3 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

3 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“TAN .i tefrikası : 1t. Yaza Nizameddin NAZIF Betbaht Anastasiyüs Gizlendiği Mahzende Kanlı Ve Esrarlı Bir Ölümle Göçmüştü Burgönya dükası "Filip Löbon,, un nedimi " Bertırandon dö lâ Brügiyer.... Ve bu Fransız seyyahının ge- lişinden on sene sonra Kostnta- niyede ahlâk bin kat daha kötü- leşmişti, Hırsızlık, adam öldür- mek bu açlar ve çıplaklarla dolu surlar i;işıde her gün sayısı tu- | tulmayan işlerdendi, Hiç kimse, ne bugününden, | ne yarınından emindi. Bir gün | evyel bir. haydudun hancerin- den kurtulmuş bir vatandaş bir gün sonra, n kavgasının kurbanı oluyordu. Ah bu papaslar? Eğer onla- rın alttan alta çevirdikleri en- trikalar olmasaydı belki bu şe- hir biraz rahat yüzü görecekti. | Fakat sakalları bitli keşişlerin fırsatı bir türlü bitmiyordu. Roma ile Bizansı biribirinden ayıran bu hâdisenin epey uzun bir mazisi de vardı. Faraza, Altıncı asırda, Birii ci “Anastasiyüs Kıl. il parator iken deheştli mezhep | mücadeleleri olmuştu. “Kostan taye,,liler “Anastasiyüs,e bu yüzden son derece kin bağla - mışlar, onu Ortodoksluğun en büyük düşmanı olarak ilân et - mişlerdi. Bu devirde patriklik | tacını taşıyan ruhani “Makedo- niyüs,,dü; imparator Anastasi - | yüs gürültüleri şiddetle karşıla- mağa karar vererek bunu azlet- mi şve yerine “Timote, ,adında sevdiği bir ruhaniyi geçirmişti. O zaman halk büsbütün köpür- müş, ve betbaht Anastasiyüs ö- lümden korkarak gizlendiği bir | mahzende, kanlı ve esarengiz | bir ölümle göçüp gitmişti. Yerine geçen Birinci Jüstin - yen de bir müddet ayni kavga- lar içinde bunalıp kalmıştı. Fa- kat sonra nasılsa İstanbulda bir büyük hıristiyanlık — kongresi toplamağa muvalfak olmuş ve ÖOrtodoks papaslarla papalığın arasını bulabilmişti. Ve o zaman Bizans bir müd- det kendini dinliyebilmiş, kilise | kavgalarının ikiye, üçe, hattâ ya ayırdığı imparator- n bir birlik kurula- t “1053,, senesin- işlerdi. Kostantaniye pat- riği Mihail Kailrolariyüs bazı ufak tefek meselelerle Roma sa- rayının midesini bulandırmıştı. Papa büyük rütbeli üç kardina- , Bizansın mukaddes payıtah - tına göndererek evvelâ dostlük- la, sonra tehditler savurarak ye- ni bir ayrılığa meydan verilme- mesini istemiş ve Bizans kilise- sinin kendini müstakil mi sandı- | bir ruhani mânası olduğunu bil- | man, yani 1054 senesi temmu - | İne söyiedise dinletememiş, ne Patrik “Kıralâriyüs,, Bizans kilisesinin istiklâlini ilân etmek istemediğini, zira bu vaziyette dahi Bizans kilisesinin müstakli | direrek cevap vermişti. O za- zunun on altısında papanın ve- | killeri olan kardinaller Ayasof- ya kilisesinin mihrabı — üzerine papalığın alâmetlerini —taşıyan niyeden uzaklaşmışlardı. Bu parşümenle papa Bizans patriği Kırolâriyüs'ün afaroz edildiğini bildirmişti. Tabiatile bu vaka Kostanta - niye ile Romayı yeniden biribi- rine düşman etmiş, Lâtin ve Ortodoks kiliseleri biribirlerin - den yine ayrılmışlardı. Sonra bir gün, Bizans tahtı - na çıkmak sırası “İyovannis Laskaris,, e geldiği zaman yine bazı mezhep gürültüleri ortaya çıkmıştı. Bu İyovannis küçük bir ço - cuk olduğu için ona acı bir tesa- düf eseri olan Mihail ismini ta- şıyan bir vicdansızı naib tayin etmişelrdi. Mihail, Bizansın çok tanınmış ve zengin bir ailesin - dendi de... Kısa bir müddet na- | iblik ettikten sonra bir gün için- | de hakiki bir hükümdar olmak hırsı kabarıvermiş ve zavallı kü- | çük İyovannis'in gözlerini kör | edip Dir kulübeye hapsettiriver- mişti. Halk bu hareketi karşısında müthiş bir galeyan ve hissi is - yan duymuştu. Ama herifin dev rilip gebertilmesi mukadder ol- madığı için olacak Mihail yine | saltanat sürebilmişti. İşte Lâtin ve Ortodoks kili - selerinin bu son ayrılığını bu a- dam gidermek istemişti ve bu yolda çok çabalamıştı. Fakat yapmak istemişse papaslar ve halk onun mutlaka aksini yap- mışlardı. Zira zaman zaman çok kötü ve çok katı yürekli ol- | muş olan bu halka küçük İyo- | vannis Lâskarisin gözleri kör edilmesi o kadar acı gelmiş ve bundan öyle azap duymuşlardı ki arzularını ve iradelerini yeri- ötürmek şöyle dürsün Mi- | hail öldüğü zaman yerine geçen oğlu Andronikas babasına bir cenaze merasimi bile yaptırama mıişti, Halkın b ukadar fena düş- manlığı karşısında şu Mihailir naşıl olup ta bu zehir, hançer ve suikastler memleketinde Az- Bını sormuştu. rail elinde can vermek saadeti- ne uğradığına hayret etmemek mümkün müdür? Sonra... Lâtin ve Ortodoks kiliselerini birleştirmek — sevda- sına oğlu olan bu imparâtor da, yani İkinci Andronikos ta tu- tulmuştu. Fakat bundan hemen vazgeçmeğe mecbur kalmıştı. Zira halkın “o babanın oğlu de- ğil mi? İşte o da onun bir eşi.. Onun gibi düşünüyor,, demeğe | 283,, yılında dan kiliselerin birleştirilmesi i- | çin yapılmış bütün teşebbüsler- den verilmiş bütün sözlerden vazgeçmiş bulunduğunu,, — ilân etmeğe lüzum görmüştü. Mamafih kiilse birliği Bizans için, mutlaka yapılması lâzım bir işti. Bir başka Andronikos | da 128 den 1341 e kadar geceli gündüzlü çalışarak bunu başar- mağa çabaladı. Fakat yine ol - madı, Hattâ papa Yirmi İkinci “Jak,, 1334 de Kostantaniyeye bir vekil göndermiş ve biraz da hafif perdeden de konuşturmuş- tu bu vekili.. Buna ve 1356 da Mateosun çok çalışmış olması - na rağmen yine keşişlerin dedi- ği olmuş ve kiliseler birliği yine kurulamamıştı. (Arkası var) 'Dr, İHSAN BAKTERİYOLOJI LABORATUARI Umumi kan — tahlilâtı, (frengi | noktaj nazarından (Wasserman | ve Kahn teamülleri) kan kürey- | vatı sayılması, Tifo ve ısıtma hastalıkları teşhisi, idrar, bal- gam, cerahat, kazurat, ve su tah- lilâtı, Ültra mikroskopi, husust aşılar istihzarı. Kanda üre, şeker. Klorür, Kollesterin miktarlarının tayini, Divanyolu No, 180, Tel. 20941 1935 mayısının 4 ncü cumartesi gününden başlayarak gelecek eylü. Tün 30 micu pazartesi günü (dahil) ne kadar aşağıda yazılı Bankalar gişele- rinin : — adi günlerde saat 9,30 dan 15 € kadar — pazar günleri sant 0,30 dan 12 ye kadar umuma açık olacağı - ilân olu- nur * Banca Commerciale İtaliana, Ban- co di Roma, Deutsche Bank und Dis- conto Geselischaft, Deutsche Örient- bank (Dresdner Bank Filyalı) Ho- lantse Bank — Üni N, V., Osmanlı kası, Selânik Bankası, $, 8. C, İ. areti Hariciye Bankası, Şarkıka- rip Ticaret Bankası, Türkiye İş Ban- kası, Türkiye Ziraat Bankası, V: abası tarafın- | | tatup bir kenara HİKAYE GİTME|! Bekârdım, . nişanlanmıştım. Nişarilandığım kız tam — gusto- ma göre ,ahlâkı yerinde, bil! zi yışı yerinde bir kızdı. Fevkalâ - de hasna ve müstesna denile- mezdi. Fakat güzel denebilecek kadar güzeldi. Ben ise, daha zi- yade kafalarımızın denk gidece- ğini hesap ediyor, istikbalimizi ölçerken bu denkliğe büyük bir pay veriyordum. Neden nişanlandım? Herkes gibi bir yuva kurmak için değil mi? Ben bu kızı seçtim di'ye o - nun parmağına yüzük takmış - tım, onun da beni beğendiğine alâmet olarak parmağımda yü- züğü vardı. Halbuki bu nişanlanmanın kı- sa bir tarihi vardır: o sıralarda Beyoğlunun kiralık odalarından biçinde üç senedenberi oturuyor dum, Oturduğum evin sahibi burada artıkRumlaşmış bir Sırp kadını idi, Evde bir ana, biri kü- çük, biri bana yaşça denk iki kız, dört kişi oturuyorduk. A - naları, ihtiyarca bir kadın, evle- rinde emniyetli bir erkeğin bu- lunuşundan memnundu, Onun için beni çok severdi. Küçük kız da belki anası benden memnun olduğu için bana ağabey gözile bakardı. Ben de bekâr üçüncüsü ile pek ahbaptım. Kendinizi benim yerime ko - yunuz, eğer bu size denk gördü- ğünüz kız, hoşunuza da gidiyor- sa yavaş yavaş ona meyliniz ar- tar değil mi? Benim de meylim artmıştı. O kadar ki kıza adam- akıllı abayı yakmıştım da far - kında değildim.Kızın, evlerinde oturan bir kiracıya karşı alelü- sul gösterdiği beylik iltifatı ben, rinden sayryordum. Bir gün kızın beni hiç sevme- diğini, fakat buna mukabil be- nim ona müthiş surette takıldı- ğimı suratıma müthiş bir tokat yemiş gibi anladım. Gece odama geliyordum. Kızı sokakta bir başka erkekle kol kola ,hattâ başını erkeğin omu- SADA SALADIŞ KETİNRELE KİRKİE kadar pek tabil olarak görebile- ceğim bu manzara karşısında birden beynim attı. Derhal atıl- dım, kızı ve erkeği kollarından tutarak ayırdım. Erkekle ara - mızda şiddetli bir dil kavgosa ol- du. Arkasından tokatlağfik, Biz boğüşürken, kız da kaçıp eve gitmişti. Kavga bittikten sonra ben de odama döndüm, kafamı avuçla- rımım arasına soktum, Şöyle bir düşündüm. Ve bu düşünce ile de kararımı verdim: Evlenmek, liyordu. Bir kaç zaman sonra da eşyamı almak için odama gel- miştim. Annesi ile, küçükle ve- dalaştık. Bizimki ile de artık sön ayrılış terbiyesi icabı elini sıkmak lâzımdı. Fâakat ses çık - madığına göre, demek ki evde değildi. Böyle oluşu ayrıca ho- şuma gitti. Sokağa çıkmak için tam aşağıya indiğim sırada, kı- zı kapının arkasında gördüm. İ- ki kolunu germiş, “bir yere çı- kamazsın,, gibi bir vaziyet al- mıştı. Mümkün mü? Onu artık şöyle yakasından itivermek ve kapıyı açarak çıkıp gitmek lâ- | zımdı, O niyetle de sordum: — Neye yol vermiyorsun? — Vermiyorum, Buradan bir yere gidemezsin. Ne dersiniz, kızı şöyle kolun- dan tutup bir tarafa fırlatarak, kendimi sokağa, — yani nişanlı- ma, müstakbel yuvama atama - dım, Kapıyı tutan şu - âciz, na- hif kız karşımda fethedilemez bir kale gibi duruyordu. O zaman kızı yavaşça elinden tutup sordum : — Beni sevmiyorsun. Nişan- landığımı da biliyorsun. Neye gittiğimi istemiyorsun? Kız birdenbire hıçkıra hıçkı- rTa ağlamağa başladı: - olmı:;lied.&. gidemezsin, O da beni sevdiğini ancak o zaman anlayabilmişti. Fakat ben kalbimi orada bı- rakarak evden çıktım ,evlendim, yuva kurdum. Ahlâkı yerinde, görgüsü yerinde, zevki ve anla- | Artık evi bırakmak lâzım ge- | gevîs ' 3-5-935 — er , Jenmeler Aşk ve Havaiyat “Hüseyin Avni Gürşes" im- zalı mektupta şu satırları oku- yoruz: “Ön sekiz yaşındayım, Şimdi- ye kadar hiç evlenmedim. Ha- yatımı - kendim kazanıyorum. Erkeğinden yeni ayrılmış sesi ve kendisi güzel genç bir kadın- Ta tanıştım, Sesine ve kendisine âşık oldum. Bu kadını almak ve bir aile yuvası kurmak istedim. İşi benden ayrı yaşamakta olan peder ve valideme açtım. Razı olmadılar. Halbuki kadını çok seviyorum. İşimin buşında dai- ma onu düşünüyorum, Kendi- mi avutmak için kitap okuyor, sinemaya gidiyor, haval işlerle meşgul oluyorum. Yine unuta- mıyorum, Aşkından ne yaptığı- mı bilmiyorum. Çok perişan hir haldeyim. Onun da beni sevdi. ğini biliyorum. Bu vaziyet kar« şısında ne yapayım? Bana bir yol göstermenizi rica ederim Efendim.” Hayatınızı kendiniz kazanı- yor da annenize, babanıza muh- taç değilseniz ve bu kızla mes- ut olacağınıza eminseniz kendi başmıza evleniniz. Fakat bence de yaşınz çok gençtir. Yir- miyi geçmeden evlenmenizi tav siye etmem, Tecrübe etmek istediğiniz gi- bi kızı unutmağa çalışmak da- | ha doğrudur, Fakat siz hep ak- bana olan sevgisinin tezahürle- | si yollara gitmişsiniz Bir sev« giliyi unutmak için en iyi çare *“işinizin başında hep onu dü- şünmek” değil, işinizin başında ep işinizi düşünmeğe çalış- şYozgat Vilâyeti ninden: 1 Vasant kal mlakat H er, sıhhi.ı%îektril: Su, maktır. Kendinizi avutmak için kitap okuyor, sinemaya gi- diyor, hep “havat” şeylerle uğ- raştığınızı da söylüyorsunur. Bir sevgilinin hayalile mücade- le edebilmek için, bilâkis, ha- vaf şeylerden kaçmak ve işinize dört elle sarılmak lâzımdır. Çünkü aşk, havaiyatın dostu- dur. Gazetecilerle evlenmek “Genç bir kız” imzalı mektap sahibi de bizi pek alâkadar edra şu suali söruyor: “Bir gazetecile evlenmemi tavsiye eder misiniz? Benim böyle bir niyetim var, takat ar- kadaşlarım gazetecilerin yalan- c olduklarını söylüyorlar, doğ- ru mudur?” idan insana ve mazeteci- den gazeteciye fark vordır, U- mumiyetle biz, mecbar olma- dıkça; daha doğrusu mecbur e- dilmedikçe yalan söylemeyiz. Ökuyucularımızın - hoşuna git- mek için söylediğimiz yalanlar da lâtife hududunu geçmezler,. Mesleklerinin bazı okuyuculara verdiği tesire rağmen gazeteci- lerin çoğu doğru adamlardır. Hakiki hayatın her safhasile hergün, doğrudan doğruya te- mas mecburiyetinde oldukları için hayale kapılmazlar ve her şeyi tam ölçüsünde görürler, Çalışkan ve neş'eli olurlar, pek çoğu alaycıdır. Ukalâlıkları da bu neş'elerinden dolayı çekil- mez bir derecede değildir, hat- ta sevimlidir. Daimi Encüme- —hamacinda —vandlaralr öntken, — siterilizasyon tesisatı (65638) lira 45 kuruş keşif tutarı ile eksiltmeye konmuştur. 2 — Bu işe ait şartnameler ve evraklar şunlardır: A — Eksi'tme Umumi ve fenni şartname (bir arada) B — Fenni şartname D — Tesisata ait Hususi şartname ve keşif cedvelleri (bir arada) F — Teshin şartnamesi H —- Bu evrakı görmek isteyenler Ankara ve İstan- bul Sıhhat ve İçtimai muavenet Müdürlüklerine müracaat etmelidir. 3 — Eksiltme 935 Mayısmın 20 inci pazartesi günü saat on beşte Vilâyet Daimi Encümeninde yapılacaktır. 4 — Eksiltme kapalı zarf usuliyle olacaktır. 5 — Eksiltmeye girebilmek için yüzde 7,50 mıktarı bulunan 4532 lira muvakkat teminat mektubu ve mali iktidar ve bu gibi tesisat içinde ehliyet vesaiki ile Ticaret odasının içinde bulunduğumuz seneye ait vesikası teklif mektuplarına bağlanmış olacaktır. 6 — Teklif mektupları eksiltme, umumi ve fenni şart- nâmesindeki maddelere tamamen uygun bir şekilde dol- durulup Vilâye! D: incü maddede yazılı saatten bir saat evvel ni encümeni reisliğine verilecektir. Posta ile gönderilecek mektuplarda nihayet Üçüncü maddede ya- zılı saate kadar gelmiş olması ve dış zarfın mühür mu- mu ile eyice kapatılmış olması icap eder. Postada olan gecikmeler kabul edilmez. (2184) 3245 Askeri Fabrikalar Satınalma Komis- yonundan: Bakırköy Barut fabrikaları muhafız efradının 1 Ha- ziran 935 den 30 Teşrinisani 935 tarihine kadar aşağı- da mıktarı yazılı 3 kalem ekmek, Et ve sebzeleri ayrı ayrı açık eksiltme ile alınacağından taliplerin şartname- leri görmek üzere her Pazartesi ve Peşembe günleri öğ- leden sonra ve eksiltmeye girmek — üzere 16 Mayıs 935 Perşembe günü saat 14 de Fabrikada satın alma komis- yonuna müracaatları. Kilo 11690 2500 13 bilgisi, görgüsü yerinde, zevki ve anlayışı yerinde karımlar be- rabe yaşıyoruz,Evliliğimden hiç bir şikâyetim de yoktur. Fakat.. Fakat, ömrümün ilk (2198) . Ekmek , Sığır eti Kalem yazlık sebze ve son sevdası, manzarası hiçbir zaman gönlümden ve aklımdan çıkmayan bir kapının arkasında duruyor. SEM

Bu sayıdan diğer sayfalar: