28 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

28 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa Bekdrlar niçin EVienmİyorSunuz? < Erkekler diyorlar ki Bizde kadına verilen mevki, Garb âleminin kadına verdiği mevkiden çok üstündür. Kadınlarımız bu “Hakk ,,ı suiistimal etmiş vaziyette bulumaktadırlar © S.K. (Çorlu): «Açtığınız ankete çok memnun oldum. Çünkü içimde kadına karşı söylemek iste - diğim bir çok şeyler, vermek istediğim bir - çok cevablar var. Bizde kadına verilen mevki, Garb âlemi - nin kadına tanıdığı haklardan çok fazladır. Kadınlarımız bunu suiistimal etmiş vazi - yettedirler. Ezkeklerin iddia edilen ( vefamızlığı acabe kadınların sadakatalzliği yarında bahse de- ğer bir müdafaa vasıtası olabilir mi? Bonra karısına ihanet eden erkek, kocasına ihanet eden kadınla kıyas kabul edecek bir nisbet te midir? (Gevile) in «kadınların makul su- Tette videdebilecekleri yezâne şey fırsat kol lamaktır. sözünü unutmasınlar. Kadın, ka- dınlığını bitmeli. Yuvanın ne kadar mukad- des bir şey olduğunu, aile (o hayatının asla manasi kaprislere mütebammil bulunma - dığını idrak etmeli. Bana şunu almadın, bunu almadın, diye yorgun ve bitkin işinden eve dönen kocasına türlü iztırablar veren kadın, koğaaının ken- disinden daha büyük hayat gallelerile kar -| gi karşıya bulunduğunu düşünmeli, imkân- ları hesablamalıdır. Karının saçma sapan hareketlerile, büt-| penin kaldıramıyacağı isteklerle taeiz edi -| len koca, içer de, sarhoş da olur, evini de büsbütün ihmal eder, Dikkat ediniz, bütün geçimaleliklerin, hat- Wi kocanın kabahatinin sebebi kadındadır. Ben de bekârım. Evlenmek için san atıyo- tum. Bana hakikaten bağlanacak, (o tahafl benden (aşağı, fakir obirisini (bu -| hursam, O nazik akde rızamı ishardan | bir) dakika bile çekinmiyeceğim. Yoksa, bu süf-| M bekârlık hayatına boyun (eğer kadının! kraliçeliğine metelik vermem.» © M. Gider (Adapazarı): «Ben de 36 yaşında bir bekirım. Ayda 70-90 lira gelirim var. Bundan 6 sene evvel sevişerek bir kızla evlendim. Al ay kadar gok mas'ud bir hayat geçirdik. o Her ikimiz de birbirimizi çılgınca seviyorduk. Onu mem| Dun etmek için elimden geleni yapıyordum. O da bana karı gayet uysaldı. Bir dediğim! #ki etmiyordu. Herkes bize gıpta ediyor, sa- adetimizi kukanıyordu. Saniyordum ki, bi - Haberini verdiği zaman hiç memnun olmamıştım, hattâ o akşam kendi ken - dime şu sözleri tekrarladığımı hatırlı - yorum: — Ne felâket! Yalnızken buraya da. ha çabuk alışacaktım; şimdi bir sürü yabancı içinde kendimi kaybolmuş addedeceğim Bu sene yani telebe diarak yfinız ben varım zannediyorum. Belki bu sebebten, belki de başkalarınınkine pek benzemiyen hallerim, tavırların, hattâ giyhtişim yüzünden bir düziye nazarı dikkati celbediyordum. Filhakika, bir aile muhitine pek ben. ziyen bu mektebte herkes birbirlerile fevkalâde dost v samimi olduğu halde ben bilâkis herkese karşı büyük bir hu- günet gösteriyor, bana sorulan suallere tek kelimelerle ve soğuk bir sesle ce vab vriyordum. Bazan onların benim hakkımda fena şeyler söylediklerini, hattâ benimle alay ettiklerini bile farkettim; çünkü bâssas bir hayvan kadar uyanık bir gö- rüşüm, delik bir kulağım vardı. Kimse benim on altı yaşında oldu - ğuma inanamiyordu. — On dört desek ne !se bir parça ak. la yakın olur; fakat on altı... Ferideye bak, on üç buçuk yaşında olduğu hal. de senden daha gösterişli... Bana kaba saba ve kalın bir boru; benziyen bir kızı gösteriyorlardı. Fil hakika benden bir baş yüksek olan bu kızla benim gibi ince ve narin yapılı | bir kimseyi mukayes etmek gülünç! bir netice vermekte idi. — Canınız isterse inanın, istemezse İnanmayın, umurumda bile değil... İlk zamanlarda kimsenin hoşuna git.! medim ve hiç kimse ile arkadaş ola « madim. Hiç bir çehre bana sevimli gel miyordu. Sonradan yavaş yavaş ve be.| faber yaşamakta devam ettikçe onlara | zim bu sevgimiz ebediyen böyle gidecek. yi- ne sanıyordum ki, hiç bir kuvvet bizi yek- diğerimizden ayıramıyacak.. heyhat! Ne xa-| dar aldanmışun! | Bir gün yine bin bir hülya içinde evime geldiğim zaman onu yabancı bir O erkeğin| kolları arasında buldum. En çirkin bir va » ziyetteydiler. Beyniinden O vurulmuşa dön - düm. Gözlerime inanamadım. Ne çare ki ha- kikatle karşı karşıya idim, Şimdi söyleyin bana, kendisine herkesten riyade emin olduğum, böyle (kuzu gibi bir kadın, hiç bir şeyden stkinsis olmadığı bal. de bu İşi yaparsa? | Ben de; İstemiyorum artık aşk ve sandet, Kadınlarda meğer yokmuş merhamet Dişi mahlâklers hiç etmem minnet; Bir daha evlenirsem bana dn lânet, Dedim, ve ömrümün sonuna kadar bekâr kalmağa ahdettim» —E>>5 © 0.5.G. (Yalova): sBeklirlar niçin erlenmiyormumuz? anke - İinize verilen cevabları ben de muhatabia - rınız arasında bulunmaklığım münasebetle alâka ile takib ediyorum. Kazanç meselesi fikrimce bu iş için bahis mevzuu olamaz, çünkü herkes (o yorganma göre ayağını uzattıktan sonra mesele yok - tur, 17 Temmuz hüshanızda Ohoşuma gider kızlarımızın zayıf noktalarını, kendilerinin) meydana çıkardığı bir yazı okudum. Bu ce-| vabda, erkeklerin ancak evlilik (o hayatının ilk 3-5 ayını karılarma karşı merbut geçir- dikleri. ondan sonra hoşlanmamağa baş - ladıkları, evde gül gibi kanları olduğu halde sokaklarda, plâjlarda, kötü kadınlar» 1a dolaştıkları kaydediliyordu. Güzel ve doğ-) ru, fakat bunun sebebini aramalı, Biz erkekler kadınlara tam manasile bağ- lsnabilmek için onları oÜç zamanda tetkik ederiz: 1 — İlk tanışıklıktan nişanlanıncaya ka - dar şekli hartetlerini, 2 — Nişandan düğüne kadar ruhi haletle- rini... 3 — Evlendikten tahdid kabul etmez. (Devamı 12 nci sayfada) sonra. ki bu zaman «Son Posta» nın tefrikası: 20 Etrafımdeki genç kızlardan Oo birçoğu terbiyeli ve iyi kalb Ji insanlar oldukları halde kendi ken - dime yaşamıya ve kendi içinden geçen duygularla başbaşa kalmıya tâ çocuk. luğumdan beri alış. km olduğum için bu arkadaşlar ârasın . dan hiç bir tanesine bu hislerimi açacak kadar yaklaşamı yordum. Bundan Oomâada derslerden birçoğu için de hususi bir program takib edi - yor ve arkadaşla » rımdan ayrılıyordum. Bir taraftan müdireme vermiş oldu. ğum s5z. diğer taraftan alışkın oldu . Ş Kadınlar diyorlar ki Birerkek fena ahlâklı bir kadına düşebilir, fakat bütün kadınlar fena olamaz © Nişantaşı, Seniye Fikret: Erkekler kadınlara hücum ediyorlar. Ben bunu çok haksız buluyorum, çünkü kadın- lara hücum etmek aletumum bütün ka - dınlığa hücum etmek doğru olamaz. Bir erkek fena ahlâklı bir kadına tesadüf edebilir. Nihayet kadın da insandır. Fakat bir kadın eğer fenalık yaparsa neden bütün kadınlar kötüdür diye bir hüküm çıkarmalı? Bu mantıksıslıktır. Bunu yapmıya kimse mesun değildir. Erkeklerimiz, bu fikirlerinden vazgeğme- Bdirler, Esasen anketi takib ettim. Ve gürdüm ki bayların hiçbir muayyen fikri yok. Biribir- lerinden okuduklarını tekrarlayıp o yaziyor- lar, Bence onler, bunu yapacaklarına akilla- İrini başlarına devşirip hüsnü niyetlerini de kalblerine koyarak kendilerini mesud ede- bik birer çift arasalar, hem tatmin edii- memiş arsularının kabuğuna çekilip asab- larını rahatsm ederek o hayata küzmekter kurtulurlar., hem de memleketimizde nâ- Tus çoğalmasına yarıyacak, milli içtimei ba-| kımdan hayırlı bir fs işlemiş olurlar. © Hüsnü Ferhad, Yenikapı: Ben erkeğim. fakat bogünkü hayatımı, bugün İnsan oluşumu bugün sokaklarda se- #1 ve serseri olarak sürünmeyişimi bir ka- dına borçluyum. Bu da benim anamdır, Ben Umumi Harbin ilk senesinde dünya- ya gelmişim. Annem tahs'isiz ve basit bir kadınmış, Babam, annemle evlenip orun babasından kalma mirasını bir düzenle ken- di üstüne aldıktan sonra başka bir kadın. severek evlenmiş. Annemi boşayarak okarnındaki o çocuğile sokakta birakıp Lhzkiyede bir işe gitmiş, İlk harb senesinde annem İstanbulda kim- İaeetz, parasız ve sefil bir halde bir de ku- İcağında benimle beraber kalmış, Annem genç ve oldukça da güsel bir kadın olduğu balde sokak ortasında bulunmasına rağmen büyük bir enerjile benim hayatımı kurmak için çalışmıya başlamış (Devamı 12 inci sayfada) — Ne oldu? Seni korkuttum mu Se.|sun kuzım. Bir şey çalar mısın? miha? — Affedersiniz müdire hanım, sizin/ — Hakkın var, bu sualim biraz ga - Zum eğlence ve gezintilerden mahru -İiçeri girdiğinizi duymamıştım. miyet beni bütün kuvvetimle dersle. rime bağlamıştı Hayatımın boşluğunu ancak çalışmakla dolduruyor ve her gün daha büyük bir gayret göstererek müdiremi ve hocamı hayretlere düşü. jrüyordum. Bir gün bir tesadüf hayatımın veche. — Koridordan geçiyordum. Güzel kının musikiye aşina olmasına pek im. bir şarkı işittim ve sesin senin odandan geldiğini anhıyarak ayaklarımın ucuna basa basa yaklaştım. Ne güzel sesin var Semiha! O söylediğin şarkı ne idi? Kulaklarıma kadar kızarmıştım. Ne söylediğimin farkında bile değildim. sini değiştirecek kadar büyük bir te.|Benim için birdüzüye bir hava mırıl beddül yarattı: Teneffüs esnasında o-|danmak o kadar tabit bir şeydir ki bu. dama gitmiş ve biraz evvel kopan düğ.İnun muayyen bir şarkı olduğunu 4f - memi alelâcele dikmiye başlamıştım. İşümmem bile. alıştım. Lâkin hiç bir zaman hakiki ve! Mmedim. Birdenbire yanımda bir gölge görerek sıçradım. —Ar — Ne söylediğimin farkında değildim !dimi tulamıyarak müdiremin boynuna müdire hanım, Hayretle yüzüme baktı. DAĞLARIN RARI Zehirli yazlerden Korunma çareleri Aşağıda bulacağınız malümat sayesinde pratik bir şekilde doktora dahi lüzum görmeden zehirli gazlere karşı tatbik edilecek tedbirleri öğreneceksiniz Yazan: Dr. İ. Zati Öget Siyasi vaziyetin gerginliği ve harb zu. huru ibtimelleri üzerine umumi nazar- lar, mes'ul mevkide olanların ve halkın üzerine dikilmiş ve bir tehlike vukuunda düşman tarafından zebirli gazler istimal edildiği takdirde bunlara karşı ne gibi te- dabir ve tedavi tatbik edilmesi icab ede. İceği ber yerde en mühim bir mesele ve İ mevzu halinde konuşulmağa başlanmış. tır. Şimdiye kadar fenni ve ilm! mecmua. İlarda hattâ yevmi gazetelerde bu mesele hakkında çok enteresan neşriyat yapıl. mıştır. Bu neşriyat kismen resmi ve kıs-| men de hususi membalardan ilham al mıştır. Bundan başka yer yer verilen konferanslarla bu hususta halkın tenvi, rine oldukça çalışılmıştır. Bu kuvvet, bu neşriyat o kadar dağı. nık, bazan da o kadar tafsilâtlı olarak va. ki olmuştur ki bunlar bir hü'âsa şeklin. de, açık ve toplu bir halde efkârı umu- miyeye arzediimezse tehlike anında çoki — Sen her zaman garkı söyler misin Semiha? — Her vakit du. daklarım arasından bir şeyler mırılda - nırım efendim. Kaşlarını çatmış, dikkatle beni süz - miye başlamıştı. — Bu havaları ne rTeden (o öğreniyor » sun? — Bilmem... Bir gün birisinin söyle - diğini — işitiyorum, aklımda kalıyor, ben de tekrar edi - kiden hoşlanıyor - —m rtb... Dağ başında yalnız büyümüş bir kn tasavvur edilemez. Makat, sana yü. zel şarkılar öğreten birisini bulursam sevinir misin? Can damarıma dokunulmuş gibi he- yecanlandım, yüzüm «lev slev oldu. — Ah, ne iyi olur! — Meselâ, sana bir de tambur çal - masını. öğretsek- İçim içime sığmıyordu. İlk defa ola- rak canımdan taşan bir sevinçle ken. | Bir tayyare hücumunda zehirli gezmaskeri datma «kurtarıcı» vazifesini görür İ öğrenmek mümkün olacaktır. Ağustos 28 mahzurlar tevlid edeceğini kuvvetle zannediyöruz. Bu sebeble şimdi nisbi bir sükünet mevcud olduğu bu zamanlarda lüzumsuz tafsllâtı bertaraf ederek bu meseleyi bir bülâsa şeklinde derlemeği faydalı bul duk. Bu derlemeyi mümkün olduğu ka. dar açık ve kat'i bir tarzda ifade etmeğe çalışacağız. Öyle ki bini hacette bu me. lümat sayesinde gayet pratik bir şekilde ve doktora dahi lüzum kalmıyacak bir surette lâulettayin bir sokaktaki adam tarafından tatbik edilebüetek (tedabiri Fransa milli müdafaa ve harbiye ne. zaretleri tarafımdan neşredilen ve harb gazlerinin husule getirdiği tabribatın te. davi ve seririyatı hakkındaki mecmus- larda harb gazlerinin zârarları ve tahris batı hakkında çök mufassal malümat ve. rilmiştir. Umumiyetle biz bu mühim me. (Devamı 10 uncu sayfada) bir şey kabil midir? Eğer bunu yapar. sanız artık bundan sonra uysal bir kız olacağıma, bütün sözlerinizi dinleye - ceğime, itiraz etmeden her şeyi kabul edeceğime yemin ediyorum, Bu sözlerim bilmiyorum niçin Râna hanımın gözlerine yaş getird. Esmer elile saçımı okşıyarak dikkatle yüzü. me baktı. — Sen iyi kalbli ve hassas bir kızsın yavrum. Bu yaşa kadar Allahın dağla- rmda kalarak büyük istidadını körlet. tiğin pek yazık oldu! Onun saçımı okşamasına mı yoksa sözlerine mi titizlenmiştim. — Dağlarımi rahat bırakın müdire hanım. Tambur çalmasını öğrenmek için geç mi kaldım? Siz bana onu söy. leyin. Hafifçe gülümsiyerek çenemi tuttu. — Hayır. hayır, bunun için vakit var. Eğer alafranga bir çalgı olsa, beb- ki de başlamak için biraz geç kalmış olurdun amma sesin güzel bir alaturka sesi olduğuna göre sana bir saz çaldır. mak münasib olacak zannediyorum. Birkaç senede mükemmel tambur çal masını öğreneceğine eminim. — Birkaç senede mi? O kadar çok zaman mı? — Çok çalışırsan ve istidadın varsa (ki öyle tahmin ediyorum) daha evvej öğrenirsin. — Çok çalışacağım müdire hanım. — Fakat derslerini ihmal etmemek şartile... Hayır, bayır, onları ihmal etmi. yeceğim. Hepsine çalışacağım. Görecek, siniz az zamanda ne kadar büyük bir terakki göstereceğim. Buna siz de şü şacaksınız. — Pekâlâ çocuğum; sözünde durur. atıldım. sen beni cidden memnun etmiş olacak» sun. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: