23 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

23 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i ( &POR Dinarlı Mehmedin yeni bir münasebetsizliği Kendisine Türkiye başpehli *#ve vanı süsünü veren bu adam, bir sirk güreşcisi olan Bulgar Don Kalof'a ayyıldızlı forma ile mağlüp olmak için Sofyada dolaşıyor Dinarlı Mehmed birkaç sene evvel İstanbulda Kara Ali ile güreşirken: Tabit Dinarlının alttaki olduğunu tasrihe lüzum yoktur Birkaç gün evvel, «Eskicuma» dan, Seyfi imzalı bir mektub aldım. Güreş- lere dair arasıra yazdığım yazıları zevk- le okuduğunu söyliyerek bana masum bir rüşvet sunan nazik okuyucum, bu mektubunda diyor ki: «Dinarlı Mehmed, bir iki hafta sonra, Sofyada bir güreş yapacak. Bu müsaba- kada, Dinarlı Mehmedin karşısına çıka- cak olan pehlivan, Paristen yeni gelen meşhur şampiyon Dan Koloftur. Bu Bul- gar pehlivan, Pariste uzun müddet Av- rupa profesyonel serbest güreş şampi- yonluğunu muhafaza etmiştir. Dan Ko- lofla Dinarlı Mehmed Paristen tanışır- lar. Onunla danışıklı güreşecekleri ve di- ğer taraftan bir Bulgar pehlivanının, Sof- yada yapılacak bir güreşte yenilmeyi ka- bul etmi 1 muhakkaktır. Bu itibar- la, Dinarlı Mehmedin mağlüb olacağı şimdiden malümdur. Halbuki, PDinarlı Mehmed burada kendisini «Türkiye baş- pehlivanı» diye tanıtıyor. Dan Kolofun karşısına da, meşhur ayyıldızlı formasile Çıkacağı muhakkak. Şimdi sizden, bütün bura Türkleri namma yalvarıyorum: Dinarlı Mehmedin Türkiye şampiyonu olmadığını, tâ Türkiye başpehlivan- larile boy ölçüşmekten daima ürktüğü- nü lütfen gazetenizde ilân ediniz!» Kariim, tahminlerinde yanılmıyor. İs- teğinde de haklıdır. Ben Dinarlı Mehmedi, bundan birkaç sene evvel, şimdi yazı yazdığım bu ma- Banın başında tanıdım. Bana uzun uzun, Amerikada yaptığı güreşleri anlatmış, oralarda kazandığı muvaffakiyetleri söy- liye söyliye biterememişti. Sözlerini is- bat için, kendisinden iyi bir lisanla bah- seden birkaç Amerikan gazetesini gös- terdiğini de hatırlıyorum. Boyu, posu ve mütenasib endamı da bu iddialarını tek- zib etmiyordu. Benim alâkamı daha yade uyandıran cihet te, Dinarlı Meh- medin, Amerikan usulü serbest güreş yapmış bir pehlivan oluşuydu. Sinemalarda seyrettiğimiz, Amerikan gazetelerinde heyecanlı dedikodularını okuduğumuz o güreşin memleketimizde de âlâka bulması şüphe yok ki şayanı temennidi ve yağlı güreşe ötedenberi fazla taraftar olmıyan ben, hu temenni- yi en şiddetle duyanlardandım. Dinarlı Mehmedin gelişini, bu temen- niyi tahakkuka kavuşturmak için bir fır« sat gibi kullanmak istedim ve sözler: inanmamak için mühim bir sebeb bula- madığım Dinarlı Mehmedi halka kendi ağzından ve kendi hikâyelerile zanıttım. Ne yalan söyliyeyim. O sırada ortalığı uluorta meydan okuyan Dinarlı Mehme- din, burada yapılacak herhangi bir mü- sabakada beni mahcub edeceğini de hiç ummuyordum. Çünkü bizim pehliyanla- yımız, Amerikan usulü serbest güreşi jyorlardı ve Dinarlı Mehmedin, iddia ettiği kuvvet kırıcı oyun- Jarla, onları şaşırtması çok muhtemeli Fakat Mülâyimle yapılan ilk ınüsab kada, Dinarlı anlattıklarını bülül tekzib etti. O güreğlen sonra da bana hâstalı- ğından, yol yorgunluğundan bahsetti, ve: — Buna rağmen, dedi, Mülâyim beni N yenemedi... Bu haltmde bile, onunla bir saatlik bir güreşte berabere kalabildim! Bana onun bu sözleri de meşru, makul göründü ve onun lehinde kendı sözleri. bir tecrübeye kadar değiştirmemeye ka- ar verdim. Hattâ o sıralarda, - Dinarlı Mehmed aleyhinde yapılan taarruzkâra- ne, tezyifkârane neşriyat karşısında cep- he aldım. Onu, kanaatine bağit kalmak bilirim kıymeti şıyan ettim. Hattâ utanarak itiraf ©: ki Dinarlıya büyük bir pehlivar verenlerden bir çokları, t ve ilhamını tam bir hüsnüniyetten aldı- t halde bir türlü hâdiselerin teyidine kavuşamıyan o yazıların tesirine kapıl- mışlardır. kat —Dinarlı Mehmed, — Kızi.ay Bibi, Halkevi, Hava Kurumu gibi en cid- di müesseselerin tertib ettikleri müsaba- kalardan bile kaçtı. Kimisinde hiç meydana çıkmadı. Ki misinde, bütün müsald davetlere rağmen meydana gelmedi. Bazan da onu, pehli- vanların kıran kırana güreştikleri hakiki ermeydanlarına, bir mekteb kaçağı gibi elinde doktor raporlarile girerken gör- dük ve o bu mütemadi kaçamak! »rına, hakkında en geniş hüsnüniyet! besliyen- lerin hile itimadlarını tamamen kaybe- e kadar devam etti. Hattâ nihayet ben de, o birçok kimse- Jerle birlikte, Dinarlı Mehmedin üzerin- de durulacak bir güreşçi olmadığı- na inanmak mecburiyetinde kaldım ve şu anda eminim ki o, hiçbir zaman, uzun bir sabırdan sonra verdiğim bu * bilfiil tekzibe muvaffak olamıyacaktı Bu yüzdendir ki, bugün tâ Eskicuma- dan yükselen bu sese hak verivorum. Bu satırları da, 6 okuyucumun haklı isteği- ni yerine getirmiş olmak maksadile ya- zıyorum, . Dinarlı Mehmed; Sofyada Dan Kolof- la güreşebilir. Türkiye r, ayyıldızlı formaylı mağ- lüb olabili Fakat bütün bunlar, ne Dan Ko'of ta- raftarlarına iftihar verebilir, ne de bize sed, Türkiye- çoktan sürül- Kaldi ki, biz sade karşısına danlarındı ndır. rız. Dan Kolof ta, Dinarir Mehmedin Türkiyede u ğı âkıbata, Pariste çar- pılmış bir bedbahttır.. Binaenaleyh, yakında Sofya şehrinde, Türkiyeden meydan harici edilmiş bir pehlivan ile Paris sirklerinden kapı dı- şarı olunmuş bir güreş mütekaıdi varye- teye çıkacaklar demektir. Şu halde Eskicumalı kariim, o'sa olsa, bu iki bedbahtın gülünç it redip te bir hayli eğleneme bilir. Çünkü bu kadar küçük bir güreş ko- medisi karşısında, milli endişelere düş- meye mahal yoktur. ger 54 yaşına basan Dan Kolofun, bu işin ciddisine girişmeye de gücü kaldıy- sa, İstanbula buyursun! Naci Sadullah üğine üzüle- ne aldanıp ta edindiğim kanaati, ikinci | * istiyen kalemimin yettiği kadar bimayo | şampiyonu ünva- | © SON FOSTA —- ——— | Sırası geldikçe: Gazetelerimizde sarımsak kokusu Gazetelerde k kokusundan ge çilmez oldu. Sıhhat Vekâlet mödern bir meğ - baha — yapılıncıya kadar pastırma imalini menetmiş. Bu haberin bütün gazetelerde inti - şarından — yirmi dört saat sonra ga- Kayseride | zete — sayfalarına göz — gezdirirken şunları görüyo - Tüz. Bir akşam gaze- tesi heyecana düş- tüklerini farzetti- Bi okuyucularını teskine çalışıyor: «Pastırmasız kalmıyacağız.» Bir sabah gazetesi tâ Sıhhat Vekiline kadar baş vurarak bu kararın ni rildiğini ehemmiyetle sorm Bir başka & | kararın pas- | rini uzun maruf fık- | irma... Doğrusu hem severim, hem nefret ederim kâlirden'» diye parlak bir üslüp nümunesi teşkil e- der şekilde başlıyan uzun bir yazı yaz - mış. Bu manzara karşısında insan bir lâk za için şaşırıyor. Pastırma kelimesi acaba | bizim bildiğimiz sarımsak kokulu mahut gıda maddesii değil de Akdenizde meçhul tabtelbahirin sığındığı adanın iş- mi mi? Yoksa Japonlar hirli gaz mı keştett ma Madridin bir mahallesinin adı mıdır? Süalleri birbiri a geliyor. Bu sualler birer birer menfi cevap a - Hnca harb havadislerinin çokluğu — ve korkunçluğu karşısında bunalan gazete- |cilerimizin sarımsak kokusunu barut ko- |itusuna tercih ettiklerini termek iste- dikleri düşüncesi meydana çıkıyo: Doğrusu ya tam pastırma ile günler |Amerik n usulü gazetecilik San haber ığı... Sağd |üzerine bir yazı... Madr ler ba iki sütun isızın şid- ÇA detli jüharebe AA başladı. Mühim. İnsa: ve me » deniyeti — mahva sürükliyecek teh - likenin kokusu bu- radan gelyor, * da iki sütun Üüze « aV âenin be - 4 Akdeniz meselesi... Bu da Harb belki buradan başlıyacak... - Birinde| endişe ile kararan göz, öbüründe korku ile büyüyor. İki haberin ortasında - bir çerçeve.., İşte bu felâket... Demek haber. lerin en mühimmi burada... Üstteki baş- lik Son haberler başlığı olduğuna göre belki de Madrid dü ahut Akdenizde harb başladı.. Aman okuyun... Londra- dan bir telgraf... Ne o çehrenizin geri » len hatları gevşemeğe başladı. Demek |bir felâket haberi değil:.. O halde ümü- | |mi s Ç uyandıracak mühim ve siya- i bir $ n tafsilâtıdır. Ne dediniz, daktilolara mahsus yeni bir kâğıt nev'i | düzum yok. Anlamıyor musunuz ki bu gür ve ıztırabı. kendrileine unutturmak için kasden konulmuştur. Lâtife bertaraf, anlattıklarımız vâki - niyetli şekilde tebarüz ett'rilen ha- fif yazıların bu şekilde birbirlerine ka - rıştırılarak okuyucuya arzı ikide bir mü- kemmeliyetinden bahseden bir İstanbul gazetesinin bulduğu yepyeni bir usul - dür, Ne diyelim, inşallah bu usulün zev- kine varmıya biz de alışırız. C. P. İkinci kâğıt fabrikasının makineleri geldi İzmit (Husust) — Kâğıt ve karton fabrikasının, inşaatı uzun zaman de - vam eden iskelesinin küşat resmi ya - pılmıştır. İkinci kâğıt ve sellilöz fabri- kalarımızın makine aksamı Almanya- dan şehrimize getirilmiştir. S NN mi bulunmuş... Hayır kaşlarınızı çatmıya | tik. haber oraya okuyucuları şaşırtıp afalla- df' ö"î lüş, tarak öteki haberlerden duydukları toes- | dikilmiştir. haberlerin ve bunlardan daha | (42) beden için işi - Eylâl 23 —x7 KADİN Ön saçlarını kabartan bayanlara yakışan şapkalar Şu — gördüğünüz a dört model, ön tara « fi kabarık, şakakları gergin ve düz, yalnız ensesi bukleli kuva« fürlere pek uygun - dur. Bizde bu tarz saçlara genç kadın - ve genç kızlar a- rasında çok rastlan - dığı den pek çok olacaktır. 1 — Önünde renk renk üzüm salkı ları, arkasında kah - ve rengi fötrden fi - yongası olan küçük bir şapka. Kenarları e « lâstikidir. Başa göre açılır, — giyildikten" sonra başta sıkı — ve durur. Bu berenin en büyük|) güvercin işlenmiştir. güzelliği önünün şeklindedir. 4 — Siyah fötrden, üstü pliseli rubi 3 — Bu bonenin de bütün güzelli; de kadile kaplı. Bu kadifenin uç- değişikliği omuzlara kadar inen büyük|ları altta «kırma» şeklinde nihayetleni- vualetin takılışındadır. Sol yanıma bir | yor. Küçük çocuklar | Yeni ve sade İçin örgü elbise | Bir kuvafür Pantalonun örgüsü — Ters « yüz yani her sıra ters. Yeleğin örgüsü — Yan taraftan başlı - yarak gene ters yüz örgü, Pantalonun paçaları ile beli, yeleğin kol ağızlarile - | yaka tarafı ikili lâstik örgüdür. Panta -| * v lon, belindeki lâstiğe yapılan deliklere| Solda bir yiv. Yandan, önden yukarıydı geçirilmiş bir kordon veya bağla ile öne| arkaya doğru taranmış hafif ve den bağlanmaktadır. dalgalar ve ufak bukleler. Çizgili örgü bluz Kollara arkası düz yeşildir. Önü (yeşil « bej - kiırmızi) üç renkli. Eteği düz ye- şil yünden ikili lâs « Ç iki parça halin- ortadan Jerse Örgüsü — örgüsüdür. Ön — (125) ilmil dir, Yeşil yünden (3) ilmik yapımız. Her yüz sırada ikl yan - lardan birer tane art. tırıp (8) sıra örünüz. 'Ters sıralarda arttır. mayımız. Sonra — bej yüne başlayıp ayni şekilde arttırarak 10 sıra örünüz. Daha sonra da kırmızıdan ayni tarzda (8) sıra örünüz. Örgünün başlayışı işte bu şekildedir. Bu arttırma şekli örgüye verev kumaş hissini vermektedir. Kollar da renkte oldukları halde ayni tesiri veriyor. Çünkü ayni tarrda örülmüşlerdir. Kollar — Önce (3) ilmik, sonra her yüz mranın başlangıcında bir ilmik arttır- ma. Ters sıralarda arttırılmaz. düz

Bu sayıdan diğer sayfalar: