Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
B » « — B e C Ğ e bz a a — a e SON POSTA * 10 Sayfa — $ y SEÇETEEREE Y oğnma ; B chk —a Tefrika Ali Rıza neıı Asıan No. sı: Seyfi 17 -— Kalede Dövüşe Susamış Süvariler Vardı — Ağalar, beyler; burada baş- hca söylemek istediğim — şudur: Kale üzerine gelmiş kâfir yığın- larından bizlm pervamız yoktur. Bunca yıllardanberi bu Almanlar, Macarlar, Isklovonlar kale duvar- larının altına başları yukarıda geldiler; sağ kalabilenleri yüzleri çamurda gittiler. Bu sefer her zamankinden fazla birşeyleri varsa yanlarında getirdikleri Alman top- çusunun çok kuvvetli olmasıdır. Eğer bizim paşalarımız düşman hilesine kanmasaydılar şimdi bu toplar kimbilir hangi bataklıklar- da paslanmıştı. Her ne İse olanlar oldu... Oradan bahsetmeyelim. Bizim güveneceğimiz yine ancak kendi kılıçlarımızdır. Evet, bu sefer düşman çok baskın ve arkadan da korkusu yok, fakat bu bizi yıldırabilir mi? Bizim önümüzdeki düşmana bu duvarlar arkasından hiç olmazsa bir ay daha karşı koyacağımıza hiç şüphe etmiyorum ; yalnız şunu maz |1). Açık ovada Türk kılıcına yüzü yoktur. Daima bizli müstah- kem taburu Üzerine çekmek, boş yere kırmak ister. Halbuki: Macar beyleri hem atlı, hem yiğitlik davasındadır. Bizim atlımız ovada görünürse Macarlar elbette hare- kete gelip, çokluklarına da güve- nerek karşımıza çıkarlar. Bu İşi becerir de (Nadajdi) ile (Rezin oğlu) alaylarına iyi bir satır çalarsak Alman yayası çok zamanlar yer- lerinden oynayamazlar. Tanrı yar- dım ederse serdengeçtilerimizin Alman toplarına kadar düşmanı sürerek topları çivilemeleri bile olagandır. Ohalde düşmanın bü- yük imdatları gelinciye kadar bizi zorlaması korkusu da — ortadan kalkmış olur. Bu fikrime ne di- yorsunuz, yoldaşlar ? Herkes büyük bir dikkatle kumandan Şahin Beyi dinliyor- lardı; bu dikkat ©o derece derin Idi ki: Bir aralık divanhane ka- pısının yavaşça açılarak Deli As- — — İmparatorluğun o zamanki ileri karakollarından Eğri kalesi da düşünelim: Bir ay sonra da kış etrafı kaplayıp imdadımıza ge- len olmazsa düşmanın ağır top- ları kalede gedikler açmıya baş- lar; zahire, barut, at yemi kıtlanır; o zaman kalede yalnız erkek bu- lunsaydık gon saatte kapıları açar, kâfir alaylarına yalın kılıç dalar idik. Fakat içerde bu kadar ço- luk çocuk var. Tam zayıf düştü- ğümüz esnada hem çoluk çocuğu kurtarmak, hem düşmanı yarıp geçmenin yolu — olmaz. Eğer sade kalede kapanıp düşman yü- rüyüşüne karşı durursak, hergün daha çoğalacak düşmanı sarsmak ve burnunu kırmak yolu da kapa- nır. Bunun için ben kadın gibi duvar içinde vukuatı beklemiye taraftar değilim; her ihtimale kar- şı bazı işlerde bulunmak istiyo- rum, Beni dinleyin: bugün kalede döğüşe susamış, herşeyi tamam üç bine yakın gazi süvarimiz var; Bu akşam keşiften gelen yoldaş- lar düşman süvarisi için bize ge- rek malümatı verdiler. Macar- ların arasında ağır zırhli biraz Alman” atlısı da — var; fakat Almanların asıl kuüvveti piyade tüfekçisinde ve — topçusundadıı. Benim teklifim kale duvarlari daha sağlam iken ve ovada yağ- murdan çamur olup atımızın ayak- larını tutmadan bütün kuvveti- mizle kaleden çıkıp düşmana bir hücum yapmaktır. Bilirsiniz ki : Alman piyadesi Türkün atlısı önünde metrislerinden kımıldana- Saz, taburlarından dışarı çıka- lanın içeri girdiğini ve kapının yanında boş bulduğu bir yere iliştiğini kimse görmemişti. Meclistekl tecrübeli, ihtiyar askerlerin de, en ateşli cengâver- lerin de kumandan Şahin beye pek derin inanları vardı. Şahin Be- yin gerek Alman tüfekçi yayası ve gerek Macar atlısı hakkındaki düşüncesi pek doğru idi. Kuman- danın sgözlerinin ne kadar doğru olduğunu — göstermek için ©o devirde şimal serhaddimiz akın- lara, çapullara — iştirak — etmiş ve aylarca, genelerce serhad ga- zilerimizle beraber yaşamış bir zatın Nemseliler ( Almanlar ) ile Macarlar hakkında eski hoş şive ile verdiği malümatı şuraya koyalım : “Nemselilerin ( İstergon) ve (Istolni Belgrat ) taraflarına ge- rek silâhlı, gerek silâhsız geçme- leri muhaldır; gerçl. Macaristanın bu kısım vilâyetleri sözde Nem- selilerindir; amma Macar korku- sundan o semtlere Nemseli vara- maz. ÂAncak büyük kuş olup gidebilirler ve — Macarla Nemse birbirlerile harbe ucile söyleşirler. ( Arkası var ) (i) Tabur, enki askeri 1stılahımıza göre müstahköm ordugâh demaektir. Türklere karşı Avrupalılar en nihayet bu ağır tahkimatı tatbikten başka harp usulü bulamamışlardır. Ancak aslı tabkur olan bu düzen aslen Türk- lerde vardır. Arabaların zincirlerle birbirine bağlanarak asker, ağırlık ve | kadınların içeriye alınması, Meselesi ! ll — Bak, ne güzel otomobil.. — Ben şoförü tercih ederiml. Meşhur Makedon- ya Komitesinin Kulislerinde ( Baştarafı 1inci yüdez ) bille Türkiye hududuna doğru götürüp gezdirdiğini Böylemiştir. Fakat Filibe askeri muhake- mesi ikinci defa bütün şahitleri celbetmeye lüzum görmüş, bu su- retle de şoför Ivan Siderof'un Tür- kiyeye kaçtıgı, bilâhara Edirnede yakalanarak Türk zabıtası tara- fından geri çevrildiği anlaşılmıştır. Halen zabıtanın elinde bulu- nan bu şoförün Türkiyeye niçin kaçtığına ve esrarengiz “ Dimit- rof,, un kim olduğuna dair mühim ifşaatta bulunması — beklenmek- tedir. Buradaki askert —mahkeme, halen Türkiyede siyast — mülteci sıfatile bulunmakta — olan sabık Makedonya komitesi — reisi İvan Mibhailof ile iki arkadaşının idam mahkümiyetini tasdik — etmiştir. Bu, Mihailof'un ikinci ölüm mah- kümiyetidir. Aynı askeri mahkeme, 1935 te 13 numaralı davası — yüzünden İvan Mihailof'u aramakta olduğunu ilân etmektedir. Galatasaray - Fe- nerbahçe Yine Karşılaşıyor ( Baştarafı 1 inci yüzde ) muhafaza edebilmeleri” bugünkü maçın hayli zevkli olacağını gös- terir. Galatasaray, muavin hattın- dan bir müddet için — kaybolan Nihat yüzünden müdafaası zayıf bir kalde kalmıştır. Nihadın ye- rine gelen Fâhirin de sakatlığı iyi kötü anlaşmış bir müdafaayı yine değişik bir şekle sokacaktır. Galatasaray hlücum hattında çoktanberi Ooynamıyan — Fadılın bugün takıma girmesi bu hattın eski ahengini bulmıya — yardım edecektir. Fenerbahçe — gon haftalarda sol İç oynattığı — Şerefl bugün takımına koyamıyacağı için sol iç Şabanın oynaması melhuzdur,. Buna mukabil sağ İçte kimin oy- nıyacağı belli değildir. Takımlar ne şekil — alırlarsa alsınlar bugünkü Galatasaray - Fenerbahçe maçi mevsim sonun- da göreceğimiz mühim oyunlardan biridir. Zayi ve ilibardan Düşmüş Pasapori İstanbul İran General Konsoloslu- ğundan ita kılımnan ve Abbas All oğlu Abdurrahim namına ait olan 18445 Umumi va 380 Hususi numaralı ve 9 Şahrivar 1310 ve 1 eylül 1931 tarihli pasaport başka bir kimsenin elinde görülecek olursa kanuni taki- bat lera olunacaktır. Mayıs , 10 HİKÂYE Bu lltıında Hergün Ingilizceden : —— On Sene Sonraki Konser 1914 senesi yazı idi. Büyük harp henüz baş- lamıştı. Piyanist Albert Daunou Fransanın cenu- bunda küçük bir kasabaya çekil- miş, gelecek kış mevsiminde vere- ceği konserlere hazırlanıyordu. Eski bir evin Üst katında, gü- zel manzaralı ve bir de piyanosu — olan geniş ve | ferah bir apartı- man — tutmuştu. Burada sabahtan akşama — kadar Piyanonun — başında — çalışıyor. Akşam Üstü köşedekl gazinoya giderek hem aperetifini içiyor hem de gazetelere göz gez- diriyordu. Halinden çok — memnundu. Gençti, Avrupada, büyük değilse- de, az çok bir şöhret kazanmıştı. Kışın — vereceği konserlerle bu şöhretl kat kat artıracağını ümit ediyordu. X Birdenbire harp. ilân edilip seberberlik başlayınca Daunou da hiç tereddüt etmeden kasabada bulunan bir Gaskonya taburuna iltihak ederek asker olmuştu. Fik- rince, harp feci bir şeydi ve on da hiçbir. heyecan uyandırmıyordu. Fakat memleketini sevdiği için derhal asker yazılmış ve vazife- sini yapmışlı. Diğer taraftan Al- manlardan da hiç nefret etmiyor- du. Berlinde ve Munihte tahsil etmiş ve Almanların — musikiye olan meclübiyetlerini bizzat gör- muş ve onlara âdeta bir sevgi bağlamıştı. Onun İçin halkın ve askerin Almanlara karşı savur- dukları kaba ve galiz klfürler onun hassas kulaklarını acı acı tırmalıyordu. Üç sene muharebeden sonra bölük arkadaşları ona da bir isim takmışlardı. «Eldivenli kahraman» siper kazdığı zaman daima ellerine eldiven taktığı İçin ona bu adı takmışlar ve kaba kaba kendisile istihza etmiye başlamışiardı. Taarruz veya rücat edildiği zamanlar yeni tutulan cephede siper kazmak, bunları tahkim et- mek lâzımgelirdi ve zavallıDaunou bütün gün ve bazan da bütün gece kazma kürekle toprakları kazar, gizli yollar, tarassut basamakları yapardı. Ölüme okadar alışmıştı ki bir Alman obüsü arkadaşla- rından birkaçını parçaladığı za- man hiç müteessir olmazdı. Fakat ellerinde yeni — bir nasır peyda olduğu zaman yüreği acı acı sız- lardı. * Piyanist olduğu İçin yegâne düşüncesi e!lerinin nasırlaşmama- sı, parmaklarının kalınlaşmaması idi. Ona göre, harp, mesleğini muvakkaten iİnkıtaa uğratan bir felâketti. Bir kurşunla vurulup Glebileceği ihtimalini aklına bile getirmeyordu. Fakat siper kaza kaza parmaklarInın hassasiyetle- rini kaybetmesi düşüncesi onu son derece korkutuyor, dehşetle | titretiyordu. Bölüğü istirahate çe- kildiği zaman, kasabanın meyha- | nosunda | anlatabilmekten | ilerledi nelerindeki birinin akortsuz piya- arkadaşlarına — bazan şarkı ve oyun — havaları çalar, parmaklarının, tuşlar Üzerindeki hareketlerinin gittikçe ağırlaştığı- nı görerek yüreği parçalanırdı. Siperde — otururken veyahut yürürken, parmaklarının bu tu- tukluğunu açmak için tüfeğinin dipçiği Ürerinde — mütemadiyen gessiz sonatlar, opera parçaları çalardı, Halbuki arkadaşları onun maksadını anlamazlar, bu hare- ketlerini sinirliğine, korkaklığına hamlederler ve kendisile, adeta tahkir edercesine alay ederlerdi. Daunou onlara musikişinas ol- duğunu, parmaklarının oynaklığını muhafaza etmenin kendisi İiçin ne kadar ehemmiyetli olduğunu ' artık — Ümidini büsbütün kesmişti. Bundan maada, harbin başlan- gıçlarında, bir arkadaşile konu- şurken, laf arasında Almanlardan nefret etmediğini de her nasılsa ağzından kaçırmış, söyleyivermişti. Bu söz derhal bütün bölüğe ya- yılmış, hatta zabitlerinin kulağına kadar bile gitmişti. Şimdi, artık herkes onu korkak ve Alman muhibbi olarak biliyor ve ondan nefret ediyorlardı. Zabitleri, onu sık sık keşiflere, baskınlara gön“ dererek bir an evvel ortadan kaldırmak, harcamak İstiyorlardı. Bir gece, yine Alman siperle” rinden bir esir tutup ıl:iı'ıııo_lı icap ediyordu. Derhal ııilx kişi” lik bir baskın kolu tertip edile” rek buna Daunouda ithal edildi: Gecenin karanlığında bu seki/ kişi yavaşça siperlerden çıkarak ve Alman siperlerinif önündeki telörgüleri keserek ge$" sizçe siperin içine atladı. * Daunou, iriyarı — bir Almaf neferinin — Üzerine — düşmüş v* derhal boğuşmiıya başlamışlard" Sağ elile altındakinin boğazıl! sıkıyor, sol elile de Almanın tü" banca tutan sağ bileğine sarıl” yardu. Alman neferi gayet kuV” vetli bir adamdı ve Daunounun l"; kavemeti yavaş yavaş kesilmekte İ Bir aralık terleyen sol eli knyd; Eli serbest kalan Alman ask€ derhal tabancasını kaldırdı ve el ateş etti. Kurşunlardan b y Daunounun gol avucunu, diğ de omuzunu delip geçti, O aralık havada bir ““'i: fişeği patladı ve bunun ortalığ saçtığı —beyaz — ziya ıltll'.. Daunou, düşmanının yüzünü Eörl., bildi. —Yuvarlak — çehreli, 6;1: bıyıklı bir. adamdı. Y.Mğıîıll eski bir düellodan kalma Üç yarası vardı. ( Devamı Y“'"’ J