23 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

23 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

€ Sayfa 2 ü ç BON FPOSTA ğ “Eylâl » HÂDİSELER İzmir paraşüt kulesinden | HADISELER paraşütle nasıl atladın? Paraşütle atlamağa en fazla kızlar ve lise talebeleri rağbet ediyorlar Tekzib Husust müesseselerin birinde memur, müdürün yanına çıktı: — Bay müdür, bugün gaze'elerden bi- rinde bize aid bir haber var. — Getirin gazeteyi! Memur söyledi: — Bazı cihetler doğru, Müdür sordu: — Fakat bazı cihetler? — Evet bazı cihetler de asılsız. — Tekzib edin! Tabil asılsız olanları tekzib edece- ğiz. — Ne münasebet, hepsini! — Emredersiniz. Birkaç gün sonra memur, —müdürün yanına çıktı: — Bay müdür, bugün gene gazetelerin birinde bizim daireye aid bir haber var. Gazeteyi getireyim mi? — Hayır, lürumu yok, tekzib edin! — Fakat. — Fakatı, makatı yok, size ne diyorsam onu yapın! — Nasıl emrederseniz. j Memur müdürün yanından çıktı. || Günler geçti. Memur bir kere daha © | | müdürün odasına girdi: — Bay müdür, gazetelerde gene bir ci ;hıvadiı. z Tekzib edin. — Fakat... — Fazla lâf istemem.. Tekzib edecek- siniz, hem bundan böyle bir daha bana Burada idman yn;ınlu. yakında antrenman tayyare- lerinden de atlıyacaklar, Memlekette yüzbinlerce sivil paraşütçü yetiştirilecek İzmir (Hususi muhabirimizden) — İz- şütçülere, atlamalara ait talimatı tekrar- ladıktan sonra, her iki dakikada pbir kişi, kendisini kırk beş metreden boşluğa sa- vuruyor ve emniyetle aşağıya iniyordu. Kız, erkek bir çok gençler en ufak bir te- reddüt geçirmeden bu işi tekrarlıyorlar- & | Günün ilk atlayıcılarından Semiha is- | | minde bir genç kıza intıbalarını sordum. Şu cevabı verdi: — İlk on metrelik mesafeyi boşlukta geçirdikten sonra paraşütün altına geçi- yorsunuz. Ondan sonra evinizde imiş gi- bi eminsiniz. Rahatça aşağıya iniyorsu - nuz. — Heyecan duydunuz mu? — Heyecan mı, hayır... İlk atlayışta bile heyecan duymadım. Genç kız, arkasından çıkardığı paraşüt elbisesini uzattı: — Buyurunuz, atlama sırası sizin, de- di Bu, cidden garip bir emri vaki olmuş tu. Sıralarını aldığım için, etrafımı sa - ran çocuklardan bana kızanlar bulun - duğu muhakkaktı. Atlamamak, mazeret serdetmek doğru olmıyacaktı.. Bilâihti - yar paraşüt elbisesini arkama geçirdim. Bana da tekrarlanan paraşütle allama talimatını harfi harfine dinledim. Önümde kulenin kapısı açıldı. Paraşüt elbisemi, paraşüte rapteden muallim son bir muayene yaptı ve bir delikanlı, beni birdenbire boşluğa savuruverdi. Düşün - meğe bile vakit bulamadan kendimi boş- lukta hissettim. Bu belki de üç saniyelik bir zaman içinde oldu. Şimdi paraşütü - mün altında emniyetle aşağıya iniyor - dum. Zemin ayaklarımın altında gittik- çe büyüyor, yere yaklaşlığım sırada yu- karıda verilen talimatı hatırladım. Ve sa- &a doğru meylettim. Paraşüt kulesine çıkarzken hayranlık- la seyrettiğim o müşkül dava, bu suretle bir hamlede halledilmiş ve gözümde şa - yanı hayret derecede basitleşmişti. Me - iğer paraşütle atlamak, ilk hamlede, basit bir cesaretten başka bir şey değilmiş. Atladıktan sonra imzaladığım defterde © kadar çok imza vardı ki, yaptığım işin zannettiğim kadar mühiüm olmadığını da görüyorum. Burada bana verilen malü - mata göre atlıyanların ekseriyetini genç kızlar ve bilhassa kız lisesi talebeleri teş- kil ediyormuş. Atlamak için sıhhatli ol - mak, 45-80 kilo arasında bulunmak, rüz- gkrın sür'ati saniyede dört metreyi aş - mamak ve Türk çocuğu olmak lâzım ge yor. Bilhassa ecnebiler, atlamaları büyük bir hayranlıkla seyretmektedirler. görür görmez tekzibi yazar gönderirsi- niz.. Böyle şeylerle, beni meşgul etme- yiniz! rıldığı söyleniyordu. Bu haber sür'atle yayılarak halkın ağzında genişledi. Hat- tâ Mehmet çavuşun hastanede gözlerini hayata ebediyyen yumduğu söylendi. Bunu tahkik ettim. Paraşüt muallimi gülerek anlattı: — Mehmet çavuş hâdisesi yalan de - ğü, yalmız yanlıştır. Hakikatte Mehmet raş isminde bir paraşütçü yoktur. Biz tecrübelerimizde kullandığımız bir man- kene bu ismi verdik. Henüz vesait ta -| --- le «.....> Bayım kerimeleri Bayan mam değilken, mankeni boşluğa bırak- | * » nin evlenme merasimleri icra e- tık. İyi dikilmi *Ki ldı. — | Glmemiştir. Tekzib olunur.) n TECERLE vi Memur, müdürün emrini yerine getir- mişti. Amerikada “Koktegyl Nikâhları,, Ortadan kalktı miüessesesinin müdürü Bay Geredi » Bayın kerimeleri Bayan » nin evlenme merasimleri dün bü- yük ve güzide bir kalabalık huzurunda fcra edilmiştir. Tarafeyne saadet temen- ni ederiz.) bir başka ilân vardı: Üğn » Müessesesinin müdürü Bay bir adamın kazaya uğradığı, hatlâ hasta- İsmet Hulüsi ne köşelerinde veca içinde öldüğü şek - linde genişledi. Mesele bundan ibarettir. Paraşüt muallimi her atlıyana güzel haberler veriyor. Paraşüt kulesinden at- lamağa alışanlar, yakında İzmire gele - ©ek olan antrenman tayyarelerinden at- hyacaklardır. Bu suretle halk arasında teşkil edilecek paraşütçü gruplar saye - sinde İstanbul, Ankara ve İzmirde yüz binlerce sivil paraşütçü yetiştirilecektir. Adnan Bilget Amasyada bir yaralama vak'ası Amasya (Hususi) — Topçu oğulla- rından Samsun şimendifer hareket memuru Cemil oğlu Kemal, bacanağı Nuriyi, bir tarla meselesinden dolayı aralarında çıkan kaâvgada, tabancayla ayağından ağır surette yaralamıştır. Suçlu yakalanmış, sorgusu yapıldık- tan sonra tevkif edilmiştir. — * * Bir şayia beni fena halde korkttı beri tatbik sahasına girmiştir. Kokteyl nikâhi denilen evlenmeler, bir bar ——— ga —— 66 ——— — ——— ——— ONUL İŞLERİ! Çirkin Bir masal Adı Ş. A. harfleri ile baştıyan bir 0- kuyucum bana bir masal anlattı, iki Üç satırın arasına sıkıştırarak ben de size tekrar edeyim; bu genç: — 16 yaşında bir genç kızla seviş - miştim. Sevgilim bir gün bana mişanlı olduğunu söyledi, sonra da kaşlarımın derhal çatıldığını görerek beni tesel- liye çalıştı: «Merak etme sevgilim, ni- şanlım yakında Anadoluya gidecek, gene yalnız kalır, engin sevgimizin yelkenlerini açarız» dedi. Teyzeciğim, siz bu hikâyeye ne dersiniz?» diyor. * lerin nikâhlarına takılan isimdir. — Fena uydurulmuş, çirkin bir hi- kâye hükmünden başka ne hüküm ve- yilebil!'r? Bir genç kız tasavvur ediniz ki 16 yaşındadır, daha liseyi de bitir- memiş olacaktır, evlenebilmesi için ka- nunun tahdit ettiği yaşa daha Iki se « nesi vardır. Fakat şimdiden nişanla - nıyor, ve daha fenası şimdiden nişan- lisına ihanet ediyor. Çocuğum ben ga- zete sütunlarında daha küçük kızların daha çirkin hikâyelerini de okudum, fakat bunlar milyanda birdir, bu pi - yango neden sana İsabet etsin? saat sonra nikâhları kıyılabilmektedir. nikâhlara nihayet verilmektedir. göstermektedir. 3 Geyve Akhisarının ismi Kurtuluşta Bayan Naciyeyo: İUWİ“'IİÜ İhtisasım dahilinde değildir, sizi tatmin edemiyeceğim. TEYZE SBen buna ne diyeyim, rarı ile Pamukova olmuştu: Memur gazeteyi getirdi, müdür okudu. | gini daha kestirememiş, istikbalini yap- Bu ilânın çıktığı gazetelerde ertesi gün. vuran yeni bir kanun, eylülün birinden- ve yahut başka bir eğlence mahallinde yek- diğerile tanışıp on beş yirmi kadeh kok- teyl yuvarladıktan sonra evlenen genç- Bu şekilde yapılan nikâhların ekserisi, bir kaç hafta, nihayet bir kaç ay içinde boşanmak ile neticelenmekte idi. Yeni kanuna göre tarafeynin evlenmek üzere verdikleri sözden ancak üç gün, yani 72 Bu suretle ispirtonun buharı ile kıyılan Yukarıdaki resim Amerikada evlenme dajrelerine asılan ve bu kanunu gösteren levhaların önünde biriken genç çiftleri İzmit (Hususi) — Geyve, Akhisar nahiyesinin ismi Dahiliye Vekâleti ka- Edebiyat bahisleri : George Bernard Shaw 81 yaşıma basan büyük İngiliz edibi nasıl yetişti, neler vücude getirdi ? 1876 yılı idi. Parası az, ne iş görece- mamış bir delikanlı, Dublin'den kalka- rak, Londraya gelmişti. Bu genç, bu ta- rihten yirmi sene sonra: «Benim kade- rim Londraya ders öğretmek imiş» diyen, asil, fakat müsrif bir babanın oğlu, paz olan amcasından ilk derslerini oku- du. Sonra bir mektebe gitti. Lükin bura- da, sırf tembelliğinden ve daha ziyade iki zeki arkadaşının da bu hususta ken- disine yardım etmelerinden, hiçbir şey öğrenmedi. Edibin annesi zamanına göre, ileri fi- kirli kadınlardan biriydi. Musiki - ye meftundu. Oğlu ile birlikte oturan —©kadın, — zamanın — meşhur bestekârlarından ve hocası Lee'nin teşvikile, evini adetâ bir opera salaonuna çevirdi. İşte bu sayede, Shaw daha on beş yaşında iken, Mozart'tan, Handel, | Beethoven, Rossini'den, Bellini, Verdi ve Zounod'dan bellediği opera parçalarını| Piyeslerine tam manasile mükemmel", ıslıkla çalardı. dir diyemeyiz. Eserlerindeki kahraman” Hattâ bu hevesle, gene Dublin'de bir 'larından bir çoğu, beşeri olmaktan ziye” müessesede muhasiblik ederken memur- | ge, alelâde mihaniki şahsiyetlerdir. Pi * lara iş saatlerinde opera parçaları öğret-| yeslerine karıştırdığı mizah, bazan meğe kalkışmıştı. Yyarar, bazan da hiç muvaffak değildir Memurluk, Shaw gibi serâzâd ve ru-| Bütün bu kusurlarile beraber, bir Hü" hunun infiallerini her vesile ile haykır- | küm çıkarmak istersek, şöyle diyebiliriz” mak, taşırmak istiyen bir adama ağır| ingiliz piyes muharrirlerinin en baş” geliyordu. Onun için, 1876 da bir daha | ,,, tabiatile Şekspiri koyarsak, dönmemek üzere bu müesseseden ayrıldı | gonra, ikinciliği elbette ki B. Shaw'a VE Herelek d TaSü eee A e eseri, raya i idan” den tam 16 sene sonra oynandı. 1876 dan h:nhc::.m':: ı;ıeşhur’lî:ın bhar 1885 e kadar devam eden 9 sene zarfın-| İSTinı, Marlowe, v ü tırlatacaksınız. Evet, bunlar da zamanı SÜ CALDA EŞS CĞ G Pdnmvetnıüizedeb'ryıtınıım yüb'x upuıhmdı.Yımııolduıuhq!o—dn | b iki: m muharrirleridir. Bunlar belki, manı, ikisi bir takım sürümü az mecmu- Ktalarda belki Shaw'dan daha üstüli” alarda tefrika edildiği halde, tabiler| "” , n italı -| dürler. Fakat hakikat şudur ki: Bu i'_" neşretmedi. Şellinin humanitaire — dok- zt .m'!nı'" trinleri tesiri altında da kalan Shaw,| dıklarımızdan hiç biri, Shaw gib, a. sosyalizme temayü! etti ve 1884 de kuru- | terede ve hariçte zamanlarının a lan Fabian Soclety cemiyetine - girdi. celeri üırrııîde müessir ve hâkim pt Hummah bir faaliyetle cemiyetin fikir- | Mamışlar, kütlenin fikirlerini idare © lerini, umdelerini müdafaa etmeğe baş- menuş'lenjlır. Hıç.bfıı, Shaw kadar ladı ve bu yüzden sokak hatibi olmaya | değildi, lisana hâkimiyetleri yoktu. karar veren büyük edebiyat üstadı, önü- * B u ne gelen her fırsattan istifade etti, kon-| «San'at, san'al içindir.. nazariyesint” | feranslar verdi ve artık Londranın ta-|ziyade san'at hayat içindir, düsturun" nınmış çehrelerinden biri haline geldi | kullanan, eyalnız san' at için tek bir # 1885 de, geçinme darlığı çeken Shaw,|tır yazmaya bile uğraşmam» (1) diye? arkadaşlarından birinin delâletile gaze- | Bernard Shaw, inkılâb, reform ateşi v teciliğe başladı ve o zamanının meşhur| yanan edib bir artisttir. Piyesleri de " gazetelerinden Tke World ile, Pall Mall artist ile moralistin arasındaki uzun " Gazette'e yazdı. 1888 de The Sotar gazete | cadelelerin aynasıdır. Bir artist, bir DE” sinin musiki münekkidi oldu. 1895 de, | sir üstadı gibi yazdığı zamanlar, bir #7 Satutday Review'nin tiyatro münekkid-|tist bir güzel san'atlar amatörü olarak liğini kabul etti. Sonraları buralarda çı- | kalacağından korkar. Konferanslarında kan yazıları kitab halinde toplandı. büyüleylci, — tılsımlayıcı kunuşmın*" Bu sıralarda İngilterede gatezecilik | daldığı sıralarda da, sözleftnin dinleyi” âleminde yent bir hamle belirmeğe baş-İlerini abdal, uyuşuk bir hale getiretir lamıştı. Mecburf tahsil yüzünden mey- | fikri bir ilâç gibi tesir ettiğini göründü dana gelen yeni bir okuyucu zümresi, |hemen bir espiri yapar, konuşmasına DİF eski, ağır başlı, muhafazakâr gazeteleri alay çeşnisi katar. beğenmiyor, daha ziyade, yeni çıkmaya | Shaw, 1885 de tiyatroya döndü. 187? başlıyan gazeteleri, haftalık meemuala- rı ve bunlarda yazan, 0 zamana kadar fşitilmemiş, görülmemiş yenilikler ya- ratan genç gazetecileri tercih ediyardu. İşte bu ateşli gazetecilerden biri de B. Shaw idi. Kendisini tanıtmak, ismini et- rafa yaymak için, her türki nümayişkâr vaziyetlerden istifade etmesini bilen, İr- landalı edib ve piyes üstadı daha sahne edebiyatına dönmemiş iken bile, etra- fında geniş bir okuyucu halkası topla- mmş bulunuyordu. Genç nesil, onun içti- mal müesseseleri darmadağın eden, yıkı- cı suallerle dolu makalelerini zevkle o- kuyor, adetâ onun müridi haline giri- yordu. Ona kızanlar, deli diyenler, on- dan nefret edenler de vardı. Shaw, rolünü Iyi bilen usta bir aktör Bibi, Jena terbiye sislemlerini, aile ha- yatını, içtimal ahlâkı, işçi sınıfının yaşa- ma şartlarını, istihza ve kahkaha silâh- larını engin bir meharet ve kendisine vergi bir kuvvet ve kudretle kullanarak didikliyordu. Shaw büirçok sahaları denedikten gon- ra, messagelerini en iyi ve müessir bir şekilde ulaştıracak kürsünün, «tiyatro» olduğunu anladı. Sahneye çıktı, dram muharrirliğini kendi kendisine öğrendi. Paradoksal büyük bir münakaşacı oldu- ğu kadar, büyük bir üyatro müellifi de oldu. Georges Bernard. Shaw da, Londrada (Bir bebek evi) piyesi OY7 nanan İbsen'in tesiri altında kalmakla beraber, anun fikirleri, Shaw'un düşüf” celerinde hiç te bir değişiklik yaratama” dı. Bilâkis, esklden edinmiş olduğu K#” haatleri köklendirdi. Shaw, İbsen'in Pi yeslerinde kullanageldiği teknik yenilik” ten, İsveçli muharririn, ideallere, idet” listlere karşı beslediği düşünceler, VEF” diği hükümlerden ve «kadınca kadınt? karşı izhar ettiği antiromantik hislerde? hoşlanmıştır. Shaw, İbsen'in, — «zaman” mıizin esareti, iyilik idealine dayanan © sarettir> diye heyecanla müdafaa ettiği kanaatini can ve gönülden benimsemif” tir. Çünkü o da, tahdid edilmemiş Pİ” idealizmin, içinde mantık ve düşünce DU" lunmuüyan, binaenaleyh, tehlikeli, yık ve muzır olanı, şuürsuz bir idealizm ok duğuna inanmaktadır. * Shaw'un, bir arkadaşile birlikte yâ” maya başlayıp ta, o arkadaşının vllltçf mesi üzerine yedi.sene sonra bitirebildi” Bi, (Dulun evi) ismindeki ilk piyesi lm sonlarına doğru oynandı. 1898 de ilk Pi yes külliyatını Plays, Pleasant and Un plesant (Höş ve hoş olmıyan plyöîf’) neşretti. (Devama 10 uncu sayfada) (1) «İnsan ve insan Üstüs piyesinden. £

Bu sayıdan diğer sayfalar: