9 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

9 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ONTELGRAF — 9 Mart Kral nasıl taç giyecek? K Mayısiçinde Londra şimdiye kada! görmediği bir ziyaretçi kalabalığı ile karşılaşacak Büyük Britanya kralı Majeste Jorj 1932 de amiral formastle bir deniz muhafız alayını teftiş ediyor İngiliz Kralının taç giyme mecra - sümi için bütün hazırlıklar ikmal e- | dilmiş ve yapılacak merasim pro - gramı tabedilerek İngilterenin her köşesine gönderilmiştir. Bu hususta hazırlanan rehber 28 Nisandan itibaren satılığa çıkarıla - caktır. İngiliz sarayının resmi şairi olan Con Masfild bu programa dercedil- mek Üzere “Saltanat için duâ,, a - dında bir manzume yazmıştır. Programda Kralın, Kraliçenin ve kızları Prensese Elizabet'in, Pren» ses Margaret ve valide Kraliçenin muhtelif resimleri vardır. Ayrıca Kralın bir şeceresi, tercü- meihali de ilâve edilmiştir. Şair Can Drikvater'in “Sumajeste Kral,, ad- h bir şiiri de programa konmuştur. Baş mabeynci Dük &ö Norfok taç Bgiyme merasiminin bir kaç repetis- yonunu yaptıracaktır. Bu maksatla biri Kralı, diğeri — Kraliçeyi temsil etmek üzere iki kişi intihap edilmiş- tir, Son repetisyonda bu figüranlara | Mmerasim ziyafeti giydirilecektir. Fa- kat taç vesaire gibi' şeyler mukav « vadan olacaktır. Beşinci Jorj'un ve Kraliçe Mari - Hin taç giyme merasiminde bulun- durulan Dominyonların bayrakları, Avustrülya, Kanada ve Yeni Zellân- danın sabık valileri tarafından Lon- draya getirilmişti. Bu defa bu şeref Daminyonlar mümessillerine, bil- hassa Londradaki komiserlerine na« sip olacaktır, v Taç giyme merasiminde kadınlar nasıl giyinecekler?. Bu, mühim bir mesele teşkil etmektedir. Çünkü merasimde bulunacak - kadınların başlarına giyecekleri tacın, saçları- na intibak etmesi lâzım gelmekte « dir. Fakat halledilecek bir başka mesele daha var: Saçlar nasıl tanzim edilecek?, Eskiden her sotyete kadınının saç- Tarını düzelten bir oda hizmetçisi vardı. Halbuki şimdi vaziyet değiş » miştir. Saçların bütün gün tanzim e- Ca Türk polisinin hakiki hatıraları: 6 Suçu üzerime alarak arkadaşsım Hamdiyi söyledim. Bir müddet sonra ge- tirdiği tabakta ne vardı bılıyor musunuz? Kızartılmış üç beş patatesle el içi kadar o da kuru bir ekmek parçası. Gayri ihti - | yari bağırmı Tercüman ge- lerek ne istediğimizi sordu. — Biz köpek değil, Türk po « lisiyiz, dedim, nedir bu saygı « sızlık? Bir de medeni geçinirler bu Fransızlar ha! Hani iddia ey- ledikleri medeniyet? Polis me - Muruna yanmış patates parça- larile yumruk kadar kuru ek - mek, değil mi? Yazık size yazık. Fransız jandarması şaşırmış- tı. Tercüman naklettikçe o, söz- Daha şimdiden otellerde tutulmadık oda kalmadı Alayın geçecegı i caddelere bakan evlerde 52 Ingiliz lirasından aşa- gı penceretutmak kabil değildir İrlanda hukumetı merasime iştirak etmiyor Bütün'inemleketler o güne mahsus olmak Üzere Ingiltereye heykeller, bayraklar, mendiller, oyun. | valizler, el çantaları... Ve bunla- eşya göndermektedirler dildiği şekilde bozulmadan durması Tâzımdır. Bunun için saçları sert « leştinen ve sabit hale getiren bir for- mül bulunmuştur. Kadınların ropları ağır setenden olacak, göğüslere on sekizinci asır modasına göre, gül veyahut yonca şeklinde broşlar takılacaktır. . Taç giyme merasimi için büyük Dominyonlardan Londraya 15,000, 'Yen Zellând gibi küçük Dominyon- lardan 3,000 kişi geleceği tahmin e- dilmektedir. Hindistandan ve diğer müstemlekelerden gelecek olanlar bu hesaba dahil değildir. Londra şimdiye kadar görmediği bir ziyaretçi kalabalığı ile karşıla - şacaktır. Onun için bütün bunları karşılamak değil, bunların yatacak- ları yerleri de tesbit etmek lâzım gel- mektedir. — Ziyaretçiler Londrada haftalarca, hattâ aylarca kalacaklar- dir, Restif merasimin pek muhteşem olacağı şimdiden — anlaşılmaktadır. Belli başlı ziyaretçilerin kızları da bu vesile ile Kral ve Kraliçeye tak- dim edileceklerdir. 10 ve 13 Mayista Iki büyük ziya- fet verilecektir, Balolarğ gardenpar- tiler, resmi kabüller başka... ölümden kurtardım! lerime hak verir gibi süküt e « diyordu, — Bize, dedim, şu civar ah - çılardan bir garson çağırın.. Gidip dönmesi çok - sürmedi. [ Elinde liste, temiz giyinmiş bir kız garson getirdi. Yemeği bu suretle sağladık « tan sonra iş yatağa kaldı, Tek - rar çağırdığımız nöbetçi Fran- sız jarıdarma eri fazla yatakları olmadığını ve ancak iki sandal. ye tedarik edebileceğini söyle- di. O geceyi, eski bir sandalye ü- zerinde ve gözlerime hiç uyku girmemis olarak geçirdim. Üç gün sonra bir Pransız ça- vuşu kumandasındaki ikisi İtal- yan diğerleri Fransız olmak ü . zere sekiz kişilik bir jandarma Müfrezesi nezareti altında Kum- kapıdaki Fransız tevkifhânesi- ne getirilerek sergardiyana tes- lim olunduk. Burası belediyenin tanzifat arabalarını koyduğu çok geniş bir yerdi. Üzerimiz arandıktan sonra u- mumi koğuşa atıldık. İçerisi ol- dukça kalabalıktı. İçlerinde Ro- manyadan gelirken pasaportunu vize ettirmemek suçundan geti- rilmiş tüccar Hafız Salih, Ni - şantaşında mandıra sahibi- süt- Güyandaki — gardiyanlar ormanında gezintiler yaparlardı çü Hacı Hüseyin Efendilerle Davutpaşada bahçıvanlık yapan ihtiyar Şakir ağanın da bulun- duğu yirmi otuz kişilik zaval - hlar kafilesi,.. Büyük anne, büyük törun ve en küçük torun Vestminster kilisesinin yeni or » ğunun küşat resmi yapılacaktır. Donanmaya büyük bir geçit resmi | yaptırılacaktır. Cayenne HIKÂYE YAZAN; Reşat Feyzi Trendeki kadın.. İki senedir süren bir davam var- dı. Nihayet mahkeme neticelenmiş, iş temyize gitmişti. Birgün avukatım: — Sen de gel, dedi, bu hafta Es- kişehire gideceğim.. Ertesi günü, trene atladım. Da « vam mühim bir şeydi. Temyiz le « bimde karar verirse, bir tüccardan 37 bin İira zarar ve ziyan alacaktım, Keyfime pâyân yoktu. Bu sevinçle bir yataklı vagon bileli aldım, Şöy- le bir Bay gibi seyahat yapacaklım. 'Tren İzmili yeni geçmişti. Karnım acıktı. Vagon testurana — girdim.. Bir masaya oturdum, Etrafıma şöy- le bir göz gezdirdim. Bir kaç yolcu yemek yiyordu. Bu sırada güzel bir kadın içeri girdi, Karşımda, köşede- ki masaya da o turdu. Her yolcunun mize baktık, O, ne düşündü, bilmi - yorum, Fakat benim düşündükle « rimi söylüyeyim: Bu harikulâde güzel, 30 yaşlarıne da, cinsi cazibesi çok bir kadındı., Çıplak bir göğüs vardı ki, yemeğe olan iştihamı tamamen kapatmış, ye- ni bir iştiha vermişti. Kararımı ver- dim. Bu kadınla, Eskişehire. gidin- ceye kadar arkadaşlık edecektim. Güzel ellerini çenesine dayamış, pencereden dışarı bakıyordu. Fa - kat anladım cama akseden göl - gemden, beni seyrediyor, kendisine MNT c Yemeği, büyük bir sabırsızlık ve heyocan içinde yedim. Kahvemi içi- yordum. Kadın yerinden kalktı. Dı- şarı çıktı. Kahveyi yarım — bırakıp yanında konuşacak bir kadın, ve- | arkasından fırladım. Baktım, kori- ya arkadaş olduğu için, bu kadınla kimse meşgul olmuyordu. Yalnızdı. Ben de yalnızdım. Evvelâ birbi: Serbest İrlânda hükümeti taç giyme kamisyonuna iştirak etmek ü- zere vaki olan daveti kabul etme - miştir. Hattâ merasime de - iştirak etmiyeceği anlaşılmaktadır. Bu se- beplen İrlânda fevkalâde komiseri- ne tahsis edilen balkan boş kalacak- tır. Pikadilli'nin tam ortasında bu- lunan bu binanın balkonu elli ki- şiyi istiap edebilecek kadar geniş- tir. Eğer İrlânda merasime iştirak et- seydi, bu balkonu kiralamak — için | 500 İngiliz lirası verecekti. Budapeştede sokağında bir atölyede kadınlı, erkekli işçi - ler günde 12 saat çalışarak, Kralın yarım milyon kadar küçük heykel- lerini yetiştirmeğe çalışmaktadırlar. Bu heykeller merasim günü İngil- terede satılacaktır. İngilterede bu heykellere kıymetlerinin yüzde yü- zü kadar gümrük resmi könduğu hal- de idhalât devam etmektedir. . * Japonyadan da İngiliz bayrakları ve İngiliz alâmetini taşıyan men - Bir köşeye oturarak âkıbetimi düşünmeğe başladım. Ne ola - caktı halim acaba? Kurşuna mı dizeceklerdi beni? Ve anam, ba- bam, geçimlerini benim aldığım para ile temin eden bu iki ihti- yar zavallı.. Sonra hemşirem, bir. çocuğu ile kalan biçare hemşi - rem.,. Aklıma bir zarar gelme - sinden korkuyordum. Keşke o zaman kaçmağı düşünseydim, Böyle, mahiyeti meçhul bir ka- rarı beklemektense, savuşmak daha i: Geldiğimizin Üüçüncü günü polis Hamdi Efendi tahliye edil- di. Üst katta Fransız askerleri - nin yanındaki tek odaya yalnız olarak hapsedilmiştim. Parmak- lıkları demir genişçe bir pence- reden dışarıyı seyrederken, ka- pı önünden sesler geldiğini fark ettim, Baktım ve anladım ki, be- nim oraya geldiğimi öğrenen bu askerler, arkadaşlarının intika- mini almmak göyesile beni öl - dürmeği kararlaştırarak- ha - rekete geçmişler. Fakat, her ne- dense, bu tasavvurlarını icra - dorda, pencereye başını dayamış, şairane bir eda ile dışarıyı seyredi- (Devamı 6 ncı sayfada) diller gi rilmektedir. Çekoslovakyadan madalyalar gel- maektedir. Almanya ise laç giyme gününe müna:'p şekilde husust oyuncaklar imâl etmektedir. Fransa, rop ve şapka modelleri göndermektedir. — İsviçre, o güne mahsus olmak üzere husus! çikö - latalar yapmaktadır. Avusturya da boş durmamak - ta ve Üzerlerinde “Taç giyme günü- nün hatırası,, cümlesi yazılı bavullar ve el çantaları imâl etmektedir. Ötellerde bütün odalar şimdiden tutulmuştur. Yeni oda tutmak isti- yenlerin talepleri yanmaktadır. He- imen bir çok ötellerde artık kirala- nacak oda kalmamıştır. * Merasim alayının geçeceği yollar. da bulunan evlerde de meraşsimi sey- retimek istiyenler için odalar kira » lanmaktadır, Bu odalar 52 İngiliz lrasından aşağıya verilmemektedir. dan çekinerek ayrıldılar. Büsbütün korkmağa başla - mıştım. Her nöbet değiştiren neferin kapıyı açarak içeriye gi- rip beni tehdidi şüphelerimi ar- tırdıkça artırıyordu. Ve bir ay, işte böyle, devamlı bir işkence ve ıstırap içerisinde geçti. Endişelerim bir an dahi zail olmuyordu. Akıbetimin ile- ride alacağı sekli bilmemek, va« dedilen duruşma gününün ge - ciktikçe gecikmesi ve en fenası kimsesizlik, beni çok harap edi- yordu. Ne yaptım, diye düşünürdüm. İki namuslu kadına sataşmak istedikleri sırada yardıma ko - şan iki kahraman yurttaşımı a- ğir surette yaralayıp kaçmağa bağşlayan zencileri takip etme - meli ve pervasız olarak üzerime çevrilen süngülere (haydi sap - layın!) manasına, ellerim aşa- ğıda, göğüs mü vermeli idim? Benim işe müdahalem, sırf on - ların yabancı ve yaralananların (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: