1 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

1 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İzmir Tüccarı Almanya İle Yapılan anlaşmadan memnun! 'Türkofisin İzmir şubesi İz- mir piyasa vaziyeti haklkcında bir rapor neşretmiştir. Bu ra- pora nazararı piyasada durgüt- luk vardır. Bu durgunluk mev- sim icabıdır. Bununla beraber üzi satışları mevsime göre iyidir. İtalyaya ihracat yapılma- ğa başlandığından zeytinyağı fi yatlarında bir yükseliş kayde - dilmiştir, Almanya ile imza edilen tica- ret muahedesi İzmir piyasasında memnuniyetle — karşılanmıştır. Bu anlaşma sayesinde şimdiye kadar satılamamış olan üzüm'le- rimizin iyi fiyatlarla satılacağı ürit edilmektedir. Belçika frangının düşmesi ü- zerine florinin düşmesi ihtimali- ne karşt ihracatçılar tarafından tedbirler alımmış, örta Avrupa memleketlerine teklifler Türk lirası ve Fransız frangı olarak yapılmağa başlanmıştır. Alman- ya ve Belçika Türk lirası üzerin- den, Holanda ise Fransız fran- gt üzerinden yapılan teklifleri kabul etmişler ve siparişlerini bu suretle ödemeğe başlamışlardır. Nisanm ilk on beşi içinde 9-15,50 kürüş arasında1.167,631 kilo üzüm satılmıştır. Bir şene evvel ayni müddet içinde ise EKONOMİ ö BORSA 80 NİSAN SALI PARALAR 5.50-14.75 kuruş arasında 1.403.359 kilo üzüm satışı ol- muştu. Son zamanlardaki mü - him azalışlara göre son on beş ünlük satış miktarı işlerin ye- niden hararetlenmeğe ve diş pa- zarlardan da siparişlerin gelme- ğe başladığını göstermektedir. 1934-35 senesi mevsim baş - langıcından 15 nisan 1935 akşa- mma kadar Borsaya satışları tescil ettirilen üzümler — 43,052 tonu bulmüştür. Bir sene evvel- ki üzüm mahsulünden 15 nisan Wmı tu. Buna nazaran son sene üzüm mahsulünden yapılan satışlar bir sene evvelkine göre 2.061 ton daha az olmuştur, | Memleketimizin 1934 - 35 se- nesi üzüm rekoltesinin 50 bin ton olduğu katiyetler tahakkuk etmiştir. Borsaya satışları tescıl ettirilen üzümlerin 43 bin ton ol- masımma göre mevcut stokun 7 bin ton olması lâzım gelmekte. dir. Borsa dışında yapılan alış verişler de gözönünde tutula - cak olursa mevcut stokun daha azalacağı muhakkaktır. Uzüm stoku haklkında piyasa- da yapılan tetkikat iki taraflı bulunmaktadır. Bazı üzüm sim- sarları bugünkü mevcut stokun 7.800 ton olduğunu ileri sür- mektedirler. Diğer bazı ihracat- çı ve tüccarlar ise satılmış fakat ihraç edilmemiş üzümlerin stok Daha ufakkem Julien, uzun beyaz pelerinli, uzun kıl püs- küllü miğferli 6 ımcı alay dra- gonlarını görüp askerliğe gönül vermişti; bu dragonlar İtalya savaşından dönüyorlardı, atla- rını Sorel'in evinin kafesli pen- ceresine bağlamışlardı. Sonra- dan Julien ihtiyar cerrah başı- nin Lodi köprüsü, Arcole ve Rivoli cenikleri üzerine anlattık- larını da coşkun coşlmn dinle- miş, ihtiyarın nişanıma ateşli gözlerle baktığını da farketmiş- ti Fakat Julien'in on dördüne bastığı sıralarda Verriğres'de, bu kadar küçük bir şehir için haşmetli denebilecek bir kilise yapılmağa başlanmıştı. Bunun dört mermer direği vardı ki. en gçok bunlar Julien'in dikkatine garptı; bu direkler, Besançon- dan gelen ve Ruhaniler Kuru- sayrlamıyacağını ve buna naza- e ran İzmirdeki mevcut malm Bökzi a 2.900 ve mülhakattaki Üüzüm | — 20 Fransız Prangı 166— | miktarının ise en çok 2800 ton 20 Liret 196 olduğunu ve bunların da yeni | — 39 Belçika Frangı d0 mahsul piyasaya arzolunacaya | — 20 İsviçce ir. Si kadar satılacağını ve yeni sene- | — 30 Leva H ye üzüm devredilmeyeceğini söy | — 20 Çek Kuron 98 — lemektedirler. öğan EALT N G1B Suriye -Lübnanda | Yit e İlhalât memnuiyetleri | Ş | e Suriye - Lübnan — hükümeti | — Ş D'nar BZ aşağıdaki malların ithalini men lı= Kuron ';:._ etmiştir : Mecidiye 4özm Afyon kalevileri ,bunların em | — Banknot ncatad MA aa lahr ve müştakkatı (kodein EKLER müstesna), gümüş, nebati ve K sun'? yağlar; Türkiye ve İrak ŞELSE menşeli dana derileri, kılları ve m 60625 boynuzları, Hint kendiri,. ciga-| — ezr îğğ ra, ham in ve kokain em- t lahı; kodein ve emlahı, esanslar lan ıt:';: hülâsalar, eterli yağlar ve saire, | — Şöpert n afyon hülâsaları, peynir — (küf- çınııı:duı LITA lenmiş veya bozulmuş), — ipelk: | — Vızına dzırs kozası yumurtaları, yemek yağ- ğâ;" | ,3;-: ları, haşhaş, nebati ve hayvani Varşova 422635 yağlar (sabun imaline yarayan- ğ::::'-'- ae lar hariç), müstahzaratı - tıbbi- Ş:.U:: Ç ye, borit, afyon podrası, tuz, | — Modkova — — 10.54.50 tütün tömbeki, menşe şahadet- | — Stokholm 33036 namesiz domuz eti. ESHAM Mısırda pamuk |— 1, Bazkası Mü- M resmi kaldırıldı | »- —» $ vv 18 isan 130 — tarihli ve bunu | — A“*del Şa, ga.. ŞA tadil eden kararnameler müci- %___'M 1644 bince pamuk üzerine konan | — Bomonti - Nektar 1125 munzam resim, 1 eylül 1935 den | — Terkos iras itibaren kaldırılmıştır. :ım Bununla beraber — bu resmi | — Merkez Bankası — 65 04 1935 rekoltesi yukarda söylenen tarihten evvel ayıklanmış , pa- muklardan almmıyacaktır. Pamuk satışları Telefon Tttihat dıeırumüıı TAŞ î:l ıııhıı x—uul Bllmmösan — İf man aei Laleda 36-41.50 kuruştan 697 balya pa- muk satılmıştır. Bir sene evvel- ki aynı müddet içinde 30-42 ku- ruştan 1.803 balya satış yapıl- mıştı, Pamuk fiatlarr düşmekte de- vam etmektedir. İhracat yapıla- madığı takdirde daha da düşe- «t ile ınlıımınnı imzalanmasile | — yandola ümensil ' brr pamuklarımızın — tekrar bu pa- zarlarda müşteri bulacağı ve fiatlarının sağlamlaşacağı ümi- di izhar edilmektedir. piyasa malı dört kuruş sıfır yet- miş beş santimden satılmıştır. Adana borsasında üç bin kilo kilo yerli KIRMIZI VE SiYAH Mersin, Adana piyasasında | , pımalı yetmiş bin Mersin (Hususi) — Bugün | ciyit bir... kuruş seksen santim- Mersin borsasında sert topraklı | den satılmıştır. vagon teslimi ür görmi a üz kirk üzlg;; b..ğı.y iü:i İngiltterede afyon İthali kuruş dört yüz yirmi beş san- Yeni çıkan bir kararname ile timden, on beşbin kilo mısır üç | İngiltereye afyon ithali müsaa- kuruştan, on altı bin kilo nohut | deye tâbi kılmmıştır. bir çivici çarpıldı. Bu adam, öf- ke halinde: “Dünya ne kadar da değişti! diye bağırdı; biz de, yirmi yıldanberi, bu sulh hâki- STENDHAL mmı,poknımuı!ubirıdımbi- Tirdik!” Julien'in dostu cerrah- munun hafiyesi diye tanılan | başı, o vakitler hıyıtu değildi. genç papas muavini ile sulh hâ- Juhen. birdenbire, Napole - kimi arasında #önmez, büyük | on'un sözünü etmeği bıraktı; bir kin doğmasına sebep olduk- | papas olmak istediğini söyledi larından memlekette ün salmış- | ve artık, babasmın fabrikasın- lardı. Sulh hâkimi az kaldı ye- | da, papasdan ödünç aldığı bir rinden çıkarılıyordu, daha doğ- | lâtince İncili hiç durmadan ez- rusu halk bu fikirde idi. Her on | berlemeğe calıştığı görüldü. Ö- beş günde bir Besançon'a giden | nun bu yolda pek çabuk ilerle- ve orada paskaposun karşısına | diğini görüp hayran olan iyi çıkabildiği söylenen bir papas- | kalpli ihtiyar papas, birçok ak - la ihtilâf çıkarmanın cezası da- | şamlarını ona din bilgisi öğret- ha az olamazdı ya! meğe bağladı. Julien, onun ya- Bu hâdiseler üzerine, kalaba- | nında yalnız sofuca hisler gös- lık bir aile babası olan sulh hâ- | terirdi. Bir kızınki gibi uçuk kimi, haksız görünen birkac ka- | ve narin olan bu yüzün arkasın- rar verdi; bunların hepsi de a- | da, zenmin olmadan yasamak- haliden Constitutionnel gazete- | tansa bin kere ölüme atılmağa sini okuyanları cezalandırmıştı. | hazır, verdiği bu karardan dön- Hak yönden olanlâr (1), üst | mez bir ruh bulunduğunu kim geldiler. Gerçi cezalar da üç | sezehilirdi ki! beş franklık şeylerdi; fakat bu | — Julien için zengin olmak, her ufacık para cezalarından birine | şeyden önce, Verriğres'den kur- de Julien'in vaftiz babası olan | tulmak demekti; doğcuğu şe- İstanbulun Çeşmeleri Geçen gün, yolum dh!tu. Şe- hir dışında bir yerden geçiyor - dum. Elimi bir çeşmenin ça - murlu musluğuna uzattım. A « çıldı. Fakat akmadı. Bir başka çqmemn önünden geçiyordum. tım. Ne açıldı, ne de aktı. “üncü bir çeşmeye yaklaşa - yım dedim, dedim ama, yakla - şamadım, Çünkü bu çeşme, na - sılsa, akıyordu. Ve aktığı için - dir ki, başın; isinden yetmi- şine kadar bütün mahalleli top- lanmıştı, Kendi kendime düşündüm: — Kanı kan temizlemez, su temizler... derlerdi. Ya, bu su - suzluğu kim temizleyecek?.. Gittikçe yaza giriyoruz. H: va; gün günden ısınıyor. Yazın ncıkhgı arttıkça suya karşı is- tek de gün günden çoğalıyor. Çeşme başları, gene Büyük harpte vesika ekmeği dağıtılan fırın kaj dönecek... Bir damla su için, sakalar, biribirle- rinin kafalarını yarıp gözlerini çıkaracaklar. Nice yıllık kom - şülar, biribirlerinin — hatırlarını kırıp gönüllerini yıkacaklar. hirden nefret ederdi. Örada gördüğü her şey ona buz gibi geliyor, şevkini kırryordu. 'Ta küçücüklüğündenberi coş- kunlük anları olurdu. Ö anla- rımda, bir gün Paris'in güzel ka- dımnları ile tanışacağını, parlak bir iş görüp onların dikkatini cekeceğini haz ile düşünürdü. Önlardan birinin Julien'i sev- mesi olmryacak şey miydi? Bo- naparte't daha yoksulken, ün- lü ve güzel madame de Beauhar naiş sevmisti va! Yıllardanberi Julien'in kendi kend'ne: “Kim- sesiz ve parasız bir mülâzim o- lan Bonanarte, kıltcr ile dünva- nm efendisi oldu!” demediği belki bir saat bile geemezdi. Bu dü e onun, pek büyük san- drör felâketlerine merhem olur. binde bir gevinç duyunca sevin- cini artırırdı. Kilisenin yapılması ve sulh hâkiminin hükümleri birdenbi- re onun gözünü açtı; aklında doğuveren bir fikir onu hafta- larca bir çılgına çevirdi ve en sonunda, 'htiraslı bir ruhun kendi icat ettiğini sandığı ilk Ne Dersiniz? KADBDAO Dikkat ediyoruz: bizde dai- ma bir büyük yanlışlık yapılı- ||yor ve büu yüzden birçok kimse işsiz kalıyor. Bakınız: ; Meselâ yeni bir şirket, bir banka, bir büyük ekonomi te- şebbüsü kuruluyor. Daha ge - nişi randımanı ne olacağı kestirilmeden büyük ve kala- balık bir kadro ile işe başlanı- yor. Ö işin başma getirilmiş o- lan zat her şeyden evvel ken- idinin idare ettiği bu kurumun büyük bir şey olmasını özlü - yor. Önun için kadroyu geniş tutuyor ve çok memur alıyor... Çalışma başlıyor... Çok me - mur, çok masraf demektir... Bir sene, iki sene sonra hesap- lar yapılıp kâr ve zarar tetkik edilirken, kadronun lüzumun - dan çok daha geniş olduğu an- laşılıyor ve işte o zaman felâ- ket başlıyor. Birtakrm adam « lara yol veriliyor. Bunların içinde evvelce bir iş sahibi ol- mayanlar, diyelim ki; birkaç zaman için kendilerine iş bul- muş oluyorlar, lâkin zaten bir iş sahipleri iken oraya getiril- miş olanlar açıkta kalıyorlar.. Gazeteci, Belediye Sular İda- | resine koşacak: — Çeşmeler kurudu. Halk bi- ze şikâyet mektubu yağdırıyor, ne yapacağız? Sular İdaresi, suçu havalara yükletecek: — Ne yapalım? Bu yıl orta- lık kuürak gitti. — Bentler, yağ - müursuzluktan kurudu... Ah, bir yağmur yağsa... diye söylene - cek. Bu arada, iyi sucular, fırsat bu fırsattır, diyerek, Kırkçeşme suyunu, âlâ Sırmakeş diye hal- ka yutturacaklar, Dedikodu bü- yuyecek gazetelerde sütun sü- azılar çıkacak. Fakat bu a-. aya çıkmn gideceki Kiş ağzında yağmurlar bir kere başladı mıydı, tabii ortada susuzluk derdi de kalmıyacak!.. Ey Kirkçeşme suyu ile hara- ret söndürenler, şimdilik hoşça kalın!.. Salâhaddin GÜNGÖR Belediye varidat istiyorsa. Kadıköyden İhsan adlı bir okuyucumuz yazıyor: Pek güzel bilirsiniz ki Kadı - köyünün bir çok yerlerinde ka - nalirasyon — tertibatı yoktur, Halk, evlerinin bahçelerinde aç. tığı çukurlarla bu ihtiyacı ber - taraf etmeğe çalışmıştır. Fakat az zamanda halâ çukurlarının dolduğunu görünce temizletmek m:cbunyeunde kalmıştır. Zı - rüri olarak bir çukurun a; ması için vasati (15) lirayı ve- Bütün bu adamların ailelerini: çalışılan zamanlara göre dü zülmüş ocakları birden bire y kılryor ve sefalet başlıyor. Yahud, bir yere yeni bir bi getiriliyor. Bizde hiç bir bas kendinden evvelkinin yaptığı ni beğenmez, Hemen kadroyu teşkilâtı değiştirmeye ve in sanları yerlerinden ayırmaye başlıyor... Bu kadro değişik ği bir yandan işin hırpalanma sı, Öte yandan da insanları kâh açıkta kalmasını, kâh ya pamıyacağı bir işe getirilme sini ve hattâ işinden çıkarıl - masımı mucib oluyor... Böylelikle aylıklı insanlar kitlesinde lüzumlu olduğu hiç bir zaman kuvvetle iddia edile- miyecek birtakım tetbirler yü- zünden zaman zaman sarsın' lar oluyor. Biz bu sarsıntıla — bir taraftan zararlı, öte taraf- tan lüzumsuz garl.ıyoruı ve bunu, bizde beliren yeni kadro ve gemş kadro merakımın fe na bir neticesi ve işsizlik se beplerinin belli başlılarında; biri sayıyoruz... Siz,. Ne dersiniz? rermek mecburiyetindedir. Bir | defa için olsa neyse, çukur ge - ne dolunca tekrar 15 lira. Medeni memleketimizin en büyük şıarlarından birisi de her- kesin gelirini masrafına uydur- masıdır. Bu sebeple ecnebi memleketlerinde bu gibi halâ çukurlarını tathir için hususi şirketler vardır, ve sahiplernin bir telefonile hemen halâ tathir- makinelerini hamil otomobilleri- ni dakikasında müracaat olunan adrese gönderirler. Tathir ame- liyesini âzami yarım saat içinde (makinenin tahliye cıhazile et - rıla zehirli kerih kokuların in « da meydan vermederi) den €V sahiplerfine müayyen olan bir de ücret verir. Şirket aldığı bu maddeyi seri bir kimyevi mu- ameleye tâbi tutarak, fabrika » sında kimyevi kübre, makine - lerde kullanılmak üzere yağ, is- tihsal eder, En son kalan posa- ları da (sellüloz) maddesini teş- kil ettiği için presse ederek mü« ayyen kalıplarda kalörifer fırın- larında yakılmak üzer& odun imal ve hepsini ayrı ayrı piya - saya arzederek ticaret yapar. Bu yüzden bir çok aileler geçi- nirler. Biz bunlardan vazgeçtik, şim« dilik hiç olmazsa bu işe belediye el atarak bir veya iki halâ tathır makinesi alsa, vasati her evden beş lira bir ücret mukabilinde helâların tathirini bu makine - lerle temin eylese, bu parayı halk hem seve seve verir, hem de belediyeye külliyetli bir irat membar temin edilmiş olur. fikrin kudreti ile onu kavrayı- verdi. “Bonaparte sözünü ettirdi vakit Fransa düşman eline düş- mekten korkuyordu; askerlik meziyeti lüzumlu idi ve moda olmuştu. Bugün ise kırk yaşın- da papasların yılda yüz bin frank aldıkları görülüyor, yani Napoleon'un meşhur generalle- Finin aldığının üç misli. Önlara yardım edecek adamlar lâzım. Bir kere şu sulh hâkimini ele alalrm; şimdiye kadar ne ka - dar iyi düşünür, ne namuslu a- damdı! Şimdi ihtiyarğında, o- tuz yaşında genç bir papasın gözünden duşn.ek korkusu ile Üyor!” öğrenmeğe baş- ladığınm ikinci yılmda, gönlü- nü kemiren ateş bizdenbire pat- lak verip onun içini dışarıya belli etmişti. M. Ch&len'ın sof- rasında papasların toplandığı bit gündü; Julien" M. Chölan misafirlerine öğrenme yolunda harikalar gösteren bir genç di- ye tanıtmıştı. Julien işte böyle bir ziyafette Napoleon'u caoşa « raktan göklere çıkarmıştı. Ö günden sonra sağ kolunu bağ- layıp boynuna astı, bir çam kü- tüğü kaldırırken kolunun çıktı- ğimı söyledi ve tam iki ay bu rahatsız duruma katlardı. Cis- mine yaptığı bu cezadan sonra kendi kendini affetti. Koltuğu- nun altında küçük bir paketle ihtişamlı Verriğre. kilisesine gi ren on dokuz yaşında, fakat za- yıf tavırlı ve olsun olsun da on yedisinae gözüken genç işte böyle bir adamdı. Kilise karanlık ve ıssız idi. Bir yortu dolayısile binanın bü- tün pencerelerine koyu kırmızt kumaş gerilmişti. Bunun arasın dan, süzülüp gecen günes suar içeriye göz kamaştırıcı, insana heybet veren, din” bir hava va- ratan bir ışık yayrvordu. Julien ürperdi. Kilisede yapayalnızdı. ÇArkası var| d) Y Ülrüker elij dkr la' Çönüktoinei Türerel rin gazetesi, N. ATAĞÇ

Bu sayıdan diğer sayfalar: