaronun torunlarından birkaçı Niçin Öldü? Hastahane Başhekimi Rıfat Bey en yaşlı ölünün hastalığı ve ölümü hastalığı ve ölümü hak- kında şu izahatı veriyor: * — Zaro ağa Üremiden öl- müştür. Kanındaki üremi nisbeti 70 santigramdı. Bu nisbet ölüme sebep olacak kadar mühim de- ğildir. Kanında üç grama ka- dar üremi bulunan gençler var- dır ki dipdiri gezerler. Fakat Zaro —ağanın bütün — vücudu bitmişti. — Barsaklar, mesane ve diğer —bütün uzuyları ada- makıllı erimiş, çürümüştü. Gece nöbetçi doktoru Zaronun ölümü- nü iki buçukta haber verdi. Fa- kat biz ölümü daha gündüzden tahmin etmiştik. Bu akibeti bek- liyorduk.., Kaç yaşında Idi? Bir buçuk asırlık — kodaman dün cihanın en yaşlı canlısı idi, bugün de en yaşlı ölüsüdür. Ve muhakkak ki Zaro bir buçuk asır- hk bir hayat kahramanıdır. Şu- kadar ki son günlerde Zaronun yaşadığı senelerin — muhasebesi yapılırken bizim bildiklerimizle fen adamlarının tahminleri ara- sında ihtilâfh noktalar belirdi ve bu en yaşlı ölünün, denildiği gi- bi 162 yaşında olmadığı ileri sü- rüldü. Fen adamlarının tahminle- rini çocuk hbastanesi Başhekimi Rifat Beyin ağzından şu cümle- lerle dinliyoruz: “— Zaro Ağa 162 yaşındayıml,, Diyordu. Bizim fenni tetkikatımı- za göre yaşının 130 u mütecaviz olduğu muhakkaktır. Cildinin bu- ruşuklukları, tetkikat bunu ispat ediyordu.,, Bir Buçuk Asır Evvel Şu yazıda ömür heykeli, en yaşlı canlı ve en yaşlı ölü diye tavsif ettiğimiz Zaro Ağanın nü- fus kağıdında aynen şunlar yazı- hdır: Adı: Zaro Ağa, Şundan anlıyoruzki Simdin oğlu Zaro Ağa bundan bir bu- çuk asır evvel Mutki kazasının Merment köyünde doğmuştur. Büyüdükten sonra asker ob muş, İstanbula gelmiş, hamallık yapmış, ekmek parası uğrunda daha birçok işlere girip çıkmış, şurası muhakkak ki bir buçuk asır yaşayacağını ve — dünyanın en yaşlı canlım olacağını gençli- ğginde hiç aklına getirmemiştir. Çocukları, Torunları Zaro Ağa hakkında şunları anlatırlar: Şimdi vefat eden oğul- larından biri, bundan yirmi sene- evvel halsiz düşmüş. O sıralarda hâlâ hamallık yapan Zaro Ağa bu oğluna demişki; — Evlâdım! sen artık doksan iki yaşına geldin.. Çalışamıyacak kadar ihtiyarladın.. Haydi, mem- lekete git, istirahat et.. ben, ça- lışır, yük taşır, sana para gönde- ririm.. | Kari Mektupları Ürgüp Ortahisar Köyünün Ricası Ürgüpten yazılıyor: Ortahisar altı bin nüfusu mü- tecaviz teşkilâtı belediyeyi cami nisbeten medeni bir köydür. Ana vatanın ortasına tesadüf eden ve erazi darlığı ve kuraklığile meş- hur bir belde olan Ürgübün, biri- birine sıkışmış olan Tokaltı, Mus- tafa paşa, Şahin paşa, Ayvalı, E- malı, Karacavıran, Karain, Ulaş, Çökek, Zilve, Çavışın, Köyler, arasında en büyüğü olan köyü- müzün dokuz bin liraya yaptırdığı beş sınıflı bir mektebimiz vardır. Mevcut nüfusa nazaran Üç yüzü mütecaviz talebenin ancak yüz ellisini iki muallim okutmakta iken diğer yüz elli talebe için de daha iki muallim ilâve edilerek mektebin kadrosunun tevsii ve köyümüzün okuma çağındaki ço- cuklarının mümkün gu kadar mektebe devamının temini çare- lerini düşündüğümüz sırada Kay- seri — vilâyeti celilesince mekte; bimizin tamamen lâğvedildiğini Köyümüzün yarısını bile istiap edemeyen mektebin kaldırılarak | yasağa altı bin küsur nüfusun evlât- larının — cahil kalmasına imkân tasavvur edilemez. Bu işte her- halde bir yanlışlık olacak. Maarife kıymet ve ehemmiyet veren büyüklerimizin buna müsa- ade etmiyecekleri muhakkaktır, Kapatılan irfan ocağımızın açı- ması için nazarı dikkati cek betmenizi rica ederiz. Ürküp Ortahisarından Mustafa yazıcı oğlu Ahmet Hulüsi Okka Kullanan Esnaf Burada bazı esnaflar kanuni rağmen köylüden mal alırken okka ile almakta, halka satarken kilo ile satmaktadırlar. Bu hal köylünün aldanmasını mu«s ©p olmaktadır. Adapazarında Yenleamide Hacıhamza sokak 2 numarada Osman Nuri yani Zaro Ağanın damadı, anam Güllü Hanım, ve bütün akraba felâket haberini duyunca geldik. Ölüm Allahın emri amma neyapa- hm ki dayanamıyoruz. Bir arzu- muz var: Oda dedemiz Zaro Ağanın bize sorulmadan, danışıl- madan parçalanmamasıdır. Buraya Ve oğlunu istirahate gönder- | dikten sonra, ondan babersiz, yir- mi dokuzuncu zevcesile evlenmiş, — Niçin bu kardar çok izdivaç ediyorsun?. Diyenlere: Ne yapayım?.. — Aldığım kadınlar - ihtiyarlayıp — ölüyorlar. Dayanamıyorlar ki, cevabını ve- rirmiş. Bu izdivaçlar Zaro Ağaya bir yığın çocuk ve torun vermişti. Bu evlâtlar dün hep hastanede idiler. Babalarının ve dedelerinin cesedinde otopsi yapılmasını iste- miyorlardı. Zaronun — kızlarından — Güllü Hanım - ki bugün 60 yaşınını geç- miş bir ihtiyardır - hastahanenin önünde büngür hüngür ağlıyor ve kaba bir şive ile şöyle diyordu: “ — Kıymetli baba, — Fatlı baba,. öldü.. öldü. Dünyasına do- yamadan öldü. Beni de boğazım- dan kessinler!, Güllü Hanımın çocuğu, yani Zaronun torunu Cafer Efendinin dileği şudur: “ — Babam Mecit Efendi, gelen 40-50 kişi kadın erkek hep bunu istiyoruz.,, Teneşir Üstünde Zaro Ağanın öldüğü tesbit edildikten sonra hasta bakıcı hem- şire çenesini bağlamış, gasilhaneye götürülüp tenişirin Üstüne ko- nulmuştur. Dün cuma olduğu için bele- diyeden — gömülme — ruhsatiyesi alınamamıştır. Bugün ailesi tara- fından bu muamele tamamlana- cak, aynı zamanda Sıhbat Vekâ- letine de malümat verilecektir. Bize bildirildiğine göre ce- sedin, ailesinin muvafakatı alın- dıktan sonra Üniversite teşrih lâboratuvarına götürülmesi, orada ilmi tetkikat yapılması muhte- meldir. * Akkâ muharebesinde Osmanlı padişahı Üçüncü Selimin ordu- sunda nefer olarak bulunduğu zaman Fransız imparatoru Nas poliona. kurşun sıkan Zaro Ağa, cansız sessiz, nefessiz bir ceset olmuştur. Hayatı, hayatın devam- sız oluşunu ve en basit kelime ile faniliğe bundan daha sağlam bir misal bulunabilir mi ? Allah rahmet eylesin |

Bu sayıdan diğer sayfalar: