31 Ağustos 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

31 Ağustos 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ği 30. Ağustos e *“DC'NYA Matbuatı GÖRDÜKLERİMİZ | Şişman Adam Çabuk Sarhoş O'ur Bazı kimseler, diğerlerinden i kö daha çabuk içki ağ saga den müteessir o©- erinda Yİ iurlar, Doktorlar, pılan deneme| bunun karaciğerin bozukluğundan ileri geldiğini söy» lemekte ve karaciğeri daha sağ- lam olanların içkiye daha fazla dayanabildiklerini söylemekte- dirler, Bilhassa, son zamanlarda Ame rikada Mayo kıliniğinde köpekler Üzerinde yapılan tecrübeler son derece gayanı dikkattir. Gerek insanın, gerek hayvanın karaciğeri fazla yağ bağladığı Zaman, kanda bulunan alkol ve toksinleri defetmek hassası git- üikçe kaybolmaktadır. Yapılan tecrübelerde, hususi yiyeceklerle karaciğerleri yağlandırılan kö lere gayet cüzi miktarda alko! tilmiş. Karaciğeri normal bir yette olan hayvanlarda hiçbir tesir Yapmaması icap eden bu kadar Az alkol, karaciğeri yağ bağlamış olan hayvanları derhal sarhoş #tmiş ve bunlar derin bir uykuya dalmışlardır. Normal bir karaciğerde dalma ikojen, yani şeker bulunur ve u gilkojen, karaciğerde, alkolü vücuttan defetmek hassasını verir. Karaciğer çok yağlandığı takdirde glikojen miktarı ve bunun neticesi dlarak ta vücudün alkole karşı olan mukavemeti son derece #zalir, Onun için alkolden çabucak müteessir olan kimselerin kara” tiğerleri bozuk demektir. Mısırda : İngilizle Yeni Bir İttifak Yok Kahire 30 — Başbakan İngiltere da Mısır arasında güya bir ittifak aktedildiği haberini yalanlamıştir. Mi. tr hükümetinin İtalya ile Habeş ara- tında harp başlayınca örfi idare ilân i de yalanlamiştır. P; Edebi ANASININ Berkin 31/87/85 KIZI si Tefrika N Nu 74 Ne çöre ki hilkat en ham kafalı, *n kalın o ruhlu erkeğe de bu bakkı vermiş, Bu © beceriksiz, tavallı erkeklerle hayatlarını bir- leştirmek £ talihsizliğine © uğrıyan kadınlar için saadet ne uzaktır. Dertlerim kabarmıştı, Tertemiz karlarda ayaklarımız gömüle gömüle ormanın İçine dalmışız. Adeta yorulduğumu hissettim. kı hastalığımdan sonra İlk uzun Yürüyüşüm. Ne kadar hamlamışım, Eşref Bey de elimi birakmr Yarak beni dinliyor. Durdum. — Yorulmadınız mı? Başını salladı: — Istiyorum ki bu karlı çam Ormanı içinde kaybolup gidelim. kadar mes'udum ki! Karlı çam ormanı.. Ağaçların hemen hepsi kütüklerine kadar Yaz olmuşlar! Yalnız dalların alt kısımlarında biraz yeşlilik gös tünüyor. Kar, kar, kar. İz yek, “ex yok. Arz nefes almıyor gibi, ya obiat. Dağ, ağaç, hava, kar. aim bütün sevdiklerim... Ben Habeş İmparatoru Son Dakikaya Kadar Bekliyecek Derhal Taarruza Geçilmesi Teklifini Reddetti İtalya Donanması | Malta Cıvarında Londra, 30 — Deyli o Telgrafın Adisababa aytarı tarafından bildiril diğine göre Habeş İmperatoru derhal taarruza içilmesi için müfritlerin yaptıkia, miş, her- hangi bir tabrikin geçmek maksadile genç sübaylı İsip- lin tedbirleri almıştır. Aynı aytarın o bildirdiğine göre dün Cibuti demiryolunun muhafaza» #ıni temin İçin bir konferans aktedil. miştir. Fransiz mabaflli İtalyanın bu üçler yolunu kesmiyeseğini ve diman stmiyeeeğini sanıyo Habeşliler bu demir yolu! muhafazasının kabil ol korkuyorlar, İngiliz Başbakanı Londraya Dönüyor Parla, 80 — Uluslar kurumu Ha- beş işini konuşmak üzere 4 Eylülde toplanacak, Fi olan İngiliz başbi Londraya dönecektir. İngilizler İtalyanın Paracd Sıkın- tıya Eüşeceğini Söyliyorlar 30 — İngilis mahafıli, Habe karşı mubarş kında İtalyan Başbakanı 1 yaptığı beyanatı şüphe İle kargılıyorlar ve İtalyan maliyesinin bu sahada Al- man usullerini tatbik ettiğimi söylü- yorlar. Deyli Telgraf gazetesi; İtalya pek yakında İngiltere bir dirhem kömür bile bulamayacaktır, diyor. Malta Cıvarında İtalyan Manevrası Paris, 30 — Maten © garetesine Bre Multa adasi cıvarında yapılacak tslyan deniz manevralar İçin 60 İtalyan denizaltı gemisi hazır bulun- mak emrini almışlardır. Sicilyada bü- yük tayyare tahşidatı yapıldığı sanıl- maktadır. Frönsiz ve Habeş kabilele- rinin müsademesi.. Adisababa 30 — Fransız somali- sinde oturan bir kabilenin Habeş top- rağına geçmesi üzerine yapılan ve bu kabilenin 80 ölü bırakarak kaçman tablatin kızıyım. Ona âşıkım. Sa- lonların gürültüsünden nefret edi-. yorum. Salon insanlarından tiksi- niyorum. Dağ başında sığınacak bir yuvam olsun. Tam bir dişi gibi yuvamın sahibi olayım. Ve erkeğim benim olsun. Benim İçin çalışsın ve saçlarımın tellerile örüp süslediğim yastıkta dinlensin, Işte benim tatamadığım sevgi.. Eşref Bey elimden çekti. Yü- zlime bakıyor: — Ne oldu daldın? Halden ve histen anlıyan bu adama arzularımı söylemek ho şuma gidiyor. Çünkü dinliyor, anlıyor ve beni aydınlatıyor. Aklımdan geçenleri söyledim. Dikkatle (dinledi. Hayattaki şikâyetlerimin (o birçok kadınlar gibi daima paraya bağlı arzuların yerine getirilememesi değil, bilâkla bu paradan gelen süslü, şatafatlı fakat iğreti ve heyecansız yüksek yaşayışın ağır ve yaldızlı bir sa- ray arabası gibi sürüklenip git- mesinden doğduğunu biliyordu. Dedi ki: — Garip değil ml, Senin bu- İnğiliz Kralının Üçüncü Oğlu Da Nişanlandı nı Dük dö Gloucester babasının yanında Londra, 30 (A.A) — İngiliz kralının üçüncü oğlu Dük dö Gloucester Dük ve Duşes Buseleuch'in kızı Ledy Montagü ile nişanlanmıştır. miyim Belçika Kraliçesinin Cesedi Brükselde KralTrendenİnince Bilin- meyen Bir Semte Gitti Lusern, 30 — Kara yerine ilk ye- tişenlerden birinin Röyter aytarına verdiği malâmata göre kraliçe bir ağacın dibinde yatıyordu. B tarafı ezilmişti. Kral ise dibindeydi, kendisine yi sordu. Yardımla yanı çöktü, elini tuttu, adını söyledi. Kra- liçe cevap vermedi, Kral onu kolları arasina aldı, öptü, Kraliçe birkaç deme siyasi bir . Bu çarpışmıya iki kabile arasında bir su meselesi sebep olmuştur. Paris 30 — Habeş toprağında olan müsademe hakkında Fransa Sömürğâ bakanlığına bir haber gelmemiştir, günkü hayatını arayan ve kıska- nan kimbilir kaç kadın vardır. Senin şikâyet ettiğin bu gürültülü ve süslü hayatı rüyalarında bile göremeyen hemcinslerinin; Oba gındaki (o saçlardan çok oldu- ğünu bilmelisin. Ne garip ki hayat daima arzu ve ümitlerin hayalle katışarak İnsanı sürükle. mesinden ( ibarettir. £ Herkesin, kafasında ve şuurunun altında kendine göre işleyen bazı hülcre- ler vardır. Bunlar Ogöreneğe, tabiate, yetişişe göre insana garip garip arzular duyurur. Bu arzular ümit halinde bir romork gibi insanı sürükler, götürür ve biz, hepimiz bunlarla avunuruz. Bün- lardan saadet umarız. Bana sorarsan ümit, arzu falan ve filân bütün bu bizlere saadet gibi görünen, bayalimize giren bizde olmıyan şeyler birer vâhimeden, renkli, (aldatıcı birer memnu meyvadan başka şeyler değillerdir. Emin olmalıyız ki © saadet mutlak saadet diye (tanıyarak, çırpınarak (o Üstüne koştuğumuz arzular ayağımıza gelse verecek- leri zevk yeniden duyu arı taze arzulardan çok fakir kalır, Onun için ben hayattan şikâ- yet etmekten siyade onun zevk» lerinden istifade edenleri haklı ve akıllı bulurum. Güldüm. saniye sonra son nefesini verdi. Lusern 30 — Kazaya uğrıyan oto- mobil bir fen heyetince tetkik edi- Di geti geçe geldi. Kral bir otomobile bi- nerek bilinmeyen bir semte gitti. Halkın hüznü (büyüktür. o Cenaze merasimi oağlebiibtimal salı yapılacaktır. Londra, 30 — İngiliş sarayı 3 haf- ta matem tutacaktır. Paris, 30 — Gazeteler Okısa bir zamanda İki felâket geçiren Belçika Kral ailesinin bu sonunsu matemden bahsederlerken; Fransa bir diyorlar. — Tam erkek düşüncesi. —Belki. Hisler, arzular üstüne iddia yapmak doğru değil. Fakat hayatın bazı klâsik formülleri var. İnsan ergeç onlara boyun eğiyor. Bunun içinde acı O tecrübeler geçiriyor. Bu tecrübelere o alet olmaktansa (“tecrübeyi geçirmiş olanları dinlemek (Odaha doğru olmaz mı? — Fakat herkesin bilgisi, görgüsü, düşünüş çizgisi bir ol maz ki Eşref Bey. Sonra dediği niz gibi hayatın o kılâsik formül lerine uymak adeta sa gibi gir- diği kabın şeklini almak demektir, Böyle insanlar da vardır. Fakat siz onların yalnız yiyen, İçen ve bu mahlökların sahi birer Insan olduklarını iddia edebilir misiniz? Bana öşle geliyor ki, daha doğrusu ben o kanaatteyim ki Insanın omaddi yaşaması nasıl anlatayım. Ağaçların, otların ye- germesi, solması, güneşten, sudan, topraktan gıda alması gibidir. Bir incir ağacı da duvar dibine molozlar içinde güneşi görür yeşe- rir ve köklerile toprağın en kirli maddelerini emerek yaşar. Meyva da verir, Bir insanın böyle yalnız yiyen, İçen, koşan ve kendine benzer elli, ayaklı mahlüklar yetiştiren bir ağaç olmadığını düşünmek lâzım. Benim için bütün bunlar dost daha kaybetti, ve e BU GÜN Evde Saklanılan Kayık Motörü Bir gazeteci arkadaşla moda gazi- nolarından birinde oturuyorduk, gelip geçeni seyrediyorduk. İskele yolu, osmanlıcada kehkeşan denilen saman uğrusu gibi ışıklı bir akış içindeydi. Renk renk yazlık kadın kostümleri bir eğil, belki yüz ebem kuşa- ildiği hissini veriyordu. ondört onbeş yaşlarında bir çocuğum ağırca bir kayık motörünü omuzlayıp © ebömkuşakları, o sa- man uğruları arasından geçirdiğini gördük ve merak ederek sorduk: — Delikanlı bunu mereye götürü. yorsun? — Evel — Neden? — Kayıkta bırakırsak belki aşırır- lar! Arkadaşım, şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu, bu şaşkınlığı gidermek İstedim: — Şuçocuk, dedim Nasrettin hoca hikâyelerini san kulağiyle dinlemiş onları örnek tutmayı kurmuş ol kayık motörünü her gece om eve götürmesi de bu kuruş, b layış yüzündendir. Çünkü rahmetli Hoca gayet vesveseli İdi, uğru gerrin- den çok (o çekinirdi. Hatta o bir gün çağrıldığı yemekli bir toplantıya gidip de kapıdan içeri girince pabuçlarını taşlıkta bırakmayı doğru bulmamıştı, koynuma © sokmuştu. Er sahibi, gen Hocanın göğsündeki şişkinliği görünce sordu; — Efendi, öyle? — Bir kitap! — Ya, ne yazıyor içinde? — Eşyanın hırsızlara kargı nasıl korunabileceğini anlatıyor! — İyi bir eser olacak. Acaba nerede satılıyor, sabaflarda mı? — Hayır efendim kavaflardal Kayık motörünü evde saklıyan çocuğun hocayı örnek tuttuğundı göphe yoksa da bu zahmetö kai makta haklı olup olmadığı hayli söz götürür! koynumnuzda ne var M. T. Tan Amerikada “" İHazine Tahvilâtına Müşteri Çıkmadı Vaşington, 30 — Amerika terihi, da ilk defa olarak, tedavül mevkii çıkarılan 100 milyon dolarlık hazine tahvilâtına tamamen müşteri çikma. mıştır. ikinei, Gçüncü derecede geyler. Açlık, tokluk, çıplaklık belki bir İhtiyaçtır. Fakat zevksizlik, ide- alsizlik, sevgisizlik, heyecansızlık da onlar kadar belki daha Üstün birer ibtiyaçtır. Eşref Bey gülümsedi! — Yine benim fikrime geli- yorsun. Ben aksini iddia etmiyo- rum. Yalnız insan bu bahsettiğin arzuları hayatın (o olğreti ve dar çerçevesinde bulacağım diye di- dinmemeli, diyorum, Tecrübelerin bu noktada faydası oluyor. Hatta örnek olarak seni alalım. Evlendin. Tabii ker genç kız gibi kafanda bir çok tatlı, renkli arzularla kocanın hayatına karıştın. Fakat bütün bu samimi arzuları yerine getiremedin, umduğunu bulamadın. Hayallerin kırıldı ve zannettin ki bu çerçeve içinde hayat sıkışmıştır. Aldan- dığın nokta burası işte. İnsanlar hürriyet, saadet diye kıyameti kopardıkları halde aradıkları bu idenlleri kendi ellerile zincire vururlar. Hürriyet diye göğüslerini vuranlar en azılı despotların bo- yunduruğuna güle oynaya, onu bir kurtarıcı, bir evliya, bir peygamber gibi tanıyarak dü- şerler. Bin türlü kaideler, göre nekler İçinde kendi kendilerini bapsederler. Hele saadet.. Bunun çizilmiş hatları, renkleri, bellenmiş bir şekli var mi? (Arkan var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: