1 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 17

1 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| & tdilmektedir. Dün canlı- model konkuruna giden altı ressamın Yaptığı etütler hocalardan mü - Tekkep jüri heyetinin karşısma Sovyet'erdeki Türk sergisi Geçen hafta bu sütunlarda Türk ressamlarının Sovyet Rus Yada açacakları resim sergisin- den bahsetmiştik. Bu serginin Nasıl vücude gelebileceğini an - latmıştık. Bu serginin temsili bir sergi olabilmesi için gazete- lere ilânlar verilerek bütün ıîürk ressamlarını bu sergiye iz- Yirake davet etmek lâzımgeldiği N göylemiştik. Haber aldık ki ’ıİrk ressamlarının hepsine ay- Fot dyi mekztuplar — yazılmış ve endilerinden eser istenmiştir, saylavı Bay Salâh Cim toz bu sergiyi yapmak üzere ya- ı kında Moskovaya gidecektir. | I Musiki Haberleri Eskişehirde üç koönser Konser vermek üzere üç san- atkârımız Eskişehire gitti. Bür- han, Şeref, Salâhaddin İstanbul mservatuvarında bir triyo he- yetidir. Eekişehirdeki Kadmlar Bırliği tarafından çağırılmışlar, Dün de heyet Eskişehire vardı. Orada dört beş gün kalacaklar Ve üç konser verdikten sonra dö heceklerdir. 2 Mayısta Fransız tiyatrosun da viyolonselist Ali Sezai kon- Servatuvar orkestrası refakatile konser verecek. Orkestrayı da Cemal Reşid idare edecektir. o Çekoslovakyalı bir orkestra #efi İstanbul konservatuvarına Müracaat etmiş. Kendisi dirije €derek konserler verecekmiş. alacağı eserleri yollamış. Kon- Servatuvar da kendisine Mayısın O1 beşine kadar isteğini yerine Zetirebileceklerini bildirmiş, ya inda İstanbula gelecektir 4 AKADEMİiDE Güzel San'atlar Akademisin - diploma konkurlarına devam çıkarılmış ve aralarında birinci- lik ve ikincilik tayini mümkün olamamış ve hepsi birden ayni notu kazanmışlardır. Gelecek hafta içinde eskis konukuruna baş lanacaktır. ÇORUMDA BİR KURUM Çorumda “eski belgileri koru- ma ve araştırma kurumu,, adıy- le bir cemiyet kurulmuştur.Vali Arif Aykaç'ın öncülüğü ve baş- kanlığı altında toplanan bu ku- rum, Çorum gibi eski eserlerle dolu bir memleket için pek bü - yük işler görebilir. Çünkü Ço - rum toprakları altında Eti me - deniyeti gibi dünyaya Ün ve kök salan bir medeniyetin vesikala- rr yatryor. Boğazköyde yapılan araştırmaların — neticelerinden öğrenilen dersler büyüktür. Eti- ler, günlük vakalartn, siyasi, ta- rihi zafer destanlarını taşlar Ü- zerine kazarlar, yazarlarmış. Bu nun için tarihin karanlık kalmış çağlarını bu kazımalarla aydın- latmak mümkün oluyer. Boğaz- köyde okunan kitabelere baka - rak Çorumda Etilerin bugün ya şayan ahfadına rastlandığını gö (Çorum eski Belgileri koruma ve araştırma kurumu) nun prog ramı çok geniştir. Ö sadece mü- zelik taş parçalarile değil, Ço - rumun tarihile de uğraşacak, a- ta sözlerini, bilmeceleri, darbı meselleri, ağıtları, türküleri, ma bileri, tabirleri, kitabeleri, nin - nileri, tekerlemeleri, eski Ço - rum şairlerinin hayat ve eserle- rini de toplayacak, bir müze, bir kolleksiyon, bir kültür varlığı teşkilile de meşgül olacak. Ayni zamanda Çorum, lirik şairlerile meşhur bir ülkedir, Meselâ Çorumlu deli Boran var ki halkın ağzında güzel şeyleri nakarat haline gelmiştir. Mese- lâ şu parçayı okuyalım: Güzeller içinde gayet güzelsin Şalınma karşımda beni üzersin Sorumda Boğaz köyde Eti harabeleri Bergama Müzesi Alma'nynyı gidenler - bilir, Bilmeyenler de öğrensin ki Ber linde bir “Bergama” müzesi vardır. Bu müze başka müzeler gibi değildir. Bir defa çok değer Li olduktan başka dışı içile de uygundur. Bina, Bergama kral- lığı devrinde halkım krala i(h:ıf] ettiği Jüpiter nammıma — yapılan bir mabedin eski haline konmuş | bir biçimdedir. Şimdi bu müze- nin içinde neler var? şaşmayı - nız, Bergama medeniyetinin en #üzel, en harikulâde vesikaları, Diyeceksiniz ki bunlar Berga - madan tâ Almanyaya kadar na- sıl gitmiş?. Bakınız nasıl, Bün - dan elli sene evvel Bergamada Dikili şosesinde Hofman adın - da bir müteahhid çalışıyormuş. Yola lâzım gelen taşları tedarik etmek için civar tepeleri dolaş - | mağa çıkmış, bir de ne görsün bir sürü heykeller, Buhnların herhalde kıymetli şeyler olacağını düşünerek bir - kaç tanesini sandık içinde Prus ya asarıatika enstitüsüne yolla- mış. Ö zaman bu müessesenin | başında bulunan M. Konze bak- mış ki bu parçalar, ötedenberi aranrları Bergama mebedine a * ittir. Derhal Hafman'a bir mek tüb yazmış ve bunlardan ne ka- dar eline geçirebilirse yollama - sını istemiş. Hofman da işe gi- rişmiş ve uzun zaman çalışarak ne bulduysa yollamış. Velhasıl mütemadiyen orada bulunan ser vetler sandıklar içinde Alman - yaya taşınmış durmuş. İşte Ber- lindeki Bergama müzesi bu su - retle vücude gelmiştir. Ne diye- lim, elimizdeki servetelre karsı o zaman lâkayıt kalanların ceza sını çekiyoruz. Hem de bu taşın- ma işi yapılırken halk, hüküme- tin nazarı dikkatini celbetmiş te ne cevab almış bilir misiniz? “Bu taşların, her yerde tesa- düf edilen taşlardan farkı yok- tur. Taşınması mahzurlu değil- dir,, Datıa bircok kiymetli Av- rupa müzelerini zenginleetiren bu zihniyet olmustur. Venüs dö Milo da bu zihniyetin kurba- mr olarak bugün Lüvr'e kiymet vermeki ——— — —— ——— * 600 sene toprak altında Ankarada s.. şirekti boru dö- şemek için yerleri kazdırıyordu. Ameleden Mustafanın kazma- sının altmdan bir ses geldi. Ne dersiniz? (600) senelik bir defi- ne bulunmaz mı? Araştırmalar yapıldı. Bulunan gümüş parala- rın bir tarafında 792 tarihi, öte tarafında da Beyazıt bin Murat damgası var, Şimdi iş şu: Yıldırım Beyazı- tın Timura yenildiği çağlardan kaldığı anlaşılan bu paralar altı yüz sene toprak altında kalmış- tir, Demek bunlar, Ankara mey- dan savaşının sonunda kaçırıla- mayıp görnülmüş paralardır. Evvelce bu arsa bir şahsın malı iken yol yapılacağı icin be- lediye tarafından satın alımmış- tı, —— ——— —— Bana derler niçin mecnun ge - zersin Şöyle bir yosmanın divanesiyim Sonra Sefil Ali'nin sazından da şunlar yadigâr kalmış, Yüâr beni düşürdün halden hal- , lere İncinme sevdiğim gel yavaş yavaş Emsem yanaklarından ben kana ** kana Dudaklarından akar bal yavaş yavaş Seher vakti yorganını arala Değsin ak göğsüne yel yavaş -. yavaş En iyi dostlarından sak.n sen seni Gözler fırsatı el yavaş yavaş. Daha nice toplancak, derle - necek şeyler var, Çorumluların bu güzel teşebüsünde güzel iş - ler başarabilmesini kim iste mez?, / Belkis tiyatrosunun içi Dünyanın tâ öbür ucundan gelen, golf pantalonlu, kasket - li, pipolu seyyahlar Antalyadan arabalara binerek - tozlu yqllın aşarak uzaklarda bir yere gider- ler ve dönerler. Akın akın bu seyyah kafilesi böyle nereye gi- diyor acaba?. Şüphesiz orada eski devirler- den kalma antikalar var. Çoğu: muz bilmeyiz ki Antalyaya 40 kilometre uzakta büyük ve tari- hin en kıymetli #bidelerinden biri vardır, Meselâ eski Yunan lılar zamanından kalma bir ti - yatro harabesi, ama harabe de- | bozulmuş, bir kısmı da açıkgöz yince gözünüzün önüne üstüste yığılmış taş parçaları gelmesin. Dünya üzerindeki eskiden kal - ma eserlerin en az yıkılmış, en çok eski halini muhafaza eden bir harabesidir. Eskiden burada büyük bir şehir varmış. Ama çok büyük köprüleri, su kemer leri, geniş koşu yerleri, çarşı ve meydanları, on binlerce kişi a- labilecek kadar büyük ve geniş tiyatrosu, falanı filânile hem de çok kalabalık bir şehir.Bu şeh rin eski adı Aspendüs'dür. Bu - rası, Antalyanın 40 kilometre şarkında Serik kazasının mer - kezi olan Kökez civarında Köp | rüçay denilen bir irmak kenarın da kurulmuştur. Eski adı Aspendüs olan bu Belkis harabeleri, bilhassa ti - yatrosu dedik ya, çok harab ol- müuştur, Çünkü devrilen bir me- deniyetin toprak altında mah - volmasına sebeb zelzeleler, harb ler gibi felâketlerdir. E bizim Antalyanın talii varmış. Üzerin de öyle pek yakıcı, yıkıcı harb- ler de olmamış. Onüun için bu ti- yatroyu hemen hemen güzel bir şekilde gözümüzün önünde eski halini canlandıracak kadar mü - kemmel buluyoruz. Amfi oldu - ğu gibi duruyor. İki resmini koyuyoruz. Biri tiyatronun dışını, biri de içini gösteriyor. Görüyorsunuz ki ge a göre eski halini ne muhafaza edebilmiş değil mi?. Bu tiyatronun cephesinde üç kapısı vardır. Orta kapudan gi- rilince bir genç kiz heykeline rastlanır. İşte bu heykeli Belki: se atfederek Aspendüs şehrine Belkis demişler, Tiyatro, imperator Antone- ne zamanında yapılmış, mimari (Senane) Zenon'dur. -Bunl> TARERARE 1 ee BO & keobipiet. kapunun üzerindeki kitabeler - den anlıyoruz. Amfiteatrın merkezini teşkil eden sahne o kadar sanatkâra - ne yapılmış ki en küçük bir sa- da anfinin en yüksek yerlerinde bulunan localara kadar olduğu gibi işitilir. Aşağıda sahneye ç- kacak artistler ve hayvanlar i - çin ayrı kapular var. Duvarlar tekmil kıymetli resimlerle, de - korlarla süslüdür. Ne yazık ki bu güzel şeylerin çoğu köylüler tarafından kırılmış, dökülmüş, seyyahlar tarafından aşırılmış, kaçırılmıştır. Şimdi isterseniz birazıcık ta şehrin tarihinden bahsedelim. Bir defa şehir, eski Yunanlılar zamanında kurulmuş. Bugün yerleri kazıyorlar da tâ İmpera tor Oğüst zamanında bu şehir- de basılmış paralar çıkarıyor * lar. Şehir, bir zamanlar İranlı » ların istilâsına uğramış, İranlr larla Yunanlılar arasında yapı - lan meşhur Medya muharebele- ri esnasından kumandan Milita- vs'n oğlu Cinon, burada İran - | lılara karşı çok büyük muvaffa- kıyetler kazanmış, Belkisin üze rinde bulunduğu — Köprüçayın denize döküldüğü yerde de İyan hesabma çalrşan Fenike donan - masım? yaktırmış. Bu şehir ve komşu şehirler bir zamanlar da Büyük İsken « derin istilâsına uğramış, Belkiş- liler İskendere vergi vermek su retile kurtulmuşlar, zaten ayni vergiyi evvelce de İranlılara ve- rirlermiş, Belkisliler pek kavgacı adam- lar değilmiş. Güzel sanatlarla Uuğraşmaktan zevk alırlarmış. İşte bu tiyatro ve bu sanat me- raklısı olan eski Belkislilerden kalmadır. Memleket'mizin zenginlikle - rini tanıyalım. Aspendüs'de temizlik Belkiş harabelerine giden yol Antalya belediyesi tarafından son zamanlarda düzeltilmiştir. Şimdi oraya giden seyyahlar ar- tık tozlu yollardan geçmeğe mecbur olmuyorlar, Ayni zamanda tiyatroyu bü - rüyen ot ve çalılar da tamamen *emizlenmiştir. Belkis tiyatrosunun dıiş görünüşü ,ş'.î%;*,*ğ:._..' yana Caeak cede A ğ KN M | Ça Yaöpemta, Kölz ,, —a YO büyüaT> $ K Kpacora'u İPM K H ea erdEri. İlgi zz F3 a #uzka Akcara, “WCE İudermero KY Ha bölmara Cpü BDerb (İS14 r.) My- 2zma BTAMOMMOETL Be sanoase Cu APAĞCATA, ErmneTckAtA 8Z0 T PABUHPENATA “MO3UDTA üy 1 Yupest (LGAB f 0f yyacıny Bâ U SOĞNATA - CPCMY £ KA Sangonüne Çk Nepc. ApzaTeKIyPa. Llleğr x'Howpa uy & maanısıra ,Cya prk Çesmm " “Ozapıra, Caysaura & L wu%nug& Bulgar gazetesi mimar Sinan için ne diyor? Mimar Sinan Hakkında Bulgar- ların yazdıkları Büyük Mimar Sinanla her mil let kendisine bir ün payı çıkar- mak istea, Bu ötedeuberi böyle- dir. “Ermenidir, Rutndur, falan- dır, filândır,, derler dururlar. Mimar Sinanın Kayseriden dev- şirme suretile İstanbula gelmiş olması tarihin entrikalı bir vesi- kası olarak uzun senelerden be- ri birtakım dedikodulara yol aç- mıştir, Bir taraftan da Sinanın Türk oğlu 'Türk olduğuna ve Abdül - menan oğlu Sinan olduğuna da- ir de her dilde yazılar yazılmış- tır. Geçenlerde bir refikimiz bul - garca bir gazetede “Selimiye ca miüni Bulgarlar yapmıştır.,, di - ye bir fıkra okuduğunu yazmış- tı, Halbuki Bulgâristanda çıkan “Zora” gazetesinde gördüğü- müz şu yazıyı resmile beraber basıyoruz. Tercümesi şudur: *“1588 de ölen ve bıraktığı e- serlerin çokluğu ve güzelliğile insanları şaşırtacak işler yapan Büyük Sinan bütün dünyayı kıs- kandıracak kadar Türk mimari- sini yükseltti. Mısıra karşı 1512 de yapılan muharebeye karıştı. Roma, Mısır ve Arab mimarisi- ni görüp öğrendi. 1520 de görgü lerini çoğalttı. 1535 de İrana karşı yapıları muharebede bulu - narak İran mimarisine yaklaştı. Edirnedeki Selimiye camii de Sinanın şaheseridir, Dört Padi- şah zamanında yaşamış, 130 ca- mi, 80 medrese, 75 han, 33 saray, resmi daire, köprü ve saire yap- mıştır.,, Şu yazıyı okuduktan sonra ar tık Bulgarların böyle bir iddia- da bulunduklarını söyleyenlere kulak vermemek lâzımgelir. Yeni Neşriyat Yeni Türk İstanbul Halkevi tarafından | her ayın sonunda çıkarılmakta olan “Yeni Türk” mecmuasının 32 inci sayısı erkmıştır. Havacılık ve Spor Havacılık ve Spor'un 141 inci sa- yısı her okuyanda bilgi uyandıracak Lonularla dolu olarak çıkm ştır. Salambo Flober'in dünya edebiyatına ebediyet için malolmus emrals.z romanıdır. Alişanzade taralıı - dan tercüme edilmiştir. Verim Bu isimli bir ziraat ve orman: erlık mecmuası çıkmağa başla « mıştır. Bu güzel, ihtisas mec « muasını alâkadarlara tavsiye e- deriz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: