25 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

25 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| f f burüz. Aksi takdirde, Türkiye bazı pi- 2 Sayfa Hergün Mübadele Münasebetleri Yazan: Muhittin Birgen lmanya ile İtalya gibi, ithalât fhe tiyaçları ziyade, fakat, beynel - milel piyasada mali kuvvetleri çok zayıf olan memleketlerin Türkiye gibi yiyecek ve iptidai madde ihracatı ile meşgul memleketlerle olan mübadele münase - betleri, bir takım iktısadi güçlükler zuhu- runa sebep oluyor. Bu hal, sade bizde de- ğil, bizim vaziyetimize benzer vaziyette bulunan diğer memleketler ve bu arada Balkan memleketleri ile Macaristan için de böyledir. Bahsettiğim iktisadi has - talıklar, bu sebeplerden dolayı meydana Ççıkan piyasa gayritablilikleri ve spekü lâtif vaziyetlerdir. Bu ahval, Türkiye ve 'Türkiye vaziyetinde olan memleketlerin bazı piyasaları büsbütün kaybetmeleri - ne sebep olur. Meselâ, harbden evvel bütün — tütün- lerini Türkiyeden alan Mısır piyasası, harb esnasında Uzak Şark tütünlerine alışmıştı. Bununla beraber, son seneye gelinceye kadar bizden de bir miktar tü- tün almak âdetini muhafaza etti. Geçen sene, tütünlerin pek ziyade yükselişi, ar- tık Mısırın bizden tütün alması imkân - larını kapamıştır. Şu noktayı da kayde - deyim ki bu yükselme, dünyanın tabii ©- lan yükselme haddinin üstüne çıkmıştır. Bunun için Mısır tütüncüleri bizden tü- tün alamaz oldular. Gene meselâ, kuru yemiş, muhtelif meyva ve konserve ihraç eden Kalifor - niyanın fiatları bizimkine nisbetle ga- yet sabit fiatlardır. Gerek kalitelerin ve gerek fiatların bizimkilerine karşı olan bu gsabitlik hâssası, Kaliforniyanın — bir gok memleketlerde rüchan kazanmasına sebep-oluyor. Halbuki, ayni maddeler ü- zerinde bizim ne kalitelerimiz, ne de fiat- larımız sabittir. Fiat çıktıkça kalite dü - şer ve fiatın yükselmesi ile birlikte spekü. lâsyon da artar. Bilhassa geçen seneki mahsuller üzerinde Türkiyede az spe - külâsyon olmamış ve bunlardan az zarar- lar huüsüle gelmemiştir. Bu zararlar sa- de bizde değil, müşterilerimiz olan mem- leketlerde de vukua gelmiştir. Burada bulunduğum müddetçe yaplığım temas- lardan anladım ki Avusturya piyasası biz- den ayrılmak üzeredir. Ötedenberi dik - kat ettiğim bu vaziyet, geçen seneki inip çıkmalar, bu seneki ilk zaman düşkünlü- #ü ile Almanya piyasasının açılmasını müteakip vukua gelen piyasa sıçraması neticesinde büsbütün ehemmiyet kesbete miştir. Bu yüzden, bir sene, iki sene son- ra, merkezi Avrupa piyasasının 'Türk mahsullerini büsbütün unutması tehli - kesi vardır. Ş t Ben çok iyi biliyorum ki Türkiye hü- kümeti ve İktisat Vekâleti, piyasaların normal bir vaziyet almasını çok istiyor. Fakat sadece onun istemesi kâfi değildir. Müstahsilin ve tüccarım da onunla bera- ber hareket etmesi lâzımdır. Tüocar bir dereceye kadar bu işlere kolay ayak uy- durabilir. Fakat, müstahsil öyle değildir. Türk öylerindeki mahsul sahipleri, teş » kilâtsız çalıştıkça, yarını değil, ancak bu- günü düşünüyor. O, bugün malımı yük- sek fiatla satsın, yetişir; «yarına Allah kerim!» demek onun en büyük felsefe - sidir. Eğer ben müstahsil olsaydım, hü - kümeti, benim malıma dalma yüksek fiatlı müşteri bulmıya sevketmek — için mülemadiyen tazyik etmez, belki de bu mah daima dünya piyasasında muadili olan malların fiatiarile satmıya çalışır- dım. Bu takdirde müstahsil de bana sat- tığı malın bedeli ile geçinemediğini söy- liyebilir. Belki haklıdır. Fakat, © zaman da, gene müstahsil sıfatile benim istiye- ceğim şey, malımı yüksek fiatla satma- man temin edilmesi değil, belki malımın normal! Hatlarile elime geçecek olan pa- vam dahili mübayaa kuvvetinin arttı- ıunasıdır. Eğer müstahsil, zihninde me- seleyi bu tarzda kurmuş bulunsa, şim - diye kadar sözünü elbet dinletebilir ve Türkiyede daha fazla bir ucuzluk temin edilmesine sebep olurdu. Bence müstah- il, bu noktada galat bir zihniyet içinde- dir. Fakat, Türkiyenin normal dünya fiat- larına ve normal mübadele şartlarına dönmesi bir zarurettir. Bu zarureti, A - madolu köyünde oturan ve dünyayı yal- nız evinin damı altında ve tarlasının hu- dudu içinde gören bir müstahsil anlıya - marzsa onun hesabına biz anlamıya mec- | Resimli Makale: SON POSTA DE Tabiü olmak lâzım. $8 ı Bazı adamlar meyki, servet ve bilgice kendilerinden aşağı sandıkları kimseleri istihfaf ederler. Bazı adamlar da bilâkis kendilerinden yüksek buldukları yaptıkları hürmet ve iltifatı riya derecesine çıkarırlar. Bu hareket şekillerinin har ikisi de fenadır ve ayni derecede fena tesir yapar. kimselere karşı san için lâzım olan maktır, * İstihfafa maruz kalan: Bu zat benim servetime ehemmi- yet vermiyor, haklıdır, eğer daha büyük olsaydım bana perestiş ederdi, şeklinde düşünür, fazla hürmet gören de karşısındakinin mutlaka bir şey beklediğine hükmeder, in- şey her zaman ve herkese karşı tabif ol- Kendisine çelikten Takma diş ygapan Adam KA Şu gördüğünüz adam, dişlerinden muz- taripti. Ne kadar takma diş yaptırmış ise de gene rahatsız olmuş, nihayet kendi - Hine kendi elceğizile çelikten bir takım diş yaparak ağzına geçirmiştir. Ve «Oh, hele şükür ağzımın tadı ye- rine geldi. Şimdi değil et, demiri bile Çiğnerim>» demiştir. Hırsızlık tarihinde görülmemiş bir hâdise Oklohamanın Daydon şehrinde — şim- diye kadar hırsızlık tarihinde görülme - miş çok garip bir hâdise olmuştur. Kim ol- dukları hâlâ ortaya çıkarılamıyan bir ta- kıra hırsızlar Daydonun Aristokrat ma - hallesinde kâin bir evi bütün teferrüat ve müştemilâtile birlikte çalıp götür - müşlerdir. Çalınan evin sahibi iradile geçinen Mr. Hurmel isminde birisidir. Bu adam av meraklısıdır. Geçenlerde evdeki hizmet- çiye de izin vererek avlanmağa gitmiş ve iki gün gün sonra döndüğünde evinin ye. rinde yeller esliğini görerek şaşırıp kal- mıştir, Hrrrraaaraa a aa aaaaaraannamdeessceeesırcee yasaları kaybedecek ve günün birinde, Almanyanın hesapları bizimkine uyma- dığı taman, Türk mahsullerine piyasa te- darik! işi, bugünden çok daha fena şart- lar içinde, yeniden ortaya konulacaktır. Bu halin böyle devam etmesi imkânı yoktur. Zaten, Almanyanın da mübayaa kuvvetleri günden güne düşüyor; belki, gelecek sene daha fena bir vaziyette bu- lunacaktır. Muhittin Birgen iİSTER SOÖOZ ARASINDA _' HERGÜN BİR FIKRA | Bana vuran oğlumdur Seraskerin bir oğlu doğmuş, padi- j şah o gün çocuğa çavuş rütbesini ver- miş. Çocuk iki yaşına gelmiş, rütbesi de yüzbaşı olmuş. Bir gün serasker bir misafirile o- tururken, iki yaşındaki oğlu babası- na bir tokat vurmuş; misafir seras- kere bakmış: — Ne ayıb şey. “ Demiş, serasker şaşırmış: » — Neye ayıb oluyor. İ — BSize benim yanımda tokat vur- du, siz de sesinizi çıkarmadınız. Serasker sormuş: — Sizin oğlunuz yok mu? — Var, —— O size tokat vurmaz mı? — Vüurur amma bana tokat vuran oğlumdur. Sizin gibi koskoca bir se- raskere tokat vuran işe bir yüzbaşı! ——— ———0 —— * Yeni bir nevi yanmaz Kâğıt lcat edildi Büyük bir sanayi şirketinde çalışan genç bir Amerikalı kimyager, yeni bir nevi kâğıt keşfetmiştir. Bu yeni kâğıda ateş kat'iyyen tesir edememekte oldu - ğundan banknatlar ile mühim mukave - TJenamelerin bu nevi kâğıtlardan yapıl « ması düşünülmektedir. Bu nevi kâğıt imalinin keşfi Amerika kâğıt fabrikala - Yını altüst etmiştir. Bazı gazeteler eski - den de bir çok defalar yanmaz kâğıt keş- fedildiği ilân edildiği halde bu keşfin na- sariyatta kaldığını yazarak bu yeni keşif hakkında ciddi tecrübeler yapılmadan kat'i bir şey söylenemiyeceğini ileriye sürmektedirler. İçinden cinler çıkan gardrop Son günlerde bir İngiliz gazetesinde bir ilân çıkmıştı: «Bir gardrop acele satılıktır. İçindeki ginler de beraber satılacaktır. » Bu garip ilânı okuyanlardan bir çok - ları verilen adrese gitmişler ve gardro- bun sahibinden gardrobun içindeki cin- lerin ne olduğunu sormuşlardır: Gardrobun sahibi bu cinleri şu tarzda târif etmiştir.: — Bir akşam yatak odamda yalnız ya- tiyordum. Gardrobun kapısı birdenbire açıldı. Ön tane birbirinden güzel kız bir- biri arkasına gardroptan çıktılar. Ve o- damda dansetliler. Gardrop kıymetinden yirmi misli faz- lasına satılmıştır. ISTER İNAN ISTER İNANMA! Bir arkadaşımızın anlattığına göre bu yıl ekalliyet mek- teblerinden birinin ilk sınıfına kaydedilmek üzere şimdiye kadar ancak 5 çocuk müracaat etmiştir. Buna rağmen mek- vermiştir. İNAN iİSTER İNANMA! Buz dolabı mükemmel Bir kasa vazifesini Görebilir Yeni bir tertibat ile, bundan böyle mü- cevhekleri, gümüş eşyayı ve yahut kıy- metli evrakı saklamak mümkün olacak - tır. Bunun için buz dolabının kapağına Jale anahtarı ve yahüut, harfli kilitlerle açılıp kapanan küçücük bir dolap yerleş- tirmek kâfidir. Buz dolabının neşrettiği soğuk dalgaları ve kapakla, dolabın ma- deni olması dolayısile, buz dolabı hangi bir hararctten ve yangından mü - tocssir olmamaktadır. Üstelik, buz dolabı hırsızların da şüphelerini uyandırmaz. İngiliz kadınlarının sonbahar Mticasi İngilterede sonbahar geldi mi, kadın- lar bütçelerini yeni baştan gözden geçi - rirler, T 4 Soenede yüz İngiliz Hirası kazanan, ve yahut eline yeçiren bir İngiliz kadını, bu paranın yarısını tuvaletine harcar, diğer yarısını da diğer ihtiyaçları için sarfe » der. Bunun bilânçosu şudur: Sigara parası: 10 İngiliz lirası (60 Türk Hirası). Saç; tuvaleti: 9 İngiliz lirası (54 Türk Brası). Gazete ve mecmualar: 4 İngiliz lirası (24 Türk Hrası). Kütüphane abonesi: 2 İngiliz lirası (12 Türk lirası). Boncuk: 2 İngiliz lirası (12 Türk lirası). Sinema ve tiyatro 10 İngiliz lirası (60 'Türk lirası). Çiçek ve saire: 5 İngiliz lirası (30 Türk Krası). Otomobil, araba ve tramvay: 3 İngiliz lirası (18 Türk lirası). Eylâl 25 .. .. x Sözün Kısası Ervahı Habise * | T' ramvayda cebimden — kesemi çarpan yankesicinin, evime gi rip de konsolumun gözünden paramı çalan hırsızın, ötede beride dolaşarak, aleyhimde, itibarımı kıracak sözler söy, liyen, isnadlarda bulunan herifin, ka« nun derhal cezasını tayin eder, işledi- ği cürmün tekerrür etmemesi için ken- disini hapse tıkar, Fakat bunların, bu, kanunda adları sarahaten yazılı buluman hırsızların, yankesicilerin ve müfteri zemmamla 4 rın dışında, daha bazı adamlar vardır. ki, her yerde hüsnü kabul görür, sos- yelede mevki alır, büyüklerin iltifatla- rıni görür, zenginliklerinin kendileri - ne bahşettiği hakla, umumtf — yerlerde €en baş köşeleri işgal eder, en lüks bir hayat sürer, kendilerine — gönderilen mektuplarda «sayın bayım!» hitabına ve «en derin saygılarımın lütfen kabul buyurulması» niyazına mazhar.olurlar.! Halbuki bu adamlar o hırsızlardan, O yankesicilerden ve o müfteri zemmam-| dırlar. Çünkü servetlerinin gâh büt! Z nü, ve gâh bir kısmı, devletin ve mil * letin mali ve ekonamik itibarını ken « di zenginleşmek hırslarına oyuncak e- derek kazanılmıştır. Devletin siyasetinde ufak bir deği- #iklik, bünyesinde — herhangi bir cüz'i sıkıntı veya sarsıntı, kabinede bir te * beddül şayiası, hasılı milli vahdeti, u- yanıklığı daha ziyade icap ettiren e ufacık bir hâdise oldu mu idi , eski yan gınlardaki meşhur yağmacılar — gibi; bunların bir ordu halinde derhal faa * Byete geçtiklerini görürsünüz. Kulağı kirişte olan halkı telâşa düşürecek, ŞAf kına döndürecek, parasını, malın: el - den çıkarmağa sevkedecek yalan şayi” aların bini bir parayadır, ve bunlari hep o esayın bay» lar, o altın kaplama: h habis ruhlar uydurur - ve yaparlar, Tâ ki, bunlara inanmak — gafle * tinde — bulunan — saf — ahâli, ön * lerine — kurulan — moluncasına tu* zakların içine düşüp, varını — yoğunü bu doymaz hainlerin kirli kesejerin€ aktarma etsin. Fakat bu (sayın bay) lar iyice bit melidir ki, bugünkü Türk milleti V? Türk itibarı, sahipsiz Ve koruyucusu? değildir. Celâl Bayarın dünkü gazetedâ intişar eden sözleri, Türkiye Cumhur'” yet hükümetinin, bu ervahı habiseyt karşı ne büyük bir azmile müteyakk!Z bulunduğunu gösteriyor. Çıkarılan bedhahane - rivayetlere rağmen Türk parası sağlam.. demir gi her |bi, çelik gibi sağlamdır! Sağlam olm! - »yan varsa, o da ancak, hâlâ bu rejimin » faziletine alışmamış olan (sayın bly')_ ların kendi ümidleri, kendi mevkile « Barbarosun türbesi nihayet / meydana çıkarılıyor Beşiktaş civarında bulunan BarbaroS Hayreddinin türbesinin etrafı açılacak- tır, Burada icab eden istimlâk yapıla* €ak, barakalar yıktırılacaktır. Yakındâ tstimlâk muzmelesine başlanacaktır. Ça DU GURK! HÂY, Dün hava gene sıcak geçti Kandilli rasad istasyonunun dün öğle* den sonra saat 14 de kaydettiğine görü dün güneşte hara- ret 52, gölgede en fazla sıcaklık 30, €en az da 20,5 tur. Rüzgür — şimali garbiden — şimale doğru en fazla 8 metre sür'atle es- miş, — barometre 7T61 e yükselmiştir. Diğer taraftan tütubet derecesi € teb idaresi ilk sınıfı bu 5 talebe ile idame etmeye karâr || yüksek olarak kaydedilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: