17 Eylül 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

17 Eylül 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yağmura Dair — Eihamdülillah! — Niye hamdediyorsun, Hasan bey? — Ne vakittir zihnimi kurca- hyan birşey vardı. Bir — türlü akıl erdiremiyordum. Şimdi kafa- ma iylcene dank dedi de ona hamdediyorum. — Neymiş, bakayım? Ben de öğreneyim. — Zaten becvim her şeyime ortaksın, kâfir! İlmime de ortak ©l da tamam olsun! — Ne çıkar? Sermayeden kaybetmiyorsun, ya? — Elbette sermayeden kay- bediyorum, ne sandın? Bilgi ka- | dar insana büylük sermaye mi | olur? — Haydi, Hasan beyciğim.. Üzme beni! — Yağmura niçin rahmet de- mişler, biliyormısın? — Yağdığı vakit toprağa be- reket saçar da ondan. — Bilemedin gitti iştel — Ya, niçın öyle ise? — Yağmura rahmet adını ve- ven ilk önce Habeşler olmuş. — Olabilir; amma sebebi ne? — Sebebi mi? Yağmur, Ha- beşistan için en zorlu, en yenilmez bir müdafaa vasıtası da onun İçin. Mübarok, bir defa başladı mı idi, tam altı a; ormuş. O zaman, haddin vı’ııı. bq.'lıııdndını- dan bir karış İçeriye gir! Altı ay, Habeşler rahat. Ne düşman kor- kusu var, ne de İstilâ endişesi. Şemsiyeleri açıp, yan geliyor otu- ruyorlar. Oocohl. Kekkâl, Bak, Italyanlar bile, nice vakittir niyeti bozdukları halde, oralara saldır- mak için, yağmur mevsiminin geç- mesini bekliyorlar. — O halde, haklısın, Hasan Bey! Yağmur, Habeşler için ger- çekten rahmet. — Yal Ne sandın? Hem ben onların yerinde olsam, ne yapar- dım, bilir misin? — Ne yapardın? — Muharebe tehlikesi oldu mu İdi, askeri seferber edecok yerda, mektep çocuklarını toplar, dağlara yağmur duasına çıkarır- dım. Gök yüzünün kapanan mus- laklarını yeni baştan açmıya ba- kardım. — Tuhafaın, Hasan Bey! Her — SON POSTA seese ee eee AAA AAA AA SAA AA AAA A erasası meşasassa Istanbulda Bulkan Festiva'! Başladi Avrupa — Ben burada korkudan titrerken, ı orada şenük yapıyorsunuz Hasan Bey! Hasan Bey — Ne yapalım Çelebi, para ile değil, sıra ile. Eskiden biz burada gamlı gamlı düşünürken siz de karşıdan gülüp oynayordunuz! — Tuhaf şey! Seni gördükçe Bay Ihsanı hatırlayorum. — Neden, Hasan Feyciğim? Pek mi benziyorum? , — Hayır amma, onun da ba- na borcu var da, ondan! bahsi elaya boğuyorsan, — Ne yapayım, azizim? Eloğ- hu eloğlu ile kapışacakmış, tasası banamı düşsün, Elbet alay ede- ceğim. Kırk yılda bir, Ben debi- taraflığımın zevkini süreyim. — Buda doğru, Hasan Beyei- ğim, Tanrı ağzının tad.nı bozma- Bin Öyle ise. — An'n! r——__—î KÂBUS Patlıcandan, tattum, baklava yaptım, Lökünü andırdı küfirin tadı. Ci evreye x» Denize top ektim, mitralyöz biçtim, Uçak oldum, dağlar, denizler geçtim, Halyada barış şerbetin içtim, Fazla kaçırmışım, midem çatladı. * Çiy domatesten tank yapınış Habeşler, Cnevrede dalga geçiyor beşler, Dübara, sebadü, dübeş, düşeşler, & Sıra gıra, hendeklerden atladı. * Yi e harp ejderi ateş saçıyor, Su.h perisi bucak bucak kaçıyor, Musolini — kızıl bayrak açıyor, Ingilizler yine yelken katladı. doğru bir adım attım, Kuru gürültüden kafam patladı. Pirzola Hasan Bey, bir gün, Sirkeci> deki lokantalardan birine gitmişti. Garsona bir pirzola rladı; yarım saat bekledi. Bir aralık: — Hazi bizim pirzola? Diye sordu. — Pişiyor! Cevabını aldı. Bir çeyrek daha bekledi; yine sabursuzlandı. — Canm, nerede şu pirzola? Diye çıkıştı. Garson, yine, — Daha pişmedi, efendim.. Deyince Hasan Bey; — Vazgeçtim! Dedi. Zira bi- zim pirzola eşek elinden olacak ki, inat etti, pişmiyor! Tahtakuruları Pazarola Hasan Bey, Erenkö- yüne gece yalısı misafirliğe git- mişti. Bütün gece göz yummadı. Sabaleyin, ev sahibi ge ip, ha- tırını sordu. Ve odada yanmakta olan elektriği görünce; — Neo, Hasan Bey diye sor- du, Elektelği söndürmemişsin.. — Ne yapayım? Tahtakurula- rıma yüzünden sabaha kadar yak- mıya mecbur oldum. Ev sabibi: — Allah Allah! Dedi; onlar, adamı karanlıkta da yerler. No diye zahmet ettin, ilâhi Hasan GASEĞ v — Kamasak — Dayanınız hakkak ki, cenuetüktir, Hasan Bey! — Onu pek bilmem amma, inue #ayesinde ben herhalde cennetlik eoldum, ondan eminim! Hasan Bey — Hayatta mu- vaffak olman İçin sana bir nasl- hat vereyim m:? — Ver, Hasan Beyl — Sakın, başkalarının ver- dikleri nasihatleri tutma! Yoğurdu Benzetmişler Pazarola Hasan Bey bir suiçü dükkânından içeriye girip bir kâse yoğurt almışlı. Tezgâhtarın uzatlığı — yoğurtu seyre — daldı. Dükkâncı sordu: — Nası', Hasan Bey? Bizim yoğurdu beyendla mi? Fasan Bey: — Evsi! ded.. Çok hoşuma Fırtına İle Liman Hasan Bey, bir kaptanla ab- bap olmuştu. Bir gün, konuşu- yorlardı. - Denizçilik — işlerinden başka hiçbir. mevzu ile ilgili ok miyan kaptan: — Bakalım, Hasan Beyl dediş senin, deniz işlerine aklın eriyor , mu? Soni bir imtihan edeyim. — Et bakalım! — Açık denizde gidiyorsun.. Birdenbire şiddetli bir — fırtma çıkıyor... Ne yaparsın? — Hemen bir limana sığınırım. — Aferinli. Derken, deniz sa- kinleşiyor, çıkıyorsun.. Bir hrte mnaya daha tutuluyorsun. — Evet! Yine — bir lJimana girerim. — Daha sonra, bir üçünecü fırtına daha kopuyor.. — Birlimana daha savuşurum, — Ya, bu kadar çok limanı nerede bulursun? — Senin fırtınaları bulduğun yerdel Kendi Biliyor mıydı Bakalım? Pazarola Hasan Bey, evleni yöorken, çalıştığı idarenin direk- törüne başvurup aylığının artırıl- masını İstemişti. Direktör hayretle sordu : — Evleniyorsunuz diye ay- lığınıza zam mı istiyorsunuz ? — Evet, — Ben evlendiğim zaman ne alıyordum, biliyor musunuz? Hasan Bey : — Hayır! dedi. Fakat itiraf ediniz ki siz de bilmiyordunuz., Yoksa almazdınız ! Maazallah Komşularından biri, öfkeli öfe keli, Pazarola Hasan Beyin yanı na gelmiş söyleniyordu: — Artık tahammülüm kalma dı, Hasan Beyl. Canıma tak etti: Günün birinde, kaynanam olacak karıyı tuttuğum gibi, pencereden aşagıya atacağım! Hasan Bey, telâşlı bir tavır alarak: — Aman! daedi; sakın öyle şey yapma ! Maazallah, o esnada pen- cerenin altından bir geçen bulu- nur da, — adamctağızın — kanına girersin, gtü; yoğurda, doğrusu çok İyi benzetmişsiniz! SAYILIR vi TRRE, Bu zaman öyle bir zaman oldu ki, Tutunup düşmemek hüner sayılır; Gözlere okadar duman doldu ki, Yanar bir cıçara fener sayılır, » Âkiller dünyaya metelik vermez, (şini yürütür, ipe un sermez; Sersemler burnundan öteyi görmez, Gene böylesi muteber sayılır. * Herkes'n kulağı şimdi kirişte, Tad yoktur diyorlar alışverişte, Kazara birisi aksırsa Nişte, Borsayı sarsacak haber sayıl.r. * Acun köhneleşti, olmadı erg -. Insan'ar şaşkındır, sinirler gergin, Yenibaştan savaş kopunca de i , Geçirllen gönler heder sayılır. e Ğ f — y ua

Bu sayıdan diğer sayfalar: