2 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

2 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Elisaviyi öldürdüm! Bu şerait altında nereye ve kime gi- der de iş isterdim. Ve bütün | taharri Memurlarınm ezberden bildikleri var- ağımı, onlardan nasıl gizleyebilirdim? Teyzemi şüphelendirmemek ve onu Bücendirmemek için, nasihatlerini ka- bul etmis gibi göründüm. Fakat ben gene, kendi plânımı tatbik edecektim. Yani, sevgilimi, en kısa yoldan refah Ve sazdete eriştirecektim. * Teyzem, bizi evde yalnız bırakıyor - du. Şuraya buraya işe gidiyordu. Elisavi ile başbaşı kalmak, buna dün Nihayet bir gece karar verdim, Er - tesi gün, Elisaviye aşkımdan bahsede - cek.. bir senedenberi yüreğimi yakan © dayanılmaz aşk ateşini ona bildire - cektim, O gün teyzem, gene işe gitti, Ve gene bizi, başbaşa terketti. Öğle yemeğine kadar, karşı karşıya oturduk. Dereden tepe « den konuştuk. Sonra, büyük bir iştiha ile öğle ye » meğini yedik. Ve tekrar karşı karşıya geçtik. Yemekte birkaç kadeh rakı içtiğim İçin, heyecanım biraz geçmişti, Sinir - lerime kuvvet ve bana bir cür'et gel - mişti, Evvelâ söze, doğrudan doğruya aş - kımı ilân etmekle başlamak (istedim. Sonra, bundan vazgeçerek, peşin onun fikrini ve düşüncelerini anlamaya ka » Tür verdim. Ulu orta, gönül işlerinden bahis aç - tam. Sözü, döndürüp dolaştırdım: — Elisavi! Van daha küçüksün am- ma. ne de olsa, senin de bir kalbin var, Aşkın ne olduğunu elbet anlamışsın - dar, değil mit, Diye, ortaya bir sual attım. Sevgilim, evvelâ mütereddid görün- Ğİ. Başını, pencereden tarafa çevirdi. Hafifçe, gülümsedi. Mahçup bir sesle: — İnsan, ne kadar küçük olursa ol - Sun. sevgiyi bilmez mi hiç?... Diye, cevab verdi, Bu sözler, kalbimin derin zulmetleri e, Adeta bir nur uyandırdı. Yüre- » Çılgın bir heyecanla, sanki kanad. bir kuş imiş gibi, çarpmaya başladı. Demek ki o, aşkı biliyordu. Hissedi - Yordu. Ve işte şimdi, tatlı bir hicabi. Zülümelyerek cevab veriyordu. aa at bu cevab, beni tatmin etmiye fi gelmedi, Onun, pencereden tarafa $ını çevirerek mahcub bir eda ile te- ee etmesi, bana dünyanm en bü- deti vermiş, en büyük saa- ne garketmişti. Lâkin bunu, onun #cıklan açığa itiraf etmesi, artık bahti- Yarlığın it 0 cekti en son derecesine yükselte esim titreye titreye ve kelimeler dön ımda düğümlene dügümlene sor- ma a <kAlâ, Elisavi... Benden sakla x., Sık söyle... Mademki, sevgiyi bi- Ene) bari, bir kimseyi de seviyor n, çabalar, kıpkırmızı kesildi, Baş mi e eğdi. Dudaklarında daha ma- sia da bir tebesstim ile de- i çekti Kısaca; Demekle ta ee. aşım, fena halde dönüyordu. Hisset- saadet, kalbimi o kadar şiştriyor- in İçtme baygınııktar | geliyordu. Me © dayanılmaz humması arasın - » Konuşmamız şöylece devam etti: yı temiz kalbi, ne doğru sözlü Di zi Elisavi... Hadi bakalım, şü ta sl kimi seviyorsun?. sevgilim ile! Birdenbire titrek bir sesle: — Ya, anneme söylersen? — Sen, söyleme, dedikten sonra söy” ler miyim hiç? bir si her sa bana zur geldi... Tek bi bir seneden - ber Ibimi cayır yakan aşkımın ıztırabına şifa gelecek. derin bir sabır ve tahammül ile geçirdiğim günlere bir mükâfat teşkil edecekti. O, birdenbire ba' kaldırdı. Al al harelenen yanaklarının üzerinde, taze bir mine çiçeği gib! parlıyan gözlerile bana baktı. Birdenbire coşan kalbinin aşk duygularile titrettiği bir sesle: — Ben.. Kostiyi seviyorum. Dedi. Sanki o anda, odanın harab tavanı, çatırdaya çatirdaya yıkılmış. başıma geçmişti, Hayatımda, bu ködar acı bir darbe yememiştim. Başıma gelen bin bir fe- lâket hâdisesinden hiç biri altında bu derecede fecaatls ezilmemiştim. Bir anda, bu sözlere inanamadım, Yâ, onun şaka söylediğini... veyahud, kötü bir rüya gördüğümü sandım. Hakikaten öğrenmek için, sükün ve itidalimi kaybetmemiye çalıştım, Ka- yıdsızca bir tebessüm ile mırıldandım: — Kim bu Kesti”. — Ona, kıvırcık Kosti diyorlar, iş yapıyor?. fnkat bu sükütün r asırdan daha w- «Ben Kostiyi seviyorum!, dedi — Benim olurduğum apartımanın karşısında.. marangozun yanında çali- şıyor. — Genç mi?. — Yirmi iki yaşında. — Güzel mi?. — Görme,. bir içim su. — Demek ki onu, bu kadar güzel ol- duğu için seviyorsun?. — Evet, — Çok seviyor musun? — Pek çok... Oturduğum. minde; me,. büt ğım döşe » Şakaklarımın önüme, aktığını Yerimden fırlıyorum. Sesimin bütün kuvvetile: — Zavallı ben.. zavallı aşkım... yorum, Müthiş bir tabanca sesi işiti » yorum, Kanlar içinde yere yuvarlanan Elisaviyi görüyorum... Ondan sonrasını, bilmiyorum. * ii ları e) emi 1 vi Moldav prensleri Bir aralık bir tacir bile prensliğe çıkarılır oldu. Her entrikacı prensliğe yükselmek için bir hak görüyordu Tercüme eden: Hüseyin Cahid Yalçın — Seni edebsiz kâfir seni! Bir şeyin yok ha! Bir şeyin yok. ha! Sana nasıl türkçe öğrettim ise şimdi seni zengin - leştireceğim de! (Rum kaçar, Ali ağa ge lerek ateşin başına oturur) görüyorsu - İnuz ki benim reçetem sizin usulden daha Baron: — Dilsizleri dile getirmek hususunda üediğinizin doğru olduğunu teslim ederim. Fakat yemek bulmak için bir işe yarıya» cağını kabul edemem. Onun için size bir nederim, Çünkü sizin usul de yemek hu- susunda benim usulden fazla bir şey te * min etmemiştir. AL ağa: — Emin olunuz, yemeksiz kalmıyacağız. Saati masanın Üzerine koyarak gözden a- yırmayınız. Eğer bir çeyreğe kadar em- rettiklerimin hepsi burada bulunmazsa, alımız, işte kırbacım. Ona kaç tang vur - muşsam. siz de hepsini bana iade edebi- lirsiniz. Filhakika, bir çeyrek saat geçmeden, Primat arkadaşlarından üçünün yardı - nile, tarçını bile unutmadan ütün istes nen şeyleri getiriyordu. Bu misalden sonra, Ali ağanın reçete »« sinin benimkinden daha kaymetli olduğu- nu nasıl itiraf etmemeli, dindeki insani - yet, inad ve iffetten nasıl şiiayab olama- ya... İri | malı? Filhakika, akla sığmaz, fakat aşi - kâr bir kabahatim vardı. Bu artık boyun eğmem için kâfi geldi. Bundan sonra, kullandığı vasıtalar hakkında münaka - şaya kalkmadan, bana yemek bulmak işi- ni mihmandara terketmeğe mecbur Ol - dum, Geçtiğimiz arazi pek dikkatimi celbet- ti. Zengin bir ziraat, büyük bir tenevvü İlibarile ayni derecede slâkaya değerli yeni yeni levhalar, her adımda karşımı- za çıkıyordu. Moldavyayı Burgonyaya 'benzetiyordum. Bu Rum prersliği mute- Cebimdeki tabancayı nasıl çıkardım? idil bir hükümetin paha biçilmez muhas - Onun üzerine nasıl çevirdim?. Tetiği, nasıl çektim?. Hele, evden çıkarak, ab- lam'n evine kadar nasıl gittim? Bugün bile bu süallere cevab vermekten âci- zim, (Arkası var) ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız İstanbul Jandarma Satınalma Komisyonundan: 1 — Evsaflına uygun 1200 adet kuru pil müteahhid nam ve hesabına İstanbul Gedikpaşa Jandarma Satınalma Komisyonunca 13/Mart/939 Pazartesi saat 11 de açık eksiltme ile satin alınacaktır. senatından müstefid olsa idi, bu teşbih tamamen doğru olacaktı. Uzum zamandanberi muahedenameler mucibince prensleri tarafından idare eği- len bu kavimler istihdadı ancak Babıâli- nin keyfine göre hükümdarlarının de »- ğişmesile görüyorlardı. OBidayette pek hafif bir vergiye t#bi bulunan Moldavya, Ulah ülkesi gibi o zaman biraz hürriyete malikti, Prensleri pek livaketli ve kabi - liyetli insanlar değillerse de hiç olmazsa galibin ehemmiyet verdiği meşhur adam- İsrdı, Rum milleti bu prenslerde eski e fendilerini görüyorlardı. Fakat çok geç - meden her şey birbirine karıştı. İnkıyad altına alınan Rumlar kendilerini bir kö- le haline geçmiş buldular, Artık araların- Ga bir fark ve imtiyaz kabul etmediler, Birbirlerine karşı gösterdikleri müteka- bil istihkar onların zilletlerini arttırdı. Artık bü manzara karşısında padişah bile bir adi sürünün içinde hiç birini diğe rinden ayırd etmiyordu. Bir tacir prens. liğe çıkarıldı. Her entrikacı prensliğe yükselmek için kendinde bir hak gördü, Sık sık müzayedeye çıkarılan bu talihsiz 2 — Şartname ve evsaf her gün adı geçen komisyonda görülebilir, veya be - | vilâyetler çok geçmeden en ağır zulümler delsiz aldırılabilir. 3 — 2490 sayılı kanun şartlarını haiz isteklilerin teklif edecekleri #iatların yüzde yedi buçuğu üzerinden ibraz edecekleri ilk teminatlarile yazılı gün ve saatte komisyonda bulunmaları, «1285» AAA ASKA ELLA EKER Türk Hava Kurumu UYUK PiYANGOSU Beşinci Keşide: 11 /Mart / 939 dadır. Büyüh ikramiye: 50.000 Ztradipi;. Bs Bundan başka: (15.000, 5 meyiniz. Siz de piyangonun mes'ud ve babtiyarları arasına & girmiş olursun 12.000, 10.090 liralik ikrami lerle (20.000 ve 10.000) liralık iki aded mükâfat vardır. >” Bu tertibden bir bilet alarak iştirak etmeyi ihmal et- altında imemiye başladılar. Bu müzayedeler yüzünden itidalini kaybetmiş olan senevi bir vergi, prens- liği satın almak için prens tarafından ig tikraz edilmiş muazzam mebaliğ, yüzde yirmi beş faiz, prensliğe göz dikmiş olan. ların entrfkalarına mini olmak için her gün sarfolunan bir takım , bu sonradan görme yeni prenslerin azamet ve debdebesi, ikballeri gelip geçici bir adamların müsaraatkârane halleri Os - manlı imparatorluğunun en güzel iki vi - lâyetini tahrib eden sebeblerdir. Bugün Moldavyadan ve Ulah ülkesin- den alınan verginin ve buralarda yapıları zulüm ve taaddinin en mamur zamanlar. daki vergilerden daha fazla olduğu dü - şnülecek olursa bu kıt'aların acınacak mukadderatı hakkında bir fikir edinil - miş olur. Sırf tahrib #le meşgul olan müs. tebid, sanki insanların sayısı azaldıkça, topraklarm cernetliği tükendikçe daha kaç kırbaç iadesine borçlu olduğumu zan-| zannediyor. Moldavyadan geçtiğim sıras da, senenin on birinci taksitinin tahsil edildiğini gördüm. Halbuk! henüz Teğ « rinievvel ayında bulunuyorduk. Yaş şehrine yaklaşıyorduk. Mihman « darım sabahleyin oraya birini gönderereği benim muvasalatımı haber vernişitim.Ben, bu vesileden istifade ile o zaman vilâ « yeti idare eden prense hürmetlerimi ar « zettirmiştim. Babi. in ih tercimüs İnmm oğlu idi Kend yukarıda bahsetmiştim. Eski ahba n Mol » davyada benim için faydalı olacağına ihe timal verebilirdim. Fakat beri kabul hu « usunda göstereceği müsaraylın payital» ta muvasalatımdan evvel vukua gele eeğini tahmin edemezdim. Halbuki, şehire den bir fersah mesafede, gece karanlığı basmış olduğu bir sırada, gayet dar, #atfp, çamurlu ve zor bir yolda, beni almak Ün zere prensin bir araba göndermiş oldu « ğunu haber verdiler. Araba yolu tıkamak için tam sırasında gelmişti. Beni bütün bütün sabırsızlar « dırmak için, bena ikram fikrile gönde « rilmiş olan bir kâtib karanlık içinde arıya arıya buldu, vazifesini o kadar uzun uzun ifa etti ki arabaya gitmemiş olsaydım, hüy lâ orsda kendisini dinliyecektim. Karan lığa rağmen bana arabanın ihtişamını göstererek hayranlığımı celbetmek isti 4 yordu. — Ah, azizim Ah, dedim. sizin reçete niz ne kadar iyi bir şeydir. Filhakika, benim bu düşüncelerimden hiç haberi olmıyan Ali ağanın o sırada, nmiş olduğum arabayı elle çevirtmel için hem faal, hem muvaffakiyetli bir sün rette bu reçeteyi tafbik ettiğini görüyor, dum. Vaziyetten istifade ederek kâti be merakımı davet etmiş olan hususlar hakkında sualler sordum. Bunlar ne 6 4 bun siyasetine dokunabilirdi, ne kendi. si için bir boşboğazlık teşkil ederdi. Fa kat zahmetim boşa gitti. Yalnız gecenin arabanın yaldızlarını görmeğe mâni ol 4 masından ve beni hazırlanmış olan parlak muvasalat resmini temaşadan mahrum bırakmasından dolayı teessüfireini tek « rar tekrar söyleyip durdu. N (Arkası var) erer sarenenre e88eEAEAEENE AAA Ankara borsası Açılış kapanış fiatları 1-3 -939 ; :! My e VE Mae Bayam ediniz veğ e Nea Yeten: Pipattammınta BüyUk tensılği,

Bu sayıdan diğer sayfalar: